KARA KUVVETLERİ

1. Dünya Savaşı yenilgisi, Osmanlı İmparatorluğuna pahalıya mal olmuştu. Ordu mevcudu 50.000'e indirilmiş, silahları da elinden alınmıştı. 1920 yılında, Türk Kara Kuvvetleri'nin mevcudu, sekiz kolordu halinde yirmi piyade tümeninden ibaretti. Ayrıca bir süvari tümeni ile iki süvari grubu ve bir süvari tugayı mevcuttu. Bu kuvvetler, o günkü durum gereği, üç cepheye ve bu cephe komutanlıkları dışında bazı bağımsız kolordulara ayrılmıştı.
1 Ağustos 1922'de, Büyük Taarruz'dan önce, Batı Cephesi Kuvvetleri iki ordu halinde kuruldu. Bunun dışında Doğuda 15. Kolordu ile Güneydoğuda askeri birlikler mevcuttu. Büyük Zaferin kazanılmasından ve Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasından sonra, Türk Kara Kuvvetleri yeniden düzenlenmiştir. İlk kuruluş, ikişer tümenli dokuz kolordu ile üç süvari tümeninden ve bir çok müstahkem mevkiden oluşan kuvvetlerle, üç ordu halinde idi.
Milli Mücadeleden sonra en önemli sorun, Kara Kuvvetlerimizi teknik bakımdan güçlendirmek, eğitim, harekat ve istihbarat konularında hizmet görecek, nitelikli kuruluşlar haline getirmekti. 1927'de Renault tanklarının alınması ile kurulan motorize birlikler, daha sonraki yıllarda da çağın ihtiyacına cevap verecek duruma getirilmiştir.

HAVA KUVVETLERİ

Cumhuriyet döneminde havacılık, Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir" vecizesinin ışığı altında hızla geliştirildi. Milli Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Hava Harp Okulu geliştirildi ve eğitim amacıyla yurtdışına öğrenci gönderildi. 1928'de Hava Müsteşarlığı ile birlikte, üç hava taburu kuruldu. Bu taburlar 1932'de alay, 1939'da tugay, 1943'de de tümen haline getirildi.
1939'a kadar Hava Kuvvetlerine ait birlikler, alay ve bağımsız tabur halinde ayrı ayrı, hareket ve eğitim yönünden Genelkurmay Başkanlığına, lojistik destek ve personel ikmali yönünden de, Milli Savunma Bakanlığına bağlı idi. 22 Mayıs 1939'da Hava Kuvvetlerinin taktik sevk ve idaresini kolaylaştırmak amacıyla teşkilat değişikliği yapılarak bölge esasına göre düzenlemeye gidildi.

DENİZ KUVVETLERİ

1. Dünya Savaşında, Osmanlı donanması çok sınırlı imkanlarla, başarılı sonuçlar elde etmiş, Çanakkale muhaberelerinde kara ordusunun işbirliği ile düşman kuvvetlerinin Boğaz'dan geçmesini engellemiştir. Milli Kurtuluş Savaşında, denizcilerimiz Anadolu'ya kaçırabildikleri küçük teknelerle (Aydın Reis ve Preveze gambotları), Karadeniz sahillerini ve limanlarını tecavüzden korudukları gibi, özellikle İstanbul'dan Anadolu'ya 250.000 ton silah, araç, gereç ve cephaneyi taşıyarak Milli Mücadele davasına hizmet etmişler ve katkıda bulunmuşlardır.
Yeni Türk Devletinin kuruluşu ile, donanmamızın, çağın teknik gelişmesine önem verilerek, yurdun korunması ve savunulması amacıyla güçlü bir duruma getirilmesi için çaba harcanmıştır. Üç tarafı denizle çevrili olan yurdumuzun savunmasını üstlenecek, teknolojik güçte büyük bir donanma kurmak devlet politikamızın en önemli unsuru olmuştur. Cumhuriyet döneminde kurulan Gölcük Tersanesi, modern tekniğin gereklerine cevap veren savaş gemileri yapma başarısını göstermiştir.

Jandarma Kuvvetleri
EMNİYET TEŞKİLATI

10 Nisan 1845 tarihinde yayınlanan Polis Nizamnamesi ile ilk defa POLİS adı verilen bir zabıta teşkilatı kuruldu. Zabıta kuruluşlarının birleştirilmesi amacıyla vazifelendirilen Zaptiye Müşiriyeti'nin çalışmalarıyla, İstanbul ve taşranın güvenlik görevlileri Zaptiye Alayı şeklinde teşkilatlandırılmışlardır. Zaptiye askerlerinin görevleri 1869 yılında çıkarılan bir talimatla belirlenmiştir.
Ancak Zaptiye Müşirliğinin kurulmasıyla Askeri niteliğinden ayrılan Zabıta görevi Mülki Makamların emrinde 30 seneyi aşkın bir süre görev yaptıktan sonra, 1879 yılında yeniden Seraskerliğe bağlanmış ve Sadrazam Said Paşa'nın yayınladığı bir genelge ile, Asakir-i Zaptiyenin Jandarma usulüne göre düzenlenmesi emredilmiştir. Zaptiye Nezareti başlangıçta sadece İstanbul'un güvenlik işlerine bakarken 1885 yılından itibaren taşraya da yaygınlaştırıldı. Bu nezaret, kaldırıldığı 1909 yılına kadar bugünkü Emniyet Genel Müdürlüğünün görevlerini ifa etmekte idi.
1881 yılında İstanbul'daki Asakir-i Zaptiye Teşkilatı lağvedilerek İstanbul'un çeşitli yerlerinde Bölük düzeninde Polis kuruluşuna geçildi. Ayrıca, İstanbul'da 1898 yılında Sivil Polis, Polis Müfettişliği, Süvari Polisi, 1899 yılında da Deniz Polisi hizmetleri başlamıştır.
Polis görevlerini düzenleyen ilk hukuki metin 1896 tarihinde yayınlanan "Asayiş Vazifesiyle Mükellef olanların Nizamiye ve Jandarma Asakiri Şahanesiyle, Polis Memurlarının süreti hareketine dair talimat" dır. 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Zaptiye Nezaretinin etkinliği sona erdi ve 1909 yılında kaldırıldı. Kaldırılan Zaptiye Nezareti yerine 22 Temmuz 1909 tarihinde "İstanbul Vilayeti ve Emniyeti Umumiye Müdüriyeti Teşkilatına dair Kanun" ile Dahiliye Nezaretine bağlı Emniyet Umumiye Müdürlüğü kurulmuştur.
TBMM'nin kuruluşundan iki ay sonra bugünkü Emniyet Genel Müdürlüğünün kuruluş temelleri atılmıştır. İki yıl müddetle birisi İstanbul Hükümetine bağlı İstanbul'daki Emniyeti Umumiye Müdürlüğü, ikincisi Ankara'daki Milli Hükümete bağlı Emniyeti Umumiye Müdürlüğü görev yapmıştır.
İstanbul'daki Emniyet Genel Müdürlüğünün 1922 yılında kaldırılmasından sonra, 24 Şubat 1923'de İstanbul Polis Müdüriyeti Umumiyesi de kaldırılarak yerine Ankara'daki Emniyet Umumiye Müdürlüğüne bağlı ve İl Teşkilatları düzeyinde İstanbul Polis Müdürlüğü ihdas edilmiştir. Teşkilat 1930 yılına kadar devamlı bir gelişim göstermiş Emniyet Umumiyeti Umum Müdürlüğü ismini, Emniyet İşleri Umum Müdürlüğüne bırakmıştır.
1934 yıllarında 2559 sayılı Polis Vazife Selahiyet Kanunu neşredilmiştir. 1937 yılında da, Cumhuriyetin gelişimine ayak uyduramayan Polis Teşkilatı Kanunu lağvedilerek yerine Emniyet Teşkilatı Kanunu çıkarılmıştır.