Türk Tarih Tezi Yazılma sebepleri

Mustafa Kemal, 1923 yılında İstanbul Üniversitesi Profesörler kuruluna "Ulusal bağımsızlığımızı bilim alanında da tamamlama" görevi verdi. Türk Tarih Tezi, Osmanlı tarih yazımının mirası olan İslam merkezli tarih yorumlarına ve Avrupa merkezli tarih yorumlarına karşı alternatif bir milli yorum geliştirilmesi amacıyla 1930'larda ortaya atılmıştır. Atatürk batılı tarih tezlerinin doğru kabul edilip okullarda okutulması yerine milli bir tarih yazılması gerektiğine inanıyordu. On beşinci yüzyıldan beri, Batı'lı tarih yazarları medeniyetin başlangıcı yeri olarak Yunan Medeniyetini vermekteydi. Bu tarih görüşünde Türkler, Orta Asya'daki göçebe aşiretler olarak anlatılıyordu. Özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu tez ırkçı antropolojik yaklaşımlarla bir ırk aidiyetine (Sarı ırk, Brakifesal beyaz ırk vb.) oturtulmaya çalışılmıştı. Bir Fransız okulunda öğrenci olan Afet İnan, Fransızca tarih kitaplarında Türklerin uygarlık yapıtlarına yer vermediğini ve Türklerden "ikinci dereceden sarı ırktan, istilacı barbar kavim" olarak sözedildiğini Atatürk'e anlatır.

1931 - 1939 yılları arasında liselerde okutulan dört ciltlik tarih kitabının önsözünde çalışmanın amacı açıklanmıştı.
Cumhuriyet kurulana dek medreselerde Türk kimliği üzerinde durulmaksızın, sadece padişahların eski seferleri gerçeklerden uzak, abartılı bir hikaye biçiminde veriliyordu. 20. Yüzyıl başlarında dahi üniversitelerde modern ve bilimsel bir tarih öğretilmiyordu. Antropoloji, filoloji, arkeoloji ve benzeri bilimler tarih araştırmalarında kullanılmıyordu. 19. yüzyıl sonunda Orta Asya'da Orhun Yazıtları yabancı bilimadamları tarafından Türkçe olarak okunmuştu.

Atatürk, Türk ulusunu odak alarak Türk tarihini araştırmak, bu şekilde Cumhuriyet'in temel amacı olan ulus-devlet yaratma sürecine tarihsel bir referans oluşturmak için tarih bilimcilerini teşvik etti. Türklerin dünya uygarlıklarının gelişimindeki yeri ile ilgili araştırmalar yapılmasını sağlamak istiyordu.

Ülkenin eski uygarlıklarını ortaya çıkarmak, bugünkü Türkiye halkıyla Türk kavimlerinin ilişkisini araştırmak, genel Türk tarihinin bilimsel tutarlılık ile yazılmasını sağlamak amaçlardan bazılarıdır.

Atatürk ve Mu Kıtası

İlk olarak İngiliz Albay ve gezgin James Churchward'ın Tibet'te yaptığı araştırmalara dayanan ve bunlarla ilgili olarak yazdığı 4 adet kitabına konu edilmiştir. Churchward, Tibet tapınaklarında bulduğu yazı tabletlerini oradaki rahiplere tercüme ettirerek elde ettiğini açıkladığı efsaneye göre Büyük Okyanus'da, Asya kıtası ve Amerika kıtası arasında ve Avustralya'nın iki katı büyüklüğünde bir kıta olduğunu anlatır.
Mu Kıtası varsayımının bilimdeki kabul derecesi

Bilim çevrelerinde levha tektoniği konusundaki bilgi birikimine dayanarak MU'nun da Atlantis gibi bir efsane olduğu konusunda görüş birliği vardır.Levha tektoniğine göre kıtaları oluşturan SiAl (silisyum/alüminyum) kayalar, okyanus diplerini oluşturan SiMg (silisyum/magnezyum) kayalar üzerinde "yüzerler". Büyük Okyanus dibinde Mu kıtasını kanıtlayacak herhangi bir SiAl kayaya rastlanmamıştır.

İlk kez James Churchward tarafından ortaya atılan, geçmişte üzerinde ileri bir uygarlığın bulunduğu, Pasifik Okyanusu’nda bir kıtanın varlığı konusundaki görüş, çeşitli belge ve bulgular mevcut olmakla birlikte, henüz arkeologlar arasında yaygınlık kazanmamış bir görüş veya bir varsayım olmaktan öteye gidememiştir. Çin e ve çevre adalara kaçanların kitabelerinde kıtamız battı, biz de buraya kaçtık yazmaktadır. Bu yazılı kayalar 14 bin yıllıktır, c14 karbon testleriyle sabittir. Türkler'in de Mu Kıtasından geldiği söylentileri de varsayım olarak eklenmiştir. Mu Kıtası, M. Kemal Atatürk'ün talimatıyla kurulan bir ekip tarafından araştırılmıştır. Deniz dibinden bulunan kalıntılara Karbon testleri yapılmıştır.
Churchward'ın İddiası

Churchward'ın iddia ettiğine göre Mu uygarlığını araştırmasına başlaması, Batı Tibet'teki, adını vermediği gizli bir tapınağın arşivlerinde bulunan, çok eski bir dilde yazılmış olan Naacal Tabletleri'ni okumasıyla başlamıştır. Söylediğine göre, bu tabletleri okuyabilme becerisini de yine o tapınakta bulunan bir Tibet rahibinden öğrenmiştir. Churchward sonraki yıllarda, mineralog ve arkeolog olan Dr. William Niven tarafından Meksika'da ortaya çıkarılan tabletler üzerinde çalışmıştır. Çin'e, Hindistan'a, güney asya ülkelerine ve çevre adalara kaçanların kitabelerinde kıtamız battı, biz de buraya kaçtık yazmaktadır. Bu yazılı kayalar 14 bin yıllıktır, c14 karbon testleriyle sabittir.

Churchward'a göre, Mexico City yakınlarında 1921–1923 yılları arasındaki kazılarda keşfedilen bu 2600 tablet, Tibet'te öğrendiği Naga-maya dilinde yazılmıştı. Churchward'a göre [10]bu tabletler 12.000 yıldan daha eskiydi.
Mu'dan yapılan göçler

Mu araştırmacılarına göre, Mu kıtasından her kıtaya göçler yapılmışsa da başlıca göçler Kuzey ve Güney Amerika'ya, Orta-Asya'ya, Mısır ve Anadolu'ya yapılmıştır. Churchward'a göre 70.000 yıl önce mevcut olan Uygur İmparatorluğu, Avrupa içlerine kadar uzanmaktaydı. Uygur İmparatorluğu birine Churchward'un manyetik felaket adını verdiği iki büyük doğal afetle (-diğer afet dağların yükselmesidir-) darbe yemiş ve sağ kalanlar aralarında Avrupa'nın birçok kavminin de bulunduğu çeşitli ari kavimleri oluşturmuşlardır. Kimilerine göre ,Mu ya da Orta-Asya kökenli bu kavimlerin hemen hemen hepsinde (yaklaşık 40 dilde) telaffuzları az çok ufak farklarla, "baba" anlamına gelen ata sözcüğü mevcuttur. Churchward Uygurlar'ın torunları olan bu kavimlerden bazıları olarak Keltler'i, Basklar'ı ve Asyalı İskitler'i sayar. Yine Churchward'a göre Osiris Mu kıtasında eğitilmiş, Atlantis'te reform yapmış, Atlantis'li bir bilge ya da peygamberdir; öğretisi sonradan "Osiris dini" adını almış olup Hermes Trismegistus tarafından Mısır'a getirilmiştir. ABD’de “uyuyan peygamber” lakabıyla anılmış Edgar Cayce’in “akaşik okumalar”ına göre, Atlantis gibi Mu kıtası'nın da batmasına neden olan etken, Atlantisliler'den satanik yol mensuplarının, ellerindeki nükleer güçleri yıkıcı amaçlarla kullanmaları yüzünden yerkabuğunun dengelerini bozmalarıydı.
Tahsin Mayatepek'in araştırmaları

Tahsin Mayatepek (Mayakon), Türk dilini Tetkik Cemiyeti(TDK) Başkanı İbrahim Necmi Dilmen ile yazışmalarından sonra Atatürk'e 7-8 adet rapor göndermişti. Bugüne kadar 7. rapordan 13. rapora kadar ulaşılabilmiştir. Turan Dursun 1978 yılında 14. rapora ulaştığını açıklamış ve bununla ilgili bir inceleme yazmıştı. Mayatepek raprolarından 7 numaralı raporda Churchward'ın kitaplarından bahsedilir. 1. raprodan 5. rapora kadar bulunamamıştır. Başka rapor olup olmadığı bilinmemektedir.

Meksika’ya maslahatgüzarı Tahsin Mayakon, 2 Mart 1936 tarihinde Churchward'ın kitapları ile ilgili 7. raporu Atatürk'e sunduğunda Atatürk, Churchward'ın kitaplarını getirtmiş ve 60 çevirmene kısım kısım taksim ederek Türkçeye tercüme ettirmiştir. Mayatepek raporlarının geri kalanları Maya kültürü ve dili ile ilgilidir. Tahsin Mayakon, Meksika’da Maya kültürünü incelemiş, incelemeleri sonuncunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı. Bu sözcüklerden biri de Türkçe’deki “tepe” sözcüğüydü (Maya dilindeki karşılığı “tepek” idi ve tepe anlamına geliyordu). Bunun üzerine Atatürk Meksika’ya elçi olarak atadığı Tahsin beyin soyadını “Mayatepek” olarak değiştirmiştir. Fakat Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu. Tahsin Mayatepek, çalışmalarını belge ve fotoğraflarla 3 ciltlik bir defter hâlinde toplayarak Atatürk'e gönderdi. Bunların ikisi 1970'lere kadar TDK kütüphanesinde bulunuyordu[2] (No:57-56) Üçüncü defter kayıptır. Bu defterlerde dinî tören, ibadet ve tapınaklarda da benzerlikler bulunduğu belirtiliyordu.

Tahsin Bey, Atatürk’ün isteğiyle 1935 senesinde Meksika Büyükeliçiliği’ne atandı. Ancak Büyükelçi Tahsin Bey’in vazifesi çok daha farklıydı; Mustafa Kemal Atatürk Tahsin Bey’i Mu Kıtası, Mayalar ve Türkler arasındaki ilişkiyi araştırmakla görevlendirmişti.
Tahsin Mayatepek

1935-1937 yıllari arasinda 3 yıl'a yakın bir süre Meksika'da maslahatgüzar olarak calışmış ve bu süre zarfında , Güney Amerika'da Maya kültüründeki güneşe tapınma eyleminin Orta Asya güneş kültü ile olan ilişkisini , Maya dilinin Türkçe ve Asya dilleri ile ilişkisini inceleyerek, verilerini 14 değişik rapor halinde Atatürk'e sunmuştur. Ayrıca bu 14 raporuda içeren 3 ciltlik bir çalışması mevcuttur. bu çalışmanın iki cilti 1970'li yıllara kadar Türk Dil Kurumu arşivinde saklanmıştır. fakat üçüncü cildin varlığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. bu cillette de maya ve mu kültürü araştırmalarının devamı olduğu bilinmektedir.

Soyadının Mayatepek olmasının nedeni , Maya dilinde tepe sözcüğünün "tepek" olmasından ileri gelir.


Atatürk`ten özdeyişler

Din muhafızlığı kisvesine bürünenlerin; hakikati
düşünebilenler söyleyebilenler hakkında reva
gördükleri zulüm ve işkenceler insanlık
tarihinde daima kirli facialar olarak kalacaktır

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

İnsan yalnız hürriyet vasıtası olarak
servete sahip olmalıdır; servete esir olmak
için değil

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Mal ve mülk bana ağırlık veriyor
duyuyorum İnsanın serveti kendi
manevî şahsiyetinde olmalıdır Ben
büyük milletime daha neler vermek
isterim! Ben, gerektiği zaman Türk
milletine büyük armağan olarak canımı
vereceğim

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Ordumuz her zaman düşmanlarımızın birinci
taarruz hedefi olmuştur

Mustafa Kemal Atatürk

"Bendeniz ne Fransızların ne de herhangi
bir yabancı devletin bize sahip çıkmasına
tenezzül eden şahsiyetlerden değilim
Benim için en büyük korunma noktası ve
şefaat kaynağı milletimin sinesidir."

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

"Bir millet, mevcudiyet ve istiklalini
temin için tasavvur edilebilen teşebbüsleri ve
fedakârlığı yaptıktan sonra muvaffak olur
Ya muvaffak olamazsa demek o milletin ölmüş
olduğuna hükmetmek demektir."

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Hak olan Kur an haksızlığı kabule vasıta yapıldı

Gazi Mustafa Kemal Atatürk