.

Mustafa Kemal Atatürk

Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve medeni kabiliyeti, Ati’nin yüksek medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğacaktır.

Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapatacağım. Türk Birliğine inanıyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak, dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek.
.

.


"Bayrak bir milletin bağımsızlık alâmetidir"



Sayfalar


Milletlerin tarihinde bazı devirler vardır ki, muayyen maksatlara erişebilmek için maddî ve mânevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete yöneltmek lâzım gelir. Yakın senelerde milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin mühim neticelerini kavramıştır. Memleketin ve inkılâbın, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır. Aynı cinsten olan kuvvetler, müşterek gaye yolunda birleşmelidir.

1931 Atatürk

.

TÜRKİYE'NİN SİYASAL BOYUTLARI Jeopolitik Önemi

TÜRKİYE'NİN  SULARININ SİYASAL BOYUTLARI
VE DOĞURDUĞU SORUNLAR  (TÜRKİYE'NİN Jeopolitik Önemi)


 

Sınır aşan sular konusunda Türkiye, Suriye ve Irak arasındaki
anlaşmazlıklar yakın zamana dayanmaktadır. Bu üç ülke arasındaki su
sorununda görüşmeler ve bu husustaki rahatsızlıklar 1970'li yıllardan
itibaren ön plâna çıkmaya başladı. Türkiye'nin Fırat Nehri üzerinde Keban
Barajını, aynı nehir üzerinde Suriye'nin de El Tawra Barajı'nı yapması
bu ülkeler arasında sürtüşmeyi arttırmıştır. 1977 sonlarından itibaren
Türkiye, Karakaya Baraji'nın dolması için bu nehir sularının bir
kısmını tutarken, Irak ve Suriye buna karşı çıkmışlardır. Bu iki ülkenin
bugünkü dünya şartlarına ters düşen ve pek de mütavazi olmayan
alışkanlık ve hedefleri bulunmaktadır. Suriye'nin "Büyük Suriye" projesi
vardır. Bu, Hatay'dan başka Toroslann güneyini (Hilal-i Münbid),
Kıbrıs'a kadar uzanan sahayı içine alan bir projedir. Suriye bu projeyi
gerçekleştirmek ve Orta Doğu'nun liderliğine oynamak istemektedir.
Irak da aynı şekilde Orta Doğu'nun hakimi olmak istediğini, son Kuveyt
saldırısı ile açıkça ortaya koymuştur. Ancak, bu ülkelerin bütün bu hedeflerine
rağmen Batılı güçlerin etki alanından çıktıkları da söylenemez.

Türkiye 1976 yılında Karakaya Barajı'nm yapımına başlamasıyla
kısa sürede kendini bir ucu Beka ve Filistin kamplarına uzanan bir
terör ve anarşi ortamında buldu. Bu sebeple ekonomisi kriz içine giren
Türkiye, Karakaya Barajını kısa sürede bitiremedi. Ama Suriye, aynı yıl
temelini attığı Tabka Barajım, dört yılda tamamladı. Türkiye ise, ancak
1984'ten sonra ekonomisini düzelterek 1987'de Karakaya Barajı'nı,
1992'de de Atatürk Barajını tamamlayabilmiştir. Ne varki, gözden kaçmayan
önemli gelişmeler vardır. Bu gelişmeler, Karakaya Barajı'nın
yapımına başlandığı yıllarda Ermeni Asala terör örgütünün Suriye tarafından
desteklenerek Türkiye'ye yönelmesi ve 1984'ten sonra da PKK
terörünün yine Suriye merkezli olarak Türkiye'ye yönelmiş olmasıdır.
Suriye, Türkiye ile terörü desteklemeyeceği yönünde yaptığı antlaşmalara
rağmen PKK terör örgütünü desteklemeye hala devam etmektedir.

Güneydoğu Anadolu Projesfnin 1984 yılında yapımına hız verilmesi
ile birlikte PKK terörünün tırmandırılması, projenin engellenmesine
yöneliktir. Çünkü GAP projesi Türkiye'nin kalkınmasını sağlayacak hayati
bir projedir. Bu proje. Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki altı ili (Gaziantep,
Şanlıurfa, Mardin, Adıyaman ve Siirt) kapsayan 73.863. km2 lik
bir alanda, Fırat ve Dicle'nin suları ile kollan üzerinde 22 baraj ve 19 hidroelektrik
santralinin yapımı, 1.6 milyon hektar arazinin sulanması ve
her yıl 27 milyar kilovat/saat elektrik üretimi hedefleyen bir projedir.
GAP projesi tamamen bittiğinde 32 milyar dolara malolacak ve Türkiye
elektrik ihtiyacının % 25'i buradan karşılanacaktır.
GAP projesi, kendi tarımsal ve enerji projelerine zarar vereceği korkusu
duyan Suriye ve Irak'ta büyük bir endişeye neden olmuştur,
Atatürk Barajı'nın yapımı Arap basınında geniş bir şekilde bir savaş sebebi
olarak tanımlanmıştır. Suriye ve Irak projenin finansmanına
katkı-da bulunacak olan uluslararası kuruluşlar nezdinde girişimde bulunarak,
projeye desteği engellemişlerdir. Türkiye buna rağmen projeyi
kendi imkanları ile bitirme aşamasına gelmiştir. GAP herşeyden önce,
fakirleşmiş olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni geliştirecek bir projedir.
Projenin amacı ihracat için tarım ve endüstriyel tarım üretimini
geliştirmek ve bölge nüfusunun hayat standartlarını yükseltmektir.
Suriye ve Irak, GAP'm, özellikle de GAP'la ilgili sulama projelerinin
uygulamaya konmasıyla Türkiye'den bu ülkelere geçecek Fırat sularının
zamanla önemli bir kısıtlamaya uğrayacağından endişe etmektedirler.
Bu nedenle de Türkiye ile uzun vadeli bir su paylaşım antlaşması yapmak
istemektedirler. Türkiye, Irak ve Suriye'nin sınır aşan sular konusundaki
"suların paylaşımı" tezlerini kabul etmemekte ve sorunun bir
paylaşım değil, kullanım sorunu olduğunu ve belirli miktarda suyun
kendilerine tahsis edilebileceğini kabul etmektedir. Bunun için Türkiye,
Fırat ve Dicle havzalarının ülkelerin tüm su kaynaklarıyla birlikte ele
alınması ve su kullanımını optimal düzeye çıkaracak metodların uygulanmasıyla
birlikte, "makul hakça ve optimal" bir kullanım ölçütüne
dayalı bir çözüm öngörmektedir. Suriye ve Irak ise, halihazırdaki durumu
bir politik pazarlık konusu yapmak suretiyle, hem 500 m3/sn'lik
suyun miktarını yükseltmek, hem de Türkiye'nin yükseltilecek miktardaki
suyu sürekli olarak verme yükümlülüğü altına girmesini istemektedirler.
Türkiye ile Suriye ve Irak arasındaki sorun su yetmezliğinden çok,
siyasi ilişkilerde karşılıklı güvenin kurulamamış olmasıdır. Güvensizlik
kısmen jeopolitik yapıdan, kısmen iktisadi nedenlerden, kısmen de Suriye
ve Irak rejimlerinin niteliğinden kaynaklanmaktadır. Bir başka
ifade ile Suriye ve Irak'ın Türkiye ile olan ilişkilerinin dostane düzeyde
olmamasının tek sebebi su değildir. Türkiye Suriye'ye 1987 yılında
taahhüt ettiği 500 m3/sn. su akışını aksatmadan sürdürmektedir. Esas
mesele, Şam'ın, Batı Dünyası tarafından İsrail ile kapsamlı bir barış
antlaşması için zorlanması ve bunun sonucu olarak Suriye barışa doğru
adım attıkça. Hafız Esad rejiminin Türkiye ile ilişkilerinin gerginleşmesidir.
Gerginliğin devam etmesinin güncel olduğu kadar tarihi
geçmişi de vardır. Suriye yönetimi eskiden beri ülkesindeki rejim muhaliflerine
Türkiye'nin destek verdiğine inanır. Ayrıca Suriye yönetimi Hatay'ı
kendi haritasında gösterip Türkiye'ye karşı düşmanca bir kamuoyu
oluşturarak iktidarda kalmaya çalışmaktadır. Türkiye'nin Irak ile sınır
aşan su ilişkileri, Suriye'yle olan ilişkileri kadar problemli değildir. Ancak
bunun dışında özellikle 1990 Körfez Savaşında Türkiye'nin ABD'nin
yanında yer alması ile ilişkiler hemen her konuda gergin bir hale gelmiştir.
Suriye yönetimi, sınır aşan Fırat Nehri konusunda, Türkiye'den
500 m3/sn'nin üzerinde su isterken. Asi Nehri'nin gündeme getirilmesine
hiç yanaşmamaktadır. Lübnan topraklarından doğan Asi Nehri Suriye'yi
geçtikten sonra Türkiye topraklarına girmekte ve dökülmektedir.
Uzunluğu 248 km'dir. Bunun 40 km'si Lübnan, 120 km'si Suriye ve 88
km'si Suriye içindedir. Ne garip çelişkidir ki Türkiye'yi Fırat'tan yeterli
su vermemekle suçlayan Suriye, yıllık ortalama debisi 1 milyar 200 milyon
m3 olan Asi Nehri sularının yüzde 90'nını kullanırken Türkiye sadece
yüzde 2'sini kullanmaktadır. Türkiye'yi Fırat'ın suyunu azaltmakla
suçlayan Suriye, Asi Nehri'nde suyun hemen hemen tamamını
kullanırken, Türkiye'ye çok az su bırakmaktadır. Bununla da kalmayan
Suriye yönetimi, Asi Nehri sularından faydalanan üçüncü ülke konumundaki
Türkiye'yi muhatap almayarak 20 Eylül 1994 tarihinde
Lübnan ile Asi Nehri'nin sularının kullanılmasını düzenleyen ikili bir
antlaşma imzalamıştır.

Türkiye'nin sınır aşan sulan, bu bölgedeki su sorununun karmaşıklığı
ve tarafların uzlaşmaz tutumu ve bu konudaki çözümsüzlük,
çatışma ihtimalini yoğunlaştırmıştır. Bölge ülkeleri arasındaki güvensizlik
ve 21. yüzyılın başında Bölgede ciddi olarak bir su açığının ortaya
çıkmasının muhtemel görünmesi, savaş senaryoları üretilmesine neden
olmaktadır. Nitekim Almanya'nın Die Welt Gazetesi, "Petrol için değil,
su için savaşılacak" başlıklı yazısında suyun 2000'li yıllarda bölgeyi
savaş alanına çevireceğini yazmaktadır. Suriye'nin Büyük Suriye emeli
ve Irak'taki dengesiz yönetimlerin sık sık depreşen savaş arzulan,
bölgeyi nüfuz altına almak ya da nüfuzu dışına çıkarmamak kaygısı ile
bölgede savaş çıkması, menfaatleri gerektirdiği zaman savaş kışkırtıcılığına
başlayan emperyalist güçlerin oyunu birleşince, su, Orta Doğu'
da savaşın sebebi olmasa bile, her zaman bahanesini oluşturabilir.
Orta Doğu'da bir su savaşının çıkması, Orta Doğu petrollerinin
Batı'ya akışını kesintiye uğratacaksa, başta ABD olmak üzere Batı buna
engel olacaktır. Eğer, çatışmaya engel olunamamışsa, çatışmanın
süratle sona erdirilmesi ve bölgede istirrarın temini sağlanacaktır. Ancak
böyle bir savaş, Türkiye'ye karşı olursa, tüm Arapların ortak bir
düşman karşısında imiş gibi aralanndaki anlaşmazlıklan bir yana iterek
Türkiye karşısında kenetleneceklerinden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Yunanistan ve Ermenistan da derhal Arapların yanında yer alacaktır.
Türkiye'nin tüm komşuları ile iyi ilişkiler içinde olmasına, sorunları
banş yolu ile çözümlemek için bütün çabalan göstermesine rağmen,
Türkiye'nin toprakları üzerinde hak iddiasında bulunan Yunanistan,
Suriye ve Ermenistan'ın Türkiye için acil ve potansiyel tehdit odakları
olduğu unutulmamalıdır. Tüm Batılı devletler, düşünür ve yazarlar,
çeşitli kuruluşlar. Türkiye ve Suriye arasında çıkabilecek olası bir
savaşın etkileri üzerinde şimdiden çalışmaya başlamışlardır. Örneğin,
1992'de Pentagon'un ABD'nin müdahalesini gerektirebilecek muhtemel
çatışmalar araştırmasında. Öncelikle ele alınan konunun bir Türkiye-
Suriye su çatışması olması dikkat çekicidir. Ayrıca CIA'nın ABD
Hükümeti için hazırladığı bir risk değerlendirme raporunda dünyada
en az on yerde paylaşılan su kaynaklarının eksilmesinden dolayı, savaş
çıkabileceği tahmin edilmektedir. Bu muhtemel savaş noktalarının
çoğunluğu Orta Doğu'dadır.

20001i yıllarda suyun öneminin her geçen gün artacağının
görülmesi. GAP nedeniyle Suriye ve Irak'a daha az su verileceği endişesi
ve Türkiye'nin sınır aşan suları ve Barış Suyu Projesı'ni hayatiyete
geçirmesi durumunda bölgenin lider devleti durumuna gelmesi beklentileri,
başta bölge ülkeleri olmak üzere Batılı büyük devletleri de harekete
geçirmiştir. Bu devletler GAP'ı engellemek için çaba göstermişler, kredi
vermemişler ve terörü teşvik etmişlerdir. Terör örgütü PKK'nın Avrupa
ülkelerinden büyük destekler aldığı, artık hergün gazetelerde yer almaktadır.
PKK terörü GAP'ı on yıl geciktirmiştir. Halbuki Almanya'nın Die
Welt Gazetesi 9 Ocak 1990 tarihli nüshasında "Güneydoğu Anadolu'daki
çöl, GAP gerçekleştiğinde Cennet bahçesine dönecek" diye
yazmıştır. Sözde kurt halkının haklan için mücadele ettiğini söyleyen
terör örgütü PKK ve onun yandaşlarının ne denli bir ihanet içinde oldukları
bu vesile ile bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Arap Devletleri ile işbirliği yapan Suriye, yine Türk topraklarında
gözü olan Yunanistan'la da işbirliği yapıp PKK terörüne verdiği desteği
artırarak Hatay ve su sorununu kendi lehine çevirmeye çalışmaktadır.
Bu arada Türkiye, kendi ülkesine karşı sürekli Kürt kartını oynayan bir
Rusya'nın varlığını da unutmamalıdır. Zira, Rusya, 20-23 Ekim 1994'de
toplanan Türk Kurultayı'na karşılık olarak, Kürt Kurultayı'nın Moskova'da
toplanmasına müsade ve yardım etmiştir. Bu nedenle, Türkiye
Kürt kartını oynayan Rusya'yı gözardı etmeden PKK-ASALA-KGB
üçgeninin işbirliğine dikkat etmek zorundadır. Bunların dışında bölge
ile ilgili olarak ABD, bir yandan PKK terörizmini kınayarak suçlarken,
diğer yandan da Kürtlerin devlet kurmaları yönünde sinyaller vermektedir.
Amerika Kongerisi'nin kurduğu Barış Enstitüsü'ndeki Türkiye konulu
toplantılarda yoğun bir şekilde PKK terör örgütü propagandalarına
müsade etmiş, 32. paralelin güneyindeki bir Şii devlet oluşumuna ışık
yakmış olan ABD, İran'ın da gönlünü almaya çalışmıştır. ABD'nin bu
tür politikalarının amacı, zayıf düşürdüğü Arap devletlerini İsrail ile
kendi öncülüğü ve arabuluculuğunda anlaştırıp, petrol üzerindeki nüfuzunu
devam ettirmektir. Orta Doğu'ya hemen her şeyi ihraç eden ABD,
hiç bir zaman demakrasi ihracını düşünmemiştir. Orta Doğu insanının
bu düşünülmeyeni düşünmekten başka kurtuluşu yoktur.

Türkiye'nin Jeopolitik Konumu ve Avantajları

Jeopolitik konum; bir bölgenin veya bir ülkenin yer siyasetine göre, yani siyasi coğrafya haritasına göre, yerinin belirlenmesidir. Jeopolitik konum belirlemede, jeopolitik kriterler alınır. Örneğin, bir ülkenin büyük bir siyasi birliğe yakınlığı veya uzaklığı, içinde olması veya olmamasını belirlemek jeopolitik konum olarak nitelendirilir.

Jeopolitik konum, siyasi temeller üzerine oturduğundan, sürekli değişken olan siyasetin özelliğine bağlı olarak değişkendir.

Türkiye'nin jeopolitik konumu belirlenirken, dünyadaki güç odaklarını göz önünde bulundurmak gerekir. Bugün için dünya coğrafyasında bulunan güç merkezleri, ABD, BDT, AB, Çin ve Japonya'dır. Türkiye tüm bu güç odaklarının tam merkezinde bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye'nin jeopolitik konumu oldukça önemlidir. Aynı zamanda Türkiye, dünya coğrafyasında büyük askeri bir güç ve birlik oluşturan NATO'nun içindedir ve güney kanadını oluşturan bir devlettir. Diğer taraftan Türkiye; İslam Dünyası ile Hıristiyan Batı Dünyası'nın karşılaşma bölgesinde bulunan Müslüman bir devlettir.

Türkiye, jeopolitik ve jeokültür levhalar üzerinde sınır ülkesidir. Yani batıdan Avrupa kültürü, kuzeyden Rus kültürü, doğudan Asya kültürü ve güneyden Afrika ve Arap kültürü ile sınırlıdır. Dolaysıyla Türkiye, aynı zamanda dünya kültürlerinin kesişme noktasında bulunur.

Türkiye, kuzeybatıdan Balkan ülkeleri, kuzeydoğudan Kafkas ülkeleri, doğu ve güneyden Ortadoğu ülkeleri ile sınırlıdır. Bilindiği gibi, tüm bu ülkeler, dünyanın en istikrarsız bölgeleridir. Savaş coğrafyası haritasında, bu bölgeler sıcak bölgeler diye adlandırılır. Dolaysıyla, Türkiye her yönden savaş çemberi içinde bulunmaktadır. Ancak Türkiye, cumhuriyet kurulduğundan bugüne, bölgede hep istikrar adası olarak kalmayı başarabilmiştir. Türkiye, bölgede istikrarı sağlamış tek ülke olmasına rağmen, çok yakın komşusu olduğu bu savaş bölgelerine karşı da ilgisiz kalamayacağı pek doğal sayılmalıdır. Çünkü Türkiye'nin bu bölgelerle tarihi ve kültürel bağları bulunmaktadır. Nitekim bu bölgeler, yakın geçmişte Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde yer almış ve dolaysıyla halen bu bölgelerde önemli miktarlarda Türk nüfusu yaşamaktadır.

Battal Gazi Destanı

Battal Gazi Destanı’nın Konusu ve Özeti:

 


Battal Gazi Destanı’nın konusu kısaca Müslüman – Hristiyan
savaşlarıdır. Bir tarafta Bizans kayseri, diğer tarafta İslâm dünyasının
halifesi vardır. Kayser, sık sık ordu hazırlayıp Malatya üzerine
sefer düzenler. Kayserin arkasında her defasında çok güçlü bir ordu
vardır. Ancak Battal Gazi önderliğindeki İslâm ordusuna her defasında
yenilirler.
Destanda anlatılan olaylara bakıldığında VIII. yüzyıldaki Arap -
Bizans mücadeleleri, konuların temelini teşkil eder. Ancak destanda
anlatılan olaylar, VIII. yüzyılın sınırlarını aşmaktadır. IX. yüzyılda
Malatya’da kurulan Müslüman emirliği zamanındaki kahramanlıklar
da işin içerisine dahil edilmiştir. Sahte peygamber Babek konusu da
VIII. yüzyılın sınırlarını aşmamaktadır. Halife Memun ve Mutasım
devrinde (812-842), Azerbaycan’da ortaya çıkan ve İslam âlemini bir
hayli meşgul eden Babek konusunun Battal Gazi Destanı’nda yer
alması ilgi çekisidir. Bu olay, IX. yüzyılda meydana gelmiştir.
Bir başka konu da Haçlı Seferleri’dir. Batı Dünyası çeşitli sebeplerden
dolayı çok sayıda askerden oluşan ordularla 1095 yılında
Anadolu istikametine doğru yola çıkar. Bizans İmparatoru Aleksios I.
Komnenos'un yardımıyla 1096 yılı eylül ayında Boğazlardan geçen
ordular, düzensiz bir şekilde ilerlemeye başlar. Türkler bu düzensiz
kalabalığı İzmit'e ulaşmadan kılıçtan geçirirler. İkinci bir ordu 1097
yılında Anadolu topraklarına girer. Kendilerine ve Türklere büyük
zararlar vererek Anadolu’yu geçerler. Bu geçiş sırasında meydana
gelen hadiselerde meşhur olmuş bazı şahsiyetlerin isimleri, eserin
çeşitli yerlerinde geçmektedir. Battal Gazi Destanı’na bakıldığında
1097’de başlayan ve uzun yıllar süren Haçlı Seferleri’nin izlerini
anımsatan pek çok olay anlatılmıştır.
Battal Gazi Destanı’nda Battal Gazi’nin Hindistan’a ve Kaf Dağı’na
gitmesi ve oralarda pek çok tabiat üstü unsurla mücadelesi anlatılmaktadır.
Bu kısımda anlatılan olayların pek çoğu hayalî gibi görünmektedir.
Son bölümde ise Battal Gazi’nin Anadolu’ya tekrar
gelmesi, Afyon yakınlarına kadar ilerlemesi ve orada şehit olması anlatılmaktadır.
Battal Gazi Destanı’ndaki olayların özeti ise şöyledir: Battal Gazi
Destanı, Allah’a hamd ve senadan sonra Hz. Muhammed dönemindeki
Battal Gazi’nin gelişini haber veren olayla başlar. Rivayete göre,
bir gün Cebrail (a.s.), Peygamber efendimize gelerek, kendisinden iki
yüz yıl sonra bir yiğidin geleceğinden ve Rum diyarını fethedeceğinden
söz eder. Peygamber efendimiz bu haberi ashabına anlatır. Hz.
Muhammed, Battal Gazi’ye verilmek üzere ağzının barını ve mektubunu
sahabelerinden Adülvehhâb’a emanet eder. Destanda bu kısımdan
sonra başta dört halife dönemi olmak üzere İslam tarihinin
önemli olayları kısaca özetlenir. Bu arada Battal Gazi’nin soyu Hz.
Muhammed soyuna dayandırılır ve silsilesi ortaya konulur.
Aradan iki yüz yıl geçer. Hikâye M.S. 8. yüzyıllardaki Malatya’da
başlar. Daha Battal Gazi doğmamıştır. Dönemin Malatya emiri Numan’dır.
Ömer adlı bir oğlu olur. Bu sıralarda Battal Gazi’nin babası
Hüseyin Gazi dağlarda avlanmaktadır. Şam dağlarında avlanırken bir
geyiğin peşine takılır. Geyik Hüseyin Gazi’yi bir mağaraya götürür ve
gözden kaybolur. Mağarada Cafer’e yani Battal Gazi’ye verilmek üzere
Allah tarafından yerleştirilen çok iyi bir at, süngü, Âdem peygamberin
iki bölük saçı, Davud peygamberin zırhı, İshak peygamberin
zırhlı örtüsü, Hz. Hamza’nın bütün silahları vardır. Atın ismi
Aşkar’dır ve bu isim de Allah tarafından verilmiştir. İlk önce Hüseyin
Gazi ata sahip olmak istemiş ancak gaipten gelen sesi duyana kadar
Aşkar, Hüseyin Gazi’ye teslim olmamıştır. Hüseyin Gazi, bu atın ve
silahların kendisi için değil, Cafer için saklandığını anlar ve emanetleri
alıp geri döner.
Yolda bir yerde uyuyup rüyasında Cafer’in kendi oğlu olacağı ve
Rum diyarını fethedeceği müjdelenir. Bir süre sonra Emir Numan
ölür ve yerine oğlu Ömer, Malatya emiri olur. Yine bu sırada hizmetçisi
Tavabil Rumi, Hüseyin Gazi’ye oğlu olduğunu müjdeler. Emir
Ömer çocuğun talihine bakar ve talihinin çok iyi olduğunu görür,
çocuğun ismini Cafer koyar. Cafer yavaş yavaş büyür, ancak diğer
çocuklardan farklıdır. Güzel ve babayiğittir.
Hüseyin Gazi avlanmaya meraklıdır. Bir gün yine avlanmak için
Mamuriyye tarafına gider ve o sıralar şehrin başında Rum kayserinin
eşinin kardeşi Mihriyayil vardır. Mihriyayil, Hüseyin Gazi’yi yakalar
ve şehit eder. Bir gün yarenler Abdüsselam, Ali bin Haşim, Yahya bin
Mansur, Emir Ömer ve Abdülvehhâb otururlarken Hüseyin Gazi’nin
kızıl kana bulanmış atını görürler. Müminlerin habercisi Yahya bin
Münzir, Hüseyin Gazi’nin şehit edildiğini haber verir. Müminler ve
dönemin halifesi Tavamık bin Mad yasa boğulurlar.
Malatya’da Hüseyin Gazi’nin yerine, Cafer küçük olduğu için
başkomutan olarak Abdüsselam’ı dikerler. Bu olay üzerinden on yıl
geçer. Cafer on üç yaşına basmıştır. Güçlü bir delikanlı olur. Dört
kutsal kitabı okumuş, tefsir ve hadis ilimlerini öğrenmiştir. Şehrin
vaizi olur. Ayrıca Gazan adlı silahşordan, silah ve savaş ilmini öğrenir.
Bir gün gezi esnasında arkadaşları Cafer’in ilimde ve silahşorlukta
ne kadar üstün olduğunu görünce babasının mansıbını talep etmesini
teklif ederler. O kadar ısrar ederler ki Cafer’in gönlü bunu istemeye
başlar. Durumu Emir Ömer’e açar. Abdüsselam, babasının
kanını yerde koymaması şartıyla ancak babasının mansıbını alabileceğini
söyler.
Cafer o gece babasının kanını almak için Mihriyayil’i aramaya
gider. Yolda ruhban gibi görünen Şemmas’la tanışır ve bir süre onun
yanında kalır. Daha sonra intikamını almak üzere yola koyulur. Yolda
Mihriyayil’in kardeşi Şamseb’le karşılaşır ve onu öldürür. Daha
sonra Mihriyayil’i ve ün yapmış on dört beyi öldürür. Oradaki
Eflahun adlı köle Müslüman olur. Öldürülen beylerin kellelerini alıp
Malatya’ya döner. Malatya’da Cafer, babasının kanını aldığını ispatlar
ve babasının mansıbını alır.
Bu haberi alan Kayser, oğlu Şemun’u İbriyanus ve Kibriyanus
adlı pehlivanlarla ve kırk bin askerle Malatya üzerine gönderir. Malatya
beyleri Cafer’e bu belayı başlarına açtığı için kızarlar. Cafer, o
gece kale kapıcısı İbrahim’e zorla kapıyı açtırarak savaşmak üzere
tek başına gider. Bu aynı zamanda Cafer’in ilk savaşıdır. Şemun’un
ordusuna karşı gelir ve ulu pehlivanlardan çoğunu öldürür. Bu sırada
Malatya beyleri yanlış yaptıklarını anlarlar ve orduyu toplayıp Cafer’e
yardıma giderler. Müslüman Türk ordusu burada büyük bir zafer
kazanır. Savaşa gelen kayserin oğullarından Rebi tutsak edilir ve
Müslüman olur. Savaşın ardından Hristiyan kılığındaki Şemmas Pir,
gerçek kimliğini ortaya koyar ve asıl isminin Abdülvehhâb olduğunu
söyler. Hz. Muhammed zamanında olan hadiseyi anlatır ve Hz. Muhammed’in
mektubunu Malatya ulularına gösterir. Yine
Abdülvehhâb’a emanet edilen Hz. Muhammed’in ağzının barını Cafer’in
ağzına koyar. Cafer bunu yer yemez bütün ilimleri ve yetmiş iki
türlü dili öğrenir. Savaştan elde edilen ganimetten Halifeye de gönderilir.

Battal Gazi’nin Ahmer ile Cenk Edip Müslüman Etmesi

Hikâyenin ikinci bölümünde, ünlü Bizans pehlivanı Ahmer’in
Cafer tarafından Müslüman edilmesi anlatılır. Daha önceki bölümde
büyük bozguna uğrayan kayserin ordusu, geri döner. Kayser bunun
üzerine daha büyük ordu toplayarak oğlu Şemun’u, Şemmas ve en
önemli pehlivanı Ahmer’le birlikte Malatya üzerine gönderir. Malatya
gazileri haberi alınca onlarda bir ordu toplarlar. Fakat Müslüman
ordusu sayıca kayserin askerinden çok azdır. Bu sebeple bir dağın
eteğine ordugâh kurup çevresini hendekle kazarlar. Aslında bu yer
bundan sonraki savaşların olacağı ana mekânlardan biridir. Savaşta
hendekten dışarı çıkıp içeri girilebilecek bir savunma hattı oluşturulmuş
olur. Savaş esnasında ilk olarak taraflar arasında teke tek
mücadeleler yapılır. -Battal Gazi Destanı’nda bu sahnelerin ayrı bir
önemi vardır.- Bu esnada sinirler iyice gerilir ve savaş stratejileri belirlenir.
Her iki taraf birbirini tanır. Bu cenkleşmelerde Cafer ile
Ahmer karşı karşıya gelirler ve Cafer Ahmer’i yener. Gün akşam olur
ve herkes tarafına çekilir. Cafer, Ahmer’i takip eder ve onu konağında
bulur. İkisi güreş tutarlar ve kim yenerse, yenilen onun dinine girecektir.
Cafer, Ahmer’i yener ve Ahmer Müslüman olup Ahmed-i
Tarran ismini alır. Ahmed-i Tarran ise Cafer’e Battal Gazi ismini verir.
Hikâyede bundan sonra Cafer, Battal Gazi olarak anılırken,
Ahmer de Ahmed-i Tarran olarak anılır. Bir gün sonra Ahmed-i
Tarran savaş meydanında Seyyid Battal ile tekrar karşılıklı cenge girer.
Tekrar yenilince artık tam olarak Müslüman olup, kayserin ordusuna
karşı savaşmaya başlar. Tabi kayserin ordusu sayıca çok
fazladır ve bir ara Müslüman ordusu bunalır. Bu sıra Cafer’in duasıyla
birlikte Allah tarafından bir fırtına çıkar ve kâfir askerinin üstüne
tozu toprağı götürür. Böylece kâfir askeri bozguna uğrar. Hemen
fetihname yazılıp Şam’daki halifeye ganimetlerle birlikte gönderilir.

Kayserin Dört Oğlunun Beş Yüz Bin Asker İle Gelmesi ve
Seyyid Battal Gazi’nin Onları Yenmesi


Üçüncü hikâyede ise kayserin dört oğlunun beş yüz bin askerle
Malatya üzerine gelmeleri ve tekrar Battal Gazi tarafından bozguna
uğratılmaları anlatılır. Aradan kış geçer. Bahar geldiğinde Battal Gazi
bir gün geziye çıkar. Gezi esnasında bir konakta çok güzel bir kız görür
ve âşık olur. Kız Battal Gazi’nin amcası Hasan’ın kızıdır. Ancak
Battal Gazi bir türlü kızı isteyemez. Bunun üzerine kırk gün geçer.
Bir gece Emir Ömer rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Rüyasında,
Hz. Muhammed, Hasan’ın kızını Battal Gazi’ye verir ve Emir
Ömer’den kızı istemesini söyler. Emir Ömer, Hasan’dan kızı ister ve
Battal Gazi böylece Zeynep Banu ile evlenir. Bu arada Mamuriyye
beyi Mihran kayserden asker talep eder. Kayser, dört oğluyla birlikte
beş yüz bin askeri Malatya üzerine gönderir. Malatya gazileri ancak
yirmi bin asker toplayabilirler. Tekrar önceki savaştaki dağın eteğine
gelip kuyular kazarlar. Bu arada savaş meydanına Battal Gazi’nin eşi
Zeynep Banu da gelir. İki taraf da savaş meydanına yerleşir. Üç yüz
kişilik ilk grubu Seyyid ve on silah arkadaşı tek başlarına bozguna
uğratırlar. Daha sonra kâfir askeri dağı kuşatır ama Müslüman askerler
buna da fırsat vermezler. Sonraki günler teke tek vuruşmalarda
Seyyid Battal Gazi ve silah arkadaşları başta İstanbul’un beyi
Tekfur olmak üzere birçok kâfir beyini öldürürler. En son bu hâli gören
kayserin oğlu Şemmas dayanamaz ve meydanda Battal Gazi’ye
karşı yürür. Battal Gazi bunu bağlayıp esir eder. Bu durum karşısında
bütün kâfir askeri hamle kılar. İki ordu birbirine karışır ve kâfir
askeri bozguna uğrar. Bu arada çadırda bağlı olan Şemmas ellerini
çözüp kaçmayı başarır. Battal onu aramaya gider ve tekrar yakalayıp
getirir. Şemmas tekrar kaçmayı başarır ve Battal’ı öldürmek
üzere geldiği çadırda, Zeynep Banu’yu bulup kaçırır. Seyyid durumu
anlayınca tekrar Şemmas’ın peşine düşer ve İstanbul’a kadar gider.
Kayser, Zeynep Banu’yu küçük kızı Mehpeyruz’un yanına koyar.
Mehpeyruz kırk gündür Hz. Muhammed’i rüyasında görmektedir.
Seyyid gelip Zeynep Banu’yu ve Mehpeyruz’u bulur, beraber gizlice
kaçarlar. Bu arada Battal Gazi, Mehpeyruz ile de evlenir. Kayser durumu
haber alınca oğullarını Battal Gazi’nin ardınca gönderir. Yolda
karşılaşırlar. Mehpeyruz, ağabeyleri Şemmas ve Konstantin’i yaralar.
İkiz kardeşi Ramini’yi ise Müslüman yapar. Battal Gazi, Ramini,
Zeynep Banu ve Mehpeyruz, gelen orduyu bozguna uğratırlar. Malatya’ya
gelirler. Yine bir fetihname yazdırılıp Halife’ye gönderilir.
Abdüsselam’ın Rum’a Gidip Esir Olması
Dördüncü bölümde Abdüsselam’ın Rum’a gidip esir olması ve
Battal Gazi tarafından kurtarılması anlatılır. Hikâyenin başından bu
yana Abdüsselam, Battal Gazi’nin başarılarını çekemez ve onu kıskanır.
Başkomutanlığı elinden aldığı için Battal Gazi’yi hiç sevmez.
Battal Gazi’nin bu başarılarından sonra kıskançlığından sinirle çıkar
gider. Tarsus’a varır. Tarsus beyi Muhammed ibn-i Hüseyin,
Abdüsselam’ın arkadaşıdır. Abdüsselam, derdini orada açıp
Seyyid’den dert yanınca, mecliste bulunan Nasr-ı Hubbab, Battal
Gazi’nin hüner gösterdiğini, bu durum karşısında kendisinin de hüner
gösterip mansıbı tekrar geri alabileceğini söyler. Ne yapacağı hususunda
da, şunları sıralar: Harcan’daki kayserin kızını getirmesini,
yahut İstanbul’da Serabil Keşişi öldürmesini veya ab-ı mabudiyyeyi
dökmesini ya da Hz. İsa’dan bu yana yanan kandili söndürmesini
yahut kızıl altından putu getirmesini söyler. Böylece bunlarla halifeden
tekrar eski mansıbını talep edebileceğini belirtir. Abdüsselam, bu
tavsiyeler doğrultusunda elbiselerini değiştirip Rum’a gider. Ancak
kayser bunun geldiğini haber alır ve yakalattırır. Buna bir ham gön
(deri) giydirirler ve güneşin altına asarlar. Deri kurudukça büzülür ve
Abdüsselam’ı dayanılmaz acılar içinde yavaş yavaş öldürmeye başlar.
O vakit İstanbul’da yaşayan Müslümanlardan Müheng-i Hindi durumu
Battal Gazi’ye bildirir. Battal (Gazi) Müheng-i Hindi’nin yardımıyla
Abdüsselam’ı kurtarmaya gider. Kendini bir keşiş kılığına sokar
ve İstanbul’un en ulu ruhbanı Meftul’un yanına varır. Meftul’u
Kudüs’teki yeğeninin kendisi olduğuna inandırır. Bütün ruhbanlar
Battal Gazi’nin vaazları karşısında hayran kalırlar. Hatta Battal Gazi,
Ayasofya’da kayser dâhil bütün Bizans ulularına vaaz ve nasihat
eder. Gece Abdüsselam’ı Müheng ile kurtarmaya gider ve onu oradan
kurtarır. Müheng’in evine gelerek Abdüsselam’ı orada tedavi etmeye
başlar. Gündüz ruhban kılığında İstanbul’da faaliyetlerine devam
eder. Abdüsselam iyice iyileştikten sonra bir gece keşişlerin ulusu
Serabil’in yanına gelir ve Serabil ile birlikte dört yüz ulu keşişi öldürür.
Hz. İsa’dan bu yana yandığı söylenen kandili bozar. Ab-ı
mabudiyyeyi döker. Kızıl altından putu alır. O gece Battal Gazi,
Müheng’in evinden Abdüsselam’ı alıp Malatya yoluna düşer. Yolda
giderken bir yerde yol ikiye ayrılır. Abdüsselam’ın gözleri dolar. Orada
Serabil denen bir beyin Nevruz Banu adında bir kızı vardır ve ona
âşıktır. Battal Gazi, Abdüsselam’ı orada bırakıp kaleye gider ve keşiş
kılığında içeri girer. Battal Gazi, şehrin başında bulunan Tefanuş’u
öldürüp Nevruz Banu’yu kaçırır. Ancak Tefanuş’un oğlu Mihriyanus
on iki bin askerle Battal Gazi’nin arkasına düşer. Battal Gazi,
Mihriyanus’u öldürünce ordusu da bozulur. Abdüsselam, Battal’ın
bu iyilikleri karşısında çok müteşekkir kalır ve Battal’a karşı olan
bütün kini gider. Malatya’ya gelirler ve Nevruz Banu Müslüman olup
Abdüsselam ile evlenir.

Seyyid Battal Gazi’nin Mihran’ı Öldürmesi

Beşinci hikâyede Battal Gazi’nin babasının katillerinden Mihran’ı
öldürmesi anlatılır. Bir gün Tarsus uluları otururken Nasr-ı Hubbab,
Battal Gazi’yi över. Meclisteki Medhor, Battal Gazi’nin daha babasının
kanını almadığını, Mihriyayil’in kardeşi Mihran’ı öldürmediğini
belirtir. Bunun üzerine Muhammed ibn-i Fellah, Battal Gazi’nin intikamını
almak üzere Mihran’ı öldürmek için yola koyulur. Muhammed,
yolda bir manastırın önünden geçer. Manastırdaki Mihriyayil’in
kızı rüyasında Hz. Muhammed’i görmüş ve onu Muhammed ibn-i
Fellah’a vermiştir. Bu arada Battal Gazi, durumdan haberdar olur ve
Muhammed’in peşinden yola çıkar. Muhammed, Mihran’ı kırk silahlı
kölesi ile bulur. Muhammed, kırk köleyi de öldürür ancak yorulmuştur
ve Mihran bunu öldürmek üzereyken BattalGazi) yetişir, Muhammed’i
kurtarıp Mihran’ı öldürür. Manastırda kırk Müslüman
mahpustur. Onları çıkarıp manastırdaki kırk güzel kızla evlendirirler.
Buradan Tarsus’a gelirler. Ancak Tarsus yakınlarında Sinbat adlı bir
kâfir kale kurmuş ve yolları kesmiştir. BattalGazi), Malatya’ya mektup
yazarak yardım ister. Ahmet Tarran, Abdülvehhâb, Tavabil,
Nasr-ı Hubbab ve üç yüz pehlivan yardıma gelirler. Tarsus beyi de üç
yüz kişiyle destek olur. Sinbat’ın ordusunu kırarlar ve Sinbat kaleye
sığınır. Battal Gazi kalenin su yolunu kullanarak kalenin içine girer.
Sinbat’ı ve kırk kişiyi öldürüp kale kapısını açar. Müslüman askerler
içeri girip kaleyi fethederler. Bir gün yine bir yaşlı adam ağlayarak
Battal Gazi’ye gelir. Muhammed ve Said adlı oğullarının kayıp olduğunu
söyler. Seyyid bunun üzerine Aşkar’a binip Rum’a yönelir. Yolda
bir kaleye gelir. Oradaki bir manastırda şenlik vardır ve şenliğe
Şemun da gelecektir. Esir edilen Müslümanlar işkence ile öldürüleceklerdir.
Battal Gazi hemen manastıra yönelir. Manastırın önünde
Şemun ve Gazban çadır kurmuşlardır. Seyyid gizlice manastıra girip
Müslüman esirleri kurtarır. Gazban’ı öldürür ve Şemun’a oğlunun
ava gittiğini söyler. Şemun da ava gider. Hapisten kurtulan yetmiş
Müslüman Şemun’u yakalayıp parça parça ederler. Şemun ve
Gazban’ın öldüğünü gören asker bozulur ve kaçar. Battal Gazi, Muhammed
ve Said’i alarak Malatya’ya gelir. İhtiyar, oğullarını görüp
mutlu olur. Bütün olanlar halifeye mektupla bildirilir.

Kayser-i Rum Vezirinin Kızı Biyza’yı Seyyid Battal Gazi’ye
Göndermesi


Altıncı hikâyede kayserin vezirinin, kızı Beyza’yı Battal Gazi’yi
öldürmek üzere göndermesi anlatılır. Battal’ın oğullarını öldürdüğünü
haber alan kayser çok üzülür. Bunun üzerine kayserin veziri
Akratis, Beyza adlı kızını Battal Gazi’yi) öldürmek üzere Malatya’ya
gönderebileceğini söyler. Kayser bu işi başarırsa Beyza’yı oğluna alacağını
söyler. Bunun üzerine Yahudi tüccar Yemliha ile Beyza’yı bir
sürü hediye ile Battal Gazi’ye gönderirler. Battal Gazi, Beyza’dan
hoşlanır. Beyza bunu fırsat bilerek bir gece Battal Gazi’yi öldürmeye
çalışır ama Battal engel olur. Beyza hemen Müslüman olup aman
diler. Yahudi Yemliha İstanbul’a kaçar. Diğer taraftan bir gün Battal
Gazi, dostlarıyla otururken Abdurrahman adlı kişi içeri girer. Aliyun
adlı kâfirin İstanbul’da deniz kenarına ev yaptırdığını ve eline geçen
Müslümanı öldürüp bahçesindeki ağaçlara kellelerini astırdığını söyler.
Battal Gazi, Şemmas Pir’in yanına uğradıktan sonra bu deniz
kenarındaki köşke gelir. Orada Muhammed bin Fellah ile karşılaşır.
Bu arada Aliyun’un babası Dehyan çıkagelir. Battal Gazi, Dehyan’ı ve
sonra Aliyun’u öldürüp başlarını ağaca asar. Bu arada Tarsus beyleri
yardıma gelirler. Yirmi bin kâfir askerini kırarlar.
Muhammed bin Fellah ve Battal Gazi, Malatya yoluna düşerler.
Yoldayken Muhammed, Mihriyayil’in kızının öldüğünü ve burada bir
kıza âşık olduğunu belirtir. Battal Gazi, bu kızın Yahya ibn-i Efşan
adlı Müslümanın kızı olduğunu anlar ve Muhammed’i kızla evlendirerek
orada bırakır. Kayser, Aliyun ve Dehyan’ın ölümünü haber
alınca korkusundan Battal Gazi’ye mektup yazar. İki şehrin anahtarını
ona gönderir ve haraca razı olur.
Battal Gazi Malatya’da dostlarıyla otururken içeri Kasım ve Mansur
adlı iki genç girer. Mallarını amcalarının gasp ettiğini ve kendilerine
geri vermeye razı olmadığını söylerler. Battal Gazi, İskenderun
kadısına mektup yazarak durumu düzeltmesini söyler. İskenderun
kadısı gerekeni yapar ve gençlere mallarını verir. Bir iki gün sonra bu
iki genç, bir kavgaya karışırlar ve adam öldürmeye teşebbüsten hapse girerler.
Bunlar hapisten kaçarlar ve Kaymuna şehrine gelirler.
Şehrin beyi Kantur, bunları zindana atar. Kasım ve Mansur’u
Kantur’un kızı Hristiyan yapar ve Kantur bunlara önemli mevkiler
verir. Bir gün Kantur, Battal Gazi’den) çok şikâyet eder. Kasım ve
Mansur, Battal Gazi’yi getirebileceklerini söylerler ve bu söz üzerine
Malatya’ya gelirler. Battal Gazi’ye kadının malları kendilerine vermediğini
söylerler. Battal Gazi hazırlanıp yola koyulur. Yolda bir yerde
uyurken bu iki kardeş Battal Gazi’yi öldürmek isterler ancak kıyamazlar
ve Kantur’a haber verirler. Kantur gelip Battal Gazi’yi yakalar,
zindana atıp kaysere mektupla durumu bildirir. Bu sırada Kaytur
Hz. Muhammed’i rüyasında görür ve bütün beyleriyle birlikte Müslüman
olur. Durum bizzat Kaytur tarafından halifeye bildirilir. Bundan
sonra Kaytur Çuy-ı Ferakıb çayının kenarında Abad Kalesi’ni
yapar.
Seyyid Battal Gazi Magrib’e Gidip Firdevs’i Katletmesi
Yedinci hikâyede Battal’ın Mağrib’e gidip Firdevs’i öldürmesi anlatılır.
Bir gün Seyyid evde yemek yerken lokmalar elinden düşer.
Battal Gazi bunun bir şeye işaret olduğunu anlar. Çok geçmeden içeri
Tavabil adlı bir Yahudi girer. Samiyye şehrinden geldiğini ve oranın
Firdevs isimli bir padişahı olduğunu söyler. Firdevs’in kızına âşık olduğunu
belirtir. Ayrıca Samiyye kalesinde yetmiş Müslümanın esir
olduğunu ve Hz. Muhammed sülâlesinden insanların, Hz. Ömer ve
Ebu Bekir soyundan kişilerin mahpus yattığını anlatır. Oradaki bir
yaşlı kişinin kendisine mektup verdiğini ve mektubu Battal Gazi’ye
iletirsen istediği kızı alabileceğini söylediğini anlatır. Eğer sevdiği kızı
alırsa kendi de Müslüman olacağını belirtir. Battal Gazi, Yahudi
Tavabil ile batıya doğru yola koyulur. Deniz kenarına geldiğinde
Aşkar’ı bir arslana emanet eder ve gemiye binerler. Bir adaya gelirler
ve orada Firdevs’in Battal Gazi’yi öldürmek üzere gönderdiği Sincar
adlı pehlivanla karşılaşırlar. Battal Gazi onu öldürür ve Sincar’ın kılığına
girip Samiyye’ye gelirler. Firdevs’e Sincar’ın Battal Gazi’nin kellesiyle
geldiği haberi ulaşır. Firdevs büyük bir törenle Sincar zannettiği
Battal Gazi’yi karşılar. Battal Gazi, Firdevs’in davetlisi olarak saraya
gider ve orada Firdevs’i öldürür. Zindandaki Müslümanları çıkarıp
onları silahla donatır. Firdevs’in meşhur on beyini de öldürür.
Haber duyulunca şehir birbirine karışır, ufak bir mücadeleden sonra
bütün halk Müslüman olur. Battal Gazi, peygamberin soyundan olan
Asım’ı kuyudan çıkarır. Ebu Bekir neslinden Avf’ı ve Ömer neslinden
Ebu Tahir’i de kurtarır. Bu arada Firdevs’in öldüğünü haber alan
Calut isimli oğlu ve Harut adlı damadı ordu toplayıp kale kapısına
dayanırlar. Battal Gazi, gece kâfir ordusunu birbirine kırdırır. Sabah
yabancı kimsenin olmadığını gören Calut sinirlenir ve Battal Gazi’yi
meydana davet eder. Battal Gazi meydana iner ve Calut’u öldürür.
Bu sefer Harut hamle kılar. Bir iki hamle ardından Battal Gazi, kaçar
gibi görünerek at sürer ve Harut Battal Gazi’nin ardınca gider. Battal
Gazi bunu ıssız bir yerde öldürür ve Harut’un kılığına girer. Geri
Harut’un çadırına gelir. Çadırda iken Harut’un kardeşi Talut’u çağırır
ve onu da çadırda öldürür. Gece kaleye gider ve sabah kâfir askeri
durumu öğrenince kaçışmaya başlarlar. Bu sırada Hızır peygamber
bunların önünü kesip Battal’ın dinine neden girmediklerini sorar.
Kâfirler Hz. İsa’nın ölüyü dirilttiğini, eğer Battal Gazi de ölüyü diriltirse
Müslüman olacaklarını söylerler ve durumu Battal Gazi’ye de
anlatırlar. Battal Gazi hemen savaşa son verir ve kırk gün mühlet
ister. Asım hazretleri, Battal Gazi’ye ölüyü diriltme duasını Hızır İlyas
makamında kırk gün oruç tutarak öğrenebileceğini söyler. Battal Gazi
Hızır İlyas makamına gider ve kırk gün oruç tutup ibadet ettikten
sonra İlyas peygamberden ölüyü diriltme duasını öğrenir. Tekrar
Samiyye’ye gelir ve şehrin uluları ve halkı huzurunda Firdevs’in öldürdüğü
bir kız ve oğlanı diriltir. Dirilen iki ölü de Müslümanlığa ikrar
getirirler. Bütün şehir halkı Müslüman olur. Battal Gazi Ebu Bekir
oğlanlarından Abdüllokmın’ı oraya halife diker ve Firdevs’in kızını
Yahudi tacire verir. Yahudi tacir hemen Müslüman olur. Battal Gazi
Asım hazretleri ile Malatya yolunu tutar. Geri denizden gelirler ve
karaya çıkınca Battal Gazi bir nara haykırır. Arslan Aşkar’ı ve yanında
yedi yüz at daha getirir.
Hikâyenin devamında Bahtiyar adlı kâfirin hikâyesine geçilir.
Battal Gazi Malatya yoluna devam ederken yolda bir kaleye rast gelir.
Kalenin Müslümanlara çok eziyet eden acımasız Bahtiyar adlı padişahı
vardır. Battal Gazi kaleye bir çoban kılığında girer ve Bahtiyar’ı
öldürür. Yedi yüz Müslümanın da hücumuyla kale ele geçirilir. Battal
Gazi kaleyi yıkıp harap eder ve içindekileri Müslüman yapar. Bu arada
Battal Gazi’nin Batı’ya gittiğini haber alan Kayser bunu fırsat bilip
hemen Şahseb adlı meşhur pehlivanı, Sercayil ile yüz bin askerle
Malatya üzerine gönderir. Malatya gazileri durumu haber alınca tekrar
Malatya dışındaki Feth-i Cebel isimli dağın eteğine gelip kuyular
eşerler ve kuyuların arkasına sığınırlar. Ancak savaş başlayınca
Müslümanlar çok bunalırlar. Ahmed Tarran, Abdülvehhâb, Cude Gazi
gibi on dört seçme pehlivanı esir ederler. Emir Ömer halifeye hemen
mektup gönderir. Eba Müslim’in torunlarından Ali bin Mızrab
on iki bin Harezmli yiğitle yetişir. Ancak savaşta Ali de çok ağır yaralanır
ve bacağı kopar. Kâfir askeri tam Malatya’ya girecekken Battal
Gazi yolda yetişir. Ölüyü diriltme duası ile Ali’nin kopan bacağını iyileştirir.
Battal Gazi’nin gelişiyle savaş Müslümanların lehine gelişir.
Battal Gazi Şahseb’i öldürür ve kâfir askeri bozulur. Savaş ganimetinden
beşte bir çıkarıp Asım, Tahir ve Avk ile halifeye gönderirler.
Daha sonra bu üç kişi Kâbe’ye geçip oraya yerleşirler.
Seyyid Battal’ın Rum’a Gitmesi ve Esir Olması
Sekizinci hikâyede Battal’ın Battal Gazi’nin Rum’da esir olup
kurtulması anlatılır. Ordunun bozulduğu ve Şahseb’in öldüğü haberini
alan kayser korkar. Mücayil adlı vezir bütün yolların bağlanmasını
ve Battal Gazi’nin böylece yakalanabileceğini söyler. Bu durumu
haber alan Battal hemen yola koyulur. Battal’ın arkasından Musa,
Cude Gazi, Ahmed Tarran, Abdülvehhâb, Nasr-ı Hubbab, Eflahun,
Abdüsselam, Muhammed, Nezir, Ali bin Haşim, Yahya, Kasım ve
Mansur gelirler. Battal Gazi bunların gelişine memnun olmaz ve
kendisinin tek başına daha iyi mücadele edeceğini söyler. Arkadaşları
Rabia hazretlerinin kendilerini buraya getirdiğini söylerler. Daha
sonra aynı şekilde Tavabil de çıkagelir. Battal Gazi arkadaşlarını alır
yola koyulur. Bakar ki bütün yollar tutulmuş. Oradan Mıştıran kalesine
gelirler. Kalenin padişahı kâfir Kelb bin Sabbah’tır. Battal Gazi
savaştan önce bir göle gusül almaya girer. Aşkar’ı ve elbiselerini gölün
kıyısına bırakır. Bu arada Kelb’in baş komutanı oraya gelir. Battal’ı
Battal Gazi’yiöldürmek isterler ancak Battal Gazi kurtulur. Battal
Gazi’nin atını elbiselerini alıp ve arkadaşlarını esir edip kaleye giderler.
Battal Gazi suda sabaha kadar yüzer. Bir manastırın önünde
sudan çıkıp, manastırda karnını doyurur ve oradaki bir mağaraya
sığınır. Daha sonra manastıra Kelb’in oğlu ve Şemun, Battal’ı Gazi’yi
aramak üzere gelir. Battalaskerleri öldürüp Kelb’in oğlunu Müslüman
yapar ve manastırdaki Hayz rahible birlikte bütün rahipleri öldürür.
Daha sonra Mıştıran’a yönelirler. Mıştıran’a gelince Kelb’in
oğlu babasına olanları anlatır. Fakat Battal Gazi kendisini rahip kılığına
sokar ve öyle vaazlar eder ki, kimse Kelb’in oğluna inanmaz.
Battal’ı şehrin manastırına alırlar. Bu arada Kelb, oğlunun ısrarına
dayanamayarak, durumu kontrol etmeleri için manastıra adamlar
gönderir. Adamlar Hayz rahibin ve öbür keşişlerin öldürüldüğünü
anlatınca Battal Gazi’yi şehrin içinde yakalarlar. Kayser’e mektup
yazarlar. Ancak gece Kelb rüyasında Hz. Muhammed’i görür ve bütün
şehriyle beraber Müslüman olur. Kelb ismini Abuzer olarak değiştirir.
Kayser Battal Gazi’nin esir olduğu haberini alınca Kilbad’ı yüz bin
askerle Malatya üzerine gönderir. Battal durumu haber alıp Kilbad’a
iki gün içinde yetişir. Bir gece Kilbad’ın çadırına gizlice girer ama
Kilbad’ın çok genç olduğunu görünce belki Müslüman olur diye dokunmaz.
Yanına bir mektup bırakıp gider. Ancak Kilbad Müslüman
olmaz ve savaş başlar. Tam kâfir askeri bozulacakken yüz bin kâfir
askeri Süheyl bin Sinbat, Tefanuş komutasında gelirler. Müslüman
askeri gayretle kâfir askerini tam bozacakken bu sefer Konstantin
yüz bin askerle çıka gelir. Battal Gazi’nin ölmediği ve Kelb’in Müslüman
olduğu haberini alan Arakıl kayser iki yüz bin askerle desteğe
yetişir. Kayser Müslüman askerin azlığını görünce beylerine bu askeri yenemedikleri
için çok kızar. Battal Gazi meydana girip Kilbad’ı
büyük hünerle öldürür. Kâfir askeri bunun üzerine hücuma geçer.
Battal kayserin tahtına yönelir. Elindeki süngüyü kayserin tahtına
savurur. Kayser kendini tahtından aşağı atıp kaçmaya başlar. Bu
durumu gören kâfir askeri bozulur. Ganimetin beşte birini Abuzer ile
halifeye gönderirler. Halife de Malatya gazilerine hediyeler gönderir.

Seyyid Battal Gazi’nin Saka Suretine Girip Kayseri Katletmesi

Dokuzuncu bölümde kayserin en büyük seferi ve bu seferde Battal
Gazi’nin verdiği mücadeleler ve kayseri öldürmesi anlatılır. Bir
gün Battalarkadaşlarıyla otururken bir yaşlı kişi gelir ve Harcın’dan
geldiğini, kölesini zindana attıklarını ve onu görmeye gittiğinde Cude
Gazi’nin oğlu Musa’yla karşılaştığını söyler. Musa’nın kendisine Malatya’ya
gidip Battal Gazi’ye durumu haber vermesini istediğini belirtir.
Battal Gazi hemen Aşkar’a binip Harcın’a gider. Ancak kaleye girecek
yol bulamaz. Ayrıca kale çok iyi muhafaza edilmektedir. Günlerce
çare arar, bulamaz. Bir gün Çin padişahı, oğluna Tariyun’un
kızını almak ister. Bu sebeple nişan takmak için gelirler. Battal Gazi
bunlara saldırır, kimini öldürür, kimi canını zor kurtarır. Tariyun
hemen oğlu Kasura ile ordu gönderir. Battal Gazi orduyu bertaraf
edip Kasura’yı dağa çıkarır. Tariyun hemen dağa komutanı Mahiyar
ile binlerce kişilik ordu gönderir. Battal Gazi bunları da kılıçtan geçirir.
Bu sefer Tariyun kendisi binlerce asker ile dağa çıkar. Battal’ı
namaz kılarken yakalarlar. Hemen kaysere mektup yazıp Battal Gazi’nin
yakalandığını bildirirler. Battal Gazi’yi zindana atarlar. Musa,
Battal Gazi’yi görünce üzülür. Battal Gazi üzülmemesini, her işte
hikmetler olduğunu söyler. Aradan bir hafta geçer. Tariyun’un kızı
Battal Gazi’yi Hristiyan etmek için sık sık yanına gelmeye başlar. Ancak
ne etse Battal Gazi’yi döndüremez. En sonunda Battalgaipten bir
sofra yemek indirir ve kız bu olay karşısında hayrete düşer ve ah vah
ederek oradan ayrılır. Bu arada duvar yarılır ve gaipten taşçı kazması
Battal Gazi’ye verilir. Battal bununla prangalarını kırar, zindanın duvarını
kazıp dışarı çıkar. Gülendam’ın odasına gelir. Bu arada Gülendam
da peygamberimizi rüyasında görmektedir. Rüyasında Hz.
Muhammed Gülendam’ı Battal Gazi’ye verir. Kız uyandığında Battal
Gazi’yi karşısında bulur. Hemen zindancıyı çağırıp olan bitenden
kimseye bahsetmemesini söyler. Zindancı da rüyasında Hz. Muhammed’i
görmüş ve Müslüman olmuştur. Gece yarısı gelip bütün
esirleri dışarı çıkarırlar. Esirler Battal Gazi ile Gülendam’a nikâh yaparlar.
Battal Gazi Musa’yı ve dokuz yaşlı esiri Malatya’ya gönderir ve
olan bitenlerden kimseye bahsetmemeleri için tembihler. Kendi Gülendam’ın
yanında kalır.
Gülendam babasıyla otururken kayserden mektup gelir. Kayser,
mektupta Battal Gazi’yi şehrin ortasında hemen yakmasını emreder.
Gülendam bunu duyunca babasına Battal Gazi’nin sağ olmadığını
söyler. O sırada zindancı içeri girer ve esirlerin kaçtığı yolunda feryat
eder. Zindanda bir kâfir esir ölüsü vardır. Gülendam bunun Battal
Gazi olduğunu söyler. Tariyun ölü cesedi ateşte yakar ve küllerini
kaysere gönderir. Kayser bu külleri yüzüne gözüne sürer. Bu haber
Malatya’da da duyulur. Battal Gazi’nin arkadaşları, halife ve bütün
Müslümanlar yasa boğulurlar. Zeynep hatun üzüntüsünden ödü patlayıp
ölür. Bu arada kayser Battal Gazi’den kurtulduğunu zannederek
bütün askerini İstanbul’da toplar. Bütün kâfir memleketlere haber
salar. Kayserin bu hazırlığından halifenin haberi olur. Her iki taraf
da savaş hazırlığına başlar. Her iki taraf da kendilerine bağlı ve
yakın yerlerin hepsine mektuplar yazıp asker toplarlar. Bu sırada
Tariyun da askerini toplayıp kaysere katılmak üzere yola koyulur.
Gülendam hamiledir. Battal Gazi Gülendam’ı babasının yanında bırakıp
kayserin ordusuna doğru yola koyulur. Kalun iklimine gelir ve
Şemun’un sayısız askerle orada konakladığını görür. Kayser sürekli
asker toplamaktadır. Asker yere göğe sığmaz olur. Yüz kere yüz bin
asker toplanır. Battal Gazi Kudüs’e gelince kendini ve atını siyaha
boyayıp Hintli kılığına girer. Tariyun’un oğlu Kasura’nın yanına gider.
Oradan kaçıp İstanbul’a gelir ve kayserin ordusunda saka suretinde
dolaşmaya başlar. Her gece meşhur beylerden 5-6 tanesini öldürür.
Kayser dahi bu durumdan âciz kalır. Bunun üzerine herkes
tanıdığına kefil olsun denilir. Herkes birbirine kefil olur ancak Battal
Gazi açıkta kalır. İncil’den ayetler okur ve kaysere dil döker. Kayser
bundan etkilenip Battal Gazi’ye kefil olur. Battal yine geceleri kayserin
beylerini öldürmeye devam eder. Kayser baktı olacak gibi değil,
hemen orduya hareket emri verir.
Kayserin hareket ettiğini haber alan halife de bir buçuk yıldır
topladığı askerle yola çıkar. Battal Gazi kayserin ordusunda sürekli
beyleri öldürmeye ordunun huzurunu bozup zayıflatmaya devam
eder. Bu arada kaysere Müslüman ordusunun öncü kuvvetinin görüldüğü
haber verilir. Kayser askerlerin bir bölümünü oraya gönderir.
Müslüman ordusundan haber getirecek adam aranır. Battal Gazi
hemen bunu yapabileceğini söyler. Sonra gece geri gelip Kapus’u kaçırır.
Konstantine gelip Kapus’un Müslümanları bulduğunu ve acele
yardıma gelmesi gerektiğini bildirir. Gece vakti Kapus’un ordusuyla
Konstantin’in ordusunu karşı karşıya getirir ve onları birbirine kırdırır.
Konstantin’i de kaçırır. Bu şekilde oyunlarla Battal Gazi Kapus’u,
Şemun’u, Tariyun ve oğlunu kaçırıp bunları Şemmas’ın yanındaki bir
su kuyusuna hapseder. Yine benzer bir oyunla kayserin veziri
Akratis’in ordusuyla Tariyun’un ordusunu birbirine kırdırır. Ölen
kâfirin haddi hesabı belli değildir. Akratis, bunları Battal Gazi’nin
yaptığını anlar ama o da bunları yapan kişinin Battal Gazi değil de
Hintli bir zenci olduğunu zanneder. Battal Gazi kayserin ordusuna
epeyce zarar verir ve Malatya’ya gelir. Malatya’da herkes uzaktan onu
Battal Gazi’ye benzetir fakat yakına gelince onun siyah olduğunu görüp
şüphede kalırlar. Battal Gazi herkese kendini cinni olarak tanıtır.
Müslüman öncü birlikleri Akratis’le karşılaşır. Akratis çok
Müslümanı şehit eyler. Battal Gazi en sonunda meydana inerek onlarca
kâfir beyini öldürür. Her gün dağdan siyah cinni şeklinde iner
akşam olunca tekrar geri çıkar. Gece vakti Akratis’in ordusunu birbirine
kırdırır. Bu haberleri alan kayser bir ara aklını yitirir. Hekim
ararlar, bu arada oraya gelen Battal Gazi hekim kılığında kaysere ilaç
sürer. İlaç kayserin saçını sakalını döküp yüzüne bakılmaz hâle getirir.
Müslüman orduları tekrar Feth-i Cebel dağının eteğinde konaklarlar.
Kâfir ve Müslüman orduları karşı karşıya gelirler. Her iki taraftan
da kırılanın haddi hesabı belli değildir. Ne zaman ki Battal
Gazi dağdan iner durumu hemen Müslümaların lehine çevirir. Bu
savaşlar sırasında halife de yetişip Müslüman ordusuna katılır. Halifenin
geldiği akşam Battal Gazi gizlice kayserin çadırına gider.
Ahmed Tarran ve Mumlan Gazi’yi oradan kurtarır. Onlara Müslüman
ordusuna müjde vermelerini Battal Gazi’nin ölmediğini söylemelerini
ister. Battal tekrar kayserin çadırına gelip kaysere ot koklatıp bayıltır
ve onu dağa çıkarır. Sıkıca bağlar ve sonra onu uyandırır. Kaysere
kendisinin İsa Mesih olduğunu ve Battal Gazi’nin ölmediğini, Battal
Gazi’nin ancak onun elinden öleceğini söyler. Tekrar ot koklatıp bayıltır
ve çadırında yattığı yere koyar. Sabah kayser uyanır ve rüya
gördüğünü zanneder. Beylerine Battal Gazi’yi ancak kendisinin öldürebileceğini,
bunu İsa Mesih’in kendisine söylediğini belirtir. Battal
Gazi o gün gerçek kimliğiyle meydana girip kayseri ister. Beyler ilk
önce meydana kayseri salmazlar. Ama meydana kim girdiyse ölür.
Kayser, Battal Gazi’yi ancak kendisinin öldürebileceğine inanarak en
sonunda meydana girer. Battal Gazi, kayseri de öldürür. Kâfir ordusu
dehşete düşer. Müslümanlar sevinirler. Bu arada morali bozuk ve
zayıf düşen kâfir askeri birden hücum ederler. Müslümanlar kâfir
askerini bozup savaşı kazanırlar. Battal Gazi Şemmas Pir’in manastırındaki
kuyudan Konstantin, Şemun, Tariyun, Kalun ve Kapus’u çıkarıp
getirir. Battal Gazi bunları öldürmek ister. Ancak halifenin yanında
Ukbe isimli gizli din tutan bir kadı vardır. O engel olup sabaha
kadar mühlet ister. Bunları alıp çadırına gider ve kendisinin
Hristiyan olduğunu ve haracı kabul edip barış yapmalarını, kayserin
intikamını kendinin alacağını söyler. Sabah olunca barış sağlanır,
halife Konstantin’i kayser yapar ve her yıl haraca bağlayıp Müslümanlara
kötülük yapmaması hususunda söz alır. Bundan sonra halife
birkaç gün Malatya’da kaldıktan sonra bütün padişahlar ve beyler
memleketlerine hareket ederler.
Fitne Ukbe Kadı Melunun Hikâyesi
Onuncu bölümde halifenin kadısı Ukbe’nin yaptığı fitneler anlatılır.
Emir Ömer bir gün halifenin adına ziyafet verir. Ziyafet sırasında
Ukbe, bir lokmayı Battal Gazi’ye bir lokmayı Tevabil’e, bir lokmayı da
Ebu Ömer oğlanlarından Abdurrahman’a verir. Lokmalar zehirlidir.
Birkaç gün geçtikten sonra halife Battal Gazi’yle vedalaşıp Bağdat’a
döner. Battal Gazi ve arkadaşlarına verilen zehir yavaş yavaş tesir
eden zehirlerdendir. Aradan günler geçer. Bir gün Tevabil titrer ve
rengi değişip ölür. Peşinden aynı şekilde Abdürrahman zehirlenip
ölür. Birkaç gün sonra da Battal Gazi titremeye başlar. Her tarafı şişer.
Saçı ve sakalı dökülür. Hemen halifeye panzehir göndermesi için
durum bildirilir. Halife panzehir gönderir. Ukbe, panzehiri götüren
postacıyı buldurup şehit ettirir. Ukbe hemen Konstantin’e mektup
yazıp durumu bildirir. Konstantin haberi casuslarına doğrulatınca
yanında hazır bulunan yüz bin askere hemen emir verip acele Malatya
üzerine yürürler.
Battal Gazi gün geçtikçe ağırlaşır. Muhammed bin Fellah bir
ağaç altında Battal Gazi için ağlarken Rabia hazretleri gelip Muhammed’i
alıp Battal’ın yanına gelir. Battal Gazi’nin ağzına bir damla
panzehir koyar. O an Battal Gazi’nin gözleri açılır. Şişeyi içince kusarak
bütün zehri vücudundan dışarı atar. Şişenin dibinde kalanı yüzüne
sürer. Hemen saçı sakalı yerine gelir.
Bu ara kayserin geldiğini haber alan Malatya şehrinde ortalık
karışmıştır. Battal Gazi arkadaşlarıyla kayserin ordusunu karşılayıp
hücum ederler ve kâfir askerini bozguna uğratırlar. Konstantin kaçarak
canını zor kurtarır.
Battal Gazi tamamen iyileşince Tariyun’a mektup yazıp Gülendam’ı
hemen göndermesini ister. Tariyun korkusundan hemen kızını
çeyiziyle birlikte gönderir.
Ukbe, Battal Gazi’nin ölmediğini görünce halifeye ve Mumlan-ı
Gazi’ye zehir verir. Halife vefat eder ve yerine oğlu Müslim geçer.
Bu arada Abdülvehhâb, Cuy-ı Ferakib kenarında bir makam yaptırmıştır.
Herkes bir hediye verir. Battal Gazi’nin bir şeyi olmadığı için
ava çıkar. Avda iken kayserin Çin padişahının oğlu için gönderdiği
kız kardeşini görür. Kızın adı Hümayun Dilefruz’dur. Battal Gazi kızı
çeyiziyle alır. Kız birkaç kez kurtulup kaçtıysa da Battal Gazi tekrar
yakalar ve kızı halifeye gönderir. Halife Dilefruz’u çok beğenir ve devamlı
onunla beraber olur. Kayser kız kardeşinin halifeye götürüldüğünü
duyunca çok üzülür. Ukbe, halifeye mektup yazarak kardeşini
kaçıracağını söyler ve halife avdayken Dilefruz’u kaçırtıp İstanbul’a
gönderir. Daha sonra Ukbe, halifeye Battal Gazi’nin Dilefruz’u
Abdülvehhâb için kaçırdığını söyler. Halife bu duruma çok sinirlenir
ve Abdülvehhâb ile Battal Gazi’yi idam ettirmek için Bağdat’a çağırır.
Battal Gazi halifeden kırk gün mühlet ister. Bu mühletin sonunda
Dilefruz’u İstanbul’dan alıp getirir. Yolda Ukbe’nin kaysere gönderdiği
mektupları casuslardan yakalar. Battal Gazi Abdülvehhâb asılmak
üzereyken yetişir. Ukbe’nin gizli Hristiyan olduğunu evindeki gizli
tapınağı bularak kanıtlar. Halife bu duruma çok üzülür ve Battal Gazi’den
özürler diler. Ukbe’yi Battal Gazi’ye verir. Ukbe, Battal Gazi’ye
kendisini kayserin satın alacağını ve kendisini öldürmemesini söyler.
Kayser çok mal gönderir ve Ukbe’yi satın alır. Yolda giderlerken Ukbe’yi
tekrar yakalar. Kayser Ukbe’yi tekrar satın alır ve Ukbe İstanbul’a
gelir. Kayser Ukbe’yi İstanbul kadısı yapar. Ukbe kadı olunca
öküze keçi, keçiye tavuk denilmesini ve fiyatının da ona göre ayarlanmasını
emreder. İstanbul halkı bundan çok eziyetler görür.
Bir gün Battal Gazi otururken İstanbul’daki dostu Müheng içeri
girer ve olanları anlatıp Ukbe’den şikâyet eder. Battal Gazi, Aşkar’a
binip İstanbul’a gider. Pazarda dururken bir genç, öküz satmaktadır.
Ukbe’nin adamları gence bu keçiyi kaça satarsın derler. Genç, hayvanın
keçi olmadığını öküz olduğunu söyler. Ukbe’nin adamları gence
iyi bir sopa atıp bir daha böyle söylememesini emrederler. Adamlar
gidince Battal Gazi öküzün kaç lira olduğunu sorar. Genç, böyle
söylememesini yoksa başının belaya gireceğini belirtir. Battal Gazi
öküzü satın alır. Bir zaman sonra Ukbe’nin adamları gelir ve öküzü
keçi fiyatına Battal Gazi’den alırlar. Battal Gazi öküzün kuyruğunun
kendisine verilmesi şartıyla kabul eder ve öküzün kuyruğunu alarak
keçi fiyatına öküzü verir. Daha sonra bu öküz kuyruğunu yüzüp her
tarafına çivi çakarak onu çiviyle döşer. Daha sonra Ukbe’nin evine
kadın kılığında girerek onu falakaya yatırır ve her vuruşunda “Bu
keçi kuyruğu mudur yoksa öküz kuyruğu mudur?” diye sorar. Ukbe’yi
iyice döver. Kayser Ukbe’yi kullanılmayan eski bir hamamına
saklar ve orada tedavi ettirir. Battal Gazi sonunda orayı da bulur ve
doktor kılığında Ukbe’nin yanına girip tekrar o çivili kuyrukla aynı
soruyu sorarak onu döver. Her tarafı yara bere içinde kalır. Kayser
Ukbe için bir meydan ortasında çadır kurdurur, etrafını askerle doldurup
orada tedavi ettirmeye başlar. Battal Gazi ne yaparsa yapsın
Ukbe’nin yanına sokulamaz. En sonunda deli bir ata binen askeri
görür. Askerle atı üzerine sohbete başlar. Frenk askeri atının en iyisi
olduğunu iddia eder. Battal Gazi de inanmamış gibi görünerek bunu
kanıtlamasını ister. Elindeki kuyruğu gösterip bunu Ukbe’ye göstermesini
ve “Keçi mi öküz mü kuyruğu” olduğunu sormasını ve kuyruğu
çadıra atıp kaçmasını ister. Asker denileni yapar ve çadıra gidip
kuyruğu sallayıp aynı soruyu Ukbe’ye sorar ve kuyruğu Ukbe’nin
önüne atıp geri dönüp kaçar. Ukbe şoka girmiştir. Şoktan çıkınca
Battal Gazi’yi bırakmamaları için feryat eder. Bütün askerler Frenk
askerinin peşine düşerler. Battal Gazi rahatça çadıra girip Ukbe’nin
derisini yüzer. Deriye ot doldururlar ve kırk yıl Malatya kalesinde asılı
kalır.

Seyyid Battal Gazi’nin Hindistan’a Gidip Devi Katletmesi

On birinci hikâyede Battal Gazi Hindistan’a gider. Bir gün Battal
Gazi’nin oğulları mektepten mezun olurlar ve hocalarına hediye götürmek
isterler. Battal Gazi sırtındaki cübbesini çıkarıp verir. Çünkü
başka malı yoktur. Gülendam Battal Gazi’ye böyle uygun olmayacağını
söyler. Battal Gazi de Emir Ömer’in kızını almaya karar verir.
Gidip ister. Ancak Emir Ömer işi yokuşa sürüp karısının aklıyla Battal
Gazi’den Hindistan’daki ak fille birlikte çok mal mülk ister. Battal
Gazi bunu kabul eder ve Hindistan yoluna koyulur. Hızır peygamberin
de yardımıyla hemen Hindistan’a gelir. Orada Tantaniyye şehrine
varır. Şehrin padişahı Mihraseb Battal Gazi’yi davet etmek üzere bir
kulunu gönderir. Battal Gazi kafir olduğu gerekçesiyle daveti kabul
etmez ve orada kavga olur. Bütün şehrin askeri Battal Gazi’ye hücum
ederler. Battal Gazi çok yara alır ve bir viraneye sığınır.
Mihraseb’in veziri gece rüyasında peygamberimizi görüp Müslüman
olur ve gelip Battal Gazi’yi alıp saraya götürür. Ona hizmet eder.
Behnam daha sonra Battal Gazi’yi Mihraseb’in huzuruna çıkarır.
Mihraseb konuşan putunu Battal Gazi’ye gösterir. Putun içinden
şeytan konuşmaktadır. Battal Gazi Kur’an okuyunca put yüzüstü
yere düşüp parçalanır ve kelime-i şahadet getirir. Mihraseb bunu
görünce İslamın hak din olduğunu anlar. Battal Gazi’ye döner ve bir
devin kızını kaçırdığını eğer getirirse bütün memleketiyle Müslüman
olacağını söyler. Seyyid Behnam ile birlikte yola koyulur. Yolda kırk
karış boylu Ancaf zengi ve kardeşi Azraf zengi vardır. Onları yenerek
Müslüman eyler. Yedi gün yoldan sonra bir kaleye gelirler. O kalede
esir olan Kıravan şahının kızı Battal Gazi’yi karşılayarak devin yerini
gösterir. Battal Gazi tahtı kaldırıp devin gittiği yere gitmek ister ama
bir deniz kenarına gelir. Nasıl geçeceğini düşünürken Yunus peygamberi
içinde taşıyan balık gelip Battal Gazi’yi alır ve deniz içinde
devin olduğu yere getirir. Battal Gazi devi öldürüp bütün kızları kurtarır
ve geri gelir. Bütün memleket padişahları gelip kızlarını görürler
ve Müslüman olurlar. Battal Gazi, Mihraseb’e ak fili sorar. Mihraseb
o filin Heylan sulatnının elinde olduğunu haber verir. Yedi gün yol
gittikten sonra bir meydanda Mısır sultanının ve Heylan sultanının
savaştığını görür. Mısır sultanı tam yenilecekken Battal Gazi’nin yardımıyla
kurtulur. Ak fil Heylan’ın altındadır. Ak fil Battal Gazi’yi görünce
Heylan’ı ayağının altında ezip Battal Gazi’ye gelip muti olur.
Battal Gazi ak fili ve Emir Ömer’in istediği malların hepsini alıp Malatya’ya
gelir. Ancak Battal Gazi Hindistan’da iken kayser gelip şehri
harap etmiştir. Emir Ömer’in kızını da kaçırmışlardır.
Battal Gazi Aşkar’a binip Rum’a yönelir. Ladikiyye’ye gelir. Orada
nişanlısının vezirin oğlu Behmen’e verilmek üzere düğünün yapıldığını
görür. Bu sırada Ukbe’nin oğlu Velid, Battal Gazi’yi tanır ve
ayağına düşüp Müslüman olduğunu söyler. Battal Gazi vezirin oğlunu
öldürüp nişanlısını kurtarır ve Velid ile Malatya’ya gelir. Düğün
yapılıp Emir Ömer’in kızını Battal Gazi’ye verirler. Ak fili halifeye
gönderirler.
Seyyid Battal Gazi’nin Ketayun ile Macerası
On ikinci bölümde Battal Gazi’nin Ketayun ile macerası anlatılır.
Bir gün Velid, Battal’ın (Battal Gazi’nin) evine gelir ve Battal Gazi’nin
karısı Fatıma’yı saçlarını tararken görüp âşık olur. Bir gün Battal
Gazi ile bağa giderler. Velid, bağın anahtarını unuttuğunu söyleyerek
Battal Gazi’nin evine Fatıma’yı kaçırmaya gelir. Fatıma buna teslim
olmayıp bir uçurumdan düşerek ölür. Velid, İstanbul’a kaçar. Battal
Gazi ardınca takip eder. Bir manastıra gelir, ancak içerde Velid vardır
ve bunu tanır. Battal Gazi içeri girip Velid’i öldürmeye çalıştıysa
da Velid kaçmayı başarır. Battal Gazi kaç kez yakaladıysa da Velid
her seferinde kurtulur. Battal Gazi yolda giderken bir yiğitle cenk
eyler. Yiğidi alıp yere vurduğunda bunun bir kız olduğunu görür. Kız
meşhur Ketayun’dur. Kendisini yenen bir yiğit bugüne kadar çıkmamıştır
ve ilk yenenle evlenecektir. İsmi Adn-ı Banu’dur. O gün meydana
toplanırlar. Kız kendini isteyen bütün erkekleri helak eder. Battal
Gazi tekrar onu yener ve Bedrun şaha verir. Hamiran durumu
öğrenir ve düğün hazırlıkları yapılır. Bedrun şah ve Adn-ı Banu Müslüman
olur. Gerdek gecesi Adn Battal Gazi’yi ağlarken görür. Battal’ın
eşleri ölmüştür ve üzgündür. Adn ona Mehpeyruz’un kızkardeşi
Ketayun’dan bahseder ve o kadar anlatır ki Battal Gazi görmeden
âşık olur. Ancak Ketayun, Battal Gazi’nin korkusundan denizin ortasında
bir kulede oturur. Battal Gazi, Ketayun’un yardımıyla onu kaçırır.
Ancak Velid Hamiran’a gidip durumu haber verir. Hamiran askerle
yolları keser. Battal Gazi kaleye sığınıp askerle devamlı vuruşur.
Ancak bir gün Ketayun Battal Gazi’yi ilaçla uyutur. Battal Gazi’yi
tutup esir ederler. Battal Gazi bir ara bağlarını kırıp elli altmış
kâfiri tepeler. Ancak tekrar yakalanıp Sülukıyye’de büyük bir ağaca
bağlanır. Kıravan şahı oğlu ve askerleri Battal Gazi’nin başını beklerler.
Uyuduklarında Allah tarafından bir yılan gelip onların yemek
kaplarına kusar. Askerler ve Kıravan şahının oğlu yemeği yiyince zehirlenip
ölürler. Ketayun sinirlenip Battal Gazi’ye kılıç çalar. Kılıç
yanlışlıkla Battal Gazi’nin elindeki bağları keser. Battal Gazi birçok
beyi öldürür ancak kâfirler üstüne çullanıp bunu tekrar yakalarlar.
Kayser gelip Battal Gazi’yi Erces dağındaki kuyuya, cehennem çukuruna
attırır. Battal Gazi kuyuda şah-maran ile karşılaşır ve bir canavar
vesilesiyle kurtulur. Battal Gazi’yi hâli Adn ve Bedrun tarafından
Malatya’ya bildirilir. Bu arada Battal Gazi’nin öldüğünü duyan Fağfur-ı
Çin Ketayun’u kendine vermesi şartıyla iki yüz bin askerle Malatya’ya
yürür. Ketayun bu işten hoşlanmaz ve Battal Gazi’ye yaptıklarından
dolayı pişman olur. Gece gündüz ağlamaya başlar ve kuyunun
başında bekler.
Kayser bütün askerini toplayıp Malatya tarafına yürür. Malatya’da
savaş başlar. Adn ve Bedrun orada şehit olurlar. Müslüman
askeri çok bunalır. Halife yardıma yetişir. Bu arada Battal Gazi,
Ketayun’u alıp Malatya’ya yönelir. Malatya’da Müslümanlar zor durumdadır.
Birçok ulu gaziler esir edilmiştir. En sonunda Halife baş
açıp Allah’a yalvarmaya başladığında Battal Gazi yetişir. Savaşı hemen
Müslümanların lehine çevirir. Gece gizlice kayserin ordusuna
girip esir arkadaşlarını kurtarır. Hile ile Kıravan şahı ve Şemun’u alıp
ağaca sıkıca bağlar. Gece kayseri ve kırk adı belli beyini alıp şehrin
önüne darağaçları yaptırıp bunları asar. Kâfir askeri bunu görünce
bozulup yenilir. Kayser ölünce yerine Esatur’u kayser yaparlar. Battal
Gazi, Esatur ile barışıp onu haraca bağlar.

Seyyid Battal Hazretleri’nin İstanbul`a Gitmesi

On üçüncü bölümde Battal Gazi’nin İstanbul’a gitmesi konu edilir.
Bir gün halife ava çıkar ve o esnada ağacın dibinde burnu kulağı
kesik bir adam yatar. Halifeyi görünce Esatur’dan şikâyet eder ve
Halife için getireceği mallara Esatur’un el koyduğunu ve kendisini bu
hâle koyduğunu anlatır. Halife bunu duyunca dokuz yüz bin asker
toplayıp İstanbul üzerine yürür. Kayser de bunun üzerine dokuz yüz
bin asker toplar. İki ordu Cebel dağında karşı karşıya geliler. Karşılıklı
vuruşmalardan sonra Esatur meydana girer. Battal Gazi tam
Esatur’u öldüreceği sırada Esatur kaçar ve iki ordu birbirine girer.
Esatur hemen yedek at ile kaçar. Kâfir ordusu bozguna uğrar.
İslam ordusu hazırlık görüp İstanbul’a yönelir. Esatur mal ile
asker toplar. Ancak askerle Battal Gazi’yi durduramayacaklarını anlayınca
büyücü ifritleri çağırırlar. Büyücü Harus’a mektup yazarlar.
Harus ordusuyla çıkagelir. Harus, Battal Gazi’yi tek başına yenemeyeceğini,
bu sebeple Zülkarneyn’in mezarında bulunan Güzende
cazuyu çağıracağını söyler. Büyücüler ilk olarak İslam askerlerini zor
durumda bırakırlarsa da Battal Gazi çeşitli dualar okuyarak onların
büyülerini yok eder ve Hızır’ın verdiği oklarla büyücüleri öldürür.
Kayserin ordusu tekrar yenilir. Kayser kaleye sığınır. Barış ister. Battal
Gazi, Esatur’dan bir gön yeri ister. Esatur kabul eder. Battal Gazi
bir hayvanı yüzüp derisini ince kıyım kesip şehrin yarısını alır. Oraları
yıkıp mescit ve Müslüman mezarlığı yaparlar. Esir olan Şemmas
Pir çıkarılır. Ancak hemen vefat eder. Müslüman mezarlığına gömülür.
Esatur haracı kabul eder. Halife Malatya’ya döner ve yedi gün
kaldıktan sonra Bağdat’a hareket eder.

Abdülvehhâb Gazi’nin Rum’a Gidip İslam’dan Çıkması

On dördüncü bölümde Abdülvehhâb Gazi’nin Rum’a gitmesi ve
İslam’dan çıkması konu edilir. Muharrem ayında Mutasım halife vefat
edip yerine Mümin halife geçince Malatya’nın uluları halifeyi ziyaret
etmeye giderler. Şehrin başına Abdülvehhâb’ı dikerler. Battal Gazi,
oğulları Beşir ve Nezir’i Abdülvehhâb’a emanet eder. Ancak bir
gün Beşir ve Nezir kaybolur. Abdülvehhâb onları aramak için Rum’a
gider. Ancak Rum’da da birçok ulu kişinin kızı oğlu kayıp olmuştur
ve bunu Battal Gazi’den bilirler. En son kayserin veziri Akranus’un
kızı kaybolur. Bunun üzerine kayser üç yüz bin askerle
Mamuriyye’ye gelir. Abdülvehhâb Rum’a gelmiştir. Namaz kılarken
Esatur’un beyleri onu yakalayıp hapse atarlar. Abdülvehhâb’ı öldürmezler
ama din değiştirmesi için çok uğraşırlar. Esatur’un kızı
Hurmenk Abdülvehhâb’ı baştan çıkarır ve Abdülvehhâb dil ile
Hristiyanlığa geçer. Battal Gazi Malatya’ya gelir. Oğullarını bulamayınca
durumu öğrenip Rum’a doğru yola çıkar. İstanbul’a gelip kayserin
sarayına Çin elçisi kılığında girer ve Abdülvehhâb’ın ağzına bir
yumruk atar. Ancak daha sonra Battal Gazi kaçmayı başarsa da
Falıkrat tarafından yakalanır. Falıkrat hemen kaysere haber verir.
Esatur yola çıkar. Battal Gazi hile ile elini çözüp Falıkrat’ın yerine
geçer ve Falıkrat’ı da kendi yerine geçirir. Kayser Falıkrat’ı Battal Gazi
zannedip odun getirtip ateşte yaktırır.
Battal Gazi oğullarını aramaya devam eder. Bu sırada oğullarını
devlerin kaçırdığını öğrenir. Yolda Güzende cazunun karısının olduğu
yere gelir ve büyücü kadını da öldürür. Ancak dağdan gürültülü
ses gelir. Güzende cazunun oğlu, Battal Gazi’ye annesini, babasını
nasıl öldürdüyse oğullarını da kendisinin öldürdüğünü söyler. Battal
Gazi dağa tırmanır ve Zülkarneyn’in kızlarını kapattığı makama gelir.
Daha önce evlenmek için teyzelerinin aklına uyup annelerini zehirleyen
kızlarını Zülkarneyn buraya hapsetmiş ve veziri Arastatalis buraya
Battal Gazi’nin geleceğini haber vermiştir. Bunun üzerine
Zülkarneyn Battal Gazi’ye hitaben mektup yazar. Battal Gazi mektubu
okuduktan sonra makamın içinde birçok esir kız görür. Kayserin
kızı da oradadır. Battal Gazi ifritiin odasına girer. İfrit kızları şişe
bağlamış pişirmektedir. Battal Gazi orada ifriti öldürüp kızları kurtarır.
İstanbul’a doğru yola koyulurlar. Bu arada Battal Gazi, İstanbul’da
Abdülvehhâb’ı görüp onu tekrar İslam dinine çevirir.
Kayser Malatya’ya varmış ve kâfir askeri ile Müslümanlar saflar
bağlayıp durmuşlardır. Battal Gazi Malatya’ya yetişir. Kayser, Battal
Gazi’yi ateşte yaktığını zannetmektedir. Battal Gazi’yi görünce şok
olur. Kızının Müslüman olduğunu öğrenince içi yanar ve o gün cenk
olmaz. Battal Gazi her zaman olduğu gibi savaşı Müslümanların lehine
çevirir. En sonunda kâfir askeri bozulur ve Esatur yedek atla
İstanbul’a doğru kaçar. Bir manastıra gelir ancak Battal Gazi onu
manastırda yakalar, Malatya’ya getirir. Battal Gazi, Müslüman olmasını
teklif eder. Esatur, oğlu Tekfur’u bulup getirirse Müslüman olacağını
söyler ve bu teklifi yazılı olarak da Battal Gazi’ye sunar.

Seyyid Battal Gazi’nin Kaf Dağı’na Gitmesi

On beşinci bölümde Battal Gazi, Kaf dağına oğullarını ve Tekfur’u
kurtarmaya gider. Esatur, Battal ile birlikte Sinbat kalesine gelip
deniz kenarına erişir. Esatur en iyi gemicisi Kantar’ı Battal Gazi’ye
vererek gönderir. Altı ay denizde gezerler ama iz bulamazlar. Bir
gün bir ulu dağ görünür. Gemiyi oraya getirirler. Akşam olunca dağdan
bir ateş görünür. Battal Gazi oraya gider. Kırk zenci ifrit oturmuşlardır.
Seylan şehrinin padişahı Asced’in Dilefruz adlı kızını kaçırmaya
gelmişlerdir. İfritlerin başı kızı kaçırıp gelir. Battal Gazi bunları
uykuda basıp öldürür ve kızı tekrar sarayına iletir. Kendisi bir
çeşme kenarında uyur. Uyandığında çevresinde, Hz. Muhammed’i
rüyasında görüp yanına gelen dervişleri görür. Onların makamına
gidip yiyip içerler. Yedi günden sonra gitmek isteyince dervişler izin
vermez ve Hz. Muhammed’in burada kırk gün kalmasını söylediğini
ilettiler. Bunun üzerine Battal Gazi, harçlık olması için kolundaki bir
cevheri satmak üzere dervişlere verir. Dilefruz Battal Gazi’yi bulunca,
Battal Gazi’ye ve dervişlere mücevherler hediye eder. Dervişler bu
cevherleri satıp harçlık etmek isteyince kuyumcu bunları Asced’e şikâyet
eder. Asced bunları, kendi hazinesini soymaları gerekçesiyle
tutuklatır. Tam ortalık karıştığında Dilefruz gelip babasına olanı biteni
anlatır. Asced Müslüman olup kızını Battal Gazi’ye verir. On gemi
ve on bin asker hazır edip yola koyulurlar.
Battal Gazi bir adaya çıkar. Adada zengi ifritleri yendikten sonra
denizden bir sandığın geldiğini görür. Sandıkta bir çocuk vardır. Çocuk
Müslüman olduğunu, babası ölünce Yahudi amcasının gelip
şehri aldığını söyler. Battal Gazi gidip şehri teslim alıp çocuğu tekrar
oraya sultan yapar ve Kaf dağına doğru yola devam eder. Yedi gün
sonra Asced, bundan sonra insan olmadığını ve başka varlıkların
memleketi olduğunu söyler. Bir ak dağa varırlar. Yol bulup Asced
askerini dağa çıkarıp konaklar. Çevrelerini canavar kılıklı garip varlıklar
sarar. Asced iyice korkmuştur. Bu arada Battal Gazi rüyasında
Hz. Ali’yi görür. Hz. Ali uyanınca suyun yüzünden gelen elmayı yemesini
söyler. Battal Gazi uyanınca suyun yüzünden gelen elmayı
yer ve bu diyarın yetmiş iki dilini öğrenir. Asced’in yanına çıkar. Bakar
ki canavarlar ulumaktalar. Onların diliyle konuşur ve padişahlarını
öldürüp derisini yüzüp onun kılığına girer. Oradan da on gemi ve
on bin asker alır. Oradan Kıl Buraklar’ın diyarına giderler. Battal Gazi
onların padişahı Unuk’u da öldürüp derisini yüzüp onun kılığına
girip on gemi ve on bin asker alır. Toplam otuz bin askerle Kaf dağına
varır. Deniz bittiği yere gelirler. Battal Gazi orada dolaşırken beş bin
yaşında Zülkarneyn zamanından kalan pirlerle karşılaşır. Onların
birisini Hilal cazuya elçi gönderir. Ancak Hilal cazu onu öldürür. Battal
Gazi getirdiği canavarlara savaş mahalline geldiklerini ve savaşmalarını
emreder. Yedi gün katı savaş olur. En sonunda Hilal cazu
Battal Gazi ile karşılaşır. Battal Gazi, Hızır’ın oklarından ona fırlatır
ve elini deler, kılıçla kolunu koparır. Hilal cazu şehre kaçar. Battal
Gazi, Hızır’ın yardımıyla şehre girer ve Hilal cazuyu bulup oğullarını
sorar. Hilal cazu oğullarını perilerin aldığını söyler. Battal Gazi, Hilal
cazuyu öldürüp tahtın altında mahpus olan Tekfur’u kurtarır. Oradaki
bütün cazular kaçıp dağılırlar. Battal Gazi orada Zülkarneyn
makamını ziyaret eder.
Bir süre sonra Tamus-ı Peri çıka gelir. Battal Gazi’ye teşekkürlerini
sunar ve oğullarının kendi damadı olduğunu ve yüz bin perinin
padişahı olduklarını söyler. Hızır gelerek Battal Gazi’ye acele etmesini
çünkü İslam’ın üzerine düşman geldiğini haber verir. Battal, hemen
İstanbul’a gelip Esatur’un yanına çıkar. Esatur hastadır. Oğlu
Tekfur’u görüp Müslüman olur ve çok geçmeden ölür. Battal Gazi
Tekfur’u kayser yapıp oğlu Beşir’i onun yanına bırakır.

Seyyid Battal Gazi’nin Babek Melunı Katletmesi

On altıncı hikâyede Babek adlı sahte peygamber anlatılmaktadır.
Battal Gazi bir gün pınarın başında otururken Bağdat tarafından bir
kervan gelir. Kervanın ulusu Mümin halifenin vefat ettiğini yerine
Mutasım’ın halife olduğunu ancak yalancı bir peygamberin türediğini,
bu kişiye ok batmadığını ve kılıç kesmediğini söyler. Domuz etine
ve şaraba helal dediğini, ne derse olduğunu, yerden hazine çıkardığını,
kızı babaya, kardeşi kardeşe helal ettiğini belirtir. Acem vilayetini
zaptettiğini anlatır. İsmi Babek olan bu yalancı peygamberin babası
Bağdat’ta hırsızmış. Bağdat’tan sürülerek bir köye sığınır ve çobanlık
yapar. Köyün ileri gelenlerinin cariyesiyle zina yapar. Babek o zinadan
doğan çocuktur.
Babek otururken bir gün yanına yaşlı adam suretinde Cebrail olduğunu
söyleyen şeytan gelir. Babek’i peygamber olduğuna inandırır.
Şeytanın yardımıyla Babek’e silah işlemez ve ateş yakmaz. Şeytan
ona hazine yeri söyler. Babek hazineyi çıkarıp, o malla etrafına asker
toplar. Birçok İslam diyarı dinden çıkıp Babek’e tabi olur. Babek
Bağdat’ı kuşatır. Battal Gazi Bağdat’a gelir. Bağdat’ta Babek ile cenge
başlar. Babek’e ne yaptıysa öldüremez. Ok batmaz, kılıç kesmez.
Battal Gazi bu durum karşısında âciz kalır. Bu arada Allah’ın yardımıyla
Battal Gazi’ye de ok batmaz kılıç kesmez olur. Bir türlü yenişemezler.
Halife beş yüz bin askerle yardıma yetişir. Ancak ne yaptıysa
Babek’i öldüremez. Âciz kalıp dağa çıkar ve abdest alır. Bu arada
uykusu gelir ve rüyasında Hz. Muhammed’i görür, Hz. Muhammed
Battal Gazi’ye silahların üzerine söyleyeceği duayı yazmasını
ister, çünkü silahların önünde şeytanın durduğunu belirtir. Battal
Gazi aynen öyle yapar. Babek şeytanın gelmediğini fark edince kaçar.
Bir köyde sarp bir kale yaptırmıştır, oraya sığınır. Battal Gazi kaleye
tırmanıp kaleyi fetheder. Babek buradan da kaçar. Her nerede yakalanmak
üzere olsa Babek kaçar. Battal Gazi en son bir ağaca sıkıştırdığında
şeytan Babek’i kaçırır.
Babek tekrar bir köye gelir. Şeytanın yardımıyla hazine bulup
seksen bin asker toplar. Battal Gazi tekrar bunu bulur. Babek’in ordusunu
bertaraf eder. Babek hemen kaçar. Battal Gazi ardınca takip
eder. Battal Gazi bir gün namazdayken Babek onu yakalar. Ne kadar
kılıç çaldıysa işlemez. Âciz kalıp tekrar dağın arasında kaybolur. Battal
Gazi, Babek’in ardınca denize kadar gelir. Babek’in gemisine biner.
Burada Battal Gazi’yi tutup kılıçla öldüremeyince geminin lengerine
bağlayıp denize atarlar. Bu ara tufan eser ve gemi parçalanır.
Tufandan Babek ve Satha kurtulur. Çin vilayetine gelirler. Çin padişahının
yanına gidip ona hazine gösterir ve oranın halkını kendine
bağlar.
Battal Gazi’yi denizin dibinde kızıl yüzlü bir adam kucaklayıp,
denizaltı âlemine götürür. Orada tahtü’s-sera denilen yere varırlar.
Yiyip içtikten sonra Babek’ten söz açılır. Oradakiler Babek’in Dipçin
denilen şehre gittiğini ve şehrin padişahı Vakkas’ı kendine bağladığını
söyler. Battal Gazi, Dipçin şehrine gelir. Yüzlerce askerle cenk
eder. Ağır yaralar alır. Tam bunaldığı anda Tamus-ı Peri ordusuyla
gelir ve kâfir askerini bozguna uğratır. Babek tekrar kaçar. İstanbul’un
naibi Nistur, Babek’i İstanbul’a getirtir ve Tekfur ile Battal
Gazi’nin oğlu Beşir’i öldürüp Rum’un başına geçer. Malatya’yı basıp
Battal Gazi’nin kırk yakın arkadaşını şehit eder. Battal Gazi Malatya’ya
gelir. Babek’in ordusunu tekrar bozguna uğratır. Babek bu sefer
yakındaki Süheyl’in kalesine sığınır. Battal Gazi, gece kaleye gizlice
girip Babek’i yakalar, Süheyl Müslüman olur. Battal Gazi, Babek’i
ne kadar dine davet etse de olmaz. En son Battal Gazi, Babek’i Bağdat’ta
ateşte yakarak öldürür.

Seyyid Battal Gazi’nin Raıd Cazu İle Macerası

On yedinci hikâyede Battal Gazi’nin Raıd cazu ile macerası anlatılır.
Bir gün halifenin kızı Safiyye Banu kaybolur. Halifenin karısı
Saide Banu bahçede feryat ederek ağlar. Bahçede iki yeşil kuş aralarında
konuşurlarken halifenin kızını Raıd cazunun kaçırdığını söylerler.
Saide Banu durumu halifeye anlatır. Halife Battal Gazi’ye bildirir.
Battal Gazi, halifenin kızını bulmak için yedi deniz ötedeki Aynü’l-
Kıtır’a gider.
Battal Gazi üç gün yol gider. Muazzam bir şehre gelir. Orada put
yapan bir kâfiri öldürür. Halk Battal Gazi’nin üstüne yürür. Şehrin
maliki Tefanuş gelip halkı dağıtıp Battal Gazi’nin ayağına düşer. Battal
Gazi, Raıd cazunun halifenin kızını çaldığını anlatır. Tefanuş
kendi kızının da kaybolduğunu ve kızını getirirse Müslüman olacağını
söyler. Battal Gazi tekrar yola koyulur. Bir gemiye biner. Gemi batar,
fakat Aşkar yüzme bildiğinden onunla başka bir gemiye ulaşmayı
başarırlar.
Gemide Arakıl kayserin oğlu Kanatar da vardır. Bir süre sonra
karaya çıkarlar. Çıktıkları yere Raıd cazu gelir. Kanatar’ı tutup iki
parça eder. Büyü ile dört yüz kişiyi ateşe yakar. Battal Gazi bir ok
atıp Raıd cazunun gözüne saplar. Raıd cazu hemen yok olur. Geride
kalan yüz kişi Battal Gazi’nin karşısında Müslüman olurlar. Tam bir
ay giderler. Sindebar şehrine gelirler. Orada Kamer şah vardır ve
onun kızını da Raıd cazu kaçırmıştır. Kamer şah da kızını getirirse
putperestlikten döneceğini söyler. Battal Gazi, Kamer şahla ava çıkar.
Bir geyiğin peşine takılır. Epeyce takip eder. Bu sırada bir göle
girip yıkanır, ancak atı ve elbiseleri yok olur. Hemen Hızır peygamber
gelir ve Battal Gazi’yi Âdem peygamberin makamına iletir. Battal Gazi
orada iken Tamus-ı Peri çıkagelir ve onun yardımıyla Raıd
cazunun makamına gider. Yanına kılıç, yay ve ok getirtir. Okların
üzerine dualar yazar. Bu dualı oklarla Raıd cazuyu öldürür. Battal
Gazi kızları kurtarır. Kamer şaha ve Tefanuş’a kızlarını verir. Onlar
da Müslüman olurlar. Battal Gazi, Mısır’a da uğrayıp Karun’a da kızını
verir.

Seyyid'in Havaricler ile Cenk Etmesi ve Reisleri Hakem
Melunı Katletmesi


On sekizinci bölüm, hikâyeler içinde en kısa bölümdür. Burada
Hariciler anlatılır. Eba Müslim Gazi Horasan’da Haricileri kırmış ancak
Yezidi soyundan Hakem adlı bir kişi kalmıştır. Bu kişi otuz bin
asker toplayıp Hayber’de Anter lainle görüşür. Anter lain de yirmi bin
asker alır. Gece baskınıyla Bağdat’ı ve halifeyi basarlar. Halife kaçar,
şehir tarumar olur. Sekizinci gün şehir tam düşmek üzereyken Battal
Gazi yetişir. Hakem’i esir ederler ve Tamus-ı Peri’nin yardımıyla
da kâfir ordusunu dağıtırlar. Hakem ve Anter’i baş aşağı asıp diri diri
derilerini yüzüp öldürürler. Battal Gazi Tamus’a izin verir, onlar makamlarına
geri dönerler.
Bu arada Malatya’da Emir Ömer ve Dilefruz vefat eder. Halifenin
kızını Battal Gazi’ye verirler. Battal Gazi Malatya’yı oğullarına emanet
eder. Bu arada Esatur’un Kanatos adlı oğlu gelir ve Rum’un kayserliğini
ister. Her yıl haraç vermeyi kabul eder. Bu arada kısa bir zaman
sonra halifenin kızı da vefat eder. Battal Gazi hac vaktinde Mekke’ye
gider. Hac yapıp oradan Medine’ye geçer ve artık orada ikamet eder.

Seyyid Battal Gazi’nin Şehit Olması

Ancak bir süre sonra Osman adlı bir yiğit gelip Kanatos’un altı
yüz bin asker toplayıp Malatya’ya yürüdüğünü anlatır. Battal Gazi
yaşlanmıştır. Hz. Muhammed’in emriyle tekrar yola koyulur. Bu arada
Müslümanlar da asker toplanmış, Bağdat’a halifeye haber vermişlerdir.
Halife Mutasım ölmüş, yerine oğlu Bahtiyar geçmiştir. Ordular
karşı karşıya gelir. Bu savaşlar esnasında Abdülvehhâb şehit olur.
Kâfir askeri İslam ordularını kırıp dağa sürer. Battal Gazi geldiğinde
İslam ordusunun kırılıp iyice yorulduğunu görür. Battal Gazi hemen
savaşa girip durumu Müslümanların lehine çevirir. Bu arada halife
ve peşinden Tanus-ı Peri yetişir. Kâfir askerini bozarlar ve Kanatos
kayser kaçar. Battal Gazi, savaştan sonra bütün dostlarından helâllik
alıp kayserin peşine düşer. Kayser kaleye sığınmıştır ve yaptığına
pişman olmuştur. Battal Gazi, üç gün şiddetli cenk eder. Orada delikli
taş bulup İshak peygamberin zinciriyle kale burçlarını yıkar. Öğleye
doğru yorulunca biraz uyumaya karar verir. Ancak uzaktan tozlar
belirmiştir. Bu arada kayserin kızı Battal Gazi’ye âşık olmuştur.
Bu tozları görünce Battal Gazi’yi öldürürler diye taşın üstüne durumu
anlatan bir not yazıp taşı Battal Gazi’ye atar. Taş Battal Gazi’nin
göğsüne dokunur ve takdir-i ilahi Battal Gazi vefat eder. Kız kaleden
çıkıp Battal Gazi’yi uyarmak için geldiğinde Battal Gazi’nin öldüğünü
anlar. O da hançeriyle kendini öldürüp Battal Gazi’nin üzerine düşer.
O aralık bir tufan kopup yağmur yağar ve her ikisinin üstü toprakla
örtülür. Kayser gece İstanbul’a kaçar. Meğer gelen tozlar Battal Gazi’nin
oğullarına aitmiş. Ali ve Nezir gelip ararlar ama bulamazlar. Ali
ve Nezir rüyalarında babalarının şehit olduğunu görürler. Bütün İslam
âlemi yasa boğulur. Bütün zengin, fakir ve gaziler Seyyid Battal
Gazi’nin yas ve matemini tutarlar. Halifeye de postacı gönderirler.
Halife çok yas ve matem tutar. Üç gün üç gece feryat eder. Sonra bütün
İslam diyarına mektuplar gönderip Seyyid Battal Gazi’nin şehit
olduğunu bildirirler. Bütün İslam diyarında olan müminler Seyyid
Battal Gazi’nin yasını tutarlar. Her iklimde ruhu için hatimler okutulur.
Ayetler ve naatlar ederler. Fakir ve dervişler, zengin ve yoksul
dualar ederler. Bütün hizmetlerini yerine getirirler. İşte Seyyid Battal
Gazi’nin gazaları burada tamam olur. Bütün gazilerin ruhları için ve
Allah tealinin rıza-ı şerifi için Fatiha.

Öztürkçe Adlar .. anlamları ..

Öztürkçe Adlar .. anlamları ..

A harfi ile baslayan isimler
ABA: Saygıdeğer, saygıya layık kisi. Bazı Türk boylarında “ana’’,’’abla’’ , bazılarında ise baba anlamında
da kullanılmaktadır.
ABADAN: 1- Cömert, verici 2- Bağıslayıcı, gönül yapıcı
ABAK: Temiz, iffetli, namuslu kisi
ABAKA: Yakın akraba, amca çocuğu
ABAKAN: Alicenap
ABAKAY: 1- Yakın akraba, yeğen, amca çocuğu 2- Sibirya’da saygın ve sözü geçen hanımlara verilen bir
unvan
ABALA: Abla
ABAR: (Avar): 1- Gösteris, heybetlilik 2- Bas eğmez, dirençli
ABAS: Hanım yürüyüsü (Küçük narin adım)
ABAY: 1- Aydınlık, aydınlık verici 2- Hayret uyandıran, hayret verici
ABAKIYMIS: Gönül kırıcı, can yakıcı
ABÇAR-(Avsar): 1- isin ehli kisi, is bitirici 2- Uyumlu, itaatkar
ABI: 1- Can, ruh 2- Soyluluk
ABIÇ: Gönüllü
ABIDAN: içli, gönül insanı
ABIK: içli, gönüllü
ABIKAN: Mec.Soylu
ABIL: Gönüllü, istekli
ABINAK: Sakinlesmis gönül rahatlığı içinde olan
ABINÇ(Avunç): Avunç, teselli
ABIS(Apıs): Bacağın diz kapağından yukarısı
ABISKA : içten, içtenlikle çalısan
ABIZ: Ruhsal, ruhlarla ilgili
ABiKE: Alicenap, yüksek gönüllü
ABiN: Mutlu, memnun, hosnut
ACAR: 1-Gayretli,Hareketli 2- Gözü pek, yırtıcı
ACLAN: Açık,Açılan
ACU-(Acı,Açığ): 1- Açık 2-Keskin, sert 3- Açı,aralık
ACUN: Dünya, yeryüzü
ACUNAL: birl. Acun/Al (Almak’tan)
ACUNAY: birl. Acun/Ay/Mec.”Dünya güzeli”
ACUNLUK: Dünya malı,dünyalık
ACUNSUZ: Dünya malında gözü olmayan
AÇA: 1- Toplum içinde saygınlığı olan kisi 2-Analık derecesinde saygıya layık hanım
AÇAN: Açma eylemi içinde olan (Çiçek gibi)
AÇIĞ: 1-Açık,dürüst 2- Bahsis bey yada hanların verdiği bahsis
AÇIK: (Açığ) Büyük kardes
AÇIL: Açık, açılmıs
AÇUK: (Açık) iyi huylu,mülayim
ADAK: 1-Söz,nisan 2-Bağıs,sungu
ADAL: Sadık, güvenilir
ADALAN: Ünlü, söhretli
ADALDI: Ünlü
ADALIR: Ünlü
ADALMIS: Ünlü
ADAN: Uygunluk, liyakat
ADANIR: Ünlü
ADANMIS: Adaklı,adak olmus
ADAR: Adama eyleminde bulunan
ADAY: Memnunluk,hosnutluk
ABDAN: Ünlü
ADBERiLGEN: Adına layık ve ününü hak etmis kisi
ADIKTI: Ünlü
ADIN: Ünlü,adı anılan
ADINÇIĞ: 1-Seçkin,mümtaz 2- Olağanüstü, fevkalade, bambaska
ADIÖTE: birl. Adı/Öte Mec. Temiz bir üne sahip
ADIVAR: Ünlü,tanınmıs
ADIYAKSI: birl. Adı/Yaksı(Adı güzel)
ADIYAMAN: birl. Adı/Yaman Mec. Ürkütücü bir üne sahip kisi
ADIYEKE: birl. Adı/Yeke(yeğ) Mec. Saygıyla anılan kisi, adı yeğlenen kisi
ADKIR: Aygır,erkek at
ADMIS: Ün almıs, tanınmıs
ADSAY: birl. Ad/Say Mec. Adına saygı duyulan kisi
ADSIZ: 1- Fakir,kimsesiz
AFSAR (Abçar)
AFSIN: Apçın,(Opçın) Zırh,demir örgülü savas giysisi
AFTABA: Su ibriği
AGA (Ağa,Aka): 1-Saygıdeğer, ulu kisi 2- Cömert,koruyucu 3-Büyük erkek kardes,ağabey
AGOLA: Yönetici,amir
AGUN: Tatmin,avuntu
AGUNMUS: Avunmus,sakin
AĞAÇA: Akça, beyazca, alımlı
AĞALAK: Oğlak
AĞALBAY: Muhterem,saygıdeğer
AĞAN: 1-Yüksek,yukarıda,yukarılara çıkan 2- Geceleri gökten hızla geçen, ısıklı nokta
AĞAR: 1- Ağı ağırbaslı, oturaklı 2- Gönül ferahlığı 3- Göğe yükselis
AĞARTMIS: 1- Namuslu,dürüst 2- Alçak gönüllü, mütevazı
AĞAT (Akat): Namuslu, gönüllü, iffetli
AĞAYA: Makul,geçerli,uygun
AĞDUK: Kutsal,muhterem
AĞICI: Ağcı, Akçı, Akıcı, Hazinedar, Hazine sorumlusu
AĞIÇ: Varlık, hazine,servet
AĞILGAT: 1-Saygıdeğer 2- Yıldız,gezegen
AĞIM: Yükselis
AĞIR: 1- Ağırbaslı,olgun 2- Ünlü,saygın
AĞIRBAS: birl. Ağır/bas, olgun, alçak gönüllü
AĞIS: (Ağıç) Hazine, servet
AĞIT: Mersiye,ölüm Türküsü,göğe yükselen feryat
AĞLAMIS: Çileli,çile çeken
AĞMIK: 1- Ünlü,tanınmıs 2- Yüksek rütbeli
AĞRAK: Yükselen,ilerleyen
AĞRITMIS: Mec. Acı kuvvete sahip kisi
AĞUL: 1- Ay’ın halesi 2- Oba, köy
AĞUTUR: Yükselten,yukarı çıkaran
AĞZUKARA: birl. Ağzı/Kara. Mec. Sert konusan, acımasız ve hükmedici konusan kisi
AK: 1- Beyaz 2- Doğus, doğum 3- Yükselis 4-Parlaklık 5-Devinim,hareketlilik 6-Mec.Namusluluk,iffet
ve
güvenirliğin sembolü
AKA: Büyük,ulu kisi,saygıdeğer kisi
AKABA: Yokus,meyil
AKAÇ: Akıcı
AKALIN: bir. Ak/Alın mec. Dürüst,namuslu
AKAN: 1- Akıcı 2- Yükselen
AKARCA: Dere,ırmak
AKAR: Dere,akarsu
AKARSU: Dere,ırmak
AKAS: birl. Ak/As mec.Helal rızk
AKAY: birl. Ak/Ay 1- Ayın en güzel anı 2- Yenisey Türklerinde “hanımefendi” anlamında kullanılır.
AKBAS: birl. Ak/Bas mec. Dürüst,namuslu
AKBEL: Dürüst,sözüne güvenilir kisi
AKBERGÜ: birl. Ak/Vergi fıtrat,huy mec.iyi huylu
AKÇA: 1-Beyaza kaçan 2-ipekli dokuma 3-Para,maliye,hazine
AKÇALAR: birl.Ak/çalar mec.Ak tenli hanım
AKÇALI: Zengin,mal sahibi
AKÇALMAZ: birl. Ak/Çalmaz mec.Yanık tenli hanım
AKÇIL: 1-Ak tenli, akça yüzlü 2- Ağarmıs, aklasmıs
AKÇIN: Sözüne güvenilen,sağlam kisilikli
AKÇORA: birl. Ak/Çura 1- Samanist gelenekte iyi ruh ve iyilik perisi
AKEL: birl. Ak/El mec.Dürüst,namuslu
AKGÜN: birl. Ak/Gün mec. Gelecek,istikbal
AKHAN: birl. Ak/Han Samanist gelenekte “iyilik Tanrısı”
AKI: Eli açık,cömert,zengin gönüllü
AKIM: 1-Yönelim,yükselis 2- Akmaktan, akıcı,yayılıcı
AKIN: 1-Saldırı,hücum 2-Kazak ve Kırgızlarda, ozan ve müzisyenlere verilen ad
AKINAY: birl. Akın/Ay Türkistan’da hanım ozanlara verilen ad
AKINCI: 1- Akın eden,saldıran 2- Osmanlılar dönemindeki, öncü birliklere ve bu birliklere dahil olan
kisilere verilen unvan
AKIS: 1-Yükselis 2-Akmaktan akıs 3-Servet,hazine
AKKARA: birl. Ak/Kara mec.Zıtların bütünlüğü
AKMAN: birl. 1-Temiz,iffetli 2-Apak,bembeyaz
AKOBA: birl. Ak/Oba mec.soylu
AKSAK: 1-Aksayan,seken 2-Yükselen,çıkan
AKSOY: birl. Ak/Soy mec.Soylu
AKSAMAN: birl. Ak/Saman Samanist gelenekte,iyi ruhlarla ilgilenen ve iliskiye giren kam
AKSiT: Yürekli,gözükara
AKTAN: birl. Ak/Tan seher vakti,safak
AKUZ: birl. Ak/Uz (Uzman,usta)
AKÜN: birl. Ak/Ün mec.Temiz,söhretli
AKYOL: birl. Ak/Yol mec.Dürüst,namuslu
AKYÖN: birl. Ak/Yön mec.Dürüst,namuslu
AKYÜZ: birl. Ak/yüz mec.Dürüst
AL: 1-Bayrak kuması 2-Kızarmıs,kızarık 3-El,kolun bilekten asağı kısmı 4- Ala,alaca 5-Almaktan al
ALA: Karısık renkli,benekli
ALABAN (Alban)Timsah
ALACA: Karısık renkli
ALAÇUK: Kulübe,baraka,Altay Türklerinde,oda,(Çadırın iç bölmesi)
ALAGAN: (Algan)Fatih
ALAGAS: Ender rastlanan,nadir
ALAGÜN: birl. Ala/Gün Gün ortası
ALAK: Yok edici,öldürücü,alıcı,avlayıcı
ALAN: 1-Isık,nur 2-Orman içindeki açık ve düzlük bölge 3- algan
ALANÇA: Bahçelerdeki ağaç aralarında bulunan çimenlik bölge
ALANGUVA: birl. Ala/Geyik
Cengiz Kaan’ın onuncu göbekten büyük anası 2- Ergenekon destanında adı geçen Uldız Han’ın kızı
3-Türk mitolojisinde yer alan ünlü kadın ki, efsaneye göre, bir nevi Türklerin ’’Meryem Ana” sı gibidir.
ALAR: Yalancı karanlık(Gündüz vaktinde)
ALAS (Alaz) Samanist gelenekte “Ates Tanrısı’’
ALASAYVAN: Safak vakti,Günesin doğusu
ALASI: Erek,amaç,sahip olunması istenen nesne
ALATAS: birl. Ala/Tas Köz,ates parçası
ALAYUNT: birl. Ala/Yunt Altay Türklerinde “kısrak” anlamında kullanılmaktadır.
ALBA: Yükümlülük,hizmet yükümlülüğü
ALBAGA: Hasılat,savas yada av ganimeti
ALBAN: Haraç,ganimet
ALBATU: Bürokrat, hizmetle yükümlü kisi
ALBENi: Çekim,cazibe,sempati
ALCU (Alçu)Alıcı,avcı
ALÇiÇEK: birl. Al/Çiçek (Gül’ün Türkçe karsılığı)
ALÇiN: Kızıl renkli bir çalı kusu
ALÇU (Alcu)1-Algan,Fatih,2-Alcı,Avcı
ALDI: 1-Öncü,öndeki,selef 2-Algan,Fatih
ALDUR: Ok atısı,oklayıs
ALEV (Yalav...Yal kökünden)Atesten çıkan ısık
ALGAN: Fatih,Fetheden
ALGAZIN: Yabani vahsi hayvan
ALGI: 1-Fetih,Almaktan... alım 2- Fehim,algılama
ALGIN: 1- Serap 2-Yüksek yer 3- Bitiricilik,bitiris
ALGIS (Alkıs): Dua,yakarıs,niyaz
ALGU: 1-Tüm,hepsi 2-Toplum,topluluk 3-Silah 4-Alıcı,avcı
ALGUR: Sakin,kendi halinde,kendinden emin
ALGÜN: birl. Al/Gün”...Kazak ve Kırgızlarda,doğum sırasında yasanan dikkat çekici,unutulmaz günleri
mecz eder.
ALICI: Alcu,Avcı
ALIK: Alıngan,Kırgın
ALIM: 1-Çekim,Cazibe 2-Vergi,Haraç
ALIMGA: Yazıcı,(Han ve Kaanların buyruk ve fermanlarını yazan görevli kisi)
ALIMLI: Çekici,Cazibeli
ALINAK: birl. Alın/Ak mec.dürüst,namuslu
ALINCAHAN (Alınçak Han) Oğuzname’ye göre,Türk’ün oğullarından
ALINÇAK: 1-Çekici,cazip 2- Alıngan,nazik
ALINGAN: Alınan,incinen,gücenen
ALK: Bitirmek,yok etmek,sona erdirmek,bitiricilik
ALKA: 1-Bitirici,yok edici 2-ileri,ilerici
ALKABÖLÜK: birl. Alka/Bölük..Vurucu Tim
ALKAN: Alkan,Fatih
ALKAR: Bitirici,yok edici
ALKAS: Bitirici,yok edici
ALKI: Pervasız,vurdumduymaz
ALKIM: 1-Gökkusağı 2-Gerdan
ALKIR: Tamamlayıcı,bitirici
ALKIS: Algıs,dua,övme,yüceltme
ALMA: Elma
ALMAKAY: Elma yanaklı
ALMALUK: 1-Alınması gerekli olan 2-Elma bahçesi
ALMAS: Almaz,nazlı
ALMILA: Elma
ALMIS: Algan,Fatih
ALP: Bu sözcük birçok erdemi içinde barındırır. Bilgelik, yiğitlik, fedakarlık, kahramanlık,
gözükaralık, toplumculuk, vb. ile birlikte tüm bunlar arasındaki uyumu da içerir.
ALPAGU: Düsmanına tek basına saldıran kisi
ALPAGUT: 1-Alplik gösteren kisi 2-Kurt soyundan 3- Seçkin ve saygın kisi
ALPEREN: birl.Alp/Eren (Gazi, Dervis) Toplumun sayıp sevdiği, örnek aldığı savasçı kisilerin genel adı
ALPMAN: Alp gibi Alpçe yasayan
ALTAÇU (Altaç): Aldatıcı taktik sahibi
ALTAMIS: Aldatıcı,hileci
ALTAN: 1-Altın 2-Günesin doğus anı,Safak
ALTANURUG: (Altın Uruk) Cengiz Kagan ve oğullarının soyuna verilen unvanlardan
ALTAY: 1-Al/Ala/Tay 2-Altın 3-Ormanlarla kaplı yüksek dağ
ALTINDAĞ: birl. Altın/Dağ/Altay dağlarının,diğer adı.
ALTU (Aldu): 1-ilk,Birinci 2-Algan,Fatih
ALTUN: Altın
ALTUNSABAK: birl. Altun/Sabak(sopa,değnek)
ALUÇ: 1-Alıcı(Alçu) 2-Kayın cinsi bir ağaç
ALUNGAN: Alıngan,nazlı
ALUNUR: Nazlı
ALYU: (Algu)
T..Çağatay Han’ın torunu
AMAÇ: (Umaç)Gaye, hedef, beklenti
AMAN: (YAMAN) Sertlik
AMGAK: Emek/Zahmet
ANAÇ: 1-Anacık 2-Analık duygusu çok gelismis 3-Anaya çeken 4-Doğurgan, üretken
ANAGAY: Anaya çekmis, anaya benzer
ANASIOĞLU: birl. Anası(nın)Oğlu (Babası erken ölmüs ve özellikle anası tarafından bin bir güçlüklerle
yetistirilip büyütülmüs, yetim çocuklar için kullanılmıs olduğu anlasılan Türk adlarından)
ANAT: 1-Anı,Anılan 2- Yakın,hısım
ANAZ: Yeğrek, evla, eftal
AND (ANT) 1-Yemin,söz 2- Yakın akraba
ANDA: Birlikte ant içmis(kan kardesi) (Anda’lık Türklerin en eski geleneklerinden biridir. Andalar
birbirlerini kardeslerinden daha ileride korur, sayar ve kayırmaya çalısırlar.)
ANDAÇ: Hatıra, anı olsun diye verilip,alınan hediye
ANDARIMAN: Anılara değer veren ve saygı gösteren kisi
ANDIR: Anısı ola hatıra
ANGAY: Anılarına bağlı olan kisi
ANGI: 1-Anı,hatıra,2-Yetki, yeterlilik
ANGIM: Mamur, hakim
ANGIN: Ünlü, anılan, adı duyulan
ANGIS: Ünlü, meshur
ANGIT: Yaban ördeği
ANIK: 1-Anlayıs, yetenek, fehim 2- Hafıza, bellek 3- Hazır, mevcutlu
ANLI: 1-Sakin, ağırbaslı 2- Bellek, hafıza
ANIT: Anı olsun diye yapılan yapı
ANITGAN: Anıt yapan
ANLI: Ünlü, tanınan
ANNAK: Yadigar, hatıra
ANT: And, Yemin
ANTLIĞ: And içmis, Yeminli
ANUÇUR: Övülmüs, övülmeye layık
ANUK: Yadigar, hatıra
ANUS: Anıs, anma eylemi, anı
APA: Ulu, büyük, saygıyı ve hürmeti hak etmis kisi (Bazı Türk bölgelerinde “baba” anlamına da
kullanılmaktadır.
APAĞ: Apak, temiz
APAK: Temiz, namuslu,iffetli
APATEG: (Apatek)birl. Apa/Tegtek(gibi,benzer)
ARA: Orta yer, ortalık, bosluk, orta
ARAL: 1-Ada 2- Aralık,orta, ortalık
ARAS: 1- At kılı 2- Kalın yün 3- Talih,baht
ARASLAN: Arslan (Çuvaslarca söylenisi)
ARAT: Cesaret, yüreklilik
ARBIS: Büyü,efsun
ARBUZ: Büyü, sihir
ARCA: 1-Arıca, saf, temiz 2- Çam ağacı, çamdan yapılmıs kutu
ARDA: 1-Uzun değnek 2- Artçı, halife, ardı sıra giden
ARDALI: (Ardalu) Yönetici, amir
ARDIÇ: 1- Halife, artçı 2- Bir ağaç türü
ARGA: Zeki, akıllı
ARGAN : (Arkan) Kement, kement bağı
ARGATU: Yaban koyunu
ARGIÇ: 1- Kır, mera 2- Gurur
ARGIN: 1-Yavas, sakin 2- Gelecek yıl
ARGUN: Pars cinsinden avcı bir hayvan
ARGUS: (Arkus)1- Edepli, terbiyeli 2- Haberci, haber veren
ARGÜDEN: birl. Ar/Güden, Arlı, edepli
ARI: (Arık) 1- Saf, arı, arınmıs 2- Irmak, dere
ARICA: Soylu, temiz, iyi huylu
ARIÇ: Barıs, sulh
ARIĞ (Arı, Arık)
ARIK: 1- Arı, arınmıs, temiz 2- Narin, ince yapılı
ARIL: Arınmıs, temiz, pak
ARIN: Saf, arınmıs
ARINÇ: 1-Barıs, kurtulus 2- Temizlik, saflık, günahsızlık
ARINIK: Saf, seffaf, billur
ARINMIS: Temiz, gönüllü
ARKIN: 1-Argın, yavas, sakin 2- Halef, ardıç
ARKIS: 1-Ulak, haberci 2- Kervan, kafile
ARKUN: Halef, geriden gelen, takipçi
ARKUY: Siper, mevzi
ARKUZ: (Arguz) Edepli, iyi huylu
ARLAĞ: Arlı, edepli
ARLAT: Biricik oğul, anaların en çok üstüne düstükleri oğul
ARMAGUN: Armağan, hediye
ARMAĞAN (Yarmagun-Yarmagan)- Hediye
ARMAN: 1- Onurlu, arlı, edepli 2- Dilek, istek 3- Hayal, fantezi
ARPA: 1- Büyü, tılsım, Samanist gelenekte, Kamların okuduğu dua 2- Tahıl
ARPAD (Arpa)
ARSiN: (Ersin) Kurtulus, istiklal
ARSALAN: Arslan
ARSLAN: Yırtıcı hayvan Mec. Cesaret, atılganlık ve gözü pekliği sembolize eder.
ARSLANBALA: birl. Arslan/Bala..Arslan yavrusu
ARSLANCIK: Küçük arslan..Arslan yavrusu
ARSLANÇA: Arslan gibi, arslan özelliklerine sahip
ARSU: birl. Ar/Su mec. Namuslu, dürüst
ARSUN: 1- Efendi, ağırbaslı 2- Rahata ermis, huzurlu
ARTAGAN: Bereket, artuk, fazlalık, bolluk
ARTAM (Erdem)
ARTIM: Bereket, bolluk
ARTUÇ: Mızrak, mızrak ucu
ARTUK: Fazlalık, üstünlük, bereket mec. Varlık, zenginlik
ARTUKDOĞAN: birl. Artuk/Doğan
Kırgızlarda, olağanüstü vasıflara sahip kisilere verilen bir unvan
ARTUN: Vakarlı, ölçülü
ARTUR: Cazibeli, çekici, isveli, fettan
ARTURU: 1- Ekstrem, uç noktalarda 2- Bereket, bolluk
ARTUT: Armağan, hediye
ARVIS: Sihir, büyü, tılsım
ARZIK: Fanatik, bağnaz, sofu
ASAN: 1- Sağlıklı, zinde 2- Asma eyleminde olan
ASENA: Efsanevi disi kurtun adı. Yakın, Yakınlık duyulan
ASIGLI: Faydalı,Gerekli
ASIĞ (Ası,Asık) 1- Fayda, Çıkar 2-Kar,temettü
ASPAR (Asbar) Faydalı, ise yarayan
ASRAK: Himaye, Koruma
ASAN: Asmak’dan ...mec. Azimli, engel tanımaz
ASIT: 1- Asılacak, asılması gerekli olan 2- isitmekten...isit, kulak ver
ASKAR: 1- Savas atı 2- Kuyruk ve yelesi kara, vücudu kula renginde olan at
ASKIN: 1- Asmıs, üstün, faik,akranlarından ileride olan 2- Melodi,nağme
ASUK: 1-Asık,asmıs, geçmis 2- Tolga
ASULA: Yılmaz irade sahibi
ASUR: Asırmaktan... mec. Yılmaz, gayretli
ATA: 1- Ulu, saygıdeğer kisi 2- Baba, dede, ced 3- Adın ve soyun bağlı olduğu kök
ATABAY: birl. Ata/Bay lala, beybaba. Han, Kağan ve padisah çocuklarını eğitip yetistiren kisilere verilen
bir unvan
ATAÇ: 1- Atasına bağlı, Atasının yolunda 2- Atadan intikal eden 3- Büyüklük gösteren çocuk
ATADAN: Miras, manevi miras
ATAERi: birl. Ata/Eri mec.Atalarına ve geçmisine saygılı
ATAGÜÇ: birl. Ata/Güç mec. Gücünü atalarından almıs
ATAĞ: (Atak) 1- Ün, nam, söhret 2- Atılgan 3- Dağ yolu 4- Çağlayan 5- Bir sahin türü
ATAHAN: birl. Ata/Han mec. Devletin ilk kurucu büyüğü, devlete ad veren kisi
ATALA: Tanınmıs, ünlü ve zengin
ATALAN: Ünlü, Meshur
ATALAY: Ad almıs, ün almıs, meshur kisi (Atila’nın asıl adının bu ve bundan bozulup çevrilmis hali
olduğunu söyleyen bazı tarihçilerimiz de var.)
ATALIK: Miras
ATALMIS: Ünlü, meshur
ATAMAN: Ulu, Saygıdeğer kisi
Bir kısım tarihçilere göre, Osmanlının, kurucusu olan Osman bey’in asıl adı budur. Bir kısmı
Atman, bir kısmı Otman der.
ATASAGUN: birl. Ata/Sagun Hekimlerin en ulusu bashekim Samanist gelenekte de aynı ad, en iyi
kamlar
için kullanılmaktadır.
ATAY: 1- Ünlü, tanınmıs 2- Akın, hücum
ATIGAY: Ünlü, tanınmıs
ATIĞ: Adı sanı belli, ününü arttırmıs kisi
ATIL: Ünlü, meshur
ATILGAN: Atak, gözüpek,cesur
ATILMIS: Atılgan, gözüpek
ATIS: Ünlü, meshur
ATiLAY: Türk tarihinin en önemli kisilerinden,Batı Hun imparatoru, Bu kisinin adı üzerinde tarihçi ve
dilciler pek de anlasamamıslardır. Benim görüsüm de göç sırasında itil ırmağı kıyısında doğmus
olmasından dolayı “itil/Ay”dır. Ancak bununla birlikte bu kisi için bazı adlar söylenmekte
(Atila,Atilla,Atılay,Atilay,Atalay,Atlıhan vb.) Anlamlar:1- Atacık,babacık 2- itil ırmağı kenarında
doğduğundan ve Türklerdeki eski bir gelenekten dolayı “itil” çocuğu anlamında verilen itilay’ın zamanla
Atilay’a dönüsümü 3- Atlı/Ay 4- Atlı/Han 5- Macar dilinde çelik anlamına gelen “Atzel” den
ATLIĞ: Ünlü,zengin
ATMACA: Yırtıcı bir avcı kus
ATMAN: Ünlü, saygın
ATMIS: Atma eyleminde bulunmus (ok,kargı vb.)
ATSAK: Ünlü, adı duyulan
ATUK: Bolluk, bereket
AVAR (Abar) 1- Heybet, büyüklük(Abartı) 2- Dirençlilik, dayanıklılık
AVAZ: Nara, yüksek perdeli ses, çığlık
AVCI: Av yapan, avlayan
AVCIL: Avlayıcı, av isinin uzmanı
AVGAN: Avuntu
AVINÇ: Avuntu, teselli
AVINÇA: Avunç
AVINGU: Avunç,teselli
AVLAK: Av yeri, av olanı
AVKAR: Bozkır bıldırcını
AVUNÇ: Teselli, avuntu
AVUÇU: Avunç
AVUNDUK: Avuntu, teselli
AVUTMUS: Teselli eden
AY: Dünyamızın uydusu olan gezegen. Ancak Türk kültüründe bu ad güzellik, temizlik, ahlaklılık vb.
değerleri de içeren birçok öğeyi içinde barındıran bir sembol ve mecaz olarak kullanılmıstır. Çok önceleri
erkeklerde kullanılmasına karsın, zamanla kız çocuklarına ad olarak verilmis, gerek basta, gerekse de son
da, birlesik ad olarak değerlendirilmistir. Bununla birlikte bazen geçmis örneklerde de görüleceği gibi hem
erkeklerde hem de kızlarda kullanılmıstır. Ancak yine de ağırlık kız adlarındadır.Ve kız adlarında önemli
bir konumdadır.
AYAĞ (Ayak) 1-Uğur, seref, san 2- Devinim, hareket (ayaklanma sözü) buradan gelir.
AYANA: birl. Ay/Ana Altay Türklerinin eski tanrıçalarından
AYAS: Ay ısığı, mehtap, gece aydınlığı
Altay, Tuva, Çuvas Türklerinde Tanrı sıfatı olarak kullanılan bir ad
AYATA: birl. Ay/Ata Samanist gelenekte, göğün altıncı katına bakan Tanrı
AYAZ: 1- Ay ısığı 2- saf, berrak hava 3- Kuru soğuk
AYBAKIM: birl. Ay/Bakım, bakmaktan, bakıs
AYBAN: birl. Ay/Ban mec. Debdebe, sasa
AYBANDI: birl. Ay/Bandı (Banmak)
AYBAR: 1-Ay gibi parlak 2- Heybet,heybetlilik
AYBI: imdat, medet
AYBIN: Onur,seref
AYÇIL: Ay ısığı, ay pırıltısı
AYDA: 1- Ay’a es değer güzellikte 2- Dere kenarlarında yetisen hos kokulu bir çiçek
AYDABOLDI: birl. Ayda/Oldu mec. Ay parçası
AYDAN: Ay parçası
AYDAR: (Aydar Han) saç perçemi, kakül
AYDIN: 1- Aydınlık, ısık yoğunluğu 2- Açık, asikar 3- Entelektüel , münevver
AYGAN: içten, samimi, yaren
AYGAY: Nara, bağırtı
AYGIN: Sınırsız, uçsuz, genis
AYGIR: Erkek at
AYGIRAG : 1-Dağ keçisi 2- Bir geyik türü
AYGUÇI: Yönetici, devlet görevlisi, danısman, yarıcı
AYIM: Çekicilik, sempati
AYIMÇA: Ay parçası
AYINTAP: Mehtap, ay ısığı
AYIR: Değisik, farklı, baska, fark
AYIRBAS: birl. Ayır/Bas..Değisim, mübadele
AYIRT: Fark, farklılık, ayırım
AYITGU: Temyiz
AYISIG: birl. Ay/Isıg..Ay ısısı, sıcaklığı
AYIT: Söylemek, anlatmak
AYITMIS: Söyleyen, bildiren, uyaran
AYKAÇ: Konuskan, Konusmacı, Hatip
AYKIN: Genis, ferah, aydınlık
AYKOYUN: birl. Ay/Koyun
Yakut destanlarında adı geçen, eski dönem güç tanrısı
AYLA: 1-Ayın çevresindeki ısık halesi 2- Devir, dönüsüm
AYLU (Aylı): Aydan
AYMA: Duyarsız, basıbos vurdum duymaz
AYMAN: Aya es değerde
AYMAZ: Vurdumduymaz, basına buyruk
AYRAL: Kuraldısı, istisna
AYRI: Baska, değisik, farklı
AYRIÇ: Bölüsüm, taksimat
AYRIKÇA (Ayıksa): Dervis, mecnun
AYRUK: 1- Farklı, değisik 2- Varlıklı, zengin
AYSELiG (Aysiliğ) birl. Ay/Silig, dürüst, namuslu
AYTAK: Konusmacı, hatip
AYTAR: Haberci, muhbir
AYTEK: Konusmacı, hatip
AYTIN: Aydın, aydınlık
AYTIS: Nutuk, anlatım, hitabet
AYTISAN: Hatip, konusmacı
AYTUK: Hatip, konusmacı
AYUK: Söz söylenebilen ve sözün değer gördüğü yer
AYUR: Konu, bahis, bahse konu olan
AYÜN: birl. Ay/Ün Karahanlılar ve Uygurlar döneminde, han ve kağanların analarına verilen bir unvan
AYZIT: Samanist gelenekte “ Ay Tanrıçası”
AZBOY: Heyecan
AZGIN: Zapt edilmesi zor, sınırı asmıs, tahrik olmus
AZLAĞ. Nadir, az rastlanır.
AZRAK: Nadir, az rastlanır.
AZUK: (Azuka, Azık): Geçimlik, yiyecek
B harfi ile baslayan isimler
BABAT:Cins, Tür
BABRAK: Hızlı, çevik, atletik
BABÜR: Kaplan cinsi, yırtıcı bir hayvan
BACI: Kız kardes
BAÇAK: Bir çesit zırh (Dize geçirilen bir zırh)
BAÇMAN: Baslık, Tolga
BADAN: Batan (Batmaktan...Günesin batısı)
BADUR: Batur, bagatur, kahraman
BADURUK: (Badruk) 1- Sadık, güvenilir 2- Batur, kahraman
BAGA: 1- Alt, küçük, küçük rütbeli yönetici 2- Boğa
BAGATUR: Kahraman, Batur, Bahadır
BAGAY: Afacan, yaramaz, ele avuca sığmaz
BAGRI: Kararlılık, azim
BAĞAM: Destek,arka, kuvvet
BAĞAN: Anıt, abide
BAĞATUR: Bagatur, batur, bahadır, kahraman
BAĞDASUK: Uyumlu, ahenkli, uzlasmacı
BAĞDU: Isık, sua, ısın
BAĞI: Büyü, efsun, bağlılık
BAĞIM: Bağlı, bağlılık
BAĞIMSIZ: Bağlı olmayan, özgür
BAĞIR: 1- Sine, göğüs, kucak 2- Kalp, gönül
BAĞIRLAK: iri bir kırlangıç türü
BAĞIS: 1- Veris, ikram 2- Af, af edis,3- Nezaret
BAĞLAN: 1- Demet, deste 2- Bağlılık 3- Kızıl renkli bir su kusu
BAĞRI: Kararlı, azimli
BAĞSI: (Baksı) Kam, doktor
BAHADIR: Bagatur, Batur, kahraman
BAHSi: Baksı, doktor, bilgin, büyücü, hoca
BAKAÇ: Bakıcı, bakan, nazır
BAKAN (Bağan): 1- Anıt, abide 2- Bağlayıcı, birlestirici 3- Hasarı, afacan
BAKAY: Hasarı, ele avuca sığmayan
BAKIM: Bakma eylemi, nazar, bakıs
BAKIR: Bakır madeni
BAKIRSOKUM:birl. Bakır/Sokum (Kuzey Türklerinde, Merih yıldızı
anlamına kullanılmaktadır.)
BAKIS:1- Bakıs, nazar 2- ikram 3- af
BAKSI (Baksı): Bahsı,doktor, bilgin, büyücü
BAKTI: Bakan, nazır
BAKUY: Ulu, saygıdeğer kisi, tecrübeli, bilge kisi
BAL: 1- Yapıskan sıvı 2- Arı balı 3- Çamur, balçık
BALA: Yavru, çocuk
BALABAN (Balıban): 1-Bala bandırılmıs 2- iri baslı bir doğan türü
Ayrıca mecaz olarak “ mahzun ve baygın bakıs” anlamını içerir.
BALACA: Yavrucak, ufaklık
BALAK (Balak): manda yavrusu
BALAMAN: Cüsseli, iri kıyım
BALAMiR: (Balabir) Biricik yavru
BALANDI: iri yarı, gösterisli
BALASAGUN: birl. Bala/Sagun Özlenen, beklenen yavru (çocuk)
BALBAL: 1- Heykel, anıt 2- Mezar tası (Eskiden mezarlara dikilen ve
üzerlerine öldürülen düsman sayılarının ve kimliklerinin yazıldığı mezar tası)
BALÇAK: Kabza, kılıç kabzasındaki siperlik
BALDU: Balta
BALDUK: Balta
BALGAY: Ünlü, meshur
BALI: Değerli, yüksek, ulu kisi
BALKAN: Ormanlarla kaplı, dağlık bölge
BALKIN: Parlak, gözalıcı
BALKIR: 1- Yağmur arasında çıkan günes 2- Yağmurun hemen ardından
çıkan günes
BALTA: Ağaç ve odun kesmek için kullanılan alet
BALTEG: Çamur, çamurlu
BALUG (Balık) 1- Balçık çamur 2- Ev, köy 3- Suda yasayan balık
BAMSI: 1- Yüksek, ulu, ulasılmaz 2- Baksı, kam
BANAR: Demet, tutam, deste
BANGU: (Mengü, Bengü) Sonsuz, sonsuzluk, ebedi
BANIÇiÇEK: birl. Banı/Çiçek...çiçeğe bandırılmıs
BANLAK: Çağrı, davet, ezan
BARADAN: 1- Boradan, bora parçası 2- Nara, yüksek ses, bağırtı
BARAK: Türk mitolojisinde adı geçen çok tüylü, iri baslı köpek
BARBOL: Varol
BARÇA: 1- Parça 2- Tüm, tamam, eksiksiz
BARÇIN: ipekli kumas, kadife
BARÇUK (Barçık) Tahta ve keçeden yapılan küçük heykel
BARÇUK ART TiGiN: birl. Barçuk/Art/Tigin (Art,ardçı,halef)
BARDAM: Varlık, ganimet, bolluk
BARGAN: Varan
BARDI: Vardı (Varmak...dan)
BARGAN: Varan, ulasan
BARGI: Kadife
BARGIT: Kadife
BARGU: Nimet, ganimet
BARGUS: Ganimet
BARIK(Barı) : Esas, esas olan, mahfuz
BARIM: Varım, servet, varlık
BARIN: 1- Güç, kuvvet 2- Barınak
BARUNDUK: Sığınılacak yer, barınak
BARIS: 1-Varıs, gidis, gidisat 2- Sukunet, sulh 3- Servet, hazine
BARK: (Barka) baraka, ev çok önceleri saray anlamına kullanılan
bu sözcük, Uygurların kentlesmeye ağırlık vermesinden sonra,
“tastan yapılan ev” anlamında kullanılmıstır.
BARKAN:Oynak toprak, bataklık
BARKAT: Heykel, büst
BARKIN: 1- Gezgin, seyyah 2- Kararlı, azimli
BARKUK: Servet, varlık
BARLA: Parlak, göz alıcı
BARLAK: Parlak
BARLAS: 1- Çekici, cazip 2- Varlık, servet 3- Temiz, temizlik
BARLI: Varlıklı, zengin
BARLIK: Varlık
BARMAK : (Varmak)
BARMAKLAK: 1- Varıcı, ulasıcı 2- Eldiven 3- Varlık
BARMAN: Varlıklılık, mevcudiyet
BARS: Pars, leopar
BARSUK: Porsuk
BARTIK: Heykel, büst
BARTU:1- Varlık, servet 2- Menzil, varılacak yer
BARUG: Mesned, dayanak
BASAGAR: Ağırbaslı, mütevazi
BASAK(Basa)1- Cesur, gözükara 2- Baskın 3- Farklılık, ayırım
BASAN: 1- Baskın yapan 2- Ölünün ardından verilen yemek 3- Yayan, yayıcı
BASAR: Baskın, baskıncı
BASAT:1- Mühür, 2- Yardım, muavenet 3- Busat, pusat,silah 4- basat
BASGAN: Basan, baskıncı
BASIK: 1- Gece baskını 2- Basınç, tazyik, baskı
BASILGAN: Baskıncı
BASIM: Enerji, güç
BASIR: Basar
BASKAK: Basak, cesur, farklı, Çengiz Kaan döneminde askeri valiler için
kullanılan ünvanlardan
BASKIN:1- Galp, muzaffer 2- Ani yapılan saldırı 3- Basık, yaygın genislemis
BASMIL:1- Baskıncı 2- yardımcı, muavin
BASRUK: Baskı, tazyik
BASSIZ: Bassız, basına buyruk
BASTI: Bastıran, baskın yapan
BASTIK: Basdı, Baskıncı
BASU (Basut) Tokmak
BASUÇ: Baskı, tazyik
BASUT: 1-Yardım, yardımcı 2- Demir tokmak 3- Baskın yapan
BAS: Olus, doğus, ortaya çıkıs, uç nokta, doruk, birinci sıra gibi anlamların
hepsini içeren bir söz
BASACI: Reis, lider, öncü
BASAD(Basat)
BASAGUT:Önde gelen, önde bulunan, sevilen
BASAK:1- Buğday bası 2- Ok ucu...okun ucuna takılan sivri demir 3- Sümbül çiçeği
BASALMIS:1- Öncü,önder 2- Düsmanını yenip, yoketmis
BASAR: Basarı, kazanç
BASARAN: Basarılı, muvaffak
BASARI: Muvaffakıyet
BASAT:1- Emsalleri arasında en üstün ve en önde gelen 2- Hanlık yapan
bir soya mensup kisi
BASA: (Pasa) Bazı tarihçilerimize göre ..Bas-ağa, bazılarına göre
ise Bas-sad sözcüklerinin değisime uğramasıyla bu biçime gelmis ve sözcük,
bugünkü anlamıyla General ordu komutanı
BASBAĞ:1- Bası bağlı, özgürlüğü kısıtlı 2- Gözde, sevgili, en değerli
BASBUĞ: Ordu komutanı, orgeneral
BASÇIL: Sef, lider, önde gelen
BASDAS: Denk, akran
BASDU: Basta olan, önde giden
BASEL: birl. Bas/il..yol gösterici,mihmandar
BASGAK: 1- Baskan,sef 2- Bir tatlı su balığı
BASGÖZ: birl. Bas/Göz 1-Birlesik, ayrılmaz 2- Mec. Evlilik
BASGU: Alnında beyaz lekesi olan at
BASIL: Önde giden, sef
BASKAL: Emir, ferman
BASKAN: Yönetici, sef, basta giden
BASKARA: birl. Bas/Kara...mec. Sert, acımasız,bir kisiliğe sahip olan kisi
BASKIR: Basarı, muvaffakıyet
BASLADAÇU: Baslatıcı, yönetici, hakem
BASLAG: Baslangıç, ilk
BASLAK:1- Basıbos, salınmıs 2- Baslangıç
BASLAMIS: 1- Kararlı, çalıskan 2-Lider, lider olmus
BASLIĞ: Bası dik gururlu
BASLIK: Yönetici, sef
BASNAK: Baslıksız, tulgasız
BASSAD: (Pasa) Ordu komutanı, general
BASTIN: Selef, önceki
BASTINKi: Bastaki, öndeki, önder
BASVEREN: Fedai
BASVERMiS: Kurban, fedai
BATAK:1- Çamur, bataklık 2- Gizli, gömülü
BATISAD: birl. Batı/Sad
T...Göktürk ve Uygur ordularında, batı kanadının komutanlarına verilen unvan
BATIM:1- Batma boyu, boy, derinlik 2- Sivri bir aletin saplanması
BATIR: Batur’un sive farkıyla söylenmis biçimi
BATMAZ: 1-Diri, mücadeleci 2- Vücuduna sivri ve kesici aletler islemez
BATRAK: (Batırak) Mızrak, kargı
BATSIK: 1- Bastıran, yanastıran 2- Gün batısı, batı
BATU: 1-Güçlü, yenilmez, gücüne dayanılmaz 2- Dayanıklı, metin 3- Gün batısı
BATUGA: 1- Batu, kahraman 2- Gizli, gizlenmis
BATUR: Bagatur, Kahraman
BATURGAN: 1- Saklayan, gizleyen, gizli 2- Batıran,saplayan
BATUT: Gizli, saklı
BAVIRGAN: 1- Sefkatli, koruyucu 2- Bağıran, nara atan
BAY: Varlık, zenginlik, egemenlik, erklik, üstünlük, bolluk sözcüklerinin tümünü
içeren önemli bir ad. Türk adlarının önemli birlesiklerinden baska sözcüklerle
kullanılabilen, kullanılan sözcüğü bütünleyip, güçlendiren, hem basa gelerek hem de
sona gelerek kullanılabilen bir ad.
BAYA: Bay,baylanmıs, zenginlesmis
BAYAK: Selef, daha önceki
BAYAN: (Muyan, buyan) 1- Kalıcılık,sonsuzluk 2- Baht, mutluluk 3- Zenginlik,
güçlülük,erklik 4- eski dönem Tanrı sıfatlarından 5- Uygur kağanlarının unvanlarından
BAYAR: Ulu, yüce, kudretli, celil...Tanrı sıfatlarından
Bulgar hanlığı dönemi,soyluluk ve üstün vasıflı yöneticiler için verilen bir unvan
BAYAT: Tanrı sıfatlarından ,..1- Devletli, kısmetli 2- Kadim, ezeli
BAYATLI: Devletli, bahtı açık, muktedir
BAYATLUĞ: (Bayatlı)
BAYAVUT (Bayagut) Varlıklı, muktedir
BAYÇA: Varlıklı, muktedir
BAYÇU (Baycu): Varlıklı, devletli
BAYDAK: 1- Bağımsız, hür 2- Bekar
BAYDAN: 1- Cömert, eli açık 2- Sık, yakısıklı
BAYDAR: Varlıklı, muktedir, egemen
BAYGIN: Kendinden geçmis
BAYIK: 1- Varlıklı, egemen 2- Usta, eli yatkın 3- Doğru sözlü, saygılı, güvenilir
BAYIN: Çekici, güzel, yakısıklı
BAYINDIR: Güçlü,varlıklı, egemen
BAYIR: Yamaç
BAYITMIS: Zengin, kudret sahibi
BAYLA: Varlıklı, refah içinde olan
BAYLAK: Rahat, refah içinde
BAYLAM: 1- Azim, kararlılık 2- Demet, bağ
BAYLAMIS: Varlıklı, güçlü olmus
BAYLAN: Nazlı, sımarık
BAYLANIS: iliski, münasebet
BAYLIK: 1- Varlık, Varlıklılık, güçlülük 2- Ganimet
BAYMAZ: Mala mülke ilgi duymayan kisi
BAYRAÇ: Varlıklı, zengin
BAYRAK: Varlık, varolus, erklik, güç, ve bağımsızlık
BAYRAM: Güzellik, mutluluk, sevinç, bolluk
BAYRI: 1- Ezeli, kadim 2- Emektar, tecrübe sahibi 3- Sonradan zapt edilip, yurda dahil edilen toprak
BAYRIN: Kadim, ezeli, eskiye dayalı
BAYSA: Madalya
BAYSAL:1- birl.Bay/Sal 2- Bolluk, rahatlık 3- Asayis, sükunet
BAYSAN: Yakısıklı, levent, gösterisli
BAYSiN: Zengillik, kudret
BAYTAG: Bolluk, çokluk, kalabalık
BAYUK: Hazır, amade
BAYUR: Cesur, gözükara
BAYUTMUS: birl. Bay/Utmus (yenmis, muzaffer)
BAYÜLGEN: birl. Bay/Ülgen
Samanist gelenekte insanlar arası iliskilerle ilgilenen “mükafat tanrısı”
BAYÜLKEN: (Bayülgen)
BAZ: 1- Emin, güvenilir 2- Merkeze bağlanmıs, sonradan katılmıs
BAZDA: Hos, latif, çekici
BAZIR: Basar, baskıncı
BAZMAN: Tabi, bağlı, muti
BECERi: (Beceriklik) Hüner, marifet, yeterlilik
BECET: Süs, makyaj, tezniyat
BEÇiRiK: Becerik, beceri, marifet
BEÇKAN: ipekten yapılmıs sancak
BEDER: Ziynet, mücevher
BEDiZ: 1- Resim, heykel, nakıs, bezek 2- Taslara yontularak yapılan süsleme
BEDiZCi: Ressam , heykeltıras, nakısçı
BEDÜK: Büyük, iri, cesim, ulu
BEGEÇ: Beyliğe uygun olan
BEGEN: 1- Beğeni, hosluk 2- Sehzade, prens
BEGENÇE: Sehzade, prens
BEGESiN: Doğruluk, sevap, hayr
BEGi: 1- Yiğit, güçlü, 2- Es- koca
BEGiSi:1- Doğru, sevap 2- Beğenilen, imrenilen
BEGÜM: Hanımefendi, bayan, saygı duyulan hanım, eski Türkçe’de “beğ”’in
tam olarak disi karsılığı
BEĞ: Bey, varlık, erklik, güç, yöneticili toparlayıcılık, liderlik, soyluluk vb. anlamları içerir
BEĞCEĞiZ: Beycik, Küçük bey
BEĞÇE: Küçük bey
BEĞÇEK: Küçük bey
BEĞDAS: Akran,es,denk
BEĞDE:1- Aziz, saygıdeğer 2- Adil, adaletli
BEĞDES: Nazir,benzer
BEĞDi: Aziz,muterem, saygıdeğer
BEĞDÜZ EMEN: birl. Beğdüz/Emen (ruh,can)
BEĞEÇ:1- Beğliğe layık 2- Beğ çocuğu, küçük bey
BEĞENDiK: Beğenilen
BEĞENi: Hosa giden, beğenilen
BEĞENMiS: Hosuna gitmis
BEĞER: Beyoğlu, prens, sehzade
BEĞLEN: Bey soyundan olan
BEĞLiK: Beylik, beyliğe uygun olan
BEĞREK: Beyrek, bey çocuğu, küçük bey
BEK: 1- Bey, beğ 2- Pek, sıkı
BEKEM: Bey, beyim
BEKEN: Dayanıklı, metin
BEKET: Kuvvet, dayanıklılık
BEKi: 1- Yiğit,güçlü 2- Es, koca 3- Saman, bas saman
BEKiK: Güvenli, iyi korunan
BEKiM: Azimli, kararlılık
BEL: 1- Bilgi, bilim 2- Belirti,iz, damga 3- Tarlanın orta yeri 4- iki dağın arasındaki geçit
BELÇiN: Belirti, iz, damga
BELDEK: iz, isaret, emare
BELEK:1- Kılavuz, rehber 2- hediye, 3-Kundak bezi
BELEN:1- Bilen, alim 2- Geçit 3- Sırt, tepe, dağ yolu
BELET: Belge, delil
BELGE: Belge, doküman, delil
BELGi:1- Belge 2- Bilgi 3- Fark, farklılık, ayırt, alamet
BELGiN: Belirgin, net, açık
BELGÜ:1- Belge 2- Sınır tası, sınır toprağı 3- Yüzük tası, nisane
BELiK:1- Doruk, zirve, sahika 2- Saç örgüsü
BELLEK: Hafıza
BENEK: 1- Armağan, hediye 2- Bakır para 3- islemeli kumas
BENGi: Bengü, mengü sonsuz, sonsuzluk, ebediyet, ebedi
BENGiLiK: Sonsuzluk
BENGÜ: Bengi, mengü
BENiCE: Sonsuzluk, sonsuzluğa giden
BENK: Muhkem, iyi korunan
BENLi: Yüzünde ben olan
BERDi: Verdi,Kutsal güçler tarafından yollanan
BEREGEN: Eli açık, cömert, verici
BERGE: 1- Vergi 2- Berke, kamçı, değnek
BERGi: 1- Vergi 2- Eli açık, cömert
BERGiLiK: Doğal, tabi
BERiK: 1-Berk, sağlam, gürbüz, dayanıklı 2- Cömert, eli açık
BERiL: Verici, cömert, eli açık, fedakar
BERiN: Veren, cömert
BERiS: Veris, hibe
BERK: 1- Katı, sıkı, sağlam, dayanıklı 2- Siddet, siddetlilik 3- Korunan, muhkem 4- Yıldırım
BERKANT: birl. Berk/Ant Altay dağları cıvarında bir baska dağın adı
BERKE:1- Kamçı, değnek 2- Dövme 3- Naz, isve
BERKEM: Düsmana karsı iyi korunan yer, müstahkem mevki
BERKiN: Güçlü, güçlendirilmis
BERKiT: Güçlü, güçlendirilmis, muhkem
BERKLiĞ: Berkli, güçlü, dayanıklı
BERKUK: Sert,cesur, dayanıklı
BERMEK: Vermek, veris
BERSE: Odun kömürü, kül
BESEN: Bezen,süs, makyaj, gösteris
BETiK: (Bitiğ, bitik) Yazılı kağıt, mektup
BEYBUT: Barıs, sulh
BEYGE: Bike, küçük hanım
BEYGU: Bir sahin türü
BEYLEM: Buket, demet, çiçek demeti
BEYLEN: Beyli, beye bağlı
BEYNEN: Beğenen
BEYREK: 1- Tim, müfreze 2- Merkez ordu, ordugah
BEYRU (Bayrı) 1- Ezeli, baslangıçsız 2- Emektar, tecrübeli
BEZEK: Süs, takı, piraye
BEZEN: Süs, makyaj
BEZENMiS: Süslü
BEZGiN: Bez...mekden. Sarsılmıs, bıkmıs
BIÇAK: Biçme aracı
BIÇGIN: Kesen, biçen
BIÇKAS: Kağan ve Hanlara yapılan bağlılık andı
BIÇKI: Bıçak bileme aracı
BiBi: Kibar, eğitimli, sayıdeğer hanım
(Anadolu’da birçok bölgemizde “hala” anlamında da kullanılır)
BiÇEK: Bıçak, biçici
BiÇiK: Biçilmis, biçimlenmis
BiÇiM: Sekil, format, örnek, biçilmis gibi
BiÇiN: 1- Biçilmis,biçime girmis 2- Ekin, tahıl 3- Biçen, doğrayan
BiGE: 1- Bakire, temiz kız 2- Bey kız saygıdeğer kız
BiGEM: Sevilen, el üstünde tutulan kız
BiGEN: Beğenilen
BiGENDiK: Beğenilen, ilgi duyulan
BiKE: Bige
BiKET: Beylik, beyliğe uygun
BiL: Bilgi, bilim
BiLDiK: Bilinen, tanınan, ünlü
BiLECEN: Bilgiç,çok bilmis
BiLEDA: Balta
BiLGE: Bilgili, filozof, alim, bilgin, ulu kisi
BiLGEKAĞAN: Bilge/Kağan (Aslı, Türk Bilge Kağan’dır)
T...Türk tarihinin, bir çok nedenlerle en önde gelen kisilerinden. Türk Milliyetçiliğini devlet siyasetine
sokan, ona sosyal, ve siyasal bir kimlik vererek, devlet-millet bütünlesmesini sağlayan, milliyetçiliğe
“zaman boyutu”nu kazandırıp, onu çağlar ötesine götürebilmeyi amaçlayan ve ilk defa “ Birlesik Türk
Devletleri” fikrini ortaya çıkarıp bunu milli politika biçimine getiren,yönetimi döneminde sık sık kurultaylar
toplayarak milletine “hesap veren” ve tüm bunları kardesi Kül Tigin’in ölümünden sonra yazdırttığı
“mengütas’larda(Orkun anıtları) da bizzat anlatan ve son olarak da gerek Türk dili, gerek de edebiyatı ve
içeriği açısından, dünyada bir esi daha bulunmayan yazıları yazdırtan ulu kisi...ilteris Kutluk Kağan’ın
büyük oğlu, Kül Tigin’in ağabeyi.
BiLGE TAMGAÇU: birl. Bilge/Tamgacı
T...Göktürkler ve Uygurlar döneminde yüksek dereceli memurlara verilen bir unvan
BiLGE TONYUKUK: birl. Bilge/Tonyukuk
T...Göktürkler dönemi, ünlü, devlet adamı, siyaset bilimci ve tarihçisi...II Göktürk kağanlığının
kurulusunda önemli rolü olan, hem ilteris Kutluğ Kağan’ın yakın yoldası ve baskanlığını, hem de Bilge
Kağan’ın basbakanlığını yapan ve kendi adına da yazıtlara yazı yazdıran ulu kisi
BiLGEN: Bilen, bilgin, alim
BiLGiN: Bilim adamı
BiLGÜ: Bilgi
BiLiG: Bilgiler, bilim, bilim dalı (orj)
BiLiK: Bilen, bilgili
BiLUN: Esir, tutsak, (gönül ve akıl esiri, asık)
BiNiT: Binilecek nitelikteki, soylu at
BiRBEN: birl. Bir/Ben Ben mec. Kendini beğenmis
BiRÇE: Biricik, yegane
BiRÇEK: 1- Biricik 2- Saçın ortadan ayrılıp yana dökülmüs hali
BiREBiN: Yegane, tek, biricik
BiRGE: 1- Beraber, birlikte 2- Biricik 3-Berke
BiRGEN: içine kapanık, münzevi
BiRiCiK: Tek, yegane, bir tane
BiRiÇiM: birl. Bir/içim mec. imrenilecek güzellik ve çekicilik
BiRiDiN: Güneyli, güney bölgesinden
BiRKiT: Birlesik, birlesmis
BiSÜK: Nesil,soy-sop, kavim, kardes
BiTERGE: Gerek, hacet, ihtiyaç
BiTEV: (Bidev) 1- Soylu, soylu at 2- El değmemis bakir
BiTiG: Yazı, yazıt
BiTiGÇi: Katip, yazıcı
BiTiGEN: Anıt, yazıt, yazılı tas
BiTiM: Gaye, hedef, ülkü
BiTKi (Bütkü) yerden biten
BiYAN: (Bayan) (Buyan) Varlıklı, cömert ,Eski Tanrı sıfatlarından
BiYUM: Cömert, eli açık
BOD: Boy,uruk
BOGA: Boğa
BOĞ: Hediye, armağan
BOĞA: Boğa
BOĞACA: Boğa gibi güçlü
BOĞACI: Boğa deviren
BOĞAÇUK: Küçük boğa, genç boğa
BOĞAR: Boğucu, güçlü, kuvvetli
BOĞARCIK: Güçlü, boğucu
BOĞTAG: Sapka, baslık, hanım baslığı
BOLCAL: Vade, müddet
BOLÇAK: Gürz, topuz
BOLDUÇAĞ: Uygun zaman, olan çağ
BOLGAN: 1- Soylu at 2-Kessaf, mucit 3- Olgun, olmus, ermis
BOLGU (Bolgi): Orijinal, özgün
BONCUK: Mücevher, takı
BOR: Bora, fırtına
BORA: Fırtına
BORDAK: Semiz, sisman, balık etli
BORDU: Üzüm, asma
BORKA: Baraka,ev
BORLA: Burla, üzüm, üzüm salkımı
BOSUM: Endam, zerafet
BOSUT (Basat) anlayıs, izan, hidayet
BOSGUR: Eğitmen, öğretmen, talimci
BOSGUT: Öğrenci, sakirt
BOY: 1- Uruk, uyruk, oymaklar birliği 2- Eda, endam
BOYDA(Ğ): Soyut, mücerred
BOYDAS: Aynı boyun mensubu
BOYLA: Unvan veren kisi
BOYLA BAĞA TARKAN: birl. Boyla/Bağa/Tarkan
Bilge Tonyukuk’un öteki adı
BOYLAN: Adına ve soyuna layık
BOYLUĞ: 1- Soylu 2- Yakısıklı
BOYSAN: Yakısıklı, heybetli
BOZ:1- Sert, siddetli2- Alaca renk,füme rengi3- Toprak rengi
BOZAN: Bozmak...dan düsmanı yenip dağıtan
BOZCA:1- Cesur, gözükara 2- Boz rengine kaçan
BOZCAK: Cesur
BOZÇiN: Dürüst, güvenilir
BOZDOĞAN: birl. Boz/Doğan Bir doğan türü
BOZKIR: Step, çöl, vaha
BOZKURT: birl. Boz/Kurt
T...Oğuz Kağan destanında, Oğuz’a yol gösteren efsane kurt. Genel olarak Türk boylarının hemen
tamamında, Türklerin karakteristik özelliklerini üzerinde tasıdığına inanılan “Milli sembol” pozisyonundaki
hayvan (Önceleri “Gökbörü” olarak kullanılan bu ad, Selçuklular döneminden sonra, daha yaygın olarak
“Bozkurt” olmustur.)
BOZLAK: 1- Boz ve kül renginde olan 2- Otlak, mera
BÖBÜLÜK: Koca, gül
BÖÇKE:1- Canavar 2- Böcek
BÖDGE: Çağ, zaman
BÖG(Bök): Kısmet, nasip
BÖGÜ:1- Filozof, hikmet sahibi kisi 2- Büyü, sihir 3- Ejderha, canavar 4- Zehirli bir böcek
BÖGÜR: 1- Ordunun kanatlarından her biri, cenah 2-Kaburga ile kalça arasındaki bölge
BÖĞDÜN: Bürokrat, yüksek dereceli memur
BÖĞREK: Ordugah, merkez ordu, merkez ordunun savas pozisyonu
BÖĞÜRMÜS: Samatacı, gürültücü
BÖĞÜS: Zeka
BÖKEN: Ahu, ceylan
BÖKEVUL: Asçı, iyi yemek yapan
BÖKLi: Yakısıklı,Sık, iyi giyimli
BÖKLiCE: Sık giyimli
BÖLE: Pay, nasip, kısmet
BÖLEN: Bölüm, pay
BÖLEK: Hediye, armağan
BÖLÜK: 1- Kısım, ekip, bölüm 2- Pay, nasip
BÖLÜN: Yönetici, sef
BÖNGE: Tekme
BÖNGER: Tekmeleyici, iyi tekme atan
BÖRÇE: Zülüf
BÖRÇEK: Zülüf
BÖRi: Kurt
Göktürkler ve Uygurlar dönemlerinde Kağan muhafızlarına verilen genel bir ad.
BÖRiTEÇiNE (Börteçine) Benekli bozkurt
Ergenekon destanlarının çesitli versiyonlarından birinde, Ergenekon’dan çıkısı gösteren disi kurt,bir
diğerinde ise bu addaki demirci ustası olarak geçer.
BÖRK: Baslık, tüylü hayvan derilerinden yapılan baslık
BÖRKLÜ(Ğ) Saygıdeğer
BÖRKLÜCE: Saygıdeğer, saygı gösterilen
BÖRTE: Benek
BÖRÜ: (Böri) Kurt
BUBiK: Konca,gül
BUCAK: 1-Gizli bölge 2- Uzak yer
BUCUGA: (Buğucu, ceylan avcısı)
BUDAK: Sert dal parçası mec. Güç, sertlik, dayanıklılığı sembolize eder.
BUDAN: (budun)
BUDAY: Buğday
BUDRAÇ: Gözü pek, cesur
BUDULGAN: Yürekli,cesur
BUDUN: Bütün, Ulu, millet “ Siyasi ve dini yapıları ne olursa olsun soy,dil, töre, kültür, tarihsel yapıları
bir
olup, psikolojik olarak birbirine bağlı insan topluluğu.Türkçe’de kullanılan millet ve ulus sözcükleri tam
olarak bu anlamı içermektedir. Millet, din ortaklıklarını daha ön planda tutan bir anlam içerirken Ulus ise,
daha çok boy ve uruk anlamlarını içerir.Buna rağmen yakın zamana kadar millet, son zamanlarda ise ulus
sözcükleri dilimize yer etmistir. Oysa gerek günlük dilimizde gerek yazı dilimizde bu sözcüğün bir an önce
kullanıma girmesi gerekmektedir.”
BUDUNÇAR (Budunçu-Yir) Sözcüğünün tam anlamıyla” Ulusçu”, “milletçi”
“Oğuz Töresi”’ni yeniden gündeme getirip, yürürlüğe koyan kisi
BUDUNÇi: Buduncu, Ulusçu
BUDUNÇiYiR: birl. Buduncu/Yir,yer toprak
BUGA: Boğa
BUGAN: 1- Boğan 2- Alamet, isaret, iz
BUGATEG: Boğa gibi güçlü
BUGAY: 1-Afacan, ele avuca sığmayan 2- Buğu, ceylan
BUGU: 1- Buğu, ceylan 2- Böcek, örümcek 3- Canavar
BUGUR: Sürekli,devamlı, devamlılığı olan
BUGA: Boğa
BUĞRA: 1- Genç aygır 2- Genç erkek deve
BUĞU:1- Ceylan, 2- Yavru geyik 3- Buhar
BUĞUÇAN: Boğucu, boğaç
BUKA: Boğa
BUKAĞI: Kelepçe, atların ayağına takılan bir çesit köstek
BURAK: Güçlü, yenilmez
BUKAN: (Mokan, Büken) Güçlü, yenilmez
BUKUK: Tomurcuk, filiz
BULAÇ: Bulucu, kessaf, mucit
BULAGAN: 1- Olgun, kamil 2- Bulan, bulucu
BULAK: Göze, kaynak, pınar
BULAR: Bulur, mucit
BULASI: Ülkü, bulunması istenen
BULÇA: 1- Bolluk, ganimet, bereket 2- Bulucu, mucit
BULÇU: Bulucu, mucit
BULÇUM: Kesif, bulus
BULDAN: Bolluk, refah
BULDU: Önemli, değerli, az rastlanan
BULDUR: 1-iri su damlası 2- Gözyası
BULDAK: 1- Bulanık, karısık, karma 2- Kıyı, sahil
BULGAN: 1- Olgun,kamil 2- Bulucu, mucit
BULGANÇ: Karma, kırma, karısık
BULGAR: Karısık, bulanık, karısmıs, içiçe girmis
BULGAS: Karısıklık, karmasa
BULMAZ: 1- olgunlasmamıs 2- Sakin, tembel
BULMUS: 1- Olgun, erdemli, oturaklı 2- Kessaf, mucit
BULU: Anlayıs, idrak, izan
BULUÇ: 1-Bulucu 2- anlayıs, fehim
BULUG: 1- Kesif bölgesi, kesfedilen yer, bölge 2- Fidye, haraç
BULUGAN: Bulan, bulucu
BULUM: irfan
BULUNG: Bulunulan yer, yön, taraf
BULUS: 1-Feraset, buluculuk 2- Manevi destek
BULUSGAN: Maharetli, becerikli
BUMiN: 1- Merkez ordu, çekirdek ordu 2- Puhu kusu
BUN: Üzüntü, keder, bunalım, kendinden geçis
BUNAK: Bunlu, üzüntülü, kendinden geçmis
BUNALMIS: Üzgün, mahzun
BUNG: Bun, keder
BUNLUĞ: Bunlu, kederli
BUNSUZ: Mutlu, huzurlu
BURAN: Burmaktan...Burucu
BURCU: 1- Buruk, burucu 2- Güzel ve keskin koku 3- Biber
BURÇAK: 1- Nohutgillerden bir tahıl 2- irmiklik buğday
BURÇiGEN: Böü/Tigin Moğol ağzındaki söylenisi (Türk ağızlarında Kuzey’e çıkıldıkça T ”ler Ç’ ye
dönüsür.
Çigin, Tigin, Çengiz Tengiz vb.)
Çengiz Kagan’ın aile adı. Uygur kökenli olup, sonraları kuzeye göç ederek,Moğol oymaklarının
arasına karısmıs bir oymak
BURÇiN: Disi geyik
BURÇUGiN: Özü sözü bir, güvenilir
BURÇUK: 1- Tahta veya keçeden yapılmıs küçük heykel 2- Varlık, servet 3- Çiçek, gül
BURKA: Yüz örtüsü, fular (Tozdan ve fırtınadan korunmak için yüze takılan örtü)
BURKAN: 1- Totem, heykelcilik 2- Hüzün, iç burkuntusu
BURKE: 1-Burka 2- Berke, kamçı
BURLA(Hatun): Üzüm, üzüm salkımı
BURTA: 1- Benek, ben 2- Altın tozu
BURTAG: Burtak çakıllı, taslı toprak
BURUK: Kırgın, alıngan, mahzun
BURUL: içli, içten, samimi
BURUNÇUK: Burulmus, burusuk
BURUNDU: Atların terbiyesi için burunlarına takılan kıskaç
BURUNGU: Geçmis, mazi, hatıra
BUSKU:Telas, heyecan
BUYAN: (Bayan, Muyan) 1- Kut, baht, mutluluk 2- Sevap,hayır 3- Dayanıklılık, mukavemet
BUYANDI: Kutlu, bahtı açık
BUYRA: Kıvırcık, kıvrılmıs, bürülmüs
BUYRAÇ: Amir, buyuran
BUYRAT: Engebe, engel
BUYRUK: 1- Emir, buyruk, buyurma 2- Göktürkler döneminde vezir, (bakan) anlamına da
kullanılmıstır.
BUYURUK: Buyruk, emir
BUZAÇ: Bozucu, bozguna uğratan
BUZAN: Bozan, düsman birliğini dağıtan
BÜBÜLÜK: Gül, konca
BÜDENE: Bir bıldırcın türü
BÜGÜ : 1- Büyü, sihir 2- Felsefe 3- ejderha
BÜK: Kıyı, sahil
BÜKE: 1- Genç kız, küçük hanım (Bike) 2- Bükü, ejderha
BÜKE BADRAÇ: birl. Büke/Badraç Mitolojideki, yedi baslı ejderha
BÜKEÇ: Güçlü, bükücü
BÜKEY: Büken, bükücü, güçlü
BÜKiN: Hanımcık, küçük hanım
BÜKLÜM: Kıvrım, büküntü, saçak
BÜKÜ: Ejderha
BÜKÜS: Bükme eylemi, bükmek
BÜLEK: Bilek
T...Kırgızların, Mürti oymağı beylerinden
BÜLTE: Demet, deste, top
BÜNGÜ: Tos atmak, kafa vurmak
BÜR: Gonca; gonca gül
BÜRÇE: Kurt yavrusu
BÜRÇEK: 1- Kurt yavrusu 2- Saç kıvrımı
BÜRGE: 1- Kellik 2- Bahsis, hediye
BÜRKEV: Himaye,vesayet
BÜRKÜT: 1- Bahsis, hediye 2-Bir kartal türü
BÜRÜM: Bürülmüs, katlanmıs
BÜRÜNCÜK: ipekten yapılmıs, sal, fular
BÜTE: 1- Fidan 2- Bütünlük
BÜVET: Baraj, set, su seti
BÜYÜ: Sihir, gizliyi bilme isi, bilgelik
BÜYÜK: 1- Olgun, saygıdeğer 2- Bilge 3- Büyü, büyücü
C harfi ile baslayan isimler
CABADAK: Hayret, sasma
CABALAK: Yabalak, yaygın
CAĞIMDA: Yaratıcı, üretken
CAĞIMDI: Lütufkar, iltifat eden
CAĞLI: Namuslu, dürüst
CAKSI: Yaksı, yakısıklı, güzel
CALMAN: Yalman
CAMAN: 1- Yaman, 2- Kam, büyücü
CAMANBAY: birl. Caman/Bay..Samanist gelenekte, obanın büyücüsü,doktoru, kötü ruhları kovan kisi
CAMUGA (Camuka) Kızgın, asabi
CANiK: Tüccar, ticaret erbabı
CANKU: Mesveret
CARIP: Yakın, dost, çok yakın arkadas
CARLIK: Yarlık, emir, ferman
CARTI: Sık, alımlı
CARUZ: Heyecan
CATUK: Halim, haluk
CAV: Gösteris, afi, fiyaka
CAVANKUL: Uygurlar döneminde ordunun sol cenahını ve oradaki askerlerin tümüne verilen ad
CAVILDAK: Neseli, sen sakrak
CAVLI: Gösterisli, cafcaflı
CAYMAZ: Cesur, kararlı
CAYNAK: Pençe, Doğan pençesi
CEBE: 1- Silah,ok, cephane 2- Zırh
CEBEN: Gayretli, çalıskan
CEBENOYAN: Cebe/Noyan
Çengiz Kagan’ın dünyaca ünlü komutanı ve yakın arkadası.(Çengiz’in bütün Türkleri bir bayrak altında
toplama fikrinin mimarı bu ulu kisidir.)
CELASUN: (Çalasun) 1- Delikanlı 2- Cesur, savasçı 3- Becerikli, eli tez.
CELAYIR: (Çalayır) 1- Bilgin, gün görmüs, tecrübeli 2- savasçı
CELDEN: Yel, yel parçası
CELME: Çalım, fiyaka, gösteris
CENGEL: Hafif, ince
CENGiZ: Çengiz, Tengiz, Deniz
CEREN: Ceylan, ahu, gazel
CERKiN: Hısım, yakın
CERKUDAY: birl. Yer/Kutay Eski dönem yer tanrısı
CETiK: Yetkin, uzman, olgun
CETiZ: Yetkin, becerikli
CEYRAN: Ceren
CIDA: Mızrak, kısa saplı mızrak
CIGI: Samanist gelenekte ,iyi ruh. Boy ve oymakları kötülüklerden koruduğuna inanılan ruh
CILDUZ: Yıldız
CILIMGA: Kağan ve Han’ların mektuplarını yazmakla görevli kisi
CiBELiK: Sonsuz, sonsuzluk
CiCi: (Cicik, cicek) 1- Çiçek, gül 2- Konuk 3- Sevim, sevimlilik
CiDAGU: Yetkin, yetenekli, becerikli
CiDE: iri, uzun bir ağaç türü
CiGA: Taç, gelin bası
CiĞiL: Hafif, yeğni, kolay
CiLMAYA: Türk mitolojisindeki efsanevi kanatlı at
CiNGiL: 1- Galip, utkan 2- Güvenilir,sadık
CiNGÜ: Zafer, utku
CiViL: iyi ruh, temiz , arınmıs ruh
COLAY: (Yolay) birl. Yol/Ay...Kazaklarda “ayağı uğurlu” kisiler için kullanılır.
COLDA: Yolcu, yola çıkan
CUCi: 1- Cici, çiçi, cicik, çiçek, çuçu, çuçi 2- Konuk..Bu ad daha çok, beklenmeyen doğumlar sonrası
kullanılır ve bu yüzden “konuk” anlamını içerir
CULUM: Narin, nazik, hassas
CUMUK: Yumuk, yumulmus
CUPAR: Parfüm, güzel koku
Ç harfi ile baslayan isimler
ÇABA: Gayret, enerji
ÇABACI: Gayretli, enerjik
ÇABAK (Çaba)1-Çabuk,çevik 2- Küçük bir göl balığı türü
ÇABAR: 1- Çapar, davranır 2- Ulak, kurye, elçi
ÇABUK: (Çapuk) Çapan, çaba gösteren, çabalayan
ÇAÇA: 1- Savas baltası 2- Gemici 3- Çiçi, çiçik
ÇAGAVUN: Bal arısı
ÇAĞ: 1- Zaman, vakit 2- devir, devran 3- su sesi, sırıltı
ÇAĞA: Yavru çocuk
ÇAĞAN: 1- Bayram, eğlence 2- Simsek 3- gürz, çakan 4- Beyaza kaçan beyazımsı
ÇAĞANAK: Çalgı, enstrüman
ÇAĞAS: Kırlangıç
ÇAĞATAY: birl. Çağ/Atay
1-Çağının en ünlüsü 2- çağdas, çağının ilerisinde
ÇAĞDAS: Çağın insanı, aynı çağda yasayan kisiler
ÇAĞIL: 1- Su sesi 2- Çakıl tası
ÇAĞILDAK: Çağlayan, selale
ÇAĞILTI: 1- Su sesi, suyun tas ve kayalara çarparken çıkarttığı ses
ÇAĞIN: 1- Simsek , çakın 2- Gürz, topuz
ÇAĞIR: Çağırı, çağrı
ÇAĞIRGAN: Çağıran, davetkar
ÇAĞLA: 1- Namuslu, dürüst 2- Erik türlerinden bir yemis
ÇAĞLAK: 1- Namuslu, dürüst 2- Çağlayan, selale
ÇAĞLAR: Selale, çağlayan
ÇAĞLASUN: Dürüst
ÇAĞLAV: Dürüst
ÇAĞLAYAN: Selale
ÇAĞLAYIK: Selale
ÇAĞLI: 1- Dürüst 2- Yakısıklı, güzel
ÇAĞLIN: Meshur ve liyakat sahibi
ÇAĞRI:1- Mesaj, davet 2- Doğan kusu, doğanın bir çesidi
ÇAĞRUK: Katı, sert
ÇAKA: 1- Savas baltası 2- Çakı 3- Fiyaka, çalım, gösteris
ÇAKALOZ: 1- Fener 2- ilkel bir top silahı (Top mermisi yerine çakıl tası atan)
ÇAKAN: 1- Gürz,topuz 2- Simsek
ÇAKAR: 1-Deniz feneri 2- gürz
ÇAKI: Kesici, yontucu küçük bıçak
ÇAKICI: 1- Çakma eyleminde bulunan 2- Çakı ustası
ÇAKIL: Çakıl tası
ÇAKIN: 1- Simsek 2- Kıvılcım
ÇAKIR:1- Doğan türü bir avcı kus 2- Gürz 3- Sarap, içki
ÇAKIRCA: Doğan türü bir avcı kus
ÇAKIRCI: Eskiden saraylarda, özel olarak doğan terbiyeciliği yapanlara verilen bir sıfat
ÇAKMAK:..Çak kökünden türeyen, vurmak, kesmek, bölmek eylemi için kullanılan bir sözcük
ÇAKMUR: Tutumlu, eli sıkı
ÇAKTU: iri yapılı, gösterisli
ÇAL: Kılıç darbesi, darbe, vurus
ÇALAP: Ulu ruh, Kadiri mutlak (Eski dönem Tanrı sıfatlarından)
ÇALGAR: Çalıcı, vurucu
ÇALGIÇAY: Tastan yapılmıs el değirmeni
ÇALIK:1- Silahsör, iyi kılıç kullanan 2- Çelik 3- Mesaj, haber 4- Hasarı, yaramaz
ÇALIM: 1- Gösteris, fiyaka, kurum 2- Kılıcın keskin tarafı
ÇALIMLU: Gösterisli, çekici
ÇALIN: Çiğ, jale
ÇALIS: Azim, ceht
ÇALISGAN: Çalıskan, isgüzar
ÇALKARA: Doğan türü bir avcı kus
ÇALKIN: Darbeci, hamleci, vurucu
ÇALMA: Maden üzerine yapılmıs oyma, isleme
ÇALMAN: Çalıcı, vurucu
ÇALUK: Çalık
ÇAM: Bir ağaç türü
ÇAMUR: Sazlık, bataklık
ÇANAYAZ: Berrak, billur
ÇANDAR: Karısık, karma
ÇANDIR: Karısık
ÇANGA: 1- Soylu 2- Pençe
ÇANGAL: 1- Çok sık ağaçlı bölge 2- Budaklı ağaç
ÇAPAN: 1- Ulak, haberci 2- Enerjik,- çalıskan 3- is elbisesi, eski giysi
ÇAPAR: 1- Enerjik, çalıskan 2- Giysi 3- Saldırgan 4- ulak, haberci
ÇAPGIN: Enerjik, kosan, ardından giden
ÇAPGUR: Tufan, afet, deprem
ÇAPIN: Atak, hücum, savlet
ÇAPITGAN: Saldıran, saldırgan
ÇAPLAN: Bir sahin türü
ÇAPLI: Sahin türü bir avcı kus
ÇAPTI: Kosan, seğirten
ÇAPTUĞ: Ünlü, çok tanınan
ÇAPUL: Çap...mak kökünden, vuran, saldıran, alıp götüren vb. eylemlerin tümü
ÇARDU: Cinli, perili
ÇARMAGUN: Görevli, görevlendirilmis , emir almıs
ÇASKA: Sabi,bebek, yavru
ÇASUT: Haberci, muhbir, ajan
ÇAT: Yansıma, yayılma, ün
ÇATAK: Çatal, çatallı, iki kollu değnek
ÇATAL: iki kollu, iki kola ayrılmıs nesne
ÇATGAL: 1-Yüksek dağlık bölge 2- Çatal
ÇATIK: Çatılmıs, terslesmis
ÇATLI(ğ): 1-Ünlü, tanınmıs 2- Gözü kara, cesur
ÇATUK: Bıçak sapı yapılan bir ağaç türü
ÇAV: Ün, söhret, yansıma, duyuru, bildiri
ÇAVA: Ünlü, tanınmıs
ÇAVAS: Ünlü, tanınmıs
ÇAVLAK: Çağlayan, selale
ÇAVLAN: Çağlayan
ÇAVLI: 1- Ünlü,meshur 2- Doğan yavrusu
ÇAVUDUR: iyi üne ve söhrete sahip olan
ÇAVUNT: Ün, söhret
ÇAVUS: Bilgi veren, bilgi götüren, bilgi dağıtan (Çav...kökünden)
ÇAVUT: Duvar, sütun
ÇAY: Dere, ırmak
ÇAYAN: 1- Dövülmemis, dökme demir 2- islenmemis ham demir
ÇAYLAK: Kuyruğu uzun ve çatallı bir avcı kus
ÇAYLAN: 1-Dere kenarı 2- Çağlayan
ÇEBER: 1- Usta, mahir 2- Hos, latif
ÇEBi : (Çepi,çepni) 1- Sert bakıslı 2- Usta eli yatkın, yetenekli 3- Cebe, çebe, silah
ÇEKEN: Cazip, cazibe, çekicilik
ÇEKiM: Cazibe, çekicilik
ÇEKiMLÜ: Çekimli, cazibeli
ÇEKLi: Armağan, hediye, düğün hediyesi
ÇEKMERGEN: Nisancı, iyi vurus yapan, silahsör
ÇELEK: Bülbül, güzel öten bir kus
ÇELEN: 1- Becerikli, çalıskan 2- Fettan, yanıltıcı
ÇELiK: (Çelük,çuluk) Gücü arttırılmıs sert demir
ÇELiKTEN: Çelik parçası
ÇELiM: Beden, endam, gösteris
ÇELME: 1- Çalma 2- Basa örtülen bez (Bandana)
ÇENGiN: Gösterisli, dikkat çekici
ÇENGiZ: Deniz
ÇENGSi: Mucize, olağanüstülük
ÇEPEN: Hatip, iyi konusan, güzel söz söyleyen
ÇERÇi: Ulak, haber, bildiri ulastıran kisi
ÇERi(Ğ): Asker, savasçı, toplanarak bir araya gelmis erat
ÇEVEN: Çevre, muhit
ÇEVGEN: Cirit, değnek
ÇEVRi: Çeviri,girdap, anafor
ÇEVRiM: 1- Girdap, anafor 2- Çevre, muhit
ÇIDAM: Dayanıklılık, metanet
ÇIDAMLI: Metin, dayanıklı
ÇIDIK: Güç, dayanıklılık
ÇIGAY (Çığay): 1- Fakir, varlıksız 2- Kurt yüzlü, kurt bakıslı
ÇIĞ:1- su damlası, kırağı 2- kar yığını, kar topu
ÇIĞAL: Omuz, omuz bası
ÇIĞIN: Çıkın, bohça
ÇIĞIR: 1- Çağ, devir 2- çığın açtığı yol 3- Dar yol, patika
ÇIĞLA: Saf, halis
ÇIĞLAN: Saf, halis
ÇIĞRI: 1- felek 2- melodi
ÇIKAN: 1- kaynak, kaynarca 2- yeğen, hala çocuğu
ÇIKMAK: 1- çıkma eylemi 2- Kaynak 3- çakmak
ÇILDIM: Seri- hızlı, enerjik
ÇIMRIN: Aktif, faal
ÇIN: (çin, çine) sağlam, dayanıklı, güvenilir
ÇINAK: 1- sevap, hayr 2- güvenilir,sadık
ÇINDAN: sandal ağacı
ÇINGAY: Özü, sözü bir, sözüne güvenilir
ÇINGILIÇ: birl. Çın(sağlam, dayanıklı) Kılıç
ÇINGIR:1- Kopuza benzeyen bir saz 2- Çıngırak
ÇINTAY: Soylu, güvenilir
ÇIRAY: Yüz, eda, çehre
ÇIRGANIS: Zevk, haz, tat
ÇITIRKI: Isık, nur, ziya
ÇiBEK: Atmaca türü bir avcı kus
ÇiÇEK: 1- Gül, gül çiçeği 2- Cici, cicik
ÇiÇiKAĞAN: birl. Çiçi/Kağan
Hun Kaganı (Ulusçuluğu, devlet siyasetine sokan ve bunun savasını veren kisi)
ÇiGAN: Yoksul, fakir
ÇiGEN: Gayretli
ÇiGENDiK: Gayretli, çalıskan
ÇiGER: 1- Gayret,azim 2- Çökertis,çökertme
ÇiGERMiS: Çökertmis, düsmanı bozguna uğratmıs
ÇiGiL: Olgun,gelismis, olmus
ÇiGiLVAR: Kısa ve küçük ok, özel ok
ÇiĞDEM: Yaban çiçeği, (Itır çiçeğinin Türkçesi)
ÇiL: Dağ tavuğu
ÇiLDE: Kıs mevsiminin en soğuk dönemi
ÇiLDU: Hızlı, seri, çabuk
ÇiLEN: 1- Çığ 2- Jale 3- Bir dağ çiçeği
ÇiLENTi: Çığ, jale
ÇiMÇiK: Saf, masum
ÇiNE: (Çin) 1- Sadık, güvenilir 2- Öz, soy 3- Kurt, kurt yavrusu
ÇiNKAY: Sözüne güvenilir, özü sözü bir
ÇiPLi: Narin, ince yapılı
ÇiRAY: Yüz, çehre, eda
ÇiT: Çizgi, sınır, limit
ÇiTER: birl. Çit/Er (sınır muhafızı)
ÇiZGEN: Saban izi, karasabanın tarlada açtığı yol
ÇiZiM: Resim figürü
ÇOBAN: 1- Elinde cop (değnek, sopa) olan 2- Muhtar, oba beyi
ÇOBAR: Değnekli, değnek tasıyan
ÇOBAYIKMIS: Gönül kırıcı, hasin
ÇOGA: Vahsi hayvan
ÇOGAY: Yoğun, kesif
ÇOĞAS: 1- Debdebe, sasa 2- Vahsi hayvan yavrusu
ÇOKAN: 1- Gürz, topuz 2- Hayvan yavrusu
ÇOKU: 1- Debdebe, sasa 2- Bolluk, bereket
ÇOLAK (Çalak) Silahsör, iyi kılıç çalan
ÇOLBANAK: 1- Uzak görüslü 2- Törenin dısında kalan 3- Nikahsız iliskiden doğan çocuk (Hakas
Türklerinde)
ÇOLDU: 1- Bahsis, mükafat 2- Ganimet
ÇOLPAN: 1-Kuzey yıldızı 2- Uzak görüslü 3- Tanıdık, bildik, asina
ÇOMAK: 1- iri ve yuvarlak değnek 2- Bir ucunda topuz bulunan sopa, silah 3- inanmıs, inançlı
ÇONGAR: Gürültü, samata, nara
ÇOPUR: Geyik ve karaca yavrusu
ÇORA: (çura, çur) 1- Yer tanrısı 2- Cin, peri 3- Ruh
ÇORAMAN: Cinli, perili
ÇORLU: Cinli kötü ruhların etkisinde kalan kisi. Bu ad Samanist gelenekten gelen bir ad dır.Eskiden
bunalımlı ve toplum tarafından hos karsılanmayan kisiler için bu ad verilirdi ve bu kisiler Kam ve Baksılar
tarafından tedavi edilmeye çalısılırdı)
ÇOTAK: Kabza, kılıç kabzası
ÇOTUR: Kabza, kılıç kabzası
ÇÖKERMiS: Çökertmis, düsmanı bozmus
ÇÖKLÜ: Soylu, asil
ÇÖKÜL: Irmakların tasarak vadilere bıraktığı tortu
ÇÖMÇE: Ağaçtan oyulmus su kabı
ÇÖZELi: Kıpçak, merkezden uzakta olan
ÇÖZELTi: Ayrılıs, kopus, firak
ÇUBAN: Çoban, muhtar, obabası
ÇUÇU: Sair, sairane konusan
ÇUĞA: (çuka) 1- Yürekli, cesur 2- Arınmıs, duru 3- narin
ÇUĞAY: Narin ve alımlı kız
ÇULÇU: Serçe, Turgay kusu
ÇULUK: 1-Çelik 2- çalık, kılıç çalan 3- aceleci, heyecanlı
ÇURAN: Ruhlarla ilgilenen
ÇUTUR: Kılıç kabzası
ÇUVAS: 1-Sakin, rahat 2- dindar, dünyaya değer vermez
ÇÜCEN: Akıllı, aklını kullanan
ÇÜNÜK: Çınar ağacı
D harfi ile baslayan isimler
DADAK:Değme, dokunma, tatma
DADAL: Tat alan, sezen, farkına varan
DAĞ: (Tağ,tağ,tak,tav) Dağ...mec. genislik, büyüklük, ululuk,heybet
DAĞAÇA: Dağ gibi heybetli
DAKAK: Ucu atasli ok
DAL: 1-Ayrı, bölünmüs 2- saldırı, büyüme, yayılma 3- batma, çıkma 4- yalınlık, çıplaklık
DALAN: koridor, dehliz
DALAS: Döğüs, karsılıklı saldırı
DALAY: (Talay) Genislik, ululuk, sonsuzluk mecaz eden, asıl anlamı , büyük deniz, okyanus
DALBAY: 1- Vasi, ardına sığınılan kisi 2- Çuhadan yapılmıs sapka
Kırgızlarda- 3- avcı kusları yakalamak için, tuzaklara bağlanarak bırakılan küçük kus
DALBOY: Vasi, ardına sığınılan kisi
DALKILIÇ: birl. Dal/Kılıç mec. Zırhsız ve korunmasız
DALKIRAN: Kırıcı, ayırıcı
DAMLA: Su damlası , tane
DANA: inek yavrusu, iki yasındaki genç inek
DANiSMAN: Müsavir, bilgi ve tecrübesine danısılan kisi
DANSIK: (Tansık) Olağanüstü, fevkalade
DARGA: Vali, üst düzey, bürokrat
DARGUN: Alıngan, kırılan, narin
DARI : 1- Bir tahıl türü 2- sıkı, sıkıntı, zorluk
DARICA: 1- Darı gibi, darı niteliğinde mec. Bereketli 2- sıkı, sıkıcı, zorlu
DARSIK: Öfkeli, hiddetli
DARUKA : (Darga) Vali, yönetici, bürokrat
DARULGAN: alıngan, nazlı
DASKI: Taskı, tasmıs, dısarı çıkmıs, dısarıda olan
DAYAK: Değnek, baston, dayanılan nesne
DAYANÇ: 1- Dayanak, destek, güven 2- Dayanma gücü tahammül
DAYANGAN: Dayanıklı, metin
DAYANGI: Köse minderi
DAYAR: Hazır, hazırlıklı
DEBRET: Kımıldayıs, devinim
DAĞER: Kıymet, para, nafız
DEĞERBiLiR: birl. Değer/Bilir Kadirsinas, vefalı
DEĞERLÜ: Değerli, kıymetli
DEĞiRMi: Çevreli, yuvarlak, toparlak
DEĞNEK: Dayanak, dayanılacak nesne
DELi: Usu gitmis, azmıs, dellenen, mec.gözü kara, yiğit
DEMiR: Demir madeni
DEMiRAĞ: Zırh, örgülü göğüslük birl. Demir/Ağ
DEMiRDEN: Demir parçası
DEMiRDÖĞEN: birl. Demir/Döğen mec. Acı kuvvet sahibi
DEMiRGEN: 1- Demir, ham demir 2- temren, okun ucundaki demir parçası
DEMiRHAN: birl. Demir/Han
Samanist gelenekte  Maden Tanrısı
DENERi. Dikkat, itina
DENGiZiK: Denizcik, küçük deniz, göl
DENiZ: Deniz, büyük göl
DENLi: Edepli, terbiyeli
DEPEGEN: Tekmeleyen, iyi tekme atan
DEPREM: Zelzele, sarsılma, kımıldama (Kisisel görüsüme göre bu ad çocuklara deprem sırasında yada
deprem felaketi sonrası yasanan, çileli günler sırasında doğan ve o günlerin anısına verilen bir addır.)
DERiN: Derinlik...den mec. Olgunluk, bilgelik
DERMEK: Dirilik, canlılık, bir arada tutmak
DERNEK: Eğlence, toy, birliktelik
DEViN: Hareket, kımıldanıs, davranıs
DEVRiM: Devirme, yıkma, devirip yerine geçme,..ihtilal
DEYiM: Söylenis, darbımesel
DEYiS: Söyleyis, siirsel anlatım, ozan dili
DIVRAK: Yakısıklı, alımlı, civan
DiBEK: 1- Ağaçtan oyulmus büyük havan 2- Yayık ağaç
DiK: 1-Yükseklik, yükselis 2- kararlılık, yıkılmazlık, caymazlık 3- inat
DiKEÇ: Sütun, dikil, dikilmis
DiKMEN: inatçı, kararlı
DiLEK: Dil ile istenen, dile getirilen istek, arzu, murat, dilek
DiLER: Dileyen, dileyici
DiLiM: kesik, bölüm, bölünmüs, biçimlenmis
DiNÇ: Zinde, sağlam, dirençli
DiNLER: Terbiyeli, munis, muti
DiP. Baht, talih
DiPÇiN: 1- Bahtı açık 2- Sağlam, dayanıklı
DiREK: 1- Dirilik, sağlamlık, ayakta kalmak 2- Temel, dayanak 3- Vezir,bakan
DiREN: Direnç, karsı koyus, dirilik
DiRENÇ: Direnme gücü
DiRENGEÇ: Destek, dayanak
DiRGEN: 1-Dirilik,2- harmanda kullanılan demir çatal
DiRi: (diri, dirik, Tiri, tirik) Can, ruh, canlılık, canlı
DiRiL: Can, ruh, tin
DiRiM: Yasam, sağlık, canlılık
DiRLiG: Yasam, hayat
DiRSE: Derse, söylerse, konuskan
DiZiK: (dizi) Kolye, takı
DiZLEK: Hazır cevap, konuskan
DODURGA: 1- Dolgun, doyumlu 2- doyuran, doyurucu 3- açık, net, berrak
DOĞA: 1- Tabiat,doğallık, ortaya çıkıs 2- Huy, yaradılıs, fıtrat
DOĞAN: 1- Soylu bir av kusu 2- Doğmus, olmus, ortaya çıkan
DOĞRU: Dürüst, yalansız, sözüne güvenilen
DOĞRUL: 1-Doğruluk, dürüstlük 2- Ayakta duran, dirençli
DOĞU: Günesin doğus yönü
DOĞUÇ: Doğus,doğma, ortaya çıkıs
DOĞUDAN: Doğulu, doğu yönünden gelen
DOĞUS: Doğma, ortaya çıkıs
DOKUNAK: Dokunus, değis, mec. Ağır, mahsun,yürek sızlatan, yüreğe dokunan
DOKUNÇ: Dokunak, hüzün
DOKUZ: Dokuz sayısı, Türklerin en çok eskilerden beri uğurlu sayılarındandır
DOKUZ ARKA: Dokuz/Arka (...Eski dönemlerde soyluluk gösterme ve belli etmesi açısından, bir kisinin
babasından itibaren geriye doğru dokuz atasının sayılıp açıklanması..)
DOLANDI: Dolanan, gezgin
DOLU: 1-Bilgin, tecrübeli, öğretmen 2- Bütün, tam, eksiksiz 3, Samanist gelenekte ve Alevi_Bektasi
gelenekte, içki, sarap 4- kısa süren, iri taneli yağmur
DOLUN: Tam, bütün, eksiksiz
Yakut Türklerinin eski bereket Tanrılarından
DOLUNAY: Ayın on dördü, ayın en güzel hali
DOMANiÇ: 1-Dumanlı bölge 2- Tümsek, engebeli arazi
DONAT: Giyim, kusam, zenginlik, cömertlik
DOMURCUK: Gül, tomurcuk
DONATMIS: Giydirip, kusatmıs, sevindirmis, cömertlik göstermis
DONATUR: Cömert, eli açık, bağıslayıcı
DONSUZ: Çıplak, fakir, varlıksız
DORA: Doruk, zirve, sahika
DORAN: (Duran) Diri, canlı, yasayan
DORU: 1- Doruk, zirve 2- Kara ile kızıl arası renk (At rengi)
DORUK: Zirve, uç, sahika
DOYMADUK: Doyumsuz, sevilmeye doymayan, doyulmayan
DOYUM: 1- Doymak, tatmin 2- Ganimet, bereket
DOYURAN: mec. Cömert, hayr sahibi, iyilik sever
DÖĞEN: 1- Dövüsçü,döven 2- Ekin saplarını ezmeye yarayan, altında çakmaktası bulunan genis tahta
DÖĞER: 1- Döver 2- değer, kıymet 3- Kalın, enli bir ağaç
DÖĞERLi: Değerli
DÖĞÜS: Dövüs, savas, kavga
DÖĞÜSGEN: Kavgacı, savasçı
DÖKÜMHAN: birl. Böküm/Han 1- Dökmekten döküm 2- Düğüm, bağ
DÖLEK: 1- Çok döl veren 2- Koyunun kuzuladığı yer 3- itibarlı, saygıdeğer, maharetli
DÖLEN: Muti, sevgi gösteren
DÖNDER: (Döne, döndü gibi dönmek fiilinden türetilmis, çocukları ölen ailelerin, yeni
çocukları olduğunda kullandıkları adlardan)
DÖNDÜ: Dönüs yapan (Reenkarnasyon) çocukları ölen ailelerin verdiği adlardan
DÖNGEL: Saat
DÖNGÜ: Dönüsüm, basa dönüs
DÖNGÜN: Dargın, gönlü kırık
DÖNMEZ: Kararlı, cesur, azimli
DULAK: Dolu, olgun, tecrübeli
DUMAN: 1- Sis, kırağı 2- atesten çıkan gaz
DUMLU: 1- dumanlı, sisli bölge 2- Soğuk ve ayaz alan yer
DUMRUL : 1- Okun sivri ucu 2- Bası dumanlı, efkarlı
DURA: (Durak) 1- yasam, hayat 2- Sağlamlık, dayanıklılık, kalıcılık 3- ev, yasanılan yer, barınak (Bu
ad,
çocukları ölmüs ailelerin yeni çocukları olduğunda yasamda kalıp uzun yasaması ve sağlıklı olması dileğini
içeren adlardandır ve çok eskilere dayanan bir gelenekle bu gün de sürdürülmektedir.Durak, Dursun,
Durmus, Durdu, Yasar, Tokta, Tok, Toka, Toktamıs, Turan vb. adlar da hep aynı psikoloji ve geleneğin
ürünüdür.
DURAK: (Dura) Yasam, hayat
DURAN: (Turan) Durucu, kalıcı, yasayan, canlı
DURCU: Durucu, kalıcı canlı
DURDU: 1- Duran, kalıcı, canlı, yasayan 2- Yasam, hayat
DURGAÇ: Durak, durulan, yasanılan yer
DURGUN: 1- Durulmus, süzülmüs, arınmıs 2- Sakin, sükuna ermis, kendi halinde
DURMUS: 1- Duran, yasayan, canlı 2- Yasam, hayat
DURSUN: Durması, yasaması istenen
DURU: 1- saf, sade, berrak 2- Duran, durgun
DURUK: Duru, durucu
DURUL: 1- Sükun bulmak, huzura kavusmak 2- Günahsızlık, arınmıslık
DURULCA: Masum, günahsız
DURULMAZ: Afacan, yaramaz
DURULMUS: Tatminkar, sakin
DURUM: Yasam, hayat, süreğenlik, durus
DUVA: (Düve)
DUVAK: Örtül kapanmıs, gelin bası
DUVAN: (Doğan)
DUYAN: Duyucu, hissedici
DUYAR: Duyarlı, hisli, duygulu
DUYARI: Duyarlılık, hislilik
DUYGU: His, duyum
DUYUS: Duyum, hissedis, duyarlılık
DUYUSAN: Duyan, hisseden
DÜĞÜN: (Töğün, Toygün) Toy günü, yemekli eğlence
DÜS: Rüya, aniden ortaya çıkıs
DÜSELGE: Pay, hisse
DÜSERGE: Miras, pay
DÜSÜNGÜ: Düsünerek üzülme, kafaya takma, üzülme, teessür
DÜVE:1- Genç inek, dananın büyüğü 2- Döven, dövüsçü
DÜVECi: Dövücü, dövüsçü
DÜVEHAN: birl. Düve/Han
DÜVEN: (Döven)
DÜYECi: Dövüsçü, döğüsçü
DÜZ: (Tüz) 1- Doğru, doğruluk, gerçek 2- Soy, kök, döl 3- Kural,kaide
DÜZE: Düzen, uslup, tarz
DÜZEN: Kural, kurallar bütünü
DÜZGE: Süs, makyaj
DÜZGÜN: 1- Düzülü, düzenli, muntazam 2- Gidisat, teamül
E harfi ile baslayan isimler
EBiN:(Evin) Tane, öz
EBiNÇ: Refah, huzur
EBiRi: Erim, erdem, fazilet
EBREK: Dayanıklı, sebatkar
EBREN: 1- Evren, kainat 2- Felek, talih
EBRET: Ayrılım, ihtilaf
EBRÜK: Dayanıklı, sebatkar
ECE: (Eçe)
ECEViT: 1- Çalıskan ,, aktif 2- hasarı, yaramaz
EÇE: 1- Dahi, çok akıllı, çok zeki 2- Saygıdeğer, görgülü hanım
EÇiNE: Doğru sözlü, sözüne güvenilir
EDE: (Edi, Ata) Atalık, hatırı sayılan, sözü dinlenen kisi
EDERKON: birl. Ede/Kon (Konmaktan can, ruh)
EDGÜ: 1- iyi, güzel, hos 2- Adil, adaletli 3- Eğitmen, öğretmen
EDGÜDi: 1- Eğitici, öğretici 2- iyi, ala
EDi: Eda, ata, saygıdeğer ulu kisi
EDiGE: 1- iyi, iyi kalpli 2- öğretmen
EDiK: Kısa konçlu çizme
EDiL: (idil,etil, atil) iyilik, güzellik
EDiZ: 1- Kıymet, kıymetli 2- Yüksek, Yükselmis
EGE: (Eke,Öke)1- Dahi, çok akıllı 2- Egemen, sahip 3- Bakıcı, eğitici
EGEMEN: 1- Hakim, sahip, kendinden baskasını dinlemeyen, buyrukçu 2- bilge kisi, dahi
3- ağa, ağabey
EGiT: Göz değmesi ve nazara karsı göz kenarlarına sürülen bir ot
EĞBER: Eğri, eğrilmis
EĞiLMEZ: Gururlu, mağrur, dik baslı
EĞiN: Eğirilmis
EĞiR: 1- Sarıs, çeviris, kusatma 2- bükme, kıvırma
EĞNEZ: Narin, zayıf, ince
EĞREK: Sık, bol
EĞRi: Eğik, bükük mec. Saygılı, alçak gönüllü
EĞRiM: Pınar, göze, küçük çağlayan
EKE:1- Dahi, çok akıllı 2- Sahip, egemen 3- bakıcı, eğitici
EKEÇ: Cana yakın ve çekici kız
EKELiK: Deha, kıymet
EKiM: 1- Ekin ekme eylemi 2- Yarım, ziraat
EKiN: 1- Mahsul, tarla ürünü 2- tarlaya ekilip olması beklenen her türlü bitki
EKiNCi: 1-ikinci (erkek, ya da kız) 2- Rençber, çiftçi
EKSÜK: Azlık, yokluk, yoksulluk
EKSi: Eksi,eksik, azlık, yokluk
EL: 1- il, Ülke, Memleket 2- ilgi, bağlantı 3- Barıs, Sukunet 4- Kolun, bilekten asağısı
ELA: (Ala) Renkli alacalı
ELBAN: (ilban) Devletçi, devletine bağlı, sadık
ELBiR: birl. El/Bir mec. Elbirliği, isbirliği, imece
ELCEK: 1- Ekin biçme aracı 2- Munis, sessiz
ELÇiK: Eldiven
ELÇi: 1- Devletine bağlı, devletçi 2- Devleti adına aracılık eden, haberci, temsilci
ELÇiM: Demet, tutam
ELÇiN: 1- Demet, bağ, buket 2- Ekin biçerken kullanılan bir alet 3- Devlet görevlisi, devletine bağlı
ELDEK: 1- basiret, kabiliyet, eylem gücü 2- Yedek, elde bulunan
ELDEM: 1-Alıskın, yetiskin 2- Sevimli, cana yakın 3- evcil koyun
ELDÜZ: birl. El/Düz Yurtsever
ELEZ: (Eliz)Arı,duru, temiz, munis, uyumlu
Yakut destanlarında bekaret tanrıçası (Ulu Tuyunun kızı)
ELGAY: Yurtsever
ELGiN: 1- Konuk, öncelik verilen kisi 2- Gurbetçi, yurdundan uzak
ELGÖRMÜS: Gezgin, seyyah
ELGÜN: Halk, avam, halktan kisi
ELiBOL: Cömert, eli açık, sahi
ELiK: Usta, eli yatkın
ELiS: Usta, maharetli
ELiTAS: Cimri, eli sıkı
ELiTEZ: Becerikli
ELKATMIS: birl. El/Katmıs Ülke fethetmis, algan
ELKiN: 1- konuk 2- Yolcu
ELÖVER: Yurtsever
ELTUTAR: birl. 1- El/Tutar mec. Yardımsever, hayırsinas 2- Fatih, Algan
ELVEREN: Olgunlasan, yeterlilik kazanan
EMÇi: Doktor,eczacı
EMEÇ: Amaç, gaye
EMEK: 1- Gayret, cehd, zahmet 2- Güç, enerji
EMEN: 1-Can, ruh, hayat 2- Ağaç dikmek için açılan çukur 3- mese ağacı
EMET: Sınır, mesafe
EMGEK: Emek, zahmet, güçlük
EMLEK: Duygulu, merhametli
EMRE: (imre) Düskün, asık, hayallerle yasayan
EN: (Yen)1- Derinlik, genislik 2- Av 3-Kıyı 4- Arka
ENÇU: Sükun,huzur,ruh derinliği
ENDES: Esit, müsavi
ENEÇ: Meyil, meyilli
ENiK: (enük, enek)Genisçe, yayık
ENGiN: 1- Genislik, derinlik, yayıklık 2- ufuk, ufuk çizgisi
ENiCUK: Hısım, kavim- kardes
ENiS: (Enus) 1- inis, yokusun karsılığı mec. Rahata ve huzura erme 2- Uçlarda, ekstrem
ENKiS: Tecrübeli, deneyimli, olgun
ER: 1- Olgun,olmus, ergin, yetiskin erkek 2- Asker, çeri
ERÇE: birl. Er/Çe...Erkeğe yakısır biçimde
ERÇiN: Ülkenin idari bölümlerinden her biri (il, ilçe, kasaba vb.)
ERDEM: ( Ertem) Fazilet, bilgelik, yücelik, hünerlilik
ERDEMÇi: Erdem sahibi
ERDEMLÜ: Erdem sahibi
ERDEN: Er parçası, erden olma
ERDiN: Ermis, olgun
EREK: Erisilmek istenen, ülkü, hedef
EREKLi: (Ereğli) Ereği olan
EREM: Müjde, iyi haber
EREN: 1- Olgun, 2- Hür, bağımsız 3- Din ile bütünlesmis
ERENTÜZ: birl. Eren/Düz
T...Tuva ve Çuvas Türklerinde, Terazi Yıldızı
EREZ: 1- Erisilen, mutlu olunan 2- Cesur, gözü kara, dayanıklı
ERGEN: Olgun, deneyimli
ERGENE: 1- Güçlülük, egemenlik 2- Maden dağı 3- Dağlar arasındaki geçit
ERGENEKON: 1- Maden dağı 2- Dağlar arasındaki yurt
ERGi: Eris, olgunluk, deneyim
ERGiL: 1- Bilgili, deneyimli, yetiskin 2- Savasçı, cengaver
ERGiN: 1- Ermis, olgun, irfan sahibi 2- Savasçı, cengaver
ERGUN: 1- Yumusak huylu kisi 2- Hızlı kosan at 3- Argun
ERiK: Ermis, olgun, bilge, filozof, becerikli
ERiKEN: Ermis, olgun, bilge
ERiM: 1- Müjde, iyi haber 2- Felsefe, derin bilgi 3- Vade, zaman
ERiNCiK: Mahçup, utangaç
ERiNÇ: 1- Olacak, olması gereken, kaçınılmaz sonuç 2- Nimet, bolluk
ERiS: Gaye, erisilmesi istenen
ERiSEK: Ülkü, gaye
ERiSEN: Ulasan, vasıl olan
ERiSKiN: Olgun, kamil, ermis
ERK: 1- Güç, kudret 2- iktidar, erklik, hükümranlık 3- Bağımsızlık,egemenlik
ERKE: 1- Egemen, güç 2- isve, naz, cilve 3- Çekicilik, çekiciliği kullanma istek ve yeteneği
Türk mitolojisinde, Ülgenin dokuz kızından biri ve namus tanrıçası
ERKELi: Egemen
ERKEM: Nazlım, isvelim, edalım
ERKi: 1- Güçlü, egemen, erke 2- Atik, çevik
ERKiN: 1- Bağımsız, otorite tanımaz 2- Basına bıuruk, kendi bildiğini okuyan 3- Sürekli, süreklilik
ERKiNDiK: Erkinlik, bağımsızlık, hürriyet
ERKLiG: Egemen, kuvvetli, sevkatli
ERKMEN: 1- Bağımsız, basına buyruk 2- Bekar, evlenmemis
ERLiK HAN: birl. Erlik/Han
Samanist gelenekte Cezalandırma Tanrısı
ERMAN: 1- Erdemli, güç, mert 2- Kutsal, mukaddes
ERMiS: Olgun, müdrik
ERNEK: Küçük parmak, serçe parmağı
ERSE: Ermesi, olgunlasması istenen
ERSiN: 1- Uzun ömürlülük dileği 2- Olgunluk, bilgelik dileği
ERSÜ: Fazla, çok fazlalık
ERTE: 1- Seher, safak 2- Yarın, gelecek, sonraki, halef
ERTEGi: Destan, lejant
ERTEN: Tan, safak
ERTiK: Meslek, sanat
ERTiM: Olgun, eriskin, bilge
ERTiN: 1- Mahsun, hüzünlü 2- Kendine yeten
ERTiNGÜ: 1- Olağanüstü, fevkalade 2- Efsane, mit
ERZENE: Doruk, zirve, en üst
ERZi: Veli, vasi, yönetici
ERZiK: 1- Asıl, ana, temel 2- Soylu ve yiğit
ESBOL: birl. Es/Bol ...Çok zeki, çok akıllı (Usu-bol)
ESE: 1- Mutluluk, sağlık 2- Yel, esinti
ESELiK: Selam, selamet
ESEN: 1- Sağlık, selamet 2- Yel, yumusak yel
ESENLÜ: Esenli, sağlıklı
ESER: Esinti, yel
ESi: Yel, esinti
ESiM: Esinti
ESiN: 1- Esinti, yel 2- soluk, sağlık, nefes 3- ilham
ESiNTi: Yel, hafif yel
ESiRGEN: 1- Arkadas, dost, yaren 2- korunan, yakınlık duyulan
ESiRGENÇ: Nazlı, nazenin
ESiRKiS: Merhamet, acıma duygusu
ESKiN: Yel, yel alan
ESLEK: 1- Yumusak baslı, uysal 2- Selam, selamet
ESNEK: Uzayan, genisleyen, esen
ESRiGÜN: birl. Esri/Gün...fırtına
ESRiK: Mecnun, kendinden geçmis
ESRiMiS: Kendinden geçmis
ESTELiK: Yadigar, hatıra
ESTi: Yel, esinti
ESiM: Çalıskan, becerikli
ESiNGEN: 1- Çalıskan 2- Esit, müsavi
ESiTGEN: isitken, isiten, dikkatli
ESKiN: 1- Hızlı, atik 2- Dayanıklı, metin 3- Rüzgarlı bölge, rüzgar alan bölge
ESLiK: Dost, yaren, refik
ETGÜ: 1- iyi, iyilik 2- Etki, siddet
ETiGE: Öğretmen, mürebbiye
ETiL: itil- idil
ETiNGÜ: Olağanüstü, fevkalade
ETiZ: Yüksek, ulu
EVCiL: Evine bağlı, evcimen
EVCiM: 1- Evcimen, evcil 2- isgüzar, hamarat
EVCiMEN: Evine bağlı
EVCiMiK: Ekonomist, muktesit
EVDES: Hanım, erkeğin esi
EVGi: ivedi, acele
EVGiN: 1- Aceleci, telaslı 2- Evcil, evine bağlı
EViN: Cevher, öz, nüve
EViRGEN: 1- Tedbir, tedbirli 2- Dönüsüm, çevirim
EVREN: 1- Kainat 2- Ejderha, canavar 3- Baht, talih
EVRENSEL: Evreni kaplayan, evreni içine alan
EYGi: iyi, salih, temiz
EYGiS: iyi kisi, iyi insan
EYGÜ: iyi, iyice
EYiN: Vücut
EYiNÇ: Refah, mutluluk
EYLEM: 1- is, is görme, çalısma 2- Etkileyici davranıs 3- Durdurma, önünü kesme
EYLETMEZ: Amansız, aman vermez
EYLETÜR: iyilik sahibi, cömert
EYLiK: iyilik, yardım, iane
EYMEN : 1- Alçak gönüllü, mütevazı 2- Yardımsever, hayırsinas
EYMÜR: (Eymir) iyilik sahibi, hayırsinas
EYTEMiS: Güzel konusan, tatlı dilli, hatip
EYÜGE: iyi,iyice
EZDi: Ezen, ezici, baskıcı
EZGi: 1- iyi, iyilik, 2- Uyum, ahenk 3- Acı, üzüntü 4- Name, hos sada
EZGiN: Ezik, ezilmis, acı çekmis, mahzun
EZiLGEN: Mazlum, zulüm görmüs
EZiM: 1- Belirti, iz 2- Zorunluluk, mecburiyet
EZiNÇ: 1- Belirti, iz 2- Ezginlik, mahzunluk
G harfi ile baslayan isimler
GALI:Kalın, Hediye, bağıs, çehiz
GALIN: Hediye, çehiz
GAMAĞ: Bütünlük, bütün, tüm
GARA: Kara
GARACU: Sivil, resmi olmayan
GARGILI: Kargılı, mızraklı
GASPAK: Süslü, müzeyyen
GAYIR: (Kayır) 1- Taraf, destek, kayırma 2- Lütuf, ihsan, hediye
GAYURMUS: Kayırmıs
GAZAN: (Kazan) 1- Kazanma, kazanç, üstünlük 2- Kızgın, kızgınlı celallenmek
GEÇE: Geçmis, mazi, geçen
GEÇEK: Geçit, köprü
GEÇER: Geçeli, caiz
GEÇGEL: Makbul, nafız
GEÇGiL: Geçerli, makbul
GEÇGiN: Geçmis, kendinden geçmis, feda etmis
GEÇiM: 1- Yasam, dirlik 2- Anlasma, uyusma 3- rısk, yiyecek, nafaka
GEÇiMLÜ: Munis, yumusak huylu
GEÇiMLÜK: Geçinmek için gerekli olan
GEDEK: 1- Görev, vazife 2- Oyuk, kırılıp, yıkılarak açılan yol
GEDiZ: Su birikintisi, gölet
GEGEZ: Mümkün, uyumlu
GEĞiN: Set, siddetli
GELBERi: Ocaklardan,ates çekmek için kullanılan ucu eğri demir çubuk
GELDEÇ: Gelecek, ati, istikbal
GELEK: (Gelik) halef, sonraki
GELGEÇ: Geçici, kalıcı olmayan
GELGEL: Çekim, cazibe
GELDi: Gelecek, istikbal
GELiN: Gelen, dısarıdan içeriye gelen
GELiNCiK: Kır çiçeği
GELiK: Halef, sonraki
GELiKLi: Halef
GENCE: (Gençek, genç) Taze, yavru, genisleyen, gelisen
GENES: Müsavere, mesveret
GENGSi: Cengsi, mucize
GENiS: Yaygın, enli, engin
GENSU: birl. Gen/Su Deniz, büyük göl
GER: 1- Söz verme, ant içme, bağlama, anlasma, birlesme 2- Vahsi hayvan yavrusu
3- Dev, devasa
GERAY: birl. Ger/Ay Uygun, münasip, layık
GERAYHAN: birl. Geray/Han
Kırım hanlığının kurucusu ve ilk hanı. Daha sonra gelen hanlar bu adı, birer
unvan olarak kullanmıslardır.
GEREZ: Dilber
GERGÖZ: 1- Zabit, zabıta 2- Geyik gözü
GERiM: 1- Yön, cihet 2- Hicap, utangaçlık
GEYiK: (Geyük) Yabani, vahsi, yabancıl
GEZ: 1- Nisan, isaret 2- Giz, sır
GEZGiN: Seyyah
GEZGiNSU: birl. Gezgin/Su ...Irmak
GEZLER: Nisancı, iyi atıcı
GIYIN: Gamze, çukur
GiCiK: Taze, hos, sevimli
GiDiK: Uç, kenar, sınır, limit
GiRAY: Uygun, layık
GiRGiN: Girisken, mütesebbis, cana yakın
GiRiK: Girisken, mütesebbis
GiRiSKEN: Girgin
GILAV: Tesvik, destek
GILIG: (Kılık) Huy, yaradılıs, tabiat
GIRGIÇ: Çalıskan, aktif, faal
GiRÇEK: 1- Gerçek, hakikat 2- Bağlı, sadakatli
GiRTiNE: iman, inanç
GiZ: Sır, Gizlilik
GiZEM: Sır, esrar
GiZLENÇ: Hazine, define
GONÇA: Bahsis, hediye
GORAL: Kısmet, nasip
GiCiK: Minyon, sevimli
GÖCEK: Taze, hos, güzel
GÖÇELGE: Konup göçülen yer
GÖÇER: Göçmen
GÖÇMEN: Muhacır
GÖÇÜNCÜ: (Göçküncü) Geçici, fani
GÖĞEN: Gök rengi, maviye çalan, mavilesmis
GÖĞKUTLUĞ: birl. Gök/Kutlu
GÖĞNÜK: 1- Yanmıs, kavrulmus 2- Mavi, maviye kaçan
GÖK: 1- Tanrı, Tanrıdan..Tanrısal, kutsal 2- Mavi ,Gök rengi 3- Yer üstü, gökyüzü
4- Ezel-ebet, bassızlık ve sonsuzluk 5- Güzellik, göz alıcılık, üstünlük
GÖKBEN: 1- Tanrıdan gelen, gök parçası 2- Masmavi
GÖKBÖRi: birl. Gök/Böri Tanrısal kurt..(Bozkurt)
GÖKBÖRi: birl. Gök/Böri (..Bazı kaynaklarda  olarak da geçer.)
GÖKÇE: Güzel, zarif, çekici, gözalıcı
GÖKÇEK: Gökçe, çekici, güzel
GÖKÇEL: Mavimsi, maviye çalan
GÖKÇELi: Güzel, Yakısıklı
GÖKÇEN: Gökçe, güzel, alımlı, dilber
GÖKÇiL: 1- Gökten gelen, göksel 2- Mavi, maviye çalan
GÖKÇiN: Mavi
GÖKLEN: Ulu, mübarek
GÖKMEN: Tanrısal, Tanrıdan gelen
GÖKTÜRK: birl. Gök/Türk Tanrıdan kut almıs. Kutsanmıs Türk...(Tanrısal Türk,
Tanrı tarafından gökte yaratılıp, yeryüzüne yollanan Türk)
GÖL: Göl, deniz mec. Ululuk, genis gönüllülük
GÖLEĞEZ: birl. Göl kenarında yetisen bir su çiçeği
GÖLET: Küçük göl, gölcük, yapay göl
GÖMEÇ: Kuyuda (Toprak fırında pisirilen ekmek)
GÖMEK: Kömek, yardım, inayet
GÖMÜÇ: Hazine, define, mücevher
GÖNDEM: itaatkar, muti, sadık
GÖNDER: Mızrak, direk
GÖNE: Onur, iftihar
GÖNEN: 1- Feyz 2- Onur, iftihar 3- Bolluk, bereket
GÖNENÇ: Açık, talih, mutluluk, iftihar
GÖNÜL: 1- Can, ruh, duygu merkezi 2- Kalb, vücudun kan pompası
GÖNÜLDAS: Gönül birlikteliği, aynı inanç, duygu ve düsünceleri paylasıp
savunan bireylerin her biri
GÖRCEĞiZ: Ufuk çizgisi
GÖRÇEK: Ufuk, ufuk çizgisi
GÖRÇÜM: Geçici, fani
GÖREGEN: Görgülü, görüp geçirmis, deneyimli
GÖREK: Görüntü, peyzaj, manzara
GÖREZ: Meltem, hafif yel
GÖRGÜ: Terbiye, muaseret
GÖRGÜÇ: Dürbün
GÖRGÜLÜ: Terbiyeli
GÖRGÜN: Görgülü, deneyimli
GÖRK: ihtisam, olağanüstü güzellik ve çekicilik, ihtisam, debdebe
GÖRKEM: ihtisam, debdebe, heybet, olağanüstülük
GÖRKEN: Hürmetli, Hürmete layık
GÖRKLÜCE: ihtisamlı, heybetli, yakısıklı, güzel
GÖRKLÜĞ: Çok güzel, çekici, ihtisamlı
GÖRÜMCÜK: Görülmesi, ilgilenilmesi gerekli olan
GÖRÜK: Gözetleyici, casus
GÖRÜN: Görüntü, Açıklık, netlik
GÖRÜNDÜK: Asikar, gizlisiz, saklısız
GÖVEL: Gök rengini almıs, göğe ermis
GÖVERi: Yesermis, gururlu
GÖVEZ: Mağrur, gururlu
GÖY: Taze, genç
GÖYMEN: Yanık, yanık tenli
GÖYNÜK: Yanık, kavrulmus
GÖZ KAMAN: birl. Göz/Kaman Gözde, seçkin, göz kamastırıcı
GÖZAL: Göz alıcı, farklı, seçkin, el üstünde
GÖZBAY: birl. Göz/Bay Sihirbaz
GÖZBAYCI: Sihirbaz, illüzyonist
GÖZDE: Beğenilen, göze girmis, el üstünde tutulan, emsallerinden daha üstte bulunan
GÖZE: (Gözek, Köze) Kaynak suyu, menbaa
GÖZEBE: Tahmin, beklenti
GÖZEGER: Çekici, cazibeli
GÖZEGÜ: Gözde, çekici
GÖZEĞEN: Ufuk, ufuk çizgisi
GÖZEĞiR: birl. Göz/Eğir Çekici, cazip, göze hos gelen
GÖZEK: Göze
GÖZEN: Cazibeli, çekici, göze hos gelen
GÖZERi: Dürbün
GÖZGEÇ: Ayna
GÖZGÖR: Ayna
GÖZGÜ: Ayna
GUNA: Kına
GONCUK: (Göncük) Kısa gün, kıs günü
GUR: (Gür,Kür) 1- Siddet, kızgınlık, öfke 2- Ates, ateslilik
GURSAÇTI: birl. Gur/Saçtı (Kızgın, celalli, hiddet ve öfke saçan)
GUVA: Geyik
GUYUK: Canavar, ejderha, vahsi ve yırtıcı hayvan
GUYULDAR: Uyumlu, ahenkli, geçimli
GUZ: 1- Güzel, çekici, yakısıklı 2- Oğuz
GÜCENiR: Alıngan, mahçup
GÜCENMiS: Alıngan
GÜÇ: (Güçü, küç, küçlük) Enerji, kuvvet
GÜÇEYÜ: Çok güçlü, yenilmez
GÜÇLÜK: Güç, zorluk, mesakkat
GÜDEK: Güdülenme, motivasyon
GÜDER: Murat, emel, beklenti
GÜDÜL: 1- Saç üzerinde pisirilmis mısır ekmeği 2- Kısa, kalın 3- Gözü pek
GÜDÜR: Hayal, kurgu
GÜLEÇ: Güler yüzlü, mütebessim
GÜLEGEN: Güler yüzlü, mütebessim
GÜLEK: 1- Handan, mütebessim 2- Gölcük, küçük göl
GÜLEN: Mutlu, mütebessim
GÜLER: Mütebessim, güler yüzlü mec. Talihi açık
GÜLESiN: Mutlu, sıkıntısız, tasasız olma dileği
GÜLGÜN: Gülen, mütebessim
GÜLSÜN: Mutlu, sıkıntısız olma dileği
GÜLÜK: Gülen, mütebessim
GÜLÜMSER: Mütebessim, sevimli
GÜMÜL: Demet, buket, deste
GÜMÜS: Gümüs madeni
GÜN: Günes, gündüz, afitap
GÜNANA: birl. Gün/Ana
Sogay Türklerinde eski dönem, günes tanrıçası
GÜNÇE: Güneslik, semsiye
GÜNÇEK: Güneslik
GÜNÇÜ: 1- Günese benzeyen, günes gibi 2- Günesi seven
GÜNDAS: Gün/Das ..Aynı günesi paylasan, gün ortağı
GÜNDEM: Ağır baslı, mülayim
GÜNDEN: El üstünde tutulan, revaçta..
GÜNDER: birl. Gün/Der (..Derlemekten..)
GÜNDÖNDÜ: birl. Gün/Döndü bir çiçek türü
GÜNDÜ: Gündüz, gün ortası
GÜNDÜZ: Gün içi, gün ortası, günesli gün
GÜNES: Günes
GÜNEY: (Küney) Günese bakan, günes gören
GÜNGEN: Takvim, vakit
GÜNGÖR: birl. Gün/Gör Bahtı açık olsun, mutlu olsun
GÜNGÖRMÜS: birl. Gün/Görmüs  Deneyimli, dolu yasamıs
GÜNLÜK: Güneslik, semsiye
GÜNTÜLÜ: birl. Gün/Tülü (...Gündüz düsü)
GÜNÜÇ: Nafaka, günlük
GÜNYELi: birl. Gün/Yeli ..doğudan gelen yel, doğu rüzgarı
GÜR: (Kür) 1- Sağlam, sıkı 2- Sık, yoğun 3- Yiğit, korkusuz
GÜRBOĞA: (Kürboğa) birl. Gür/Boğa
Türkistanın Araplarca isgal edildiği dönemlerde, özellikle o sıralarda
Genel vali olan,  ibni-kuteybe adlı çapulcuya karsı, kahramanca direnen ve her
defasında
Yeni direnisler örgütleyerek, Türkleri isgallere karsı uyanık ve diri tutmaya çalısan bir Türk beyi
GÜRBÜZ: Sağlıklı, kuvvetli, dayanıklı
GÜRE: Güç, enerji
GÜRELi: 1- Enerjik, çalıskan 2- Haz, doyum
GÜRGEN: Bir ağaç türü
GÜRÜZ: (Gürz) Topuz
GÜVEN: itimat
GÜVENÇ: Güvence, garanti
GÜYÜK: Canavar, vahsi hayvan
GÜZ: Sonbahar
GÜZEL: (Gözel) Yaksı, alımlı, çekici, göze hos gelen
GÜZEY: 1- Taze, körpe, yeni 2-Destek, fırsat 3- Sonbahar 4- Kuzey yönü
GÜZĐN: (Güzün) Güz vakti, güz vaktinde doğan
GÜZLEK: Güz döneminde kalınan yer
H (K Türkçe'de H harfi yoktur) harfi ile baslayan isimler
Türkçe'de h harfi yoktur. Ancak zamanla "K" harfi ile baslıyan bazı kelimeler H harfi ile baslamıstır.
HAN:1- Devlet baskanı 2- Kağana bağlı, özerk devlet baskanı 3- beylik baskanı, yönetici
HANIM: 1- Han’ın disisi 2- Soylu kadın 3- Han’ın evdesi (Hatun) 4- Türk töresinde, kadınlara
olan saygıyı ifade eden genel bir sıfat
HANLI: Yurttas, Bir Han’a bağlı kisi, Bağımsız bir devletin mensubu
HATUN: (Katun) 1- Kağan’ın evdesi, kraliçe 2- Saygı duyulan, görgülü hanım
Türkçe’deki, kadın sözcüğü buradan gelir.
HOMAR: (Humar) Yakısıklı, çekici, güzel, süslü, fiyakalı
HUN: (Kul) Koyun, koyunlu
HUS: Bir çam ağacı türü
I harfi ile baslayan isimler
IDAÇU: Muhafız, koruma
IDUĞ: (Iduk) Kutsal, tanrısal
IĞAÇ: 1- Ağaç, ağaçlıklı bölge 2- Fersah
IĞAR: Kıymetli, ağır
IĞDIR: 1- iyi, hos, hosluk 2- Yetkin, ehil
IĞIRCIK: Fecir
ILAÇIN: Laçin, sahin kusu
ILANKU: 1- Kıvrak, atletik 2- Ulu, Ululanmıs, yüce
ILDIR: 1- Ürküt, ürkütücü 2- Berk, sert
ILDIRIM: Yıldırım, berk
ILDUZ: Yıldız, necm
ILGAR: 1- Gayret, cehd 2- Atın, dört nala gitmesi hali
ILGAT: Kapalı, müphem, belirsiz
ILGIM: Serap
ILGIN: Hos kokulu bir bitki
ILGIT: Ilık, tatlı, sakince, yumusakça
ILICA: 1- Ilımlı, ılık, ılıkça 2- Yunak, hamam
ILIK: Soğukla sıcak arası
ILIMAN: 1- Ilık, ılık hava 2- Uyumlu, sakin, mutedil
ILKI: 1- At yavrusu 2- At sürüsü
ILKICI: At çobanı
IMIRGI: Taze, körpe
IMRAĞ: (Imrak, imre, Emre) Asık, sayeste, geçkin
INAÇ: Yar, canan
INAK: 1- Han ve Kağanlara yakın olan kisi “Hasbey” 2- Gamsız 3- Canan, yar
IRAZ: (Irıs, uraz) 1- Baht, talih, mutluluk 2- Cesaret, gözü pek olma
IRGA: Talihli, sans, sanslı
IRIM: 1- Büyü, efsun 2- içinden su akan toprak, arazi
IRLAYU: Irlayan, yırlayan, akarak uzaklasan, ırmak
IRMAK: Akarsu
ISIK: (Issıg-Issık) Isı, sıcaklık, hararet
ISIYEL: birl. Isı/Yel...meltem
ISRIK: Oksayıcı, sarıcı, ısıtıcı
ISSIK: Isık, ısı
ISSIZ: Soğuk, tenha, cansız, kimsesiz
ISTIK: Sıcak, ılıman
ISBARA: 1- Çalıskan, hamarat 2- birl. Isı/Bora
ISIK: Aydınlık, nur
ISIL: Yarul, nur, ziya, ısık parıltısı
ISILTI: Isık parçası
ISIN: Günes parıltısı, ısık parıltısı, yansısı
IYIS: Armağan, hediye, ihsan
i harfi ile baslayan isimler
iBAR: Parfüm, koku, misk
iÇ: 1- Öz, görünmeyen yan, bir nesnenin öz yapısı 2- içerde kalan kısım, iç kısım
iÇBUYRUK: birl. iç/Buyruk
Saraylardaki iç hizmetle görevli kisi
iÇEN: (için) içli, duygusal
iÇER: içeride, kapalı, mahfuz
iÇERGE: (içergu) içten, samimi
iÇGE: içeri, içerde, dahili
iÇGELiK: birl. iç/Gelik ..içten gelen, doğal davranıs, samimiyet
iÇGER: içe alan, içe bağlayan, tabi kılan
iÇGiN: içli, içten, samimi
iÇiGEN: 1- iç geçiren, içli 2- Sabırsız, aceleci
iÇiK: 1- içli, duygulu 2- içerde, dahilde, devlete tabi
iÇiM: 1- Duygu, hassasiyet 2- Yudum, yudumluk
iÇiNGiR: içli, hassas
iÇiT: içilecek nitelikte, içimi güzel
iÇKUR: Savas meydanı
iÇLEK: içli, narin, hassas
iÇLi(K): Duygulu, hassas
iÇTEN: Samimi,açık, dürüst
iÇTENLÜK: Samimiyet
iDE: (Ede, idi) Ululuk, nüfuz, kudret
iDEGE: Ulu, nüfuz sahibi, edici, yapıcı
iDEGER: Eder, yapar
iDEKLi: Yapıcı, edici, güçlü
iDER: 1- izci, takipçi 2- Yapan, yapıcı, edici
iDGÜ: 1- iyi, güzel 2- Tanrısal, mübarek
iDi: (idik) 1- Tanrı, rab, sahip, efendi 2- Tanrısal, Tanrıdan gelen, mübarek, kutlu
iDiKUT: birl. idi/Kut...Kut sahibi, Tanrıdan gelen, Tanrıya yakın, Tanrıya benzer, Tanrı tarafından
görevlendirilmis vb. anlamları içeren ve Uygur kağanlarının büyük çoğunluğunun kullandığı bir unvan
iDUK: idi, Tanrısal, mübarek
iGAN: Yıkan, yıkıcı, deviren
iGiT: 1- Yiğit 2- Bakıcı, eğitici
iĞDi: (iğdir) Yetkin, ehil, iyice
iĞREK: Saf, temiz, duru, arı
iĞSEN: Kayıtsız, ilgisiz
iĞSiZ: Salim, selametli
iKiNÇ: ikinci
iKiZER: ikizlerden her biri, benzer
iKSiT: Yürekli, bagatur
iL: 1- Doğus, olus, olusum 2- Bitisme, bütünlesme, doku 3- Devlet 4- Yurt, yer, konak, memleket,diyar
5- Halk, ahali, insan topluluğu 6- Barıs, sulh
iLAÇAN: birl. il/Açan ..il almıs, fatih, algan
iLAÇiN: Laçin, sahin
iLBAY: birl. il/Bay .. Vali, bakan, beylerbeyi
iLBEY: birl. il/Bey
Otmanlılar döneminde asker toplayıp, onların eğitim ve lojistiğini sağlayan kisilere
verilen bir unvan
iLBi: Büyü, sihir
iLBiLGE: birl. il/Bilge ( Devlet yönetiminde bulunmus ve devlet tecrübesi olan)
iLBiLiG: 1- Devlet bilgisi ve deneyimi 2- Devlet arsivi
iLBiLMiS: birl. il/Bilmis Yurtsever, yurduna bağlı
iLÇi: Devlete hizmet eden, devletin hizmetinde olan
iLÇiN: Devlet görevlisi, devlete is gören
iLDAS: Yurttas, hemsehri
iLDEM: Pisman, nadim
iLER: Olusum, bitisim
iLEY: Civar, etraf
iLGEN: Kanıt, delil, ispat
iLGERÜ: 1- ileri, ileride 2- Doğu, doğudan 3- Bolluk, refah
iLGEZDi: birl. il/Gezdi, Gezgin, seyyah
iLGEZER: birl. il/Gezer, Gezgin
iLGi: Bağlantı, bitisim, alaka, özen
iLGiK: Barıssever, barısçı
iLGiNÇ: ilgi çeken, ilgi duyulan,enteresan, sıra dısı
iLGiR: Barısçı, barıssever
iLGÖRMÜS: birl. il/Görmüs, Gezgin
iLGÜ: Amaç, hedef
iLGÜY: Nazlı, nazenin
iLHAN: birl. il/Han...Bölge Hanı, Kağanlığa bağlı özerk han
iLiDi: Yarar, fayda
iLiG(ğ): 1- Ünlü, tanınmıs, meshur 2- ilk, birinci, baslangıç, ortaya çıkıs
iLiK: ilk, birinci, önce
iLiNGi: Devletine bağlı, devletinin hizmetçisi
iLiS: Bitisik, yakın
iLK: Baslangıç, doğus, çıkıs, öncelik
iLKE: (Ülke) Kurucu, yapıstırıcı, olusturucu..(Günümüz Türkçe’sinde,”prensip, düstur” anlamında)
iLKi: ilk, ilkin, birinci
iLKiN: Birinci, öncelikli
iLKUS: birl. il/Kus Kartal türü bir avcı kus
iLLi: Bağımsız, özgür, devleti olan
iLMEN: Devletç devletine sadık
iLSiRET: birl. il/Siret ..Düsmanın devletini yıkıp, esir eden, devletsiz bırakan
iLTEMiS: birl. il/Demis ..Yurtsever
iLTER: Yurt koruyucusu, yurduna sahip çıkan, yurtsever, yurdunu toparlayan
iLTERiM: birl. il/Terim
iLTERiS: birl. il/Teris, Yurdunu ve budunu derleyip, toparlayan, bir aya getiren ve yücelten
iLTÖRE: birl. il/Töre, ..Devlet geleneği
iLTUTMUS: birl. il/Tutmus, Algan, fatih
iLUN: 1- Ulu,yüce 2- Soylu 3- Genç, cıvan
iLYIĞDI: birl. il/Yığdı, Algan, fatih
iME: Em, çare, derman
iMEÇE: Birliktelik, emek ortaklığı
iMEN: 1- Emen, can, ruh 2- Kayın ağacı
iMER: Hayırsever, iyilik sahibi
iMGE: 1- iyi, yararlı 2- iz, belirti 3- Tasavvur, zihinsel sembol
iMiSÇi TUNGATAR: birl. imisçi/Tunga/Tar..Kaplanlarla dövüsen cesur kisi
iMRAG (imrağ-imrak): Asık, dervis, dost
iMRE (Emre-imrağ): 1- Ağabey,ağa 2- Beylerbeyi 3- Asık, dervis, dost
iMREN: imrenmekten...imrenilen, iç geçirten
iNAK: 1- Kardes, kardes çocuğu 2- Han ve beylerin en güvenilir adamı ve yardımcısı
iNAL: 1- Soylu, Kağan yada Hanların ana tarafından akraba 2- Anası Kağan yada Han soyundan olup
babası kara budundan, halktan olan kisi 3- Avrupa’daki, kont, baron vb. unvanların Türkçe’deki karsılığı
4- Emin ve güvenilir kisi
iNALÇIK: Küçük inal
T...1- Uygur kağanlığı dönemi bey ve komutanlarından 2- Haverezmler devleti bey ve
iNAN: iman, inanç 2- Kural, akide 3- Emniyet, güvenlik
iNANGU: inanılan, güvenilen, mutemet
iNANIR: imanlı, inançlı
iNCE: Hafif, yeğni, nazik
iNCESEN: Huzur ve güvenlik, sükunet
iNCi: (Yinçi, yinçgü) 1- isve, naz,eda 2- Sessizlik, ıssızlık 3- istiridye türü deniz
kabuklusundan çıkan tane, takı
iNÇGÜ: ince, narin
iNER: inmek...den mec. Alçak gönüllü, mütevazı
iNERBAS: birl. iner/Bas mec. Alçak gönüllü
iNi: Kardes, karındas,kayın birader
iNiSi: Küçük erkek kardesi
iPAR: Parfüm, misk
iPEK: (Yipek) ipek böceğinin ipeği (ip...kökünden)
iRÇi: 1- Yırcı, halk ozanı 2- ir.ik, iricik 3- Yirçi, yerci, toprak sahibi
iRÇiK: 1- iricik 2- Er, küçük er
iREN: 1- Sert, katı2- Araç, vasıta 3- Ürek, yürek
iRENÇiN: 1- Bağımsız, basına buyruk 2- Güçlü, dayanıklı
iRGE: 1- Yırlama, söyleme, okuma 2- Ergin, olgun
iRGiN: (irge) Uygurlar ve Karluklar dönemi memuriyet unvanlarından
iRiK: Sert, katı, iri
iRiM: Müjde, iyi haber
iRiS: 1- Kurtulus, hürriyet 2- Iras, ıraz
Türk mitolojisindeki tanrıça adlarından “kötü ruhları kovup, tamuya gönderen tanrıça”
iRKiL: 1- Ululuk, heybet, cesaret 2- Aksakal,kam, baksı
iRKiN: Olgun, bilge, ulu
iRKiT: Ürküt, ürkütücü, heybetli
iRKLi: 1- Güçlü, muktedir 2- Yüksek dereceli memur
iRNEK: (Emek) Serçe parmak
iRSi: Peri, peri kızı
iRTEGÜN: birl. Erte/Gün Sabah
iRTEM: 1- Erdem, fazilet 2- Marifet, hüner
iRTiS: Hüner, hünerlilik
iRTÜK: Değer, kıymet
iSEN: 1- Esen, yel, rüzgar 2- Doğa, tabiat 3- Açık, net, sahih
iSTEK: isteyis, arzu
iSTEM: irade, dileme erki
iSTEMi: istem, irade, dileme ve buyurma erki
iSBARA: (is, devinme, davranma) Bara /Var, varlık) birl. is/Bara
iSÇEN: isgüzar, hamarat
iSGÜN: (içgün) Kızıl yapraklı bir yayla çiçeği
iSiM: (içim) içtenlik, samimiyet
iSiTGEN: isitici, dinleyici,öğüt dinleyen
iSLEK: 1- idmanlı, eğitimli 2- isgüzar, çalıskan
iTBARAK: birl. it/Barak (Barık, baraka)
Türk mitolojisinde adı geçen köpek
iTGÜÇi: iteleyen, itici, yapıcı, destekçi
iTiK: Yetik, yetkin, uzman
iTiMGEN: iteleyen, itici, destekçi
iTMAÇ: Alet, edevat, takım
iTMiS: (Etmis) Yapıcı, uzman, uzmanlasmıs
iVECEN: Aceleci, telaslı
iVGiN: (Evgin) Atesli, sabırsız, telaslı
iYBA: Utangaç
iYE: Güç, kudret, erklik, sahip olma
iYEUZA: birl. iye/Uza, Güçlü, egemen ve uzman
iYi: iyi, yararlı ve uğurlu
iYiK: 1- iyi, uğurlu 2- Heves
iYiM: 1- Güzellik,hüsn-i niyet 2- Dost, canan, yaren
iYiMSER: Olayları iyi gözle gören ve yorumlayan
iYNEM: Dost, ahbap, yaren, canan
iZ: Basma, ezme, sıkıstırma, kesmek, yarmak...bildiren kökten; yarık, yara, kalıntı, belirti
iZGi: (iZGÜ) 1- iyi,kutlu 2- Akıllı, zeki 3- Adil, adaletli
K harfi ile baslayan isimler
KAAN:(Kagan) Kagan sözcüğünün Moğol ağzındaki söylenisi
KABA: Büyük, iri, siskin
KABAK: 1- Kapalı, kabuklu 2- Kabarık
KABAL: Kapalı, zindan, mahpus
KABAMIS: Kapalı, güçlü, mahfuz
KABAN: 1- Kapan, kapıcı 2- Kabarık, asi, isyankar 3- Dik yokus
KABAR: 1- Kabarık, asi, kabadayı 2- Kapan
KABARTU: Sisik, kabarık, kabarcık
KABIS: Kavus, kavusma, birlesme, toplanma
KACIR: Kaçır, kaçırıcı, korkutucu, ürkütücü
KAÇ: (Kaçı, kas) Kaçan, kosan
KAÇAĞLI: Kaçaklı, kaçıcı, kosucu
KAÇAN: 1- kosan, kaçan 2- Vakit, saat, vade
KAÇGAR: (Koçgar,kasgar) 1- Koç gibi, koç yiğit 2- koç bası
KAÇIR: Kaçıran, kaçırtıcı
KAÇIRA: (Kaçır) 1- Kaçıran, ürküten 2- Çalıskan, aktif
KAÇMAS: 1- Kaçmaz, ürkmez, korkmaz 2- Evcil, munis
KAÇUT: 1- Savas, dövüs 2- Kısa mızrak, kargı
KADAGAN: Buyruk, ser, emir, komut
KADAK: (Katak,Katık) 1- Katı, sert 2- Mıh, çivi 3- Armağan, hediye
KADAS: Arkadas, yaren, yakın
KADIR: (Katır) mec. Güçlü, dayanıklı, metin, inatçı
KADIRCA: Katır gibi
KAGI : (KAKI) Öfke, siddet
KAĞAN: imparator, hanların hanı
KAĞANLI(G) : imparatorluk, imparatorluğa mensup olma
KAĞBA: Koruyucu, muhafız
KAKIĞAN: Öfkeli, gözü kara
KAKINÇ: 1- Kılıç ve kargı hamlesi 2- ihtar, ikaz 3- Hiddet, öfke
KAKIZ: Gözü pek, hiddetli
KAKSA: Seri, aceleci, hızlı
KAKUMAKLU: Gazaplı,siddetli
KAL: Ulu, saygıdeğer, hatırı sayılır
KALABA: 1- Ulu, saygıdeğer 2- Sayıca çok, kalabalık, bolluk
KALAKLI: Ulu, yüksekte
KALANÇA: Bakiye, arta kalan, artık
KALÇAV: Sakacı, nüktedan
KALDUN: Kalan, artan, bakiye
KALGAN: (Kalkan) Ok, kargı, kılıç gibi savas aletlerine karsı koruma sağlayan siperlik
KALGAY: Veliaht, sehzade
KALIN: 1- Sert, dayanıklı 2- Mal, servet, varlık 3- Çeyiz 4- Yararlılık, fayda
KALINGU: (Kalın) Kalıng, güçlü, dayanıklı
KALISIZ: Süphesiz, kararlı
KALMUK: Güç gösterisi, güçlülük, kabadayılık
KAM: Samanist gelenekte, ulu kisi (Hekimlik, filozofluk, büyücülük, duacılık dahil olmak üzere, oba ya da
oymakların, her türlü sorunuyla ilgilenen kisi)
KAMALAG: Sedir ağacı
KAMAN: 1- Kuman, kumanlı 2- Gözü kara, cesur, aman vermeyen
KAMASIG: Melez, karısmıs
KAMAZ: Sarsıcı, sallayıcı,ürkütücü
KAMÇI: Kırbaç
KAMDU: Para yerine geçen esya, emanet
KAMSAT: Sasırtıcı, ürkütücü
KAMU(Ğ): 1- Bütün, tam, hep 2- Halk, ahali 3- Destek, dayanısma
KAN: 1- Soy, sop, kaynak, can, canlılık, soyluluk 2- Damarlardaki sıvı 3- Kağan, han
KANAT: 1- Tüy, telek 2- Taraf, yön, cenah
KANCI: 1- Kan güden soylu 2- Kanıcı, kanmıs, inanıcı
KANDI: inançlı, kanık
KANDUK: (Kanduk) Kandı, kanık
KANDUKYURT: birl. Kanduk/Yurt Gurbet
KANG: (Kang, kan) Kan, soy, ata
KANGSIK: 1- Kardes gibi..kardes yakınlığında 2- Üvey kardes
KAYNAK: (Kanak) mec. Soylu
KANIĞ: 1- Kanmıs, kanık 2- Sevinç, nese
KANIK: 1- Kanma, inanma, kabul, ermek 2- Sevinç, nese
KANIS: Kandırıs, cilve, isve
KANITGAN: Sevk veren, kan kaynatan
KANK: 1- Kan, soy 2- Ata, baba
KANKLI: Soylu, soyu sopu belli, kanlı
KANLI: Soylu
KANTIK: 1- Kandırıcı, isveli 2- Uzakta, gurbette olan
KANYUMAZ: birl. Kan/Yumaz (Yumak, yıkamak...dan)
KAPALAN: Kaplan
KAPAR: 1- Akıl, can, ruh 2- Kalkan, zırh 3- Kapan, tuzak
KAPGAN: 1- Kanlı, soylu 2- Kalkan, zırh 3- Algan, fatih 4- Kaplan 5- Kapan, tuzak
KAPGISAY: Saf, sade, halis
KAPKIR: Hassas, imtizaçlı
KAPLAN: Kapan, kedigillerden bir yırtıcı hayvan
KAPURTU: Kabartı, kabarık, kabadayı
KAR: Kar tanesi
KARA: Siyah renk, ak’ın karsıtı Ancak...Bu sözcükte de Türkçe ad ve sıfatlar arasında özel bir yere
sahiptir. Çünkü birçok mecaz anlamı içinde barındırması ilgi çekicidir. Birçok birlesik adın, basında ya da
sonunda kullanılabildiğinden, çesitli anlam değisiklikleri de ortaya çıkabilmektedir. Bu yüzden, içerdiği
tüm anlamları açıklamakta yarar vardır. Bu durum,ayrıca Türklerin, sosyal yasamlarında, renklere ne
derece önem verip, ne derece zengin anlamlarla bezediğinin de önemli ipuçlarını verecektir. Örneğin:
Ak:Temizlik, güzellik, soyluluk, merkez. Gök(mavi): Kutsallık, özgürlük, Kızıl(kırmızı): Dikkat,
özen,tedbir, değisiklik, devrim, siddet. Yesil: Doğum, tazelik, huzur, sükun anlamlarını içinde
barındırmaktadır. Renklerle yönler de anlatılabilir. Ak: güney, Kızıl: Doğu, Sarı: Batı, Kara: Kuzey
yönlerini anlatır. Kara’nın öteki anlamlarına gelince:
1- Güç, siddet
2- Olağanüstülük, harikuladelik
3- Ululuk, büyüklük, ulasılmazlık
4- Cesaret, atılganlık, yiğitlik
5- Yas, keder, üzüntü, ölüm
6- Fakirlik, sıradanlık, (soylu olmamak)
7- Kötülük, bela, uğursuzluk
8- Esmer ten, yanık ten
9- Asırı soğuk, kıs
KARAALMAZ: birl. Kara/Almaz..Namuslu
KARABAS: birl. Kara/Bas 1- Evlatlık 2- Kul, köle
KARABATAK: birl. Kara/Batak...Bir deniz kusu
KARACA: 1- Karaya çalan, esmer 2- Gözü kara, cesur, siddetli 3- Bir ceylan türü
4- Halktan soylu olmayan
KARACIK: 1- Esmer, kar tenli 2- Gözbebeği
KARAÇIL: Kumral, karaya çalan
KARAGA: Karga, kuzgun
KARAĞLI: 1- Yaslı, matemli 2- Bakısları etkileyici
KARAHAN: birl. Kara/Han
1- Türk mitolojisinde “Tanrılar Tanrısı” 2-Devletlerinde, soylu
olmayıp, kara budundan (halktan) biri olarak devlet kuran kisilerin takındığı unvanlardan
KARAK: 1- Kara/Ak 2- Gözbebeği 3- Bakıs, nazar
KARAKÇI: 1- Gözlemci, bakıcı 2- Karakeçi
KARAKIRK: birl. Kara/Kırk (..Kırk sayısı da, üç ve dokuz gibi, Türklerin uğurlu sayılarındandır.)
KARAKITAY: birl. Kara/Kıtay (Çinliye benzeyen, Çinlilerle kanı karısıp, melez olmus)
KARAKOL: birl. 1- Kara el 2- Gözetleme yeri, gözetim alanı
KARAKUS: birl. Kara/Kus (Mizan Yıldızı)
KARAKÜNE: Kara gün
KARAL: Vade, müddet
KARAMIS: Bakmıs, görmüs, açık göz
KARAMAN: 1- Kara tenli 2- Yiğit, gözü kara
KARANÇI: Bakıcı, gözlemci
KARAOTAĞ: birl. Kara/Otağ
Eski dönem, toy ve sölenlerde, çocuğu olmayan beylerin oturduğu kısım, tribün (...oğlu olanlar,Ak otağa,
kızı olanlar kızıl otağa, konuk edilirlerdi.)
KARAOZAN: birl. Kara/ozan (halk ozanı)
KARASAGU: ağıt, mersiye
KARASÜYÜK: birl. Kara/Süyük (kemik) (avam, halktan)
KARASAMAN: birl. Kara/Saman
T...Samanist gelenekte, kötü ruhlarla uğrasan samanlar
KARASIN: Esmer, karaya çalan
KARAUL: Bakıs, gözlem yeri (Karakol sözcüğü buradan gelir)
KARAÜREK: birl. Kara/Yürek Cesur, korkusuz
KARAV: Bakıs, nazar, bakan
KARAVUL: (Karaul) 1- Gözcü, kesif kolu 2- Muhafız
KARAY: yardımcı, yararlı, yardımsever
KARAYIS: bakıs, bakan
KARAYiR: birl. Kara/Yer (kara toprak)
KARÇAK: 1- Pençe 2- Büst, yarım heykel
KARÇIGA: Bir sahin türü
KARDAS: Kardes, kardes yakınlığı
KARGI: Mızrak
KARGIN: Mesbu
KARGUY: 1- Bir atmaca türü 2- Gözetleme kulesi, dağ baslarına yapılan yüksek yapı
KARIK: Karısık, melez
KARIKSIZ: Saf, temiz, karısık olmayan
KARIMIS: karısık, karısmıs
KARINÇIK: Bakıs, nazar, göz kaçamağı
KARINDAS: 1- Kardes, kardeslik 2- Kız kardes, bacı (Kazak ve Kırgızlarda)
KARLIGAN: karlar eriyince açan bir dağ çiçeği
KARLIK: Karlı arazi, karlı dağ
KARLU: Karlı, kar almıs
KARLUGAÇ: Kar çiçeği
KARMAS: Karıstırmaz (Soyunu, neslini)
KARSI: Karsıt, zıt
KARSIT: Karsı
Türk mitolojisinde, Ülgen’in yedi oğlundan biri ve Temizlik Tanrısı
KARTAL: iri kanatlı avcı kus (Karatal)
KARUÇ: 1- Karıs, karısık 2- Kara uç
KARYAĞDI: birl. Kar/Yağdı (...Doğumu, kar yağdığı sırada olan)
KASAR: 1- Keser 2- kasıntı, afili 3- Fırtına
KASMIS: Afili, fiyakalı, kasıntı
KAS: Kas, korkusuzluk, cesaret
KASGAR: Cesur, üstün vasıflı
KASKA: 1- Yiğitlik, mertlik 2- Üstün vasıflılık 3- Dayanıklılık, metanet
KASUK: Dayanıklı, metin
KATAK: Katı, sert
KATAN: 1- Sert, katı 2- Saplayan, (Kargı, ok) 3- Ekleyen, artıran
KATGI (katkı): 1- Katı, sert, hasin 2- Yarar, yararlılık 3- Nese, senlik
KATGIÇ: Katı, sert, dayanıklı, hasin
KATI: sert, dayanıklı, hasin, güvenli, adamakıllı, etraf
KATLICAK: Katıca,sertçe,siddetli
KATIGU: Çalıskan, gayretli, azimli
KATIĞDI: Çok katı, siddetli, kuvvetli
KATIK: 1- Katı, sert, güçlük, siddet 2- Katılan, katılım 3- Ekmek, yemek
KATILGAN: Dayanıklı, metin, sert
KATILIK: Güçlük, sertlik, dayanıklılık, hasinlik
KATIRAK: Katıca, hasince
KATIYEL: birl. Katı/Yel (Kuru rüzgar)
KATIZ: 1- Ağaç kabuğu 2- Tarçın
KATLAV: Zırh, siper
KATLIG: Katılık, sertlik
KATMIS: 1- Saplamıs 2- Katılasmıs 3- Eklemis
KATUN: (Hatun) imparatoriçe, Kağan eslerine verilen bir unvan. (Kadın sözcüğü buradan gelir)
KAVAN: Kovucu, defedici
KAVÇIN: Konuk, kısa süreli misafir
KAVSIT: 1- Kavusma, vuslat, kavusulan yer
KAVURT: 1- Kurt 2- Hasmet, ihtisam 3- Dayanıklılık, kalıcılık
KAVUS: 1- Menzil, kavusulacak yer 2- Bulusma, bulusma yeri
KAY: 1- Tipi, kar fırtınası 2- Masal, hikaye
KAYA: Tas bloğu mec. 1- Sertlik, sağlamlık, yıkılmazlık, dayanıklılık 2- ihsan, inayet
KAYAK: Kayık, sandal
KAYALAK: 1- Kayık, sandal 2- kaya, kayalık
KAYAN: 1- Çığ, çığ kümesi 2- Sel, sel suyu
KAYAR: 1- Sel, sel suyu 2- Gurur, onur
KAYAS: Hısım, akraba, kavim kardes
KAYÇI: Masalcı, destancı
KAYDU: 1- Katı, sert, siddetli 2- Kaygı, hüzün 3- Sel, sel suyu
KAYGAÇ: Kayık, sandal
KAYGAS: Mucize, olağanüstülük
KAYGIN: 1- Üzgün, kaygılı 2- isyankar, isyan halinde
KAYGU: Kaygı, endise, titizlik
KAYGULU: Kaygılı, mahzun
KAYGUN: Mahzun, üzgün, müteessir
KAYGUSUZ: Vurdumduymaz, gailesiz, umursamaz
KAYI: 1- Sel 2- Kar fırtınası 3- Muhkem, iyi korunan
KAYIR: 1- Kayırma, hamilik, destek 2- Heybet, gösteris 3- Azim, kararlılık
KAYIRGAS: 1- Deste, demet 2- Kayırıcı, koruyucu
KAYIRMIS: Kayıran, kayırıcı, destekçi
KAYIRSI: 1- içli, merhametli 2- Karsı, muhalif, hizip
KAYITGAN: Dik baslı, boyun eğmeyen
KAYITMAS: Adil, adaletli
KAYMAS: Adaletli, düzenli
KAYNAK: Pınar, göze
KAYNAR: 1- Pınar, göze 2- Atesli, kızgın
KAYNARCA: 1- Kaynak, pınar, menbaa 2- Ilıca, banyo
KAYRA: Yardım, inayet
KAYRAL: Yardım, destek
KAYRALDIĞ: 1- Destekli, torpilli 2- Eli açık, cömert
KAYRIM: Arka, destek, inayet
KAYRU: Geri, arka, destek
KAYTAG: Aldatıcı, adaletsiz, hilebaz
KAYTBAY: Adil, adaletli, hakkaniyetli
KAYTMAZ: Adil
KAYTUN: Yardımsever
KAYURTAR: Kurtarıcı, yardımsever
KAZAK: 1- merkezden uzak kalan 2- Otoriteye bağlı olmayan,basına buyruk 3- Gezgin
KAZAN: 1- Kazanç, kazanım, birikim, artı değer, bolluk 2- Kızan, kızgın
KAZANCUK: 1- Kazanç, kar, getiri 2- Yemek kazanı, tencere
KAZANÇ: Gelir, kar, artı değer, getiri
KAZGAN: Kazan, kazanç
KAZILIK: 1- Kazık 2- Kazma aleti 3- Kızgın, celalli
KAZIRGAN: Samanist gelenekte, kötü ruhların, doğruluğa gelmesi için,geçici bir süre için kaldığı ates
çukuru. Bir nevi cehennem
KAZU: Nimet, kazanç
KAZUK: (Kozu, Kazık) 1- Kazma 2- Kazık, sırık
KEBEK: Kabuk, ağaç kabuğu
KEBENÇ: itimat, güven, hosnutluk
KEBENÇÜ: Hosnut, bahtiyar
KEÇiG: 1- Geçit, köprü 2- Mutlu, sevinçli
KEÇiKLiĞ: Mutlu, sevinçli
KEÇiR: Bağıslayıcı, affedici
KEÇÜRGEN: Bağıslayıcı, affedici
KEDiMLiG: 1- Zırh, demir ağ 2- Giyimlik, giysi
KEKMEN: Olgun, ergin, ermis
KELES: Alımlı, yakısıklı, cıvan
KELEZTi: Hayal, serap
KELGiN: Gelgin, suyu kabaran ırmak
KELiSTÜ: Olgunluk, gelisim, suhulet
KELTEÇi: Gelici, gelecek olan, halef
KEMEÇ: Asker, askeri görevli
KENÇEK: (Gençık, Genç)
KENÇLiYÜ: Oğuz beylerinin, özellikle güz kurultayların dan sonraki toy ve sölenlerde, kendi mallarını
yağmalatıp, halka dağıtılması için kurdukları büyük sofra. Yağma sofrası
KENDÜZ: Nefs, can, ruh
KENES: istisare, müsavere
LENGES: Kenes
KENGESLÜ: Danısık, anlasık, dayanısmalı
KENDiL: Gönül, gönüllü, temiz yürekli
KENi: (Kuni) Adaletli, adil, dengeli
KEPKE: Örnek, numune
KEPTiK: 1- Latif, sakacı 2- Esit, müsavi
KERAMUN: Karaman, esmer tenli
KERAYET: Sahil, kıyı, plaj
KEREGÜ: Ev, çadır, barınak
KEREKLi: Gerekli, elzem, ihtiyaç
KEREKTÜ: ihtiyaç, lüzum, zaruret
KEREKÜLÜG: Çadırlı, göçebe
KERELTi: Tanıklık, sehadet
KEREN: Ulu, kebir, kadir
KERES: Kiris, yay kirisi
KERi: 1- Eski, kadim, geride kalan 2- Germekten, gerilmis, gergin
KERiNÇSiZ: Essiz,emsalsiz
KERKi: Balta, nacak
KERKiT: Nacak
KERTÜK: (Kertik) 1- Ağaca bıçakla çizilen çizgi 2- yapay, suni
KESEN: 1- keskin, kesici 2- Bölüm, ara
KESi: Keskin, kesen, kesici, sert
KESiK: Kesi, keskin
KESKiN: 1- Sert mizaçlı, asabi 2- Uç, ekstrem 3- Kesici
KESiKÇE: 1- Muhafız, koruyucu 2- Defa, sıra, adet
KESiKÇi: 1- Israrlı 2- Nöbetçi
KET: 1- Darbe 2- Yılmaz, azimli, kararlı
KETÇiK: Darbecik
KETE: Ulu, büyük
KEYiK: Baht, mutluluk
KEZEGEN: Gezgin, çapkın
KEZGEN: Gezgin, çapkın
KEZGiÇ: Gezgin
KEZiK: Cesaret, atılganlık, cüret
KEZiR: (Kizir, keser) Cesur, cüretkar
KIBI: Kesif, bulus
KICIR: Öç duygusu, intikam
KICURGAN: Gösterisli, mağrur
KIDIK: Gedik, güdük
KIĞILCIM: Kıvılcım, serare
KIĞITDUK: Davet, ikram
KILAĞI: Kılıç ve bıçakların bilendikten sonra ağız kısmında meydana gelen çizgi
KILAĞUZ: Kılavuz, rehber
KILAVUN: Düğün hediyesi
KILDI: 1- Yaratıcı, yapıcı 2- Etken, amil
KILGI: 1- istem, irade 2- Yaratılmıs, kılınmıs
KILICI:Yaratıcı, yapıcı, halik, kadim
KILIÇ: (Kıl-Uç) Silah
KILIG: 1- yaradılıs, huy, karakter 2- Beceri, is, yapıcılık
KILIGLI: 1- iyi huylu, ahlaklı, görgülü 2- Becerikli, çalıskan, isgüzar
KILIN: 1- Huy, yaradılıs 2- Naz, isve
KILINÇ:Kılınıs, huy, karakter
KILIVAN: Hediye, bahsis, ödül
KILUÇ: Kılıç
KIMAÇA: Engel, mania
KIMAR: Komar, homar, yakısıklı, cezb edici
KIMIRTU: Kıpırdanıs, devinim, jest
KIMIZ: Eksi, mayhos anlamına gelen ve kısrak sütünden yapılan bir içki
KIMNA: Sürekli, daima, her zaman
KIN: 1- Silah muhafazası 2- Gayret, çalısma 3- Suç, cürüm, ayıp
KINAGU: 1- Ceza, cezalandırma 2- Çalısma, aktivite
KINAY: Aktif, çalıskan
KINCAL: ince, narin, zayıf
KINÇAK: Bıçak kılıfı
KINGAL: ince, narin
KINGIR: Metin, dayanıklı, sebatkar
KINIK: 1- Gayret, gayretli, çalıskan 2- Muhterem, serefli, hakim
KIP: Baht, talih
KIPÇAK: 1- Merkezde kaçmıs, uzaklasmıs ve bir otoriteye bağlı bulunmayan 2- Çayırlık, genis
toprak,sahipsiz bos ve genis arazi 3- Ağaç kovuğu 4- Bahtı açık, talihli
KIR: 1- Kırmak...dan Kırıs, kesis, kırma, yarma eylemleri 2- Ak’a yakın kirli beyaz renk 3- mec.
Olgunluk,
tecrübe
KIRAÇ: 1- Kırlasmıs, kıra çalan, kır gibi 2- Kırıcı, kırık, yarık 3- Verimsiz toprak, yaslı toprak
KIRAN: 1- Bozgun yapan, düsmanı yok eden 2- Dağ yamacı 3- Yön, kenar, kıyı
KIRAY: 1- Genç, delikanlı 2- Kıran, kan dökücü, vurguncu
KIRCA: Kıra çalan, ,kırlasmıs mec. Olgun, bilge
KIRCI: 1- Kırıcı, sert mizaçlı 2- Kenar, uç, sahil
KIRGI: 1- Kırım 2- Bir atmaca türü
KIRGIL: Kırık, üzgün, kırgın
KIRGIN: 1- Gönül kırgınlığı 2- Bozgun
KIRGIZ: 1- Kırgıncı, bozguncu, geçimsiz 2- Kırk/Uz 3- Numune, örnek
KIRICI: 1- Kıran, bölen, yaran mec. Sert mizaçlı, gönül kırıcı 2- Kenar, sahil
KIRIK: Kırılmıs, bölünmüs
KIRIM: 1- Kırıs, bozgun, katliam 2- Kırgınlık, küskünlük 3- Uç nokta, kenar
KIRIY: Sahil, kenar
KIRKIN: Bahsis, hediye
KIRKLI: Eski, Samanist gelenekten, bazı değisiklikler yada dinsel motiflerin de eklenmesiyle,
bugünlere kadar gelen bir inanca göre; gerçek anlamı “kırk ünlü ata ruhunun koruması altındaki kisi”
KIRMAN: Kırma yeri, Kırman, harman
KISIG: 1- Hapis, dar yer 2- Kısıtlı, bağımlı
KISIGLU: Hapis, mahpus, kıstırılmıs
KISRIK: Utangaç, mahçup
KISTAVUL: Acele, aceleci, telaslı
KISIL: Kıslık, kıs için ayrılmıs
KISLAK: Kısın kalınan yer, ez, kıslık ev
KITAY: 1- Çinliye benzeyen , Çinliye karısmıs 2- Kutay
KIVANÇ: Gurur, kıvanma, sevinme, öğünme, mutlu olma, kendine güvenerek ve öğünerek
sevinme hali
KIVAM: Olgunluk,yeterlilik
KIVANDUK: Kıvançlı, mutlu
KIVIK: Ara, fasıla
KIVILCIM: Ates parçası, serare
KIVLIK: Kıvanç ve mutluluk nedeni
KIVRAK: 1- Kıvançlı 2- Hareketli, dayanıklı
KIVRIM: Hare, iltiva
KIYAK: 1- gaddar, acımasız 2- Kayak, kaydıraç 3- Çekicilik, cazibe
KIYAL: imge
KIYAN: 1- Dağdan hızla akan sel suyu 2- Gaddar, acımasız, kıyıcı
KIYAT: Çekici, cazibeli
KIYGA: Zeki, çok akıllı
KIYGI: Zeka, deha
KIYIK: 1- Zeka, dahi 2- Çekici 3- Kaçak, kapçak
KIYIKSIZ: Kaçmaz, sözünden dönmez, düz
KIYIN: 1- Akit, sözlesme, anlasma 2- Güç, kudret, otorite
KIYISKAN: 1- Sözünün eri, sözünde duran 2- Cesur, gözü pek
KIYMAÇ: Gamze
KIYNAK: 1- Ünlü, meshur 2- pençe, kartal pençesi
KIYUK: 1- Mutluluk 2- Geyik
KIZARIK: 1- Kızıl, kızıllasmıs 2- kızgın
KIZGAN: Kızgın, kızısmıs
KIZGIN: Kızıllasmıs, asabi
KIZI: Siddet, asabiyet, kızama, kızgınlık
KIZIK: 1- Kızgın, asabi 2- Kısık, hapis
KIZIL: 1- Kırmızı, al 2- Altın 3- Kızmıs, kızarmıs, kızgın
KIZILALMA: birl. Kızıl/Elma
Olgun, kızarık elma anlamı, bir sembol ve imgedir. Ülkü’yü motivasyonu içerir. Bazen,
fethedilmesi gereken illeri ifade eder, çoğu kez ise bütün Türklerin, tek bayrak altında toplandığı devletin,
“Birlesik Türk devletleri”nin imgesi
KIZILGU: Kızarmıs, kızgın
T... Kırgızların, Mürdi oymağı, dip dedelerinden.
KIZILHAN: birl. Kızıl/Han
Samanist gelenekte Tanrı sıfatlarından
KIZILOTAĞ: birl. Kızıl/Otağ
Kağan ya da Han’ların verdikleri, toy ve sölenlerde, kız çocuk sahiplerinin oturduğu, seref tribünü
KIZIMTAY: birl. Kızım/Tay (Kızmaktan kızgınlık) Tay
KIZIRAK: (kızarık, kızrak) Nadir, ender rastlanan
KiÇi: 1- Kisi, adam, insan 2- Küçük, minyon 3- Geçmis, geçik, eski 4- Keçi
KiÇiCiK: 1- Kisicik, insancık 2- Küçük, minyon
KiÇiK: 1- Küçük, minyon, Geçik, geçmis
KiÇiN: Zincir
KiÇKi: 1- Eski, kadim 2- Kisi, insan
KiÇKiNE: (Giçgine) Geçkin, geçmis kadim
KiDGÜ: Giyim, giysi, elbise
KiLÜKEN: Gülen, güleç, güleryüzlü, mütebessim
KiNDiK: Orta, odak, merkez
KiNES: Sura, mesveret, kongre
KiRiS: Sinirden ve bağırsaktan yapılan sicim. Ok yayı olarak da kullanılır.
KiRTi: Doğruluk, gerçekçilik
KiSiLiK: Karakter, sahsiyet, insan olma özelliği
KiSKEN: (Kiçgen) 1- Küçük, minyon 2- Geçen, geçmis
KiÇKENTAY: birl. Kiçken/Tay ...minyon, minik
KiYE: Kut, talih, ululuk
KiYELi: Mübarek, saygıdeğer, ulu
KiZEK: 1- Kesik 2- Nöbet 3- Seyran, gezinti
KiZiR: 1- Keser, kesici 2- Gever, gezgin 3- Atılgan, cesur
KOBRAT: (Kubrat) Derlemek, toparlamak, örgütlemek
KOBU: (Kovu) Buket, demet
KOBURCUK: Kabarcık, kabarık, kabadayı
KOCA: 1- Ulu, saygıdeğer, hürmete layık 2- Bilgili, tecrübeli, görüp geçirmis 3- Gösterisli, azametli 4-
Mert, düz, koç gibi
KOCABAS: birl. Koca/Bas ...Koruyucu, muhafız
KOCAMAN: 1- Akıllı, bilge 2- iriyarı, cüsseli, heybetli
KOÇ: Erkek koyun mec. Düz, mert, yüz yüze dövüsen, hilesiz, yiğit, dayanıklı, yılmaz
KOÇA: 1- Koç gibi..2- Kibar, centilmen
KOÇAK: Koç gibi, cesur yürekli
KOÇAN: 1- Centilmen, kibar 2- Kosan, kosucu
KOÇAS: Rehber, yol gösteren, önde giden
KOÇGAR: (Kaçgar,kasgar) 1- Koç bası 2- Koç gibi, koç yiğit
KOÇi: Koç gibi, koç yürekli
KOÇLUĞ:( Koçluk) Koç olacak kuzu
KOÇO: Kibar, mert
KOÇU: 1- Koç gibi 2- Kibar, centilmen
KOÇUM: 1- Yiğit, mert 2- Kosum, kosma
KOÇUN: Düz, hilesiz, temiz yürekli
KOÇUGAR: Mert, yiğit, özü sözü bir
KODAR: Mağrur
KODAZ: Mağrur
KOKLUĞ: Koku, parfüm
KOKULUG: Koku, Parfüm
KOKUM: Parfüm
KOKUS: Dalları, ok yapımına elverisli bir ağaç türü
KOLAN: 1- Hediye, bahsis 2- Kollayan, koruyan 3- At, esek,katır gibi hayvanların, eyerini
bağlamaya yarayan kemer
KOLBAG: Kadınların, aksesuar olarak bileklerine taktıkları, boncuklu halka
KOLBAS: Askeri birlik bası, komutan, askeri koruyup kollayan kisi
KOLBAY: Askeri danısman
KOLCUK: Kolcu, muhafız, koruyucu
KOLÇAK: Kolcu, koruyucu, kollayıcı
KOLÇU: Muhafız, bekçi
KOLDAGÜÇ: Hami, koruyucu, sefkatli, merhametli, yardımsever
KOLDAS: 1- Silah arkadası 2- Arkadas, birbirini kollayan
KOLGAK: istek, heves, talep
KOLGAY: Veliaht, sehzade (Kırım ve Kazan hanlıkları döneminde kullanılan bir aksesuar
KOLKA: 1- Kolgu, kol takısı 2- Refika, hanım, es
KOLTAG: Arka, himaye, destek
KOLUÇ: Kolcu, kolbası, komutan
KOLUNÇUĞ: Yakarıs, niyaz
KOMAN: (Kaman,kuman) 1- Yurduna yabancı sokmayan 2- Aman vermeyen 3- Kumral
KOMAS: Komayan, bırakmayan, aman vermeyen
KOMUK: 1- Kabuk, ağaç kabuğu 2- Hazine, define
KOMUR: Cesur, gözüpek
KON: 1- Yurt, vatan 2- Konak, yerlesim, mekan
KONAÇ: Asiyan
KONAG: 1- Konuk, misafir 2- Konuk ağırlanan ev
KONALGA: 1- Konuk yeri, bas köse 2- Menzil, konulacak, varılacak yer
KONAT: 1- Cana yakın, munis, sokulgan 2- konuk ağırlayıcı, konuksever
3- Birlikte göç eden oba birliği
KONCA: 1- Armağan, bahsis 2, Gül
KONÇUK: 1-Asina, tanıdık 2- Konuk
KONÇUY: Kağan kızı, prenses, soylu kız
KONDU: Yerlesik, yerli
KONDUR: Konuksever, cömert
KONGAR: 1- Koyu kırmızı renkteki at 2- Kızıla yakın renk tonu
KONIK: Can, ruh, yasam
KONSUK: 1- Konsu, komsu 2- Yerlesim yeri 3- konusma, laf
KONUK: 1- Misafir 2- Can, ruh 3- Varılacak yer, menzil
KONUL: 1-Kerevetlerin altındaki, yük konan bosluk, yüklük
KONULGA: 1- Konuk yeri, bas köse 2- Konuğa verilen yemek, değerli yemek
KONUR: 1- Yakısıklı, civan 2- Gururlu, onurlu, mağrur 3- Kara ve kızıl karısımı renk,
at rengi, doru at
KONUS: 1- Yerlesim, karargah 2- Menzil, varılacak yer
KOPAN: 1- Galip, utkan 2- Ulu, yüksek
KOPTURU: Saygı durusu, tören durusu
KOPU: Kop, çok, çokluk
KOPUN: Çoklu, bereket, bütünlük
KOPUZ: Saz, bağlama (Kop_Uz)
KOR: 1- Öz, maya, asıl 2- Ates parçası, ates
KORBA: Filiz
KORCU: Korucu
KORGAN: Korunan yer, kale, kurgan
KORGAVUS: Savunucu, müdafi
KORIÇI: Korucu, koruyucu, bekçi, yasak bölgeleri bekleyen ve koruyan kisi
KORIG: 1- Koru, ağaçlık, yesil bölge 2- korunan, yasak bölge
KORKMAZ: Korkusuz, cesur
KORKUNÇ: Korkutucu, ürkütücü
KORKUT: 1- Heybetli, korkutucu, korku salan
KORUĞ: 1- koru, koruluk, ağaçlıklı bölge 2- Koruma bölgesi 3- Yasak bölge, askeri bölge
KORUKÇU: Koruyucu, korucu, muhafız
KOS: 1- Koç 2- Dizi, sıra, dize
KOSAK: 1- Kosulan, kosturan 2- Neside, destansı siir
KOSAR: 1- Emredici, buyurucu 2- Kosucu, çalıskan, hareketli 3- Dizen, düzenleyen
KOSMA: Ölçülü, uyaklı söz
KOSUK: 1- Yan yana, birlikte, yaren, dost 2- Kosma, siir
KOSUL: Hüküm, sart
KOSULGAN: Kosul koyan, buyurucu
KOSUM: 1- Koçum 2- Bağlı, yan yana 3- Atın, eyer, kulan, üzengi vb. malzemelerinin tümü
KOSUN: 1- Asker, savas birliği 2- Halk, ahali 3- Dizi, dize
KOTKU: Alçak gönüllü, mütevazı
KOY: 1- Koyun 2- Merhamet, acıma duygusu
KOYLU: 1- Merhametli 2- istikamet, yön, yönünü bilen 3- Koyunlu
KOYU: Merhamet
KOYULDAR: 1- Merhametli 2- Hürmetli
KOYULMUS: 1- Merhametli 2- Çalıskan
KOYUNLU:Merhametli
KOYURGA: 1- Hürmet, lütuf 2- Acıma duygusu, merhamet
KOYURTANG: Özgürlük, Hürriyet
KOZAN: Kozalak
KOZALAK: Çam, selvi gibi ağaçların sert çiçeği
KOZAN: Kazan
KOZGAV: Kıyam, isyan, baskaldırma
KÖPÜRGE: 1- Köprü, geçit 2- Savas davulu
KÖÇET: Filiz, sürgün
KÖÇMEN: Göçmen, göçücü
KÖDÜRGÜ: Kurban, adak
KÖGMEN: (Gökmen) 1- Tanrısal, ilahi 2- Sayın, saygıdeğer 3- Gücünü Tanrıdan alan
KÖĞÜZ: 1- Göksel, Tanrısal 2- Göğüs, sine
KÖK: 1- Gök 2- Aile, soy
KÖKDAS: Emsal, örnek
KÖKEN: Göğen, gelen, 2- Köken, soy, aile
KÖKiM: 1- Göğüm 2- Soyum, ailem
KÖKLÜ: 1- Tanrıdan gelen 2- Soylu
KÖKTEM: 1- Bahar 2- Gençlik 3- Deha, akıl
KÖL: Göl mec. Ululuk, sonsuzluk, derinlik, bilgelik
KÖLMÜK: Halk, ahali
KÖLÜK: Yük hayvanı
KÖMEK: 1- Yardım, arka, destek, inayet 2- Ahali, halk
KÖMEN: 1- Hayal, düs 2- Irk, soy 3- Cevher, damar
KÖMEY: Gerdan, dös
KÖMÜÇ: Hazine, define
KÖNG: (Könk) Cariye, odalık
KÖNGÜL: Gönül, can
KÖNiLiK : Adalet, doğruluk
KÖNKAS: Künkas, kenkes, mesveret
KÖNÜ: Adalet, doğruluk
KÖNÜL : Gönül , can
KÖP: Çok, gür, çokluk, bolluk
KÖPTÜK: 1- Bereket, bolluk 2- Kalabalık
KÖPÜK: Kabarcık, köpürcük, çoklu, artıs
KÖREGEN : Gören, görücü
KÖREM: 1- Körpe, taze 2- Görgülü, terbiyeli
KÖRGEN: Gören, görücü
KÖRGÜZ: Görgülü, centilmen, beyefendi
KÖRKE: Ağaçtan yapılmıs tabak
KÖRKEM: 1- Görkem, ihtisam 2- Hos, güzel, latif
KÖRKLÜĞ: Güzel, alımlı, cemile
KÖRPE: Taze, cıvan
KÖRÜ: (körüg) Gözcü, haberci, casus, gözlemci
KÖRÜM: 1-Bakıs, nazar, gözlem 2- Düs, rüya 3- Zeka, fehm
KÖRÜMÇi: Astronom, rasat, gözlemci, yıldızları inceleyen kisi.
KÖRÜMDÜK: Bakıcı, nezaretçi
KÖRÜNÇ: 1- Görgü, muaseret 2- Bakan, nazır
KÖSEMEN: Tas artan koç.
KÖSÜK: Dilek, temenni
KÖTÜZ: Kıymetli
KÖVENÇ: 1- Güvenç, güvence, teminat 2- Azamet, gurur
KÖVEZ: Afi, çalım, fiyakalı.
KÖYMEN: 1- Yanıcı, yanık 2- Hayal
KÖYMEZ: Yanmaz, ates almaz.
KÖZLÜK: At kuyruğundan yapılan, göz kamasması ve göz ağrılarının tedavisinde kullanılan bir dokuma.
KUANÇ: Kıvanç, sevinçli gurur
KUANÇI: Kıvanç
KUBAL: Gürz, demir topuz.
KUBAN: Kapan
KUBAT: Kapalı, gizli
KUBAY: birl. Kubi/Ay
Yakutların eski dönem “Temizlik Tanrıçası”
KUBi: (Kubil) Gökyüzü, feza, sema. Mec. Bassızlık ve sonsuzluk.
KUCAN: Göçen, göçer
KUCAR: Göçer, göçücü
KUÇAM: Deste, demet, bağ
KUÇAR: Göçer, göçmen
KUDA: Sihir, büyü
KUDAGAÇI: Büyücü, doktor
KUDAK: Kadak, katı, sert
KUDEKAN: Buyruk, sert, emir, azar
KUKUN:kıvılcım, ates parçası
KUKUS: 1- Gonca, gül 2- Saka, latife
KUL: Bağımlı, bağlı, köle mec. Bağlılık, sadakat
KULA: 1- Kızıl ve karısımı renk, doru, bordo 2- Yelesi, ve kuyruğu kara, gövdesi kızıla çalan at 3-Yabani
at 4- Gözü kara,atılgan
KULAÇ: 1- Açıklık, mesafe 2- iki kol arasındaki ara
KULAGU: 1- Yaratıcı, kılıcı, hükmedici 2- Kula gibi 3- Korkusuz, gözü kara
KULAN: 1- Galip, utkan 2- Vahsi at 3- Yaban eseği
KULANSI: 1- At terbiyecisi 2- Musikisinas, müzisyen
KULBAK: Merhametli, yardımsever
KULDAM: Sadık kul
KULGA: Güvercin
KULGU: 1- Müfettis, murakıp 2- Güvercin
KULi: (kulıg) Cesur, gözü kara
KULPU: 1- Kilit 2- kulluk, kulluk eden
KULUGA: Güvercin
KULUN: Tay, süt emen çağdaki at yavrusu
KUMAÇ: Solgun, soluk
KUMAK: 1- Yardım, kömek 2- Sevda, ask
KUMAN: 1- Solgun 2- Kumral, sarı ile kahverengi arası renk 3- Aman vermeyen, dirayetli
KUMANDI: Mutlu, sevinçli
KUMARAL: Kumral, buğday tenli
KUMARGA: Kusatma, muhasara
KUMRAL: Buğday tenli
KUL: 1- Koyun 2- Can, ruh 3- Uçurum 4- Adalet
KUNAN: 1- iki yasına gelmis kısrak 2- Adaletli, adil
KUNAR: Bereket, bolluk
KUNARLI: Bereketli, münbit
KUNDUZ: Dere kenarlarında yasayan, kürkünden börk yapılan bir hayvan
KUNi: Adalet, hakkaniyet, adaletlilik
KUNT: 1- Dayanıklı, metin 2- Sade, gösterissiz
KUNUK: 1- Mahzun, elemli 2- Konuk
KUPÇI: ince, zarif
KUPTAN: Niyaz, dua, yakarıs
KUR: Düzen, sıra, hiyerarsi, düzenleme
KURAL: Düzen, düzenlilik, kaide
KURALAY: Ceylan, ahu
KURAR: Organizatör, düzenleyici
KURAY: Bir çesit bozkır bitkisi ot
KURÇ: (kuruç) Kılıç yapımında kullanılan, iyi bir çelik türü
KURÇAK: Heykel, yontma tas
KURÇI: 1- Kürçü 2- Kurucu
KURÇIK: Kurum, kurulus, yapılanma
KURGA: 1- Tecrübeli, bilge 2- ince, narin
KURGAN: 1- istihkam, kale 2- Anıt, anıt mezar
KURIDIN: Batılı, batı bölgesinden
KURUM: Figür, dans
KURIMLAK: Cilveli, hareketli, kıvrak
KURIKAN: 1- Kürkan, damat 2- Hisar, kale 3- Ağaçlık bölge
KURLAS: Düzen, isleyis, ahenk
KURMAN: Düzgün, düzenli, düzenleyici
KURMUS: Planlı, düzenli, örgütlü
KURT: Bağımsızlığına olan düskünlüğü, evcillesmeyen tek hayvan olusu, mücadeleciliği,
hareketliliği,gururlu ve zeki olusu, özellikle de sosyal ve örgütçü olusu ve daha bir çok özellikleriyle,
Türklere benzeyen ve Türklerin de çok eskiden beri kutsayarak, sembollestirdiği hayvan
KURTAK: Kurulu, ayarlı
KURTAR: Kurtarıcı
KURTARAN: Kurtarıcı
KURTGA: Tecrübeli, gün görmüs
KURTUL: Haraç, vergi, cizye
KURTULGU: 1- Vergi, haraç 2- Kurtulus, istiklal
KURTULMUS: Özgür, bağımsız, azade
KURTUN: Batılı, batıdan
KURUĞÇIN: Kursun
KURUK: Koru, park, koruluk
KURULTAY: birl. Kurul/Tay Kongre, divan, oturum
Gerek seçim, gerekse devlet için önemli kararların alındığı seçkinler meclisi
KURUM: 1- Kurulus, düzen, düzenleme 2- Çalım, jest, afi 3- Kaya parçası
KURUT:1- Kurt 2- Kale burcu 3- Kurutulup, suyu alınmıs peynir topağı
KUSKUN: Atın kuyruğundan geçirilip, eyere bağlanan kayıs
KUS: Kus
KUSÇAK: Kusçu, kus eğiticisi
KUSÇU: Kus eğiticisi
KUT: 1- Uğur, talih, baht 2- Tanrısal, mübarek 3- Can, ruh, dirilik, yasam kaynağı, yasam gücü 4-
kader,
yazgı 5- Erk, iktidar 6- Bereket, nasip
KUTADGU: Kutsanmıs, kutlu, değerli, yararlı
KUTALAN: birl. Kut/Alan mübarek
KUTALDI: birl. Kut/Aldı kutlu, mübarek
KUTALMIS: birl. Kut/Almıs kutlu, mübarek, kutsanmıs
KUTAMIS: Kutsamıs, değer vermis, mübarek eylemis.
KUTAN: 1- Dua, yakarıs, niyaz 2- Bir avcı kus 3- Saban, pulluk
KUTAR: Kutsar, kutsayan, kut veren
KUTAS: Kutlu, mübarek
KUTAY: birl. Kut/Ay T... 1- Ates parçası,ates 2- Samanist gelenekte,” Ates Tanrısı” 3- ipek, ipekli
kumas
4- Tanrıça 5-Paha biçilmez, değerli
T... ilhanlı hanlarından, Argun Han’ın evdesi ve Keykatu Han’ın anası.
KUTGARU: Buyruk, fermen
KUTKU: Ağırbaslı, alçak ,gönüllü
KUTLU: 1- Mübarek, Tanrısal 2- Bahtiyar 3- Kabul görmüs, saygıdeğer
KUTLUCA: Uğurlu, bahtı açık
KUTLUĞ: Kutlu, mübarek
KUTLUĞ iNANÇ: (Kutluk inanç) Kutlu/inanç
KUTLUK: Kutlu
KUTLUK : (Kutluğ) Kutlu, mübarek
KUTSANDI: Kutlu, mübarek
KUTUN: 1- Mesut, mutlu, nurlu 2- Mukaddes, kutsal
KUTUNMUS: Kutlu, mübarek
KUTUR: Kutlu, mübarek
KUTUZ: birl. 1- Kut/Uz 2- Yaban öküzü
KUVANÇ: Kıvanç, gurur, mutluluk, iftihar
KUVANDUK: Kıvanç, mutluluk, iftihar, gurur verici
KUVART: 1- Kurt 2- Dayanıklı, kavi, metin
KUVAT: Sevinç, mutluluk
KUVRAG: Toplum, toplumcu
KUYAK: Zırh, demirağ
KUYAN: Tavsan, bozkır tavsanı
KUYAS: Günes ısığı
KUYDUNG: Beden, vücut
KUYMU: Sevinç, nese
KUYTAK: Mahfuz, siper
KUYTURKA: Bağıs, ihsan, lütuf
KUYULDAR: Saygıdeğer, saygıya layık
KUYUM: Aksesuar, küpe, bilezik
KUZ: Dağın, günes görmeyen yamacı
KUZAY: Kuzey yönü, günesin az olduğu yer,Karanlık ve soğuk yer
KUZLAK: Bebe, yavru
KUZU: 1- Koyun yavrusu 2- Yavru, bebe
KÜÇ: Güç, dirayet, kudret
KÜÇKARA: birl. Küç/Kara (Acı kuvvet)
KÜÇEM: 1- Güç, kudret 2- zorba
KÜÇEY: Güçlü, gücü yeten
KÜÇi: Güç, güçlük, zorluk
KÜÇiN: An, kısa zaman parçası
KÜÇKEY: Güçlü, zorlu
KÜÇLÜK: Güç, güçlük, zorluk, kudret
KÜÇÜK: Ufak, minyon
KÜÇÜLÜ: Güçlü, zorlu
KÜÇÜLÜK: Güçlük, güç, zorluk
KÜÇÜM: Güç, kudret
KÜKLER: Müneccim, yıldız falcısı
KÜKREK: 1- Onur, gurur 2- Kükreyis, kükreyen
KÜL: 1- Ates, ateslilik, yakıcılık, yok edicilik 2- Yenilmezlik 3- Ulu, ünlü 4- Cesaret, gözü karalık 5-Göl,
göl gibi genis ve büyük
KÜL TiGiN: birl. Kül/Tigin Birkaç anlam: 1- Ates prensi 2, yenilmez prens 3- Ulu prens 4- Yok edici
prens
KÜLÇUR: Ululuk, yüksek mevki, saygıdeğerlik.
KÜLE: 1- Güle , gülüs 2-Demet,bağ, deste
KÜLEGEÇ: 1-Güleç, güler yüzlü 2-Name, melodi
KÜLEGEN: Gülen, güler yüzlü
KÜLEK: 1- Fırtına, kum fırtınası 2-Bakraç, tahtadan yapılmıs yoğurt kabı
KÜLEM: Bereketli, münbit
KÜLER: birl. Kül/Er ..Ulu, saygın kisi.
KÜLTEM: Deste, demet, buket
KÜLÜG: (Külük) 1-Ünlü, meshur, çok tanınan 3-Hızlı,seri
KÜLÜNK: Kazma
KÜMÜS: Gümüs
KÜN: Gün, günes
KÜNANA: birl. Gün/Ana
Samanist gelenekte, göğün yedinci katına bakan tanrıça
KÜNÇEK: Güneslik, semsiye
KÜNDES: 1- Gündes, günese es değerde 2- izci, takipçi, halef
KÜNDÜN: Gün ısığı
KÜNDÜZ: Gündüz
KÜNES: Günes
KÜNGERÜ:Arzu, dilek, temenni
KÜNG: Cariye, disi köle
KÜNi: 1- Adil, adaletli, hukukçu, yasalara bağlı 2- itaatkar, muti
KÜNKAS: Danısma, nasihat
KÜNTEM: Günlük, gündelik
KÜNÜÇEN: Muti, itaatkar, saygılı
KÜNÜLÜK: 1- Semsiye, 2- Günlük, yevmiye
KÜR: 1- Gür, sık, bol, bolluk 2- Canlı, diri, sağlam, sarsılmaz 3- Gürleyen, kükreyen, kabadayı, gözü
kara, yürekli 4- Öz, maya, özünü yitirmemezlik 5- Düzen, düzenlilik 6- Çare, çözüm, deva
KÜRÇE: Esas, asıl, maya, öz
KÜRÇi: Kabadayı, gözü kara
KÜRHAN: (Gürhan) birl. Kür/Han
Türk mitolojisinde, Kara Han’ın oğullarından
KÜRi: iç geçiren, imrenen, kıskanç
KÜRKAN: birl. 1- Kür/Kan (Gür/Kan) 2- Damat (Körekan)
KÜRMEN: Özlü, soylu
KÜRÜGEN: 1- Gürgen 2- Köregen, damat
KÜRÜM: Basiret, meleke
KÜRÜNÇ: 1- Özlü, soylu 2- Düzen, düzenli 3- Kıskanç
KÜSLiK: 1- Güçlük, güç, zorluk 2- Mutlu, mutluluk
KÜSÜM: 1- Ar, edep, hicap 2- Güç, güçlülük
KÜVENÇ: Güvenç
KÜVENÇi: Güvence, garanti
KÜZ: Güz, sonbahar, hazan
KÜZNEK: Isık kırılması
M harfi ile baslayan isimler
MAMAK:Sakin, kendi halinde
MAMAY: Sakin, munis
MAMIS: 1- Saygılı, söz dinler 2- Saygı
MANAS: 1- Huy, mizaç 2- Heybet, heybetli
MANAY: Saha, bölge, mıntıka
MANÇO: Mengü, sonsuz
MANÇU: Mengü, sonsuz
MANGALAY: 1- Alın, yüz, cephe 2-Süvari, iyi ata binen
MANGU: Mengü, bengü, sonsuz
MANGUR: Mangır, bakır para
MANGUT: Ölümsüz, sonsuz
MARAL: Ceylan, ahu türü bir hayvan
MAYDA: Narin, ince, ince yapılı
MENÇiK: Mülkiyet, mal varlığı
MENDES: (Mentes, mintas) Acele, aceleci
MENGi: Mengü, bengi, bengü
MENGiLiK: Sonsuzluk
MENGÜ: Ebedi, sonsuz, sonsuza kalan, sonsuzluk, ölümsüzlük
MENGÜÇ: Sonsuzluk, sonsuzluğa ulasmıs, ermis, ulu, saygıdeğer
MENGÜÇ ATA: birl. Mengüç/Ata
Bilgi ve tecrübesine basvurulan ulu ve bilge kisi
MENGEN: 1- Nisancı, iyi ok atan, okçu 2- Becerikli, mahir
METE: 1- Soylu, saygıdeğer 2- Bütün, bütünlük, bütünlükçü
METEHAN: birl. Mete/Han
Hun kağanlarının en ünlüsü. Aynı soy ve kökten gelen boylar arasında, kan dökülmesini
yasaklamıs hepsinin tek bir devlet çatısı altında toplanması gerektiğini,bunun aynı zamanda Türk
Tanrısı’nın bir emri olduğuna inanarak bu yolda mücadele etmenin ve bunun getireceği sonuçların,en
büyük ve paha biçilmez bir mutluluk olduğuna inanmıs, bunu da ayrıca,devlet politikası biçimine
getirmisti.Türk töresine devlet idaresine sokan,ilk düzenli ve sınıflı kara ordusunu kuran,”Birlesik Türk
Devletleri ülküsünü devlet siyaseti olarak ve bunu gerçeklestiren ilk Türk büyüğü.
MiN: 1-Bin,bin sayısı. 2-ben,gamze
MiNG:1-Ben,gamze 2-Huzur,refah 3-Bin sayısı
MiNGAN: Benli,gamzeli
MiNGiLiK: Rahat,huzur,refah
MiNGiR: Çok külliyetli.
MOĞOL:Kaygı,endise,hüzün
Oğuz’un amcası ve ilk kayın atası
MOKAN: Büken, güçlü
MONGUÇ: Atik, çevik, hamleci
MOTUN: Bütün, bütünlük ( Mete Han’ın asıl adının bu olduğunu söyleyen tarihçiler de var.)
MUGLU: Üzgün, hüzünlü
MUNAR: Serap, algın
MUNCUK: Boncuk, takı, mücevher
MUNÇUĞ: (Boncuk)
MUNG: 1- Hüzün, elem, üzüntü 2- Ming, ben, gamze
MUNGLUĞ: (Mungluk) Üzgün, bunalmıs, hüzzam
MUNGUL: Hüzünlü, elemli
MUTLU: Mutlu, mesut, bahtiyar
MÜÇEK: öpücük, buse
MÜGE: inci çiçeği
MÜLDÜZ: Berrak, saf
MÜREN: Irmak, akarsu
O harfi ile baslayan isimler
OBA:1- Yurt, mekan, mesken,diyar, çadır, mahalle 2- kabile, asiret
OBAR: Ev, baraka
OBEN: 1- Genç aygır 2- Erkek deve yavrusu
OBULAZ: (Oblas, oflas) 1- Gözü pek, atılgan 2- Alicenap, yüce gönüllü.
OBUT: Seref, haysiyet
OBUZ: Kaynak, menba
OCAK: (Otak, odak) Ateslik, ates olan yer, ates tüten yer. Mec. Ev, yuva, insan eğitiminin, basladığı,
insanın pismeye ve biçimlenmeye basladığı yer.
OCAKLI: Ocak sahibi.
OD: Ot, ates
ODAK: Ocak, yanma, yansıma merkezi
ODAKAN: Hanım ozan
ODANA: birl. Od/Ana
Samanist gelenekte, “Disi Melek”
ODATA: birl. Od/Ata
Samanist gelenekte “erkek melek”
ODÇU: Atesçi
ODGURMUS: 1- Oturmus, oturaklı, sakin, kendinden emin 2- Yuva kuran, birlik kuran
ODHAN: birl. Od/Han
Samanist gelenekte, “Ates Tanrısı”
OG: Ok (Doğma, doğum, yaratılıs)
OGAN: (Okan, Ugan) 1- Tanrı, Tanrılık vasıfları, yaratma, yaratıs, doğus, halik 2- Anlayıs,
zeka,bilgelik 3-
Eski Türklerde, kan davalarına karsı çıkan, oba ve oymaklar arasındaki geçimsizliklerde,arabuluculuk
yapan, “Barıs Tanrısı” 4- Altay ve Tuna Türklerinde “ Ates Tanrısı”
OGLAĞU: Körpe, genç kız
OGRAK: 1- Azim, kararlılık 2- Niyet
OGRAS: Uğras, mücadele, mesgale
OGSAT: Benzer, benzerlik, benzeyis
OGTADURMUS: birl. Okda/Durmus ( Bu ad, iki anlamda da yorumlanabilir. Akıllı, zeki Durmus.
Zor
durumda kalan, zor kosullarda olan)
OGUR: 1- Gizlilik, gizem 2- Uğur, baht, talih, mutluluk
OGURLU: Uğurlu
OGURMUS: Gizemli, ağzı sıkı
OGUTUR: Gizli, gizemli
OGÜN: birl. O/Gün (..Eski bir Türk geleneği olan, tarihin önemli ve özel günlerinin anısına verilen, o gün
ya da o günlerin yıldönümüne denk düsen günlerde doğanlar için kullanılan bir ad.
OĞÇU: Okçu, haberci, ulak
OĞIRCIK: Uğurcuk
OĞLAGU: Körpe kız
OĞLAK: Keçi yavrusu
OĞLAMAN: Bir yasında doğum yapan, koyun ve keçi
OĞLAN: Oğul, erkek çocuk, genç erkek
OĞRAMIS: Uğurlu
OĞRUN: 1- Gizli, gizemli 2- Yavas, ağır
OĞUL: 1- Oğlan, erkek çocuğu 2- Evlat, genel olarak, kız yada erkek çocuğu
OĞULÇA: 1- Oğulcuk, biricik oğul, biricik evlat 2- En küçük oğul
OĞULGANMIS: Oğlu olmayan
OĞUR: 1- Uğur, talih, bahtiyarlık 2- Vakit, zaman, devir
OĞUS: 1- Bolluk, bereket 2- Hısım, akraba, nesil
OĞUZ: 1- Ok-Uz 2- Ağuz, ağız 3- Olağanüstülük 4- Çağrı, davet, toparlama
birlestirme, yaratıs
OK: 1- Doğum, doğus, yaradılıs 2- Akıl, us 3- Dokunma, el sürme 4- Söyleyis, çağırıs, haber verme 5-
Silah, yay ile kullanılan ok 6- Örgüt, teskilat
OKAN: 1- Ogan 2- Anlayıs, fehim
OKATMIS: (Okutmus) Haberci, ulak
OKÇI: 1- Okuyucu, haberci 2- Ok atan, okçu 3- Örgütçü
OKIÇI: Davetçi, davetkar, çağırıcı
OKĐ: Çağrı, davetiye
OKLAMIS: Ok atmıs, savasçı
OKLU: 1- Akıllı, zeki 2- Örgütlü
OKSAK: Benzeyen, andıran, tanıdık, bildik
OKSAN: Benzeyen, oksayan
OKTA: Akıllı, zeki, dahi
OKTAR: 1- Okçu, iyi ok atan 2- Bilgili, akıllı, yaratıcı 3- Davetçi, davetkar
OKUKLU: Alim, bilgin
OKUMAGAN: Arif, eğitimsiz ama kendini yetistirmis, olgunlasmıs
OKUNÇ: Toy ve düğün davetiyesi
OKUS: 1- Bilgi, bilgelik 2- Bereket
OKUSLUĞ: 1- Alim, bilgin 2- Bolluk, bereket, bereketli
OKUTGAN: Okutan, eğitmen
OKUTAN: Eğitmen, öğretmen
OKUV: Okuyus, kıraat, çağırıs
OLAGAN: Olan, doğal, olumlu
OLAM: Debdebe, gösteris, tantana
OLBAK: Olus, olusum
OLCA: Ganimet, bolluk
OLCAS: Tören, seremoni, tazim
OLCAY: Tanrı sıfatlarından. Baht, talih, açık talih, ululuk
OLCAYTU: Açık talih, bahtı açık, bereketli
OLÇA: Ganimet, bereket
OLÇAM: Ganimet, nimet, bolluk
OLÇAR: 1- Saldırı komutu, saldırı 2- haber, havadis 3- Uygun, muvafık
OLÇUM: 1- Olgunluk, olgun, yetiskin 2- Hüner, marifet
OLGAÇ: Olgun, olmus
OLGUN: Yetiskin, olmus, kamil
OLUM: Olus, doğus, olmaya elverisli.
OLUN: 1- Olus, olgunluk, ağırbaslılık 2- Genç, taze 3- Soyluluk
OLUS: Olusum, düzen
OMAÇ: Amaç, gaye
OMAK: 1- Soy, kan, soyluluk 2- Aile, akraba
OMAY: (Umay) Seçkin, güzide
OMRAK: Sevilen, masuka
OMUR: (Umur) 1- ilgi, heves 2- Güç, dayanıklılık, dayanıklı
OMURCA: Sağlam, dayanıklı
OMURTAG: Kartal yavrusu
ONAK: 1- Onanmıs, kabul görmüs 2- Sevgili, el üstünde tutulan
ONAL: 1- Doğus, ortaya çıkıs 2- Sağlam, dayanıklı
ONANLI: Sağlam, meyin, mütehammil
ONANMIS: Sağlam, bayındır, destekli
ONAT: 1- Sağlam, dayanıklı 2- Yakısıklı 3- Terbiyeli, iyi davranıslı
ONATÇA: Makbul, hatırsinas
ONAY: 1- Sağlam, dayanıklı, uygun 2- Makul, kabul,tasdik
ONG. 1- Sağlamlılık, kalıcılık, dayanıklılık 2- iyilik, rahmet, bereket, bolluk 3- Sevinç, nese, mutluluk
ONGAN: 1- Uğurlu, mutlu, bahtiyar 2- Verimli, geliskin 3- Bayrak, simge, totem
ONGU: 1- Kar, kazanç 2- Set, sütre
ONGUÇ: Karlı, kazançlı, verimli, uğurlu
ONGUDAY: Karlı, kazançlı
ONGUN: 1-Bolluk ve bereket tanrısı. 2- Uğurluluk, verimlilik, kalıcılık 3- Av totemi, kutsanmıs av
hayvanı
4- Totem, sembol, bayrak, flama
ONGUR: Kurtulus, salah
ONGUT: Koruyucu, muhafız, kale muhafızı
ONUK: 1- Sağlıklı, dayanıklı 2- Uğurlu, aziz, saygıdeğer 3- Usul, yol, teamül 4- Yararlı, faydalı
ONUS: 1- Bereket, bolluk, verim 2- Uğur, talih
OPAK: (Apak) Temiz, bakımlı
OPAN: Mağara, delhiz
OPÇIN: (Apçın,afsın) Zırh, demirağ
OPUR: Obur, istahlı
OPUZ: Katı,sert
OR: 1- Yer, durak, bölge 2- Doğramak, biçmek 3- Mevki, mertebe 4- Düzen, kurulus
ORAK: Doğramak, kesmek, doğrayıcı, biçici
ORAN: 1- Taht, seref makamı 2- Yüksek mevki, yüksek derece
ORAY: birl. Or/Ay 1- Aynı, esit, es değerde (Kırgızlarda) 2- Fırsat, hamle
(Kazaklarda)
ORAZ: (Uraz, uras, ıraz) Seref, onur, talih
ORÇUN: 1- Kesici, keskin, doğrayıcı 2- Bölge, vilayet 3- Onurlu, ahlaklı, iyi huylu
ORDA: Orta, merkez (Kağan veya Han otağının bulunduğu yer)
ORDU: (Orda) 1- Orta, çekirdek, merkez 2- Silahlı ve düzenli topluluk
ORDUCA: 1- Ordu ile ilgilenen 2- Ortaca, ortanca
ORGA: Bayrak, flama
ORGARUN: 1- istihkam 2- Bayraklı, bayrak sahibi
ORGiR: Kesici, biçici
ORGUN: Sırdas, sır saklayan, ketum
ORHUN: Sır saklayan, sırdas, gizli, gizemli
ORMAG: Doğramak, biçmek
ORMAN: Ağaçlık, bölge
ORMUS: Doğrayan, biçen
ORNAK: 1- Taht, tahtırevan 2- yer, yöre
ORPAG: Mense, kök, nesep
ORTAÇ: 1- Ortadaki, ortanca 2- Ilımlı, dengeli
ORTAÇI: Ilımlı
ORTAĞ: Ortak, ortalama, ortada bulusma
ORTUG: Ortak, pay sahibi
ORUK: 1- Yol, eylem, gidisat 2- Çare, çözüm, imkan, uygunluk
ORUM: Mera, otlak
ORUN: 1- Makam, mevki, özel yer, serefli yer, taht 2- Karargah, görev yeri
ORUNÇ: Hediye, bahsis
ORUNÇAK: 1- Oya, isleme 2- Rehin, emanet
ORUNDUK: Koltuk, iskemle
ORUNGULUK: Bayrak, flama
ORUNLUG: Taht, makam
ORUNTAG: Yüksek mevki, makam
ORUS: 1- Talih, uğur, baht, mutluluk 2- Amaç, hedef
OSKAY: 1- Hamarat, isgüzar 2- Neseli, sen
OT: 1- Ates, ocak, ev 2- Nebat, bitki
OTACI: (Utacı) 1- Doktor 2- Eczacı, ot ve bitkilerden ilaç yapan kisi 3- kam, baksı
OTAĞ: 1- Oda, içinde ates yakılarak oturulabilen büyük ve genis çadır 2- Yeni evlenenlere armağan
edilen ev, çadır
OTAĞA: birl. Ot/Ağa ..evin reisi, aile reisi, evde sözü geçen kisi
OTAK: Yeni evlenenlere armağan edilen ev, çadır, oda
OTAMIS: Doktor, hekim
OTANCAK: ilaç, merhem, deva
OTAR: Geçici, fani
OTÇiGEN: birl. Ot/Çigen (“Ot/Tigin” adının , Moğol ağzındaki söylenisi.)
OTGUN: Kabadayı.
OTKUN: Kabadayı.
OTLUĞ(K): Atesli
OTMAN: Ailenin en küçük oğlu .Ocağın atesini yakıp ısıtacak ve devamlılığı sağlayacak olan, Çok
eskilerden beri süregelen,Türk töresince çocuklar arasındaki paylasımlarda ev , en küçük çocuğa kalır. Bu
yüzden ilerde evin yada mülkün idaresi küçük oğlandadır. Yani, ocak,onunla yanmaya devam edecek,aile
oba yada oymağın yasamı onun sayesinde sürecektir. Bu çocuklara içeren ”Otman,Ot Tigin,Othan” vb.
adlar verilir.
Otmanlı devletinin kurucusu ve ilk hanı. Ertuğrul Beğ’in en küçük oğlu. Daha Ertuğrul Bey
ölmeden,Töreye göre,birçok mal mülk, büyük çocuklara, beylik, en küçük olan Otman’a geçmisti.
OTMAR: Atesli, ates saçan
OVAT: Düzgün, muntazam
OVLAZ: Gözü pek, atılgan
OVMAÇ: El ile yoğrularak yapılan yiyecek
OY: 1- Düsünmek, düsünce, fikir 2- Çukur
OYA: 1- Oyularak yapılan elisi, isleme 2- Emanet, rehin 3- Sempatik, minyon
OYAN: 1- iman, inanç 2- Düsünce, efkar
OYAZ: Çukur, kuyu
OYBAK: Çukurlu vadi
OYBAT: Oyuk ve çukurlu yer
OYGAK: 1-Oya, rehin 2- Uyanık, müteyakkız
OYGUR: Dere yatağı, dere oyuğu
OYINLI: Düsünceli, efkarlı
OYLUM: 1- Çukur, kuyu, bosluk 2- Kurucu, kuruntu, yormak
OYMAK: Yığın, kitle. Türklerin sosyal birimleri içindeki sıralamada, Obadan büyü Boy’dan küçük olan
akrabalar topluluğu
OYMUR: Dere, dere yatağı
OYNAK: Maral, ceylan, vb. Hayvanların bir arada olup su içtikleri kuyu, su birikintisi
OYRAM: Girdap, anafor
OYRAT: Derin, oyuk, derinlesmis
OYTUN: Kutsanmıs, mübarek
OYUR: Vücut, endam
OZ: ileri, ön, önde
OZA: Kadim, eski, ezeli, hep var olan
OZAĞI: Tecrübeli, bilgili, uzman
OZAMIS: Uzamıs, uzman, usta isinin ehli
OZAN: (Uzan) Öncü, herkesin önünde olup hitap eden, siir yazan ve okuyan, kopuz çalarak siir okuyan
ve yazan. Usta, isinin ehli
OZAR: Uzman, usta, bilir kisi
OZGAN: Kademeli, dereceli, öncelikli
OZMAN: Uzman
OZMUS: Uzmanlasmıs, yetik
OZUL: Esas, kaide
OZUT: ikamet, ikametgah
OZUTGAN: ileride, ilerici
Ö harfi ile baslayan isimler
ÖBEK:Küçük grup, tim, takım, parça
ÖBGE: Ced, Ata, Soy
ÖCAL: birl. Öc/Al intikamcı
ÖCEK: 1- Esinti, hafif yel 2- Burç
ÖCÜT: intikam, öç
ÖDEM: 1- Borç, bakiye 2- Ödül, mükafat
ÖDEMiS: 1- Eczacı, doktor 2- Ricacı, yakaran 3- Borçsuz, bakiyesiz 4- Ödül veren
ÖDEN: 1- Ricacı, duacı 2- Ödül
ÖDGÜLMÜS: 1- Övülmüs, övülen, basarılı, ödül almıs 2- Ricacı, duacı
ÖDGÜR: Uygun, yerinde, vaktinde
ÖDRÜM: Seçkin, mümtaz
ÖDÜGET: Ricacı, yakarıcı, duacı
Yakutlarda, “ Akarsular Tanrısı”
ÖDÜK: Rica, yakarı, dua, niyaz, arzu
ÖDÜL: 1- Usluluk, akıllılık 2- Yüceltme, ululama, mükafat
ÖDÜN: 1- Ödeme, ödeyis 2- Yakarıs, niyaz
ÖDÜS: Vakit, devir
ÖG: (Ok) Ana, anne, yaratan, doğuran
ÖDGÜL: Övülme, övünç kaynağı, övülme nedeni
ÖGE: (Öke) Dahi, çok zeki, çok akıllı
ÖGEÇ: iki yasına gelmis koç
ÖGEL: 1- Zeki, akıllı, aklı basında 2- Burç
ÖGET: 1- Akıl, zeka, akıllılık, 2- Sevgi, muhabbet
ÖGiR: Sevinç, nese, eğlence
ÖGLÜ: Dahi, çok akıllı
ÖGREDiK: 1- Mürebbiye, eğitmen, yetistirici, öğretmen 2- idman, talim, antrenman
ÖGRÜ: 1- Öğrenilecek olan 2- Arkadas, refik
ÖGÜSLÜ: Övülen, methedilen, övülmeye layık
ÖGDÜ: Övme, methiye
ÖGDÜM: 1- Övülen, methedilen 2- Önce, öncelikli
ÖĞER: Övücü, methedici
ÖĞLES: Akıl birliği, fikir birliği
ÖĞREK: Toplantı yeri, cemiyet , dernek
ÖĞREN: Öğrenmekten
ÖĞRET: Gelenek, terbiye
ÖĞREYÜK: Gelenek, görenek, terbiye
ÖĞRÜK: Munis, cana yakın, el üstünde tutulan
ÖĞRÜNÇ: 1- Deneyimli, bilgili, öğrenmis, ders almıs, yetismis 2- Hosnutluk, memnuniyet
ÖĞTÜ: Metih, övme, ululama
ÖĞTÜR: Övme, methedici
ÖĞÜÇÜ: Övücü, methedici
ÖĞÜLMÜS: Basarılı, destekli, övülmeye layık
ÖĞÜN: 1- Öğünmek..ten öğün 2- itina, dikkat 3- Sıra
ÖĞÜNÇ: Övünç, iftihar, övünme gerekçesi, iftihar vesilesi
ÖĞÜNÇEK: Öğünmeye değer, öğünme nedeni
ÖĞÜNMÜS: Övünmüs, övünmeyi hak etmis, gururlu
ÖĞÜNÜR: Gururlu, mağrur
ÖĞÜR: Över
ÖĞÜT: 1- Anlayıs, kavrayıs 2- Nasihat, tavsiye, deneyim aktarımı
ÖK: (ög) 1- Öz, doğus, olus, gelisme 2- Zeka, bilme, us, yetenek, ana, doğuran
ÖKÇi: Okeci, çağırıcı, davet edici, davetiye veren kisi
ÖKÇÜR: Zeki, anlayıslı
ÖKE: Dahi, yanılmaz, bilge, çok akıllı
ÖKER: Dahi, süper zeka
ÖKERMAN: Dahi, bilge, yanılmaz
ÖKLÜ: 1- Dahi, akıllı 2- Egemen, denetimci
ÖKSÜM: Arzu, murat
ÖKSÜZ: Desteksiz, arkasız, olusumsuz, gelismeye engel durumu olan, (Halk arasında, anası
olmayan, ölen ya da ayrı olan çocuklar için de bu adın kullanılmasındaki neden, ananın, çocuğun yetisme
ve gelisimindeki önemine atfendir.)
ÖKTE: 1- Ökeli, akıllı, dahi, yanılmaz, deneyimli, bilgili 2- Azametli, gösterisli
ÖKTEM: 1- Akıllı, bilge 2- Asi, basına buyruk, pervasız 3- Meshur, gösterisli 4- Bahar, ilk yaz
ÖKTEN: 1- Akıllı, bilinçli 2- Kahraman, cesur, korkusuz, basına buyruk
ÖKÜÇ: 1- Çok, çokluk, bolluk 2- Akıl, us, bilinç
ÖKÜN: Kendine dönüs, öze dönüs
ÖKÜNMÜS: Özüne bağlı, özüne dönen
ÖKÜS: 1- Çok, çokluk, bolluk, bereket 2- Akıl, bilinç, bilinçli
ÖKÜS KARA AÇKI: birl. Öküs/Kara/Açkı mec. Keskin zekalı
ÖKÜZ: 1- Irmak, nehir, büyük akarsu 2- Uzman, bilge, ehil, dahi
ÖLÇER: 1- Mühendis 2- ağırbaslı, ölçülü 3- Savas buyruğu, saldırı buyruğu
ÖLÇÜM: 1- Adap, usul, erkan, yol 2- Ağırbaslılık
ÖLMEZ: 1- Dirayetli, dayanıklı 2- Çok sevilen, unutulmaz, iz bırakmıs
ÖN: 1- Doğu, günesin doğduğu yön 2- ilk, baslangıç, doğus, meydana gelis 4- ilke, öncelik,
prensip,temel
ÖNAL: birl. Ön/Al Öncü, lider, önde olan
ÖNALAN: birl. Ön/Alan, lider, öncü
ÖNALDI: birl. Ön/Aldı, lider, öncü
ÖNCEK: Önce, önceki, selef
ÖNCEL: 1- Selef, daha önceki 2- Önde olan, öncü, rehber 3- Öncelikli, imtiyazlı
ÖNCELiK: imtiyaz, torpil
ÖNCÜ: 1- ilk, orijinal 2- Lider, yol açan, önde olan
ÖNCÜL: 1- Öncü, önde, rehber 2- Birinci, ilk
ÖNÇEK: Önceki, önceki, selef
ÖNDAS: Aynı öncelikte, aynı imtiyazı paylasan
ÖNDE: Öncü, önceki
ÖNDEGÜN: birl. Önde/Gün 1- Önemli gün 2- Önceki gün
ÖNDER: Önde olan öncü, lider
ÖNDES: Yol açan, rehber, mihmandar
ÖNDÜÇ: Öncü, mihmandar
ÖNDÜL: 1- En önde, en öndeki, öncü 2- Öncelik, imtiyaz
ÖNDÜN: 1- Pesin, pesinat 2- Önde, önde gelen
ÖNE: ileri, ileride, ötede
ÖNEK: Dayanak, direk, destek
ÖNEL: 1- Usta, uzman, pir 2- Vade, mühlet
ÖNEM: Öncelik, imtiyaz, değer, kıymet, hassasiyet
ÖNEN: 1- Önde olan, öne geçen 2- Bağlılık, sadakat
ÖNER: birl. Ön/Er Öncü, rehber, kılavuz
ÖNEY: 1- Öne geçen, önde gelen 2- Yükseklik
ÖNG: ilk, birinci, basta gelen
ÖNGEL: 1- Ağırbaslı, olgun 2- Öncü, öncülük eden
ÖNGEN: 1- Zafer, utku 2- Uzun boylu, levent
ÖNGER: Hiddetli, asabi
ÖNGi: (Öngü) 1- Değisik, farklı, sıra dısı 2- Önce, öncelikli
ÖNGÜÇ: 1- Öncü, kılavuz 2- Atak, atik, hareketli 3- Delil, kanıt, ispat
ÖNGÜK: Yastıkların ucuna yapıla isleme
ÖNGÜL: Yol gösteren, ön ayak olan
ÖNKUZU: birl. Ön/Kuzu mec. Kurban, kurbanlık
ÖNÜÇ: Önce, önceki, selef
ÖNÜM: 1- Birinci, ilk 2- Hasılat, ganimet, kar
ÖNÜR: Baslangıç, siftah
ÖNÜRT: Önce, öncelik
ÖNÜT: Önce, öncelik
ÖPGiNE: Öpücük, buse
ÖPKE: iç geçirme, öfke, hırs
ÖPÖZ: Can, ruh, nefs
ÖRÇÜM: Üreyis, gelisim, büyüme
ÖRÇÜN: ipten örülmüs merdiven
ÖREN: 1- Örme yapan, örücü 2- Eskiden kalma kalıntı, kalıntı kent ya da mezar
ÖRGE: 1- Örnek, motif, örgü örneği 2- Sahika, yükseklik
ÖRGEN: 1- Örülü ip, urgan 2- Keçi kılından yapılan ip
ÖRGÜÇ: 1- Dokuma aleti, dokuma tezgahı 2- Mevki, mertebe 3- Tümsek, tepe
ÖRiKLi: Seciyeli
ÖRKEN: 1- Urgan, örülü ip 2- Fidan
ÖRKiN: 1- Fidan 2- Taht, tahtırevan
ÖRNEK: Numune, standart, ölçü
ÖRPEN: 1- Örtülü, kapalı, gizli 2- Alev, alev ısığı
ÖRS: Üzerinde metal maden dövülen demir kütle mec. Dayanıklılık
ÖRTE: Örtü, örtülü
ÖRTGÜN: Samanı ayrılmıs, harmanlanmıs tahıl
ÖRTÜN: Omuz üstüne alınan örgülü giyecek, pelerin
ÖRÜÇ: Örgü malzemesi, dokuma tezgahı
ÖRÜM: Çit, ağıl
ÖRÜN: 1- Saç örgüsü, belik 2- Beyazlık, temizlik 3- Gökyüzünün bulutsuz hali 4- Ürün, hasılat
ÖRÜNDÜ: Arı, temiz, saf, pakize
ÖRÜNDÜL: 1- Seçkin, güzide 2- Saf, temiz, pak
ÖS: Gerçek, hakiki
ÖSRÜK: 1- Mert, özü sözü bir 2- Esrik, kendinden geçmis
ÖSTERiS: Fantezi, hayal, fantastik
ÖTER: 1- Ricacı, yakaran 2- ileri, ileri geçmis 3- Çığırıcı, ötücü, okuyucu
ÖTGEN: Geçmis, asmıs, ötede olan
ÖTGÜR: Delici, delip geçen
ÖTiLiG: itibarlı, saygıdeğer, muhterem
ÖTKER: 1- Ricacı, duacı 2- Geçici, fani
ÖTNÜ: Rica, yakarı, istirham
ÖTÜG: (Ötük) Arz, niyaz, rica, dua, dilek
ÖTÜGEN: (Ötüken)
ÖTÜKEN: 1- Ricacı, duacı, niyazcı, Tanrıya yakaran 2- Geçmis, mazi, onurlu ve övünçlü mazi
ÖTÜN: 1- Ödün, verme, bağıs, mağfiret 2- Yakarı, yalvarıs, niyaz
ÖTÜNÇ: 1- Rica, dilek, maruzat, istirham 2- iltimas, tarafgirlik
ÖVET: Övüs, övgü
ÖVGÜ: Övme, methetme
ÖVGÜN: Övülen, övülmeye layık
ÖVÜÇ: Övünç, iftihar
ÖVÜL: Övülen, övülmeye layık
ÖVÜNÇ: Övülmeye yol açan davranıs, gurur ve onur kaynağı
ÖVÜT: Öğüt, nasihat
ÖYKE: Öfke, hiddet, hınç
ÖYKÜ: 1- Taklit, benzeme, benzetme, 2- Hikaye
ÖYKÜNÇ: Eğilim, benzeme, taklit etme eğilimi
ÖYLEK: Zaman, devir
ÖYÜK: Cosku, coskunluk, tezahürat
ÖZ: Kisinin “ben” derken, anlatmak istediği, tinsel varlık. 1- Ben, tin, can, ruh, gönül 2- Asıl, esas,temel,
unsur 3- Sahsi, kisisel, kendi, kendine aitlik 4- Uz, uzluk, ustalık 5- Dere, ırmak
ÖZAK: birl. Öz/Ak mec. Soylu
ÖZBEK: birl. Öz/Bek mec. Cesur, kendine güveni tam
ÖZBiR: birl. Öz/Bir mec. Soylu
ÖZDEK: 1- Madde, temel, asıl, yapı, kurulus, olus, olusum 2- Beden, vücut 3- Ağacın, köküne yakın
olan
kısım
ÖZDEL: 1- Soylu 2- Armağan, hediye
ÖZDEN: 1- içten, samimi 2- Ender rastlanan, olağanüstü 3- Akraba, hısım 4- Armağan, hediye
ÖZEK: 1- Temel, asıl, üs, merkez 2- Can, ruh, gönül
ÖZEL: 1- Ayırt, fark, farklılık 2- Uzman, usta, kalifiye 3- Kisiye özgü, kisisel
ÖZEN: 1- içten, samimi 2- Dikkat, itina, emek, heves 3- Irmak, küçük akarsu
ÖZENÇ: 1- Gıpta, heves 2- Direnç, gayret, dik baslılık
ÖZERK: birl. Öz/Erk Kendine egemen, kendine sözü geçen
ÖZGE: Ben’in karsıtı. Baska, öteki, yabancı, ,gayrı
ÖZGEL: Öze ait, özden gelen, samimiyet
ÖZGERiS: 1- Hayal, kurgu, fantezi 2- Devrim, baskaldırı
ÖZGÜ: Öze ait, özle ilgili, ait, has, mahsus
ÖZGÜN: Öze ait, özüne ait, orijinal, kendine has
ÖZGÜR: Hür, bağımsız, kendinden baskasını dinlemez
ÖZGÜVEN: birl. Öz/Güven Cesaret, kendine güvenme, kendinden emin olma, kendinden bilgi, beceri ve
konumundan kusku duymama
ÖZi: Fert, Sahıs
ÖZiÇ: Varlık, sahsiyet
ÖZiL: birl. Öz/il mec. Anayurt
ÖZKER: 1- Ulu ruhlu kisi 2- iyilik sever, hayırsever
ÖZKONUK: Can, ruh
ÖZLEK: 1- Üretken, münbit 2- Felek, talih 3- Özel, sahsi, kisisel
ÖZLEM: 1- Öz’ün ilgisi, ilgi duyarak yönelisi, hasret 2- Özel, hususi, kisisel
ÖZLEN: 1- Özlenen, aranan 2- Dürüst, özü sözü bir 3- özel, hususi, kisisel
ÖZLES: Kendine dönüs, kendinden veris
ÖZLÜ: Orijinal, sağlam
ÖZLÜK: Sahsi, özel, kisisel
ÖZMEN: Dürüst, özü sözü bir
ÖZRÜM: Seçkin, seçilmis
ÖZÜÇ: Vücut, gövde, endam
ÖZÜM: Kendine katma, kendine çekme, kendinden yapma
ÖZVEREN: birl. Öz/Veren mec....Fedakar, fedai
ÖZVERi: birl. Öz/Veri ...Fedakarlık
P harfi ile baslayan isimler
PARS:Leopar
PARSAK: 1- Acıma duygusu, merhamet 2- Porsuk
PASA: Bas komutan, general. ( Bu sözcük, bazı dilbilimcilerimize göre, Bas-Sad, bazılarına göre de Bas-
Ağa birlesimi ve zamanla ağız değisimiyle bu biçime gelmistir.
PEÇEN: Çayır, çimen, çayırlık, otlak
PEÇENEK: 1- Otlak, çayırlık 2- Bacanak
PEK: 1- Berk, katı, sıkı, sert, kuvvetli, dayanıklı 2- Bey sözcüğünün, değisik ağız ayrılığı Bek, beg,beğ,
bey vb.
PEKiS: Sıklık, sertlik, pekismislik
PELEN: iyi, ehven
PELiN: Acı ve keskin kokulu bir yayla çiçeği
PELiT: Mese ağacının çiçeği
PERiNÇEK: (Berincek) 1- Sadık, içten bağlı 2- Fedakar
PINAR: Kaynak, kaynarca, göze
PISGAN: Olgun, piskin
PiSKiN: Olgun, pismis
PUSAT: (Busat, basat) 1- Silah 2- Zırh, koruyucu
PUSUG: Pusu
PUSUN: Pusu, pusma, sinme
PUSUNÇ: iltica, sığınma, sinme, pusma, sığınmıs, mülteci
PÜSKÜL: Sarkık, asılı duran süs, aksesuar
S harfi ile baslayan isimler
SABA:(Sava) 1- (Sapa, sopa) Sopa, değnek, savma aleti, savas aleti 2- Söz, iddia, hitap
SABACI: 1- Sopacı, sopayla dövüsen 2- Konusmacı, hatip
SABAK: (Savak) 1- Sopa, cop sopa kullanan, dövüsçü, sopa ile dövüsen 2- Kımız saklamak için beygir
derisinden yapılan tulum
SABAR: 1- Sapar, savar, döver, sopayla döven 2- Savar, savasır, savasçı 3- Hatip, konusmacı
SABI: 1- Sopa, cop 2- Savas, dövüs 3- Söz, sohbet
SABU: 1- Sopa, cop, değnek 2- Savas, dövüsçü, dövüs ustası, savasçı
SAÇA: Saçı, bahsis, armağan
SAÇAN: 1- Cömert, dağıtan, harcayan 2- Yayıncı, yayın yapan
SAÇI: 1- Armağan, bahsis 2- Adak, inanç gereği dağıtılan nesne
SAÇILIK: Armağan, hediye, bahsis
SAÇUK: 1- Eli açık, cömert 2- Armağan, bahsis 3- Aleni, saklısız, gizlisiz
SADAK: Okların, içinde muhafaza edildiği torba ok torbası
SADU: iyi, çok iyi, ala
SAGAY: 1- Düsünceli, Düsünen, sakınan 2- Özleyen, özlemis, özlem oymaklarından
SAGIM: 1- Emel, arzu, Murat 2- Düsünce, fikir, düsünceli, fikir sahibi 3- Sağlamlık,dayanıklılık
SAGIN: 1- Özlem, hasret 2- Düsünce, plan, tasarım 3- Davet 4- Kıvılcım
SAGINÇI: Sagınan, düsünen, özleyen, sakınca duyan
SAGU: Ağıt, mersiye
SAGUNDU: Özlenen, düsünülen, kollanan
SAGUNDUK: Özlenen, düsünülen, özlemeye değer
SAGUNUR: Düsünce, tasarım
SAĞ: 1- Sağlık, dirilik, canlılık, yeterlilik 2- Akıl, fetanet 3- Doğruluk, inanırlık 4- Halis, saf, net
SAĞ BiLGE: birl. Sağ/Bilge Doktor, sağlık uzmanı
SAĞAN: Doğan türü, yırtıcı avcı bir kus
SAĞANAK: Sağanak, sert ve hızlı yağan yağmur
SAĞANÇIĞ: Nefs, can, ruh
SAĞBiLi: birl. Sağ/Bili (Bilig) Sağduyu, hikmet
SAĞDAÇ: Sağlıklı günlerin arkadası, can yoldası
SAĞDIÇ: Sağdaç “ Damadın en yakın, en güvenilir arkadası
SAĞIK: 1- Düsünceli, planlı 2- Sağ, diri, uyanık 3- Ates, kıvılcım, atesli
SAĞIM: 1- Yasam, sağlık 2- Serap, algın
SAĞIN: 1- Düsünce, tasarım 2- Özlem 3- Ates, kıvılcım
SAĞINÇ: 1- Kurgu, hayal 2- Sakınca, mahsur, endise 3- Özlem
SAĞIS: Hesap, matematik, sayıs
SAĞLAM: Sağlıklı, güçlü, dayanıklı, dirençli
SAĞLI: (Sağlık) Diri, canlı, sağlıklı
SAĞLICA(K): Sağlıklı, diri, esenlikli
SAĞMAN: Sağlıklı, güçlü
SAĞNAK: (Sağanak)
SAĞRAK: içki içilen kap, kupa, kadeh
SAĞRI: 1- Sağrak 2- Sarı
SAĞUNÇAK: Ağıt, mersiye
SAĞUNMUS: 1- Özlem içinde olan 2- Düsünen, düsünceli 3- Davet eden, davetkar
SAKA: 1- Akıllı, arif 2- Düsünceli, kaygılı 3- Sakal 4- Saklı, saklayan, koruyan
SAKAR: 1- Alnında beyaz lekesi bulunan at 2- Uğursuz, sakıncalı
SAKÇI: Koruyucu, muhafız
SAKIK: Çoban yıldızı
SAKIN: 1- Düsünme, tasarım, kaygılanma, kaygıyı ortadan kaldırma eylemi 2- Saklama,
koruma,esirgeme 3- Uzaklasma, ayrılma
SAKINÇ: Düsünce, kaygı
SAKIS: Kaygı, endise
SAKLI: 1- Korunmus, mahfuz, esirgenen 2- Zinde, dinç, sağlıklı
SAKLICA: 1- Gizli, örtülü, korunan 2- Hazine, mücevher
SAKLIÇAK: 1- Gizli, gizlenmis, örtülü 2- Yasam, sağlık, esenlik
SAKMAN: 1- Uyanık, diri, sağlam 2- Sokman, dize kadar çıkan çizme
SAL: 1- Saldırı, saldırmak 2- Salmak, bırakmak, azat etmek, serbestlik 3- göndermek,
yaymak,ulastırmak, uzatmak
SALAÇAK: Salınan, bırakılan, salınmıs
SALACUK: Saldıran, saldırıcı, gönderici
SALAMAN: Salınan, bırakılan, azat edilen, serbest, azade
SALAMIS: 1- Saldıran, düsmana karsı hamle ve manevra yapan 2- iyi kılıç sallayan, silahsor
3- Salmıs, köle azat etmis
SALANÇU: Saldırgan, iyi kılıç kullanan
SALAR: 1- Ordu sevk eden 2- iyi kılıç kullanan, silahsor
SALÇI: 1- Salıcı, sevk edici 2- Salan, serbest bırakan 3- Karahanlılar döneminde, saray asçılarının
unvanlarından
SALÇUK: 1- Salınmıs, azat edilmis, saltuk, eski köle 2- Basına buyruk, bağımsız, otoriteye karsı çıkan 3-
Saldıran 4- Silahsor, iyi silah kullanan 5- Küçük yel, esinti 6- Haber salan, mesaj yollayan
SALDIRAN: Hücum eden, asker sevk eden
SALDIRGAN: Saldırıcı, hücumcu
SALDIRI: Hücum, taarruz
SALDIRMIS: Hücum etmis, taarruz etmis
SALDUR: Saldırı
SALGARA: Salınmıs, azade, basına buyruk, otorite tanımaz
SALGIN: 1- Serbest, bağımsız 2- Serap, hayal
SALGUR: Atak, tetik, saldırmaya hazır
SALGUT: Mebus, vekil. Eskiden bir bölgeyi temsilen, Kağan (Baskente) gönderilen kisilere
verilen unvan
SALIK: 1- Vergi, vergi borcu, haraç 2- Haber, öğüt, tavsiye
SALIKÇU: Haberci, öğütçü
SALIM: 1- Serin esen yel, serinlik 2- Ferman, emirname 3- Üzüm demedi, salkım
SALIN: 1- Serbest, serbestlik, salınma, boy gösterme 2- Jest, eda 3- salıncak
SALINMIS: Serbest, azade, salaman
SALKIM: Salınmıs, sarkık
SALTUK: 1- Serbest bırakılmıs, azade, hürriyetine kavusmus eski köle 2- Basına buyruk, bağımsız
SALTIN: Yalnız, yalnızlık içinde, tek kalmıs
SALUK: (Salık) Serbest, azade, hürriyetine kavusmus
SALUM: 1- Özgürlük, azat 2- Kılıs, silah
SALUN: 1- Jest, mimik, eda, cilve 2- Boy gösterme, ortaya çıkma
SALUNDU: 1- Özgür, hür 2- Edalı, boy gösteren
SALUR: 1- Saldıran, saldırgan, asker salan 2- Silahsor, iyi silah kullanan 3- Saldırma, kılıç,
silah 4- Serbest, azade
SAMSA: Baklava türü bir hamur tatlısı
SAMUKA: inatçı, dirençli
SAN: Sanmak, saymak, var kabul etmek
SANAGA: 1- Serap, hayal 2- Niyet, maksat
SANAĞ: Hesap, matematik
SANAK: Matematik
SANÇAK: Ucu sivri mızrak
SANÇAR: Saplayan, batıran, dürten, mızrak kullanarak sançan, sançıcı, iyi silah kullanan
SANÇI: 1- Ucu sivri demir, silah 2- Sivri bir aletin, vücuda değince verdiği acı 3- Acı duymak
4- Hayalet
SANÇIĞ: Ucu sivri demir, kargı
SANÇIS: Hamle, kılıç veya kargıyla yapılan dürtüs
SANDUGAÇ: Bülbül
SANEK: Hayran, meftun
SANG: San, düsünce var sayma
SANGI: Hayal, serap
SANIR: 1- Hayal 2- Burç
SANKUR: Hayret, saskınlık
SANLAV: Hürmet, saygı
SANLI: 1- Sanıcı, düsünücü 2- Süpheci
SANSAK: Anlayıs, intiba
SAPA: 1- Sopa, değnek 2- Kılıç sapı, kabza 3- Aykırı, farklı, baska
SAPAK: 1- Sopa 2-Aykırı, aykırılık
SAPAR: 1- Sabar, döver, dövücü 2- Aykırı, farklı 3- Kabza
SAPURLUS: Devrim, ihtilal, ayaklanma, ayrılma
SARAR: Saran, sarıcı, sarma eyleminde olan, ören, örücü
SARGIN: 1- Sevimli, sempatik, çekici 2- Sargı, sarılı, örülü
SARGUT: 1- Günes ısığı 2- Bağıs, ihsan
SARI: 1- Sarı renk, sarısın 2- Sarılı, sarılmıs, saran, sarılma
SARICA: Sarılı, sarı gibi, sarıya çalan
SARIG: Sarılı, sarılmıs, örgülü
SARIL: Sarılmaktan...sarıl, mec. Sevgili, saygılı, cana yakın
SARIM: 1- Suyu süzmeye yarayan, ince dokuma 2- Sarma, sarılma
SARIP: Sarp, dik, sarılı, çıkılması güç, yalçın
SARMAN: (Sarıman) 1- Sarısın, sarıya çalan 2- Sıcak kanlı, cana yakın
SARMASIK: Sarılı, sarpa sarmıs, sarılan
SARTIK: 1- Sarılı, örgülü, örülmüs 2- Farklı, dikkat çekici
SARU: 1- Sarı 2- Sıra dısı, farklı, dikkat çekici 3- Batı, batı yönü
SARUCA: 1- Bir sungur türü avcı kus 2- Sarıya çalan, sarısın
SARUL: Sarılı, sarılmıs
SATI: 1- Satık, satuk, satılmısın disisi 2- Pazar yeri
(Eski Türk geleneklerine göre, çocukları sık ölen ya da olmayan ailelerin, çocuğu olduğunda,
yasaması ve uzun ömürlü olması için, onu Tanrının sevdiği, toplumun sevip saydığı, bir ulu
kisiye ya da onun ruhuna, çocuğu koruması, manevi bir destek vermesi bakımından emanet edilmesi
eylemine satma-satılma adı verilir. Çocuk erkekse, Satılmıs kız ise adı verilir. )
SATIÇ: 1- Satıcı, tüccar 2- Mertebe, rütbe
SATIM: 1- Satıcığım 2- Ticaret
SATISGAN: Satıcı, tüccar
SATUK: Satı, satık, satılmıs
SATUN: Satın alma, satın alma gücü, paha
SAV: (Sava) 1- Mesaj, haber, yeni haber 2- iddia- isnat 3- Ün, san 4- Savas, vurusma, dövüs 5-Öykü,
atasözü, darbı mesel
SAVA: (Sav)
SAVACI: (Savcı)
SAVAN: 1- Savıcı, savasçı, def edici 2- Elçi, arabulucu
SAVAR: Savasçı, savıcı, defedici
SAVARU: 1- Bahsis, armağan 2- Geçici, muvakkat
SAVAS: Harp, döğüs, vurusma, savma, defetme
SAVASGAN: Savasçı, cengaver
SAVÇI:(Savcı, savacı)1- Elçi, haberci, resul, sözcü 2- Savasçı, cengaver 3- Ünlü, meshur, ün salmıs
SAVDUK: Uğurlama, veda
SAVGAT: Armağan, bahsis
SAVGU: 1- Haraç, vergi 2- Sifa, derman
SAVRIN: 1- Armağan, bahsis 2- Ahd, azim
SAVRUK: Savrulmus, derbeder
SAVTUR: Veda, uğurlama
SAVUN: 1- Davet, çağrı 2- Savunma, savas 3- Ağıt, mersiye, ölenlerin yiğitlik ya da hayırlı islerini
anlatmak için verilen yemek
SAVUNDUK: Davetiye
SAVUNGAN: Savunucu, savasan, direnen, müdafi
SAVUR: Eli açık, cömert, hovarda
SAVURKAÇ: 1- Savurgan, hovarda, eli açık 2- Fırtına, katı yel
SAVUT: 1- Koruyucu, koruyan, müdafi 2- Zırh, çelik yelek, demirağ
SAY: (sag, sağ, sak, sayı) 1- Saygı, sayma, geçerli kılma 2- Düsünme, ölçme, seçme, tasarım, hesap,
ödesme 3- Taslık yer 4- Zırh, göğüslük
SAYAK: Saygılı, hürmetli
SAYAN: 1- Saygılı, saygıdeğer, saygıya layık 2- saygı gösteren, efendi, ağırbaslı
SAYDAM: Saf, net, berrak, sayılabilen, açık, temiz, bilinen
SAYDUR: Saygı durusu, ihtiram durusu
SAYGI: 1- Hürmet, önem, değer, edep 2- Sayı, sayım, matematik
SAYGIN: itibarlı, hürmet gören, saygı gören, hatırı sayılır
SAYIL: Seçilmis, seçkin, sayılan
SAYILGAN: Sayılan, saygı gösterilen,muteber
SAYIM: Saygı, saygı gösteris
SAYIN: 1- Seçkin, değerli, muteber, güzide, muhterem 2- Saf, halis, arı 3- Güzel, ender rastlanan
SAYINDI: Saygı duyulan, itibar gören, muhterem, saygın
SAYIR: içinden su çıkan mağara
SAYIS: Ödenek
SAYIT: Saygın, muteber
SAYLAK: Sayılan, takdir gören, usta, uzman
SAYLIK: Seref, haysiyet, onur
SAYMAN: Sayıcı, hesapçı, hesap ve sayı uzmanı
SAYRI: Üzgün, mahzun, yorgun ilgisiz
SAYVAN: Gölgelik, kamelya
SAZAĞAN: (Sazan) Soğuk yel
SAZAK: 1- Sazlık, bataklık 2- ince yağan kar 3- Ak bulut 4- Çok konusan, geveze 5-Poyraz, soğuk esen
yel 6-Sezgin, sezici, uyanık
SAZAN: 1- Soğuk esen yel 2- Sazlık, bataklık 3- Sezen, sezici
SEBE: Sevgi, sevi
SEBÜK: Sevik, sevilen, sevgi gören
SEÇEN: 1- Titiz, seçici, ayırıcı 2- Konuskan, hos sözlü
SEÇiL: 1- Seçkin, güzide, seçilmis 2- Farklı, olağanüstü
SEÇiLiR: Seçkin, güzide
SEÇiLMiS: Seçkin, güzide
SEÇKiN: 1- Farklı, göze batan, olağanüstü 2- Đtibar gören, muhterem
SEGREK: Seyrek, ender rastlanan
SEĞiRTGEN: 1-Kosucu, atlet 2- Afacan, ele avuca sığmaz, tez canlı
SEĞREK: Seyrek, nadir, az rastlanır
SEKMEN: Seviye, mertebe
SELÇiK: (Seligcik) 1- Temiz, pakize, namuslu, bakire 2- Küçük kılıç, bıçak 3- Açık,beliğ, fesahatli
SELEK: Eli açık, cömert
SELEN: 1- Salınan, sallanan, kıvrılan 2- Temiz, pak, namuslu, zarif, bakire 3- Fısıltı, hafif ses 4-Haber,
havadis 5- Yılan (Tuva ve Çuvaslarda)
SELENGE: Kıvrılan, kıvrık
SELiG(Silig): 1- Namuslu, temiz, dürüst, pakize 2- Kibar, narin, zarif
SELiGÇiK: (Selçik) Temiz, namuslu, bakire
SELiN: 1- Selen, salınan, haber, fısıltı 2- Sülün kusu
SEMiZ: 1- iri yarı, sisman 2- Besili, bakımlı
SENGER: 1- Canavar, ejderha 2- Kale, burç
SENGi: Sevgi, sevi
SENGÜN: Ordu komutanı, general
SEPiL: 1- Yaygın, yayılmıs, bulasmıs 2- Kale, hisar
SEPiN: 1- Çeyiz, kalın 2- Yaygın, yayık
SEREDAY: Yüzük, takı, aksesuar
SERiM: 1- Gösteris, teshir 2- Sabır, metanet
SERiN: 1- Gölge, gölgelik 2- Genislik, gerilmislik 3- Soğuğa yakın, hafif soğuk 4- Sabırlı, dayanıklı
SERiNGEN: 1- Serince, serinlesmis 2- Sabırlı, dayanıklı
SEVEN: Sevmek...den sevgi sahibi, sefkatli, tutkulu
SEVERGE: 1- Dost, yakın, yaren 2- Ask, sevgi, tutku
SEVGi: Sevme eyleminin nüvesi
SEVi: Sevgi, sevgi eğilimi, sevgi yakınlığı
SEViGEN: Seven, sevgisini veren
SEViK: 1- Sevilen, sevgi gösterilen, sevgiye layık, sevgili 2- Dost, gönüldas
SEViL: Sevilen, el üstünde tutulan
SEViLGEN: Sevilen, asırı ilgi gören
SEViM: Sempati, alım, çekicilik- sevgiye yol açan
SEViMLi: Çekici, sempatik
SEViN: Sevinç, mutluluk
SEViNÇ: Nese, cosku, sevinme duygusu, mutluluk
SEViNÇEK: Sevinilecek sey, sevinç kaynağı
SEViNDÜK: Mutluluk, bahtiyarlık (Uzun süren bir çocuksuzluk döneminden sonra, çocukları olan
ailelerin
sık kullandığı, geleneksel adlardan)
SEViNMiS: Sevinçli, mutlu, mutlu olmus
SEViNTi: 1- Mutluluk, mutlu olmaya değen 2- Ferahlık, gevseme, rahatlık, huzur
SEVÜK: Sevilen, sevgili, canan
SEYiRTGEN: Afacan, çalıskan, ele avuca sığmaz
SEYREK: Az rastlanır, sıra dısı
SEZEK: 1- Hassas, duygulu, ferasetli 2- Sezgi, anlayıs, kavrayıs, his
SEZEN: Anlayan, kavrayan, hisseden
SEZER: Hassas, duygulu, fark edici
SEZGi: idrak, sezis, hissedis, ilham
SEZGiN: Hassas, sezici
SEZGiR: Hassas, narin, alıngan
SEZiGEN: Sezen, sezgin
SEZiK: Sezgin, içli
SEZiKLÜ: Tedbirli, sezici
SEZiM: Hissedis, anlayıs
SEZiMTAL: Hassas, duygulu
SEZMiS: idrak eden, anlayan
SIBAK: Sopa, değnek
SIDAL: Muktedir, güçlü, egemen
SIGUN: 1- Yabani geyik 2- Emek, zahmet, sıkıntı
SIĞIN: Erkek geyik, Ala geyik
SIĞINAK: Sıkı korunan, sığınılacak yer, yoğun ve katı olan yer
SIĞINDIK: Bağlılık, sadakat
SIĞLAM: 1- Sağlam, sıkı, yoğun 2- Sine, bağır
SIK: Katı, yoğun
SIKI: Katı, sıkılmıs, yoğun
SIKILGAN: Daralmıs, daralan, sıkılasan, utangaç
SIKIN: 1- Keder, yas, üzüntü, sıkıntı 2- Ala geyik
SILIV: Temiz, pakize, bakire
SILKIM: Cesur, gözükara
SIN: 1- Deney, deneme 2- Endam, gösteris
SINAÇI: Hakem, sınayıcı
SINAĞ: Sınav, imtihan, deneme
SINAK: Deney, sınav, imtihan
SINAUVU: Sınav, deney
SINAYÇI: Hakem, sınayan
SINÇI: Hakem, sınaçı
SINDIRAÇ: Bülbül
SIRAY: Çehre, yüz, beniz
SIRGA: 1- Küpe, takı, aksesuar 2- Armağan, bahsis 3- Halka, halkalı
SIRGALU: Küpeli
SIRMA: Sırlı, boyalı, gümüs tel
SIYKIM: Sevgili, canan
SIYLI: 1- Sevimli, sempatik, muteber 2- Armağan
SIYLIK: Armağan, bahsis
SIYURGAL: Armağan
SIZGIÇ: Kalem, yazgaç
SIZIM: Sızı, yakınma, hüzün
SiBEL: 1- Buluttan ayrılıp henüz yere düsmemis yağmur tanesi 2- Buğday, buğday tanesi
SiLGi: Arınma, temizlik, parlaklık
SiLiG: 1- Temiz, namuslu, dürüst 2- El değmemis, bakir, bakire 3- Tatlı dilli
SiNÇE: Çehre, beniz
SiNGiL: Küçük kız kardes
SiNGiN: Mahçup, sıkılgan
SiNKEL: imtiyazlı, ayrıcalıklı
SiNKiL: imtiyazlı
SiR: 1- Seciye, soy, kök 2- Birlesik, birlesmis
SiREK: Zeki, akıllı
SiTACU: Nazlı, narin, alıngan, hassas
SiYAVUS: Sevimli, sempatik, sevgiye layık
SiYENDi: Sevilen, sevilmis, sevgiye layık
SiYREK: Az rastlanır, seyrek bulunur
SiYUN: Sevim, sevimlilik, sempati, beğeni
SiYURAN: Utkan, muzaffer
SiYURGAL: 1- Ödül, armağan, ödül alma 2- Madalya, askeri nisan
SiYURGATMIS: 1- Düsmanı bozguna uğratmıs 2- Basarılı, ödül ve övgü almıs
SiYÜNÇ: Sevinç, mutluluk
SiZGEK: Zeki, sezgin, müdrik
SiZÜÇEN: Hassas, zeki, uyanık, akıllı
SOBAY: 1- Bekar, yalnız, münferit 2- Silahını iyi kullanan, deneyimli asker, savasçı
SOĞAY: Sağlıklı, zinde, dinç
SOKMAN: 1- Mert, dürüst 2- Diz kapağına kadar gelen uzun bir tür çizme (Türkmen çizmesi)
SOKULAG: 1- Adak, kurban 2- Sokulgan, munis, cana yakın
SOKULGAN: Cana yakın, munis
SOKUM: Kurban, adak
SOLAGAY: 1- Solak 2- Ters, hiddetli, öfkeli
SOLAK: 1- Asker yöneten, asker sevk eden (Sulag) 2- Sol el ve ayağını kullanan
SOLASIGLI: Yararlı, çok yararlı, is bitirici
SOLGUN: Rengi kaçmıs, yıpranmıs, hüzünlü
SOLGUR: (Salgur) Atak, saldırı
SOLIN: Arastırmacı, meraklı
SOLMAGAN: Canlı, ölümsüz, solmaz
SOLMAZ: Canlı, diri, çekici
SOLTU: Soludu, soluklu
SOLUK: Nefes, can
SONGAR: Sungur, sahin
SONUÇ: 1- Son, bitim, kıyı 2- Uç, sınır, limit
Otmanlı ve Salçuklular döneminde, sınır karakollarında görev yapan kisiler verilen bir ad
SORGUÇ: Basa takılan çelenk
SORGUN: Söğüt türü bir ağaç
SOYÇA: Soylu, soyluca
SOYDAM: 1- Soylu, soyunu düsünen 2- Ailesine bağlı, yuvasına bağlı
SOYDAN: 1- Soylu, soylu bir aileden gelen 2- Hanedan, hanedanlık
SOYDAS: Aynı soydan gelen, aynı soyun kisileri
SOYLAMIS: 1- Soyunu çoğaltıp, kutsayan, örgütleyen 2-söz, söyleyen, konusmacı, hatip
SOYLU: Asil, asalet sahibi
SOYLUHAN: birl. Soylu/Han
SOYON: (Sayın)
SOYSAL: birl. Soy/Sal 1- Ünlü, meshur 2- Soylu, asil 3- Medeni, uygar
SOYURGAL: 1- Ödül, askeri ödül,madalya, nisan 2- Armağan, bağıs, ihsan
SOYURGAT: ihsan, bahsis
SÖKE: Diz üstü çöküs, çökme
SÖKMEN: 1- Yiğit, gözü kara, düsmana diz çöktüren, dize getiren, buyruğunu
dinleten 2- Sokman, uzun çizme
SÖKÜR: 1- Kızgın, hiddetli, kabarmıs 2- Dize getiren, diz çöktüren,buyruğunu dinleten
SÖKÜRMÜS: Dize getirmis, bas eğdirmis
SÖN: Güçten kesilme, azalma
SÖNMEZ: 1- Canlı, enerjik, atesli, iddialı 2- Parlak, göz alıcı
SÖNÜ-k- : Sönük, pasif, cansız, heyecansız
SÖYKEM: Sempati, sevim, sevimlilik
SÖYLEM: Anlatım, hitap, hitabet, demeç, izah
SÖYLENCE: Efsane, mit, destan, lejant
SÖYÜ: 1- Ask, sevda 2- Sevinç
SÖYÜÇEN: 1- Asık, sevdalı 2- Sevinçli, mutlu
SÖYÜNDÜK: Sevindik
SÖZBAY: birl. Söz/Bay Söz zengini, hatip, söz cambazı
SÖZBiR: birl. Söz/Bir mec. Doğruluk, dürüstlük, söz birliği, sadakat
SÖZEÇEN: (Sözen)
SÖZEN: Hatip, konusmacı
SÖZER: birl. Söz/Er, mert, sözünün eri
SÖZERi: birl. Söz/Eri, mert, sözünün eri
SU: 1- Sıvı 2- Asker, er, erat
SUBAK: Sopa, değnek, cop
SUBAY: birl. Su/Bay 1- Bilgili ve deneyimli asker 2- Hafif süvari, atlı asker 3- Bekar evlenmemis
(Anadolu
ve Azerbaycanda) 4- Çocuksuz, çocuğu olmayan ( Kazak ve Kırgızlarda)
SUGAY: Aya benzer, ay parçası
SUĞUNÇAK: Sığınak, sığınılacak yer, sine, bağır
SUKTA: Sıkıcı, ezici, acı kuvvete sahip
SULAK: 1- Asker sevk eden, sefere çıkan 2- Sulu, verimli
SUN: 1- Çağrı, davet 2- incelik, nezaket 3- Vermek, ihsanda bulunmak
SUNA: 1- Emsalsiz güzellik 2- Yesilbas ördeği
SUNAK: Adak, kurban
SUNAR: 1- Davetkar 2- Cömert, abadan
SUNAYAN: Çığırıcı, davetkar
SUNÇA: Sunak, adak
SUNÇAK: Adak, kurban
SUNGU: Bağıs, ihsan, ikram
SUNGUN: 1- Yetenek, yetenekli 2- Sunulan, adak, hibe
SUNGUR: 1- Kartal 2- Sahin
SUNGURCA: Sungur yavrusu, küçük sungur
SUNKA: Sunak
SUNKAK: Sunak
SUNKAR: Sungur
SUNKUR: Sungur
SUNTAY: birl. Sun/Tay
SUNU: ikram, davet, bağıs, armağan
SUSKUÇAK: Küçük, körpe
SUSÜ: Sağlık, sifa
SUTU BOĞDA: Mübarek, Tanrısal, Tanrıdan gelen (Eski dönem Tanrı sıfatlarından)
SUVAN: Savasçı, cengaver
SUVAR: Bolluk, bereket
SUVAT: 1- Su kanalı 2- Suyun taksim edildiği yer
SUYUN: (siyun, sevim) Sevimlilik, sempati, niyet
SUYUNÇUK: 1- Sevinç, sevimlilik 2- Müjde
SÜÇÜG: (Süçig) Tatlı, lezzetli, hosa giden
SÜDÜN: birl. Süt/Ün, Soylu, temiz
SÜLEDi: Saldırgan, akın yapan, akıncı
SÜLEK: Saldırgan, akıncı
SÜLEMiS: 1- Akıncı, saldırgan, düsman üzerine asker yollayan 2- iyi silah kullanan, silahsor
SÜLÜN: Uzun kuyruklu, renkli bir kus
SÜNE: Ruh, can
SÜNGÜ: (Süngük) 1- Kesici ve delici, uzun bıçak 2- Kemik, kemik parçası, kemikle yapılan mızrak 3-
Eskiden, mezar baslarına dikilen sırık
SÜNGÜK: Süngü
SÜNGÜS: Süngü darbesi, süngü hamlesi, süngüleme, savas
SÜRÇEK: Yemek, oyun ve eğlence için yapılan, gece toplantısı
SÜREN: 1- Asker sevk eden, savasa asker yollayan 2- Haykırıs, nara, savas narası
SÜRER:Asker sevk eden
SÜRGiT: 1- Payidar, kalıcı 2- Ulak, postacı
SÜRÜN: Süs, makyaj, makyaj malzemesi
SÜSÇEN: Kargı ve kılıç saplamada usta olan kisi
SÜSMEN: 1- Süslü, süsü ve süslenmeyi seven 2- Tos atan, toslayan
SÜSÜN: Süslü, isveli, sempatik, çekici
SÜVERCE: Canan, asık olunan, masuka
SÜYEK: Kemik, soy, sop
SÜYGEN: Sevgili, canan
SÜYÜK: Kemik, soy, oymak
SÜYÜM: 1- Sevim, sempatik 2- Görüs, kanaat
SÜYÜN: Sevim, sempati
SÜYÜNÇ: 1- Sevinç,mutluluk 2- Müjde
SÜYÜNÇÜ: (Süyünç) müjde
SÜYÜRGE: Toy, sölen, ziyafet
SÜYÜS: Buse, öpücük
SÜZEM: Diksiyon, söz söyleme ve konusma ahengi
SÜZGE: Tarak, çok ince disli saç tarağı
SÜZGÜ: 1- Tarak 2- Süzgeç
SÜZGÜN: 1- Arınmıs, süzülmüs 2- Mest, mahmur, kendinden geçmis 3- Göz alıcı, alımlı
S harfi ile baslayan isimler
SAD:(Sat) 1- Ordu komutanı, general 2- Tigin, prens 3- Cesur
SADAPIT: Sad’a bağlı birlik ve beyliklerin genel adı
SAKAR: 1- Sakır, bülbül gibi öter 2- Çakar, cesur
SAKIR: 1- Öter 2- Çakır
SAKRU: Çağrı, mesaj, davet
SAMAN: Kam, baksı
SANÇI: Saplayıcı, iyi ok ve kargı kullanan, silahsor
SANDA: Alçak ve rutubetli yer
SANYU: (Tanyu) Sonsuzluk, genislik
SARA: (Çara) Ufuk, ufuk çizgisi
SAS: 1- Sis, sivri uçlu, et pisirme aracı 2- Tas 3- Dıs kısım, dısarı dısarıda kalan, tasra
SASLIK: Sis, sis kebabı
SAYBAL: Sımarık, nazlı
SAYLAN (çaylan): Nazik, kibar, neseli, güler yüzlü
SAYLIĞ: Seref, onur
SEYBAN: (Seban, sıban, çıbın, zıbın) Sinek, hasarat
SIMGA: Acele, aceleci
SORAMUN: (Çoramun, çuramun) Ruhlarla ilgilenen, kötü ruhları kovan
SORLAK: Sorul, sorul akan su, çağlayan
SÖLEN: Yalnızca fakir ve kimsesizlere verilen toy, yemek ziyafeti, Bey yemeği
SUMGA: Aceleci, tez kanlı
SURLAK: Çağlayan
SURLAYU: Çağlayan
SÜYÜN: Müjde
T harfi ile baslayan isimler
TABAN:1- Tapan, tapınan 2- Temas, dokunma, vurma 3- Dizi, sıra, kafile
TABAR: 1- Tapan, tapınan 2- Vuran, döven, dövüsçü
TABGAÇ: 1, Dövüsçü, kavgacı 2- Ulu, saygıdeğer, muhterem 3- Tapıcı,tapınıcı
TABIN: (Tapın) ibadet
TABKI: Vicdan
TABU: (Tapı, tapu) Kutsanmıs, kutlu yapılmıs, tapılacak duruma getirilmis
TABUK: 1- Tabu 2- inayet, yardım, hizmet
TABUN: Tapın, ibadet
TAÇA: Tasarı, kurgu, plan
TAÇAM: Tasarı, plan, kurgu, senaryo
TADIK: Tat, lezzet, damak
TAG: (Tak, tağ, dağ)
TAGA: 1- Silah 2- Kural, kaide 3- Saygıdeğer, hürmet edilen
TAGAY: 1- Saygı duyulan kisi 2- Dayı, ana tarafından gelen akraba
TAGI: 1- Dindar, inançlı 2- Takı, aksesuar
TAGUK: Tavuk
TAĞ: Dağ
TAĞAN: Üç ayak, saç ayağı
TAĞASAR: birl. Dağ/Asar mec. Azimli, kararlı
TAĞLUK: Dağlık, dağlık bölge
TAĞMA: 1- Dağ eteği 2- Elçi, devlet temsilcisi, devlet görevlisi
TAĞUDAR: 1- Heybetli, dağ gibi 2- Dağıtıcı, yok edici, yıkıcı, siddetli 3- Kısmet, nasip
TAKAK: Ucu, atesli ok
TAKAY: 1- Dayı, ana tarafından akraba 2- Dolunay
TAKIĞ: Takı, ziynet, aksesuar, mücevher
TAKIR: Takı, ziynet
TAKIS: Takı, süs, aksesuar
TAKi: Dindar
TAKSUK: Harika, olağanüstü, anormal
TALA: 1- iri cüsseli, heybetli 2- Seçkin, güzide
TALAKAN: Yağmacı, yağmalayan
TALAN: Yağma, yağmalama, üsüsme, saldırı
TALAS: 1- At yarıslarındaki, baslangıç ve bitis çizgisi 2- Fırtına, kum fırtınası 3- Dalga
4- Tartısma, münakasa
TALAY: (Taluy, Tulay, Toluy,Tolu) 1- Okyanus, derya, büyük deniz, büyük göl
mec. Ululuk, büyüklük, sonsuzluk 2- Gelecek, ikbal 3- Seçkin,güzide
Samanist gelenekte Deniz ve göllere bakan Tanrı
TALAZ: Dalga
TALI: Güzide, seçkin
TALIKU: Seçkin, güzide, beğenilen
TALIMAN: Seçkin, güzide
TALKILIÇ: (Dalkılıç) Zırhsız, korumasız
TALKAN: Kızartılmıs tahıl
TALPIN: Faal, aktif, çalıskan, himmetli
TALSIK: itimat, teminat, güvence
TAMAN: Duman, sis
TAMAR: 1- Damla, damlayan 2- Demir, demir cevheri
TAMGAÇ: Memur, devlet memuru, damgacı, devlet görevlisi
TAMIS: 1- Demis, söylemis, bilgili, deneyimli, sözüne değer verilen, sözüne güvenilen 2-Damla
TAMiR: Temir, demir
TAMiZ: Damla
TAMTUK: Büyük ve kuvvetli ates
TAMU: (Tamuğ) Yerin dibi, yer altı, cehennem
Samanist gelenekte, kötü kisi ve ruhların, öldükten sonra gittikleri yer
TAN: (Tang) 1- Gün açımı, gün doğumu, safak 2- ilginç, acayip, saskınlık yaratan 3- Tatlı, tat
veren,huzur veren
TANA: (Dana) dana, iki yasındaki inek yavrusu
TANDU: 1- Tan vakti, tan vaktinde doğmus 2- Alev, alevli büyük ates
TANG: 1- Mucize, olağanüstülük 2- Tan vakti 3- Giris, antre
TANGAK: Kaygı, endise
TANGSUK: Mucize, sasırtıcı olay, olağanüstülük
TANGUT: (Tankut) Savaslarda, mızrak ve tuğların yanına ya da ucuna takılan ipek kumas, flama
TANIK: 1- Tanuk, sahit, gözlemci 2- Tanıdık, dost, yaren
TANIL: Ünlü, meshur, tanınan
TANIP: Tanınmıs, ünlü
TANIR: Ünlü, tanınmıs
TANIS: 1- Tanınan, bilinen, asina, tanıdık 2- Danısılan, bilgi ve deneyimine basvurulan, danısman
TANISIK: Yakından tanınan, tanıdık, bildik, dost, yaren
TANISMAN: (Danısman) Tanıs, danısılan, bilgili kisi
TANIT: Tanınacak nitelikte, belirgin, tanınabilen
TANJU: (Tanyu) Sonsuz genislik, ululuk,olağanüstülük, mucize gibi
Hun imparatorlarının unvanlarından
TANLA: 1- Sasılası, ürkütücü, olağanüstü, mucize 2- Suçlayan, yargılayıcı 3- Doğus, tan vakti
TANLAĞI: Mucize
TANMAN: Tan vakti doğan
TANRIDAĞ: birl. Tanrı/Dağ “ Tanrı Dağı”
Çok eski dönemlerden beri, kutsanarak, Tanrı tarafından yalnızca Türklere tahsis edildiğine
inanılan ve halen kutlu kabul edilen sıradağların genel adı
TANRIKUT: birl. Tanrı/Kut
Tanrısal, Tanrıdan gelen, Tanrının Kutunu üzerinde bulunduran, hasmetli, Hun
imparatoru Mete Han’ın unvanı
TANSIĞ: (Tansık,Tansu) hayret verici, sasırtıcı, olağanüstü
TANSU: 1- Tansık, mucize 2- Yadigar, armağan 3- Birlesik
TANTIK: 1- Çok konusan, konuskan 2- Tanıdık, hısım, ahbap
TANUĞ: Tanı, teshis, kanıt, tanınan, tanınmaya yol açan
TANYU: (Tanju) Ulu, ulasılmaz, hükümran
TAP: Dilek, istek, umut, yardım ve bunları içine alan beklentilerle dolu inanç
TAPAĞ: 1- Tapma, tapınma, saygı 2- Görev, is
TAPAR: Tapan, seven, uman
TAPARLU: 1- Mutlu, umutlu 2- Sofu, dindar
TAPDUK: 1- Çocuğu uzun süre olmayanların, çocuğu olduğunda verdiği adlardan 2- Saygı ve sevgiye
layık, saygıdeğer 3- Đbadet, tapınma
TAPI: Tapınma, ibadet
TAPIK: Önde, önde olan, önde gelen
TAPIN: Tapınma, umma, beklenti
TAPINGU: Tapınılacak nitelikte sevilen
TAPIR: Bulus, yenilik, icat
TAPKI: Vicdan
TAPKIR: Ayak altında kalıp, katılasan toprak
TAPKUR: Tabur, dizi, topluluk, kafile
TAPLAK: Rıza, kabul, teyit
TAPUK: Tapu, Tabu 1- Tapınma, dilek, istek 2- Tabu, kör inanç 3- Hizmet, hizmetli
TAPUKÇI: (Tapıcı) Saray muhafızı, muhafız askeri
TAPUKSAK: Saygılı, hürmetli
TAPUN: Kutsama, kutsal bir varlığa yönelme, beklenti, ibadet
TAPUNMUS: Sofu
TAR: Dar, darlık, zahmet, sıkıntı
TARA: Ağaç dallarını budamak için kullanılan bıçak
TARAGAY: Turgay, tarla kusu, çayır kusu
TARAKA: 1- Tarak, esme, ayırma aleti 2- Saygı gösteren
TARAMAN: Tarayıcı,rençber, çiftçi
TARAN: 1- Genis arazi, ekinlik, ekin yeri 2- Sınır, hudut
TARANÇI: 1- Sınır muhafızı 2- Ekinci, rençber
TARANG: Mevki sahibi, imtiyazlı, saygıdeğer
TARBAN: Gururlu, mağrur
TARDU: 1- Öncelikli, imtiyazlı 2- Durdu, duran yasam
Göktürkler dönemi, üst düzey yöneticilere verilen bir unvan
TARDUS: imtiyazlı
TARGAN: Savaslarda, düsmanın geçeceği yollara, onların gidisini ağırlastırmak ve güçlestirmek için
bırakılan, kaya ve kütük parçaları
TARGUN: Mahçup, sıkılgan
TARHAN: (Tarkan) imtiyaz sahibi soylu kisi. Bu kisiler, vergi vermez, suçları dokuz kereye kadar
bağıslanır, kağan ve hanların huzuruna izinsiz girebilirlerdi.
TARHUN: Güzel kokulu bir yayla çiçeği
TARIK: Darı, tahıl, ekin
TARIM: 1- Emek, enerji, zahmet, sıkıntı 2- Ziraat, rençberlik 3- Irmakların küçük kolları
TARINÇ: Sınır, hudut, uç
TARING: 1- Derin, derinlik 2- Ziraat
TARKAN: imtiyazlı ve soylu kisi (Tarhan)
TARKANÇ: 1- Öfke, gücenme, rahatsızlık, kızgınlık 2- Darılma, sıkılma
TARKAT: Bakan, nazır, yönetici, bürokrat
TARKINÇ: 1- Darılma, darlanma, küsme, küskünlük 2- isyan, baskaldırma
TARLIG: 1- Güçlük, darlanma, sıkılma 2- Bahsis, hediye
TARTA: Terazi
TARTAGAN: 1- Tartan, terazi 2- Dağınık, derbeder
TARTIS: Armağan, bağıs
TARUG: 1- Darı, ekin 2- Hediye, bağıs
TASAR: Plan, tasarı, tasarım
TASIM: Gösteris, afi
TAS: 1- Dıs, dısta olan, görünürde olan 2- Kaya parçası mec. Sertlik, dayanıklılık
TASAN: Tasmıs, dısa vurmus, coskun
TASAR: Tasmıs, coskun, atesli
TASGAN: Tasan, cosan, atesli
TASGARU: Dısarı, dısarıdan, tasra
TASGIN: Tasmıs, dısa vurmus, coskulu, atesli, asabi
TASKI: Dısarıdan, tasralı
TASKIN: Coskun, atesli
TASRALU: Dısarıdan, yabancı
TASRIK: Dısarıda, gurbet, gurbetçi, sefere giden.
TASUG: Tasınabilir mal, menkul değer
TASÜREK: birl. Tas/Yürek ( Cesur, gözü kara)
TAT: 1- Yemek, damak 2- Uzak, uzakta, uzaktan, yabancılasmıs 3- Kılıç pası, paslı kılıç
TATAR: 1- Uzakta kalmıs, yabancılasmıs 2- Çayırlık, mera 3- Kent dısında yasayan
TATAS: (Dadas) 1- Yakın dost, yaren, arkadas 2- Uzakta kalmıs, aynı uzaklığı paylasan
TATIG: Tatlı, hos
TATIR: Çayırlık, otlak, mera
TATLI: Tatlı veren, hosa giden mec. Güler yüzlü, sevimli, cana yakın
TATU: 1- Barıs, sulh 2-Uzağı gören, uzak görüslü 3- Bakıcı, eğitici 4- Tatlı, tat veren
5- Yaratılıs, fıtrat
TAV: 1- Hız, devinim, çeviklik, kosu, davranmak, harekete geçmek. 2- Dağ
TAVAR: Hızlı hareket eden, hızlı davranan.
TAVGAÇ: 1- Hızlı kosan, hızlı davranan, atik 2- Çekici, cezbedici
TAVISGAN: Tavsan
TAVLI: 1- Hızlı, atik 2- Dağlı
TAY: 1- Dayak, dayanak, dayanılacak nesne 2- Soy, asalet, soyluluk unvanı 3- Ululuk, büyüklük,çokluk
4- Mevki, yer, bölge 5- Ananın erkek kardesi, dayı 6- Süt emen at yavrusu
TAYAK: Baston, değnek, dayanılacak nesne.
TAYANÇ: 1- Dayanç, dayanak 2- Hami, koruyucu, sırdas, güvenilen kisi
TAYANÇI: Danısman, memur.
Uygurlar döneminde, küçük dereceli memur unvanlarından
TAYANG: Dayak, dayanak, destek, dayanak
TAYANGU: Danısman, aracı, sıra dısı. Han ve kağanların danısmanlarına verilen bir unvan
TAYCU: 1- Hami, destekçi, koruyucu 2- Soylu, seçkin 3- Tay sahibi,tay eğiticisi
TAYEÇE: birl. Tay/Eçe..Soylu, saygıdeğer hanım. (Teyze, sözcüğünün buradan
geldiğini söyleyen dilciler var.)
TAYGA: 1- Kavak, çam, söğüt karısımı ormanlık bölge 2- yoğurtlu sebze çorbası
TAYGAN: 1- Karısık ağaçlı orman 2- Dayanak, destek
TAYGANA: Kaygan, kayıcı
TAYGUN: Yavru, çocuk, torun
TAYGUR: Kayan, kızakla kayan
TAYIK: Kibar ve nazik genç
TAYLAN: 1- Beyefendi, centilmen 2- Yakısıklı, heybetli 3- Düzgün ve etkileyici konusan
TAYSI: 1- Mürsit, yol gösteren 2- Hami, koruyucu
TEBER: Balta, baltalı mızrak
TECiMEN: idareli, ekonomist
TECiMER: Ekonomist, hesaplı
TEDAN: Tutan, zapt eden, zabit
TEDiK: (Tetik) 1- Usta, becerikli, bilgili 2- Öğüt, nasihat
TEGEN: (Değen) Değerli, karsılığı olan
TEGiN: Tigin, prens, sehzade, bey oğlu. Göktürkler döneminde, vali unvanı olarak da kullanılmıstır.
TEGiNEK: Değnek, baston
TEGiR: 1- Değer, kıymet, paha 2- Hücum, taarruz 3- Ulasım, ulasma
TEGiS: 1- Değisim, değisme 2- Dövüs, temas, çarpısma, hücum
TEGRE: Daire, çevre, civar, etraf
TEGREK: 1- Değer, kıymet 2- Tekerlek, değirmi, yuvarlak
TEĞME: Değme, seçkin, farklı
TEKER: 1- Değer, kıymet 2- Çevre, yöre, daire 3- Saldırgan, mütecaviz
TEKES: Döğüs, değis, temas, savas, savasçı
TEKiN: 1- iyi, güzel, biricik, emsalsiz, uğurlu, uygun 2- Rahat, güvenli,güvenilir,
3- Tigin, prens, bey oğlu 4- Tabi, bağlı, kul, köle 5- Bos, ıssız, toplumdan uzak kisi 6- Saldırgan
TEKiNiK: Güvenilir, iyi, münasip, uygun
TEKiR: 1- Değer, kıymet, paha 2- kara benli, kara çizgili 3- Hücum, saldırı, saldırganlık
TELA: 1- Delici, delen 2- Tolu, olgun, bilge 3- Armağan, adak, sungu
TELEK: Armağan, sungu
TEMiR: Demir
TEMiR YALUP: birl. Demir/Yalup ...demirci ustası, silah yapımcısı
TEMiRÇAL: birl. Temir/Çal ( kılıç darbesi, kılıç vurusu)
TEMiREN: Ok baslığı, okun ucundaki sivri ve delici demir parçası
TEMiRHAN: birl. Temir/Han
Eski dönem, “ Maden Tanrısı”
TEMiRKIRAN: birl. Temir/Kıran mec. Acı kuvvet, acı kuvvete sahip kisi
TEMiS: Demis, söylemis, bilgin, deneyimli
TEMÜGE: (Temürge) demir, nüvesi
TEMÜRKAZUK: birl. Temir/Kazık Kutup yıldızı
TENBE: At kosumu, kosum takımı
TENEKUR: Boraks madeni
TENGiZ: Deniz
TENiK: Azim, kararlılık
TENSi: Esit, adil, adaletli
TEOMAN: Sis, duman, tuman
TEPE: 1- Uç, sınır, doruk, yükseklik, yüksek yer 2- Yığın, kütle 3- Bir nesnenin sivri ucu
TEREÇE: ince, narin, zarif
TEREK: Siper, koruyucu
TEREKEME: Siper, siperlik, sütre
TERiLGEN: Diri, canlı, hazır, tetik, tetikte
TERiLGENBUDUN: birl. Terilgen/Budun
Devletin çekirdeğini olusturan boy merkez halk Devletin, temel, ulusal askeri gücü
TERiM: 1- Bilim, sanat, bilim ve sanat erbabı 2- Emek, alın teri, zahmet 3- soyluluk, seref, onur,nurlu 4-
toplantı, dernek 5- Han soyundan gelen kızlara verilen bir soyluluk unvanı
TERiS: Derleme, toparlama, birlestirme, birlestirici, derleyip toparlayıcı
TERKEN: 1- Süs oku, süslü ok 2- Savas arabası 3- Soylu, soyluluk unvanı
TERNEK: Dernek, toplantı
TESiYEMi TANYU: (Ululuğun sınırı olmayan, en ulu )
TETiK: 1- Uyanık, hazır 2- Becerikli, mahir
TEYENG: Sincap
TEYMUR: Demir
TEZ: 1- Hızlı, ivedi, hızlılık 2- Kaçma, ürkme, ürküntü 3- Siddet, siddetli
TEZME. Çabuk kızan, canı ağzında, kızıp çekip giden
TEZÜREK: birl. Tez/Yürek Heyecanlı, atesli
TIBIK: Sakin, asude
TILSIM: Büyü, efsun, sihir
TIN: (Tin) Ruh, can, nefes
TINGI: 1- Tin, can, yasam 2- Kulağa gelen ses, ses dinleme (Tınlama)
TINGLAK: Efendi, söz dinleyen
TINGLAR: Dinler, hürmetkar
TINGLATUR: Sözü dinlenen, sözü geçer
TINGLAYU: Munis, söz dinleyen
TINGLIĞ: Canlı, diri
TINI: 1- Ruhsal, ruhla ilgili 2- inanç, iman 3- Tıngırtı, kulağa gelen ses
TiGiN: Prens, sehzade, han oğlu, bey oğlu
TiGREK: Çevre, daire
TiKE: Parça, bölüm, lokma, tıkım
TiKEN: Dikili, dik, dikmis
TiKiM: Parça, lokma
TiLBE: Dilek, dilenen sey, murat
TiLBi: Dilek
TiLEK: Murat, istek, dilek
TiLKi: Tilki, kürkü için avlanan hayvan
TiLMAÇ: Çevirmen, tercüman
TiLMEN: (Dilmen) Konuskan, hatip, çenebaz
TiLTAY: Etken, amil, neden
TiLUN: Dolun, tolun, dolu, tam, eksiksiz, kusursuz
TiMAGUR: Merhametli, vicdanlı
TiMUÇiN: (Temuçin, temurçin, timurçine)
Çengiz Kaan’ın ilk adı. Ancak doğrusu, Timurçin’dir. Demir ucu, sivri demir anlamındadır.
TiMUR: Demir
TiMUR KÜRKAN: birl. Timur/Kürkan
Türk dünyasının en ünlü simalarından. Yalnızca Türk tarihi değil, dünya tarihinin de basta gelen
liderlerinden. Çengiz Kaan’dan sonra, dünyanın ikinci büyük fatihi. Yasamı hep çetin mücadelelerle
geçmis, koca bir imparatorluğu adeta yoktan var etmistir. Kürkan (Damat) lakabını, evliliğinin ilk
yıllarında, kayın eçesi olan Buhara Emir’ in himayesinde olusu nedeniyle almıs, daha sonraları,iranlılar
ona “ Timurleng”, Otmanlılar “ Aksak Timur” lakabını takmıslardır. Bu ulu kisi zamanında,Türk dünyası
üçüncü ve son kez olarak, tek devlet çatısı altında toplanmıs, “ Birlesik Türk devletleri” ideali, bu ulu
kisinin döneminde son kez gerçek olmustur.
TiN: 1- Can, ruh, öz 2- Soluk, nefes, yel 3- Dinmis, dingin, sakin, bitik 4- Gök, göksel, Tanrısal
TiRGEÇ: Diri, canlı, dirilik veren
TiRiG: Diri, canlı, güçlü
TiRiGLiĞ: Dirlik, yasam, geçim
TiRiL: 1- Can, ruh, yasam 2- Dirilik, canlılık, derlenip toparlanma 3- Derlenme, derlenis
TiRiM: Yasam, geçim, hayat yolu
TiRKiS: Kervan, kafile
TOGA: 1- Doğa, tabiat, hilkat, yaratılıs, huy 2- Kalın, katı, yoğun, doymus 3- Usul, yordam, teamül
TOGAY: 1- Toga 2- Dolunay 3- Koruluk, küçük orman
TOGU: 1- Doğu, doğus 2- Vurus, darbe
TOĞAÇ: (tokaç) Topuz, çamasır yıkarken kullanılan tahta topuz
TOĞAN: 1- Doğan, doğan kusu 2- Canlı, doğmus olan, yasayan
TOĞMA: 1- Dokuma, dokumadan yapılan giysi 2- Yerli, yerli halktan olan kisi
TOĞMAK: (Tokmak)
TOĞMUS: Doğmus, ortaya çıkmıs, canlı, yasayan
TOĞRUL: 1- Tuğrul 2- Doğrulmak, ayağa kalkmak
TOĞRULÇA: Doğan kusu, doğan yavrusu
TOĞSIK: Doğus, doğum, ortaya çıkıs
TOĞUL: 1- Doğulu, doğudan 2- Doğum, doğus, ortaya çıkıs
TOĞULGA: Tolga, tulga, savas baslığı, miğfer
TOK: 1- irilik, katılık, dayanıklılık, yoğunluk 2- Vurus, darbe, dövüs, savas 3- Yol, yöntem, yordam
TOKA: 1- Tok, sert, katı 2- Usul, yol, yordam, teamül 3- Dövüs, vurus, vurusma, 4- Huy,
hilkat,yaratılıs
TOKAÇ: (Togaç) Topuz, çamasır topuzu
TOKALIG: Tokluk, katılık, sertlik
TOKAY: 1- dolunay 2- Dere kenarlarında yetisen bir çiçek, çalı
TOKLU: 1- Yol, yordam, bilen, bilge 2- Bir yasını geçmis kuzu 3- iri, dolgun, besili
TOKMAK: Vurma, ezme, dövme aracı
Kalın, genis, ağaçtan yapılmıs çekiç
TOKOL: Kuma, ikinci hanım
TOKTA: 1- Durma, yasama, direnç, dayanıklılık 2- Tedbir, tedbirlilik
TOKTAK: Tedbir, tedbirli, temkinli
TOKTAMIS: Durucu, kalıcı, dirençli, dayanıklı, uzun ömürlü, dirayetli
TOKTAR: Dayanıklı, dirayetli, uzun ömürlü
TOKU: 1- Doğu 2- Dövüs, temas, savas
TOKUM: 1- Doğum, doğus 2- Yasam, direnç, dayanıklılık
TOKUMAK: Tokmak
TOKUR: 1- Gözü pek, cesur 2- Dokur, dokumacı
TOKURGAK: Dokuma aleti, dokuma tezgahı
TOKUS: 1- Dövüs, savas, vurusma 2- Doğus, direnç, yasam, dirayet
TOKUZ: 1- Dokuz sayısı (..Türklerin uğurlu ve kutlu saydıkları sayılardan) 2- sıkça ve kalınca
dokunmus bir kumas
TOLAN: Essiz, emsalsiz
TOLAY: Bir tavsan türü
TOLDI: Doldu, dolu, doluluk, bütünlük, olgunluk, irilik, bilgelik, erginlik
TOLDIKORGAN: Anıt, lahit, abide
TOLGA: Miğfer, çelik baslık
TOLGAN: 1- Dolgun, iri, dolu 2- Acı, üzüntü, inleme
TOLKAN: Dolgun
TOLMIS: Dolmus, dolu, olgun, bilge
TOLU: 1- Dolu, olgun, kamil, yetkin, usta 2- içki, içki kadehi, içki ile dolu kadeh 3- Seçkin, güzide
TOLUHAN: birl. Tolu/Han
Arap isgalleri sırasında, onlara karsı direnis örgütleyen ve çesitli savaslara giren bir bey
TOLUK: 1- Dolu, olgun, yetkin, bilge 2- Tuluk, tulum
TOLUM: 1- Silah, savas aleti 2- Olgun, dolgun
TOLUN: Dolu, tam, bütün, eksiksiz, kusursuz, olgunlasmıs
TOMAN: Duman,sis
TOMBAY: Manda, camıs
TOMRiS: (Tomris Hatun) 1-Demir ucu 2- Demir sesi. 3- Demirin özü, nüvesi.4- Bereket, bolluk,uğur.
T... Türk tarihinin ünlü simalarından. Sakalar devletinin katun’u (kraliçesi) (iran – Turan savasları
sırasında, zalimliğiyle ünlü, Pers kralı Hüsrev’in, Türk topraklarını isgal etmesine karsın yapılan savasta
büyük kahramanlıklar göstererek, onu yenmis, basını kesip kan dolu bir fıçıya atarak, “Hayatın boyunca
kana doymadın, kan döküp kan içtin. Ben de sana yakısanı yapıp, seni bundan mahrum etmeyeceğim.”
diyen ulu kisi.)
TON: Don, giyim, giysi, elbise
TONA: Giyimli, varlıklı, yakısıklı
TONAT: Donat, cömert, eli açık, aç doyuran – çıplak giydiren.
TONATMIS: Giydirmis, hayır hasenatta bulunmus, cömert ve eli açık.
TONGA: Kaplan, Asya kaplanı.
TONGUZ: Domuz
TONKA: 1- Tunga , kaplan 2- iri,büyük,gösterisli
TONLU: Giyimli,sık,zengin,varlıklı
TONSUZ: Yoksul
TONYUKUK: (Tanyu/Kök,gök) Sonsuzluk ve genislik,bilgelik ve deneyimlilik.
TOP: Yığın, topluluk, bütünlük, erk
TOPAÇ: 1- Top gibi, toparlak, dolgun 2-ibrik 3- Sepet, sele
TOPAK: Topluca, toplanmıs, yığın
TOPRAK:.. Yer, yurt, arazi
TOPURGAN: Ayak basıldığında toz çıkaran, yumusak toprak
TOPUZ: Toplanıp, kurutulmus, katılasmıs, topluca ve katıca. Silah, dövme ve ezme aracı
TOR: 1- Mevki, mertebe, seref, sereflilik 2- Türeme, doğma, soy, gelisme, yayılma 3- Ağ, tuzak 4-Giysi
5- Evlat, çocuk, nesil 6- Zayıflık, incelik, hamlık
TORAMAN: 1- Fahri, onursal, serefli 2- Kaba, yetismemis, acemi 3- Đri, dolgun, heybetli
Toran: Turan, duran, yasayan, dirençli
TORÇUK: Kozalak
TORKU: ipekli kumas
TORLAK: 1- Eğitilmemis at 2- Çırak, acemi, ham
TORMIS: Durmus, yasayan, yasar, yasam
TORMU: Yasam süresi, yasam
TORU: 1- Durus, yasam 2- Bolluk, bereket, fazlalık 3- Doru, doru renk
TORUG: Doruk, Doru renk
TORUK: 1- Doruk, zirve 2-ince, zayıf, ham, olmamıs
TORUM: 1- Aygır, aygır yavrusu 2- Kul, köle, muti, bağlı 3- Deve yavrusu
TORUN: 1- Evladın, evladı 2- Sevgili, biricik, çok sevilen 3- Acemi, ham, yetismek üzere olan 4-Genç
boğa
TOSUN: 1- Genç boğa, 2- Tos atan, tos vuran, azgın, azmıs, saldırgan
TOY: 1- Sölen, yemekli eğlence, düğün dernek 2- Em, ilaç, doyum, doyumluluk 3- Ordu, ordu birliği 4-
Çamur bataklık 5- Doğan türü bir avcı kus 6- Genç, gençlik, acemilik, çıraklık
TOYAK: 1- Atlara giydirilen savas zırhı 2- Tırnak, at tırnağı
TOYAN: Toy sahibi, toy veren kisi
TOYGA: 1- Toy sahibi, toy veren kisi, 2- Toylarda yapılan çorba, ayranlı çorba
TOYGAN: 1- Kurultay üyesi 2- Bir kus türü 3- Genç, taze
TOYGAR: Tarla kusu, çayır kusu
TOYGUN: 1- Genç, taze, deneyimsiz 2- Doymus
TOYGUR: Doymus, gözü tok, olmus, olgun
TOYLAK: 1- Toy yeri, toy yapılan yer 2- Karargah, ordunun toplandığı yer.
TOYLUK: Toy yeri, Toy yapılan yer
TOYMADUK: 1- Özlenen, özlemi duyulan 2- Hırslı, doyumsuz
TOYMAGUR: istahlı, obur
TOYTiMUR: Ermis, keramet sahibi, Saman büyüğü, kam, rahip
TOZUN: 1- Tosun 2- Düzen, uyumluluk
TÖGi: Cömert , eli açık
TÖGÜN: Çekici, yakısıklı
TÖKMEN: Çekici, yakısıklı
TÖKÜ: Eli açık, cömert, müsrif
TÖKÜS: Düğüs, savas, vurusma
TÖLEÇ: Ücret, yevmiye
TÖLEGEN: Olgun, kamil, yetiskin
TÖLEK: 1-Ücret, yevmiye 2- Sükunet, sakinlik
TÖLiS: Bölük, bölünmüs
TÖLÜK: Tuluk, tulum
TÖR: 1- Türemek, çoğalmak, yaratılıs 2- Makam, mevki, onur yeri, serefli yer 3- Usul, kural, teamül
TÖRE: 1- Düzen, gelenek, usul, teamül, geleneksel hukuk 2- Türeyis,yasayıs, çoğalma, yaratılıs
TÖRELi: Töresi olan, töreye bağlı, geleneklerine bağlı
TÖREMEN: Görgülü, töreye bağlı
TÖREN: 1- Töreye uygun yapılan, töre gereği yapılan, merasim 2- Soylu, necip, seçkin
TÖRKiN: Kök, mense, dip, soy
TÖRÜ: 1- Yasa, devlet düzeni 2- Türeyis, yaratılıs
TÖRÜCE: Töreye ve yasaya uygun
TÖRÜiÇi: Töreye uygun
TÖRÜLÜG: Töreye bağlılık, Töre bilgisi, Töre uygulaması
TÖRÜM: 1- Türeyis, yaratılıs 2- Töreye bağlılık
TÖRÜMÇÜ: Töreye bağlı, soyuna bağlı
TÖRÜN: 1- Soylu, soyluluk 2- Tören, merasim, ihtiram
TÖRÜTGEN: Yaratıcı, yaratan, halik
TÖSTÜK: Düs, rüya
TÖZ: Kök, dip, temel, cevher, öz
TÖZLÜK: Öz, esas, asıl, kök, köklü, özlü
TÖZÜN: Soylu, temeli sağlam, köklü
TUNAY: Evlatlık kız çocuğu
TUDUN: (Tutun) 1- Tutunma, bağlılık, sadakat 2- Destek, güvence, tutunulacak nesne
Hazar kağanlığı döneminde kullanılan “ vali “ unvanlarından
TUGAN: Doğan
TUGANA: Özel ok (içi oyulmus, içinde evrak gizlenen ok)
TUGAN: 1- Küçük ırmak, çay, akarsu 2- Togay
TUĞ: Sancağın tepesine takılan at kuyruğu, kıldan yapılan flama, Uğur ve Kut isareti olarak kullanılır
olmasına karsın, bundan daha çok savas isteği, baskaldırı ve isyan sembolü olarak kullanılmıstır. 2-
Tıkaç,kapak, bent, set
TUĞANÇI: Doğancı, doğan terbiyecisi, doğan eğitmeni, doğan yetistiricisi
TUĞCU: 1- Tuğ tasıyan kisi, alemdar 2- isyancı, isyankar
TUĞÇE: Küçük tuğ, tuğcuk
TUĞLU: Tuğ sahibi, kutlu, uğurlu
TUĞLUK: Tuğlu, tuğu olan, tuğ tasıyan
TUĞMA: 1- Doğmus, ortaya çıkan, boy gösteren 2- Tuğ kaldıran, isyankar
TUĞRUL: 1- Doğan kusu, bir doğan türü 2- doğru, doğrulmus, dik- ayakta 3- Türk mitolojisinde, adı
geçen, yarı insan, yarı kus.
TUĞSAVUL: birl. Tu/Savul
Eski dönemlerde, ordu içinde tuğ tasıyan ve onu koruyup, önde tutmakla görevi olan kisilere
verilen ad.
TULA: 1- Tolu, dolu, olgun 2- Ayna
TULAN: Dolu, olgun, kamil
TULAY: 1- Talay, taluy, okyanus, deniz 2- Ayna 3- Dolu, dolgun, olgun
TULGA: Tolga, miğfer
TULGAR: 1- Azim, kararlılık, inanç, güvenç 2- Gösteris, heybet, heybetlilik
TULGAY: Tuga, Tolga, miğfer
TULi: 1- Dolu, olgun, kamil 2- Ayna
TULKi: Tilki
TULTAG: Sakin, kendinden emin
TULU: 1- Dolu, ergin, olgun 2- Ayna
TULUK: 1- Dolu, olgun, bilge 2- yayık, çömlek
TULUN: 1- Tolun, dolu 2- Çene kemiği
TUMA: Yeğen, kuzen
TUMAÇI: Erkek kuzen, (Amca, hala, dayı, teyze çocuğu)
TUMAÇIM: Kız kuzen
TUMAĞAN: 1- Nilüfer çiçeği 2- Duman, sis
TUMAN: Duman, sis
TUMAY: Sessiz, sakin, kendi halinde
TUMGAN: Tuman, sis
TUMRUL: Dumrul, Demir ucu
TUNA: (Tona) Varlıklı, zengin, gösterisli, ihtisamlı
TUNÇ: Bronz, Bakır, kalay karısımı
TUNG: Nüfus sahibi, kudretli, muktedir
TUNGA: 1- Kaplan, Asya kaplanı 2- Kudret, ihtisam, fevkaladelik
TUNGUÇ: Çocuk, evlat, evlatlık
TUNGUT: Evlatlık
TUNUÇ: Tunç
TUR: 1- Durmak, yasam, canlılık 2- irade, istek, yargı
TURA: 1- Dura, durak, ev, mekan 2- Deriden örülen kamçı 3- Sibirya bölgesinin eski adı
TURAK: 1- Durulan yer, yasanılan yer, mekan 2- Yasam, ömür
TURAL: Durma, yasama, ömür
TURAM: Olgunluk, kemal
TURAMUN: 1- Evcil, evcimen 2- Onurlu, onuruna düskün
TURAN: Duran, yasayan, ömür, ömürlü, yasama direnci (Çocukları sık ölen ailelerin, uzun ömür ve
kalıcılık dileklerini içeren adlardan.
TURÇAK: Filiz, fidan
TURÇiK: 1- Durucu, kalıcı, uzun ömürlü 2- Fidan
TURDU: Durdu, sağ, salim, yasar, yasayan, kalıcı, ömürlü
TURGAK: Bekçi, muhafız, koruyucu
TURGAN: Duran, ömürlü
TURGAY: 1- Tarla kusu, serçe 2- Türk/Ay
TURGUT: (Turagut) 1- Ömürlü, durucu, uzun yasamlı 2- Belde, mekan mesken, yasanılan yer
TURKAK: Nöbetçi, bekçi
TURKU: Atesli, heyecanlı
TURKUAZ:Rengi mavi ile (Türk mavisi) özdes olmus bir süs tası
TURMUS: Ömür, yasam, uzun ömürlülük (çocukları sık ölen ailelerin kullandıkları adlardan)
TURNA: Leylek türü, iri ve genis kanatlı bir kus
TURSUN: Dursun, Durdu, duran, durmus vb. yasam, ömür, uzun ömür
TURSAK : Filiz, sürgün
TURU: 1- Duru, saf, arık 2- Duran, yasayan, ömürlü 3- Durgun,sakin
TURUM: 1- Yasam, ömür 2- Sükunet, durgunluk
TURUMTAY: 1- Turum/Tay 2- Doğan türü, avcı bir kus
TURUSKAN: Dayanıklı, metanetli, dirençli, uzun ömürlü
TURUT: 1- Yer, yurt, durulan, yasanılan yer 2- Ömür, yasam
TUSiT: Göğün ötesi
Samanist gelenekte, ulu ruhların gittiği yer. Göğün katlarından
TUSKAN: Akraba, yakın, hısım
TUSGÜL: isaret, iz, nisan
TUT: 1- Yakalayıs, kavrayıs, saklayıs 2- Vurusma, vurus, yenme, ezme, koparma 3- Ordu, ordugah 4-
Kılıç ve benzeri silahların üzerindeki kir, pas
TUTA: Bahsis, armağan
TUTAÇ: Komsu, yakın, dost
TUTAÇI: Komsu, yakın
TUTAK: 1- Silah kabzası 2- Saldırı, hücum, taarruz 3- Evlatlık
TUTAM: Demet, buket, deste
TUTAN: Elinde bulunduran, yönetimi altında bulunduran
TUTAR: Tutucu, hükmedici
TUTAS: 1- Küçük hanım, evin en küçük kızı 2- Bekar, bakire kız 3- Komsu
TUTGAK: 1- inilti, inleyis, hüzün 2- Geceleri kesfe çıkan savas birliği
TUTGAN: Tutucu, fanatik
TUTGUÇ: kahvaltı, kusluk vakti yenen yemek
TUTGUN: Tutsak, esir, hapis,tutulu, tutulmus, bağlanmıs
TUTKU: Kapama, ele geçirme, bağlama, bağlanma
TUTGUK: Esir, hapis, tutsak
TUTNAK: Destek, arka
TUTNUK: Tutunulacak nesne, dayak, arka,destek
TUTSU: 1- Vasiyet, öğüt, nasihat 2- Bağımlılık
TUTSUK: Öğüt, nasihat, vasiyet
TUTU: Esir, tutsak, rehine 2- Çekici, cazip, güzel 3- Tutus, savas, dövüs
4- Ağırbaslı,utangaç 5- Yiğit, batur, dövüsçü 6- Bakan, nazır, vali
TUTUG: Vali, askeri vali
Göktürkler döneminde kullanılan askeri unvanlardan
TUTUK: 1- Dövüs, savas, savasçı 2- Devlet görevlisi, devlete bağlı 3- Evlatlık 4- Büyü, sihir
5-Tutsak, esir, tutulmus, rehin
TUTUN: Tutunulacak nesne, destek, arka, güvence
TUTUNÇ: 1- Evlat, oğul, usak 2- Tutunulacak nesne, güvence
TUTUNGU: Öğüt, nasihat, vasiyet
TUTURGAN: Öğüt, nasihat, vasiyet
TUTURGU: Öğüt, nasihat, akılda tutulan
TUTUS: 1- Dövüs, savas 2- Zapt etmek, egemenlik kurmak 3- bağlılık, sadakat 4- Orduyu ve devleti
düzene sokmak
TUTUSUK: Demet, çiçek demeti,buket
Çengiz Kaan’ın Uygur kökenli danısmanı, oğullarının eğitmen ve atabeyi bu ulu kisi,
imparatorluğun resmi dilinin “Türkçe” olusunda ve Türk kültürünün egemen kılınmasında, önemli etken
olmustur.
TUYAK: 1- Dayak, destek, değnek 2- Duyan, isiten, isitici, dikkatli, uyanık
TUYAN: Duyan, isiten
TUYGU: Duygu, his duyumu
TUYGUN: Doğan türü bir avcı kus
TUYUK: Dayak, destek, arka
TUYUN: Saygın, muteber
TUZGU: Yemek, yoldan geçenlere verilen yemek
TUZAK: Sevgili,sevgili için söylenen söz
TUZAĞI: Sevgili, asık, masuka
TUZGUN: Armağan, sunu, bahsis
TÜBE: 1- Tepe, yüksek yer 2- Siper, sütre
TÜBEK: Tübe, tepe
TÜGÜN: 1- Düğün, bağlılık 2- bahsis, hediye
TÜGÜZ: Düz, tam, eksiksiz, mükemmel
TÜKEL: 1- Tüy, saç, kıl 2- Dik, dikili
Türk mitolojisinde, ağaçtan doğduğuna inanılan kisi
TÜKÜN: 1- Düğün, dernek, toplantı 2- Bahsis, armağan
TÜLEK: 1- Zeki, kurnaz, fettan 2- Tüylü, kıllı
TÜLGÜ: Alaca, renkli bir karga türü
TÜLiN: 1- Ayna 2- Ayın çevresindeki ısık halesi
TÜLÜ: 1- Rica, yakarıs 2- Düs, rüya
TÜLÜS: Ücret, değer, emeğin karsılığı alınan karsılık
TÜMEN: 1- Duman, duman, sis 2- On bin sayısının askeri terminolojideki kullanılısı
TÜN: Gece
TÜNBAY: birl. Tün/Bay ( Kazak ve Kırgızlarda, yatak, silte)
TÜNEK: Gece kalınan yer
TÜNG: 1- Gece, gece karanlığı 2- Olağanüstülük, fevkaladelik
TÜNKÜR: Peri, melek
TÜR: Soy, kök, orjin, çesit, kan, damar, doğus, yaratılıs, olus
TÜRE: 1- Töre 2- Tigin, prens, sehzade
TÜREL: Türeli, töreye bağlı, töresel, hukuk, hukuki, hukuka uygun
TÜRELi: Türe sahibi, töreye bağlı, hukuka bağlı
TÜREMEN: Töreye bağlı, töreye göre yasayan
TÜRENER: Töreye bağlı, töre sahibi
TÜRETGEN: Yaratıcı, mucit, üretken
TÜRK: Bu kutlu ad, birçok anlamları içinde barındırır. Türeyis, doğus, güç, erk, soy, döl, çoğalma, düzen
vb. ( Birçok dilbilimci, değisik anlatımlar yapıyormus gibi görünseler de aslında tek bir sey vardır ortada.
O da Töreli, Töreye bağlı, Töreye göre olmus, Töre ile özdes, iyilik, güzellik, doğruluk ve düzenlilik içinde
yasayan, bunun için gerektiğinde, mayasından gelen güç ve erkini kullanan kisi ya da kisiler topluluğu,
anlamlarını net bir biçimde içinde barındırıyor olması.)
TÜRK BiLGE KAĞAN: (Orhun anıtlarında, Bilge kağan kendini böyle tanıtır.)
TÜRKÜ: Türk dilinde söylenen, melodi
TÜRÜ: Dürülmüs, derli, toplu, düzenli
TÜRÜNG: Aktif, faal, çalıskan
TÜS: Düs, rüya
TÜSTEMiZ: birl. Tüs/Temiz
TÜTSÜ: Güzel kokulu ot yakarak ortaya çıkarılan koku
TÜTSÜK: 1- Tütsü, tüten koku 2- Öfkeli, kinci, öç alıcı
TÜTÜK: 1- Güzel ve etkileyici koku, duman, tütme kokusu 2- Düdük, savaslarda ve savas talimlerinde
komut vermek için kullanılan düdük
TÜZ: Düz, düzen, kök, esas, kural, bütünlük, doğruluk, uyum, uyumluluk
TÜZE: 1- Düz, doğru, düzen, kural, uyum, ahenk 2- idare, yönetim 3- Ulus, topluluk, halk 4- Uyum,
uyumluluk, barıs, uzlası 5- Kusursuzluk
TÜZBAYKÜÇ: birl. Tüz/Bay/Güç Bütün, hepsi, hepsini içine alan
TÜZEN: Düzen, uyum, kurallar bütünü
TÜZLi: Uyumlu, uygun, düzenli, idareci
TÜZLÜG: uyum, ahenk, geçim
TÜZÜK: (Düzük) 1- Düzen, düzülü, sıralı, düzenleme, düzenlenmis, düzenli, 2- Özel durumlara göre
biçimlenmis kurallar bütünü
TÜZÜL: 1- Düzülü, sıralı, muntazam, disiplinli, hiyerarsik 2- Anlasmıs,anlasmalı
TÜZÜM: Düzgünlük, sıra, dizgi
TÜZÜN: 1- Düzen, kural, teamül, gidisat 2- Öz, kök, soy, soylu, seçkin, egemen 3- Uysal, yumusak
huylu
ve davranıslı
U harfi ile baslayan isimler
UBUT:Ar, edep, tevazu, alçak gönüllülük
UC: Uç, sınır
UCAS: iddia, bahis
UCUD: Yeryüzü, dünya
UCUN: Uçta, sınırda, kenarda, uçbeyi
UÇ: 1- Son, bitim, sınır, kıyı 2- Asırılık, ekstrem 3- Herhangi bir nesnenin sivri kısmı
4- Ordu kanadı, kol, cenah
UÇA: 1- Koruma, himaye, arka 2- Uç, sınır, limit 3- Kendini asmıs, yüksek, ulu
UÇAR: 1- Haber, havadis 2- Kanıt, delil 3- Göğe yakın, Tanrıya yakın, dindar 4- Uçarı,
vurdumduymaz
UÇBEY: birl. Uç/Bey
Sınır karakollarında görev yapan askeri birlik komutanı
UÇGUN: 1- Kam, baksı, kendinden geçmis, transa girmis 2- Kıvılcım
UÇKAN: Uçan, uçucu
UÇKARA: birl. Uç/Kara ..Sırtı renkli, kanatları kara bir kus türü
UÇKUN: Uçuk, kendinden geçmis, atesli, heyecanlı
UÇMAĞ: (Uçmak) Cennet
UÇSIZ: Sınırsız, genis, büyük, alabildiğine..
UÇUK: Uçmus, kendinden geçen, mest olan kam, baksı
UÇUMAK: Uçmak, cennet
UÇUR: Devir, dönem
UÇURAN: Kam
UÇURUM: Son, uzak, uzak nokta, uçulan, uzaklasılan, yüksek ve derin dağ yamacı, yar
UÇUZ: birl. Uç/Uz 1- Alçak gönüllü 2- Basit, kolay
UD: (Ut) 1- Arka, geri, ardından gitme, takip 2- karsılasma, çatısma, yenme, utku 3- Uyuma, uyku
UDAR: 1- Takipçi, pesini bırakmayan, kovalayan 2- Yener, galip gelir
UDU: Uyku
UDUK: Uyanık, diri
UDUM: Art arka, arkası sıra
UDUN: 1- Hüner, beceri 2- Sönmüs, sönük
UDUZ: 1- Mürsit, yol gösteren, ardından gidilen 2- Yollayan, sevk eden
UGAN: Kaadir, yaratan ve hükmeden, Ali, yüksek, kudretli
Çok eski dönemlerden beri, Tanrı ve Tanrı sıfatı olarak kullanılan bu sözcük, Türklerin ilk
Müslüman oldukları dönemlerde de, bir süre Tanrı adı olarak kullanılmıstır.
UGIN: Fikir, düsünce
UGIS: Zeka, üretkenlik
UGUZ: Kutlu, mübarek
UĞRAK: 1- basvurulan kisi, bilge ve deneyimli kisi 2- Savasa giderken, Askerlerin, aile ya da
esyalarını topluca bıraktıkları yer 3- Uğranılan yer
UĞRAS: 1- Düsünce, tasarı, is, çaba, meslek 2- Mücadele, savasım, savas, Karsılasma, karsı karsıya
gelme
UĞRASI: Meslek, is, çaba, savasım, geçim
UĞRUK: Savasa giderken, askerlerin esyalarını bıraktıkları yer
UĞRUN: Yan bakıs, gizlice bakıs
UĞUR: 1- Baht, talih, iyilik, güzellik, kut, bolluk, bereket 2- Süre, zaman
UĞURAL: Uğurlu, kutlu, bahtı açık
UĞURÇAL: birl. Uğur/Çal (Sürmek, değdirmek)
UĞUS: Akraba, hısım, kan bağıyla birbirine bağlı kisilerden her biri
UKUS: Zeka, akıl, yetenek
UL: 1- Temel, esas, kök, olus, olusum, doğus 2- isaret, nisan, iz
ULA: Temel, esas, esaslı
ULAÇ: 1- Ulastıran, bağlayan, bağlayıcı 2- isabet 3- Tim, takım, müfreze
ULAÇLI: Ulastıran, ulak
ULAĞ: 1- Soy, nesil 2- Maiyet, bütünlük 3- ulak, haberci 4- Bağ, zincir
ULAK: 1- Ulastırıcı, ulastıran, haberci, bağlantı sahibi
ULAKÇI: Haberci, ulastırıcı, bağlayıcı, bağlantı
ULAM: 1- Eklenmis, katılmıs, tim, müfreze 2- Dizi, dizili, bağlı, dizgi 3- yetenek, yetenekli
4- Ululama, selamlama, temenna
ULAN: 1- Bağlayan, bağlayıcı, birlestirici, etkileyici 2- Ulu, ululanmıs, saygıdeğer, söz dinleten 3- Taze,
tazelik, gençlik, genç, cıvan
ULANBATUR: birl. Ulan/Batur Ünlü ve ulu kahraman
ULANDI: Ululandı, kutsandı, kutlu
ULANMIS: Ulu, kutsal, mübarek, saygıdeğer
ULAR: 1- Bağlayan, birlestiren, birlestirici 2- Erkek keklik
ULAS: 1- Ululuk, ululasma, yücelik 2- Olus, temel, kök, soy, soyluluk 3- yetisme, kavusma
Ulasılacak olan, bağlanılacak olan, ülkü, ideal 4- uluyus, kurt gibi uluma 5- Savas uranı,
savas narası 6- Kent, kent arazisi 7- isabet
ULASLU: 1- Amaçlı, idealist, ne istediğini bilen 2- Ulasıcı, bağlayıcı, birlestirici
3- Kentli, zengin, varlıklı
ULAT: Bağlayıcı, birlestirici
ULCA: 1- Ezeli, eskiden beri var olan 2- Pay, ganimet, savas ganimeti
ULCAS: 1- Tazim, ululama, büyükleme 2- Bölüsüm, paylasım, ganimet
ULDIZ: Yıldız
ULIÇ: Yavru, yaren, sevilen ve korunan
ULIÇIM: Yavru, yavrucak
ULIG: Uluma, yakınma, sızlanma
ULIS: Uluyus, kurt gibi ulayıs
ULU: (Ulug, Uluğ) Yüce, yüksek, mübarek
ULUCA: 1- Ululuğa yakın, saygıdeğer, hürmetli 2- Üst düzey yönetici, erk sahibi
ULUÇ: 1- Temel, esas, olus, ulas 2- Bağ, bağlantı, iliski 3- Uluyus, uluma
ULUĞAYGUÇi: birl. Ulu/Ayguçi
Göktürkler ve özellikle Uygurlar döneminde basbakan ( sadrazam, bas vezir) unvanı olarak
kullanılmıstır.
ULUĞNOYAN: birl. Ulu/Noyan
Çengiz Kagan döneminde “Baskomutanlık” sıfatı olarak kullanılan bir unvan
ULUKOYUN: birl. Ulu/Koyun
Yakut destanlarında adı geçen “Ates Tanrısı”
ULULA: Yücelt, yükselt, mübarek kıl
ULUM: Debdebe, sasa, gösteris
ULUN: (Ulan, ilun) Ulu, ululanmıs
ULUNYEGE: birl. Ulun/Yeke Sözü dinlenen, saygı duyulan, bilgi ve deneyimine basvurulan hanım
ULURAK: Ulu, kebir, en büyük
ULUS: 1- Ul (Temel, kök, esas) dan... Ülüs, bölüm, kesim, topluluk...dan boy, halk, millet,budun
(Uygurlarda)
ULUS: Pay, bölüm
ULUTOYUN: birl. Ulu/Toyun
Yakut destanlarında, kisiler arasındaki iliskileri düzenleyen Tanrı
UMAK: Irk, soy, kemik
UMAN: Umutlu, bekleyen
UMANÇ: 1- Umutluluk 2- intizar
UMAR: Umutlu
UMAY: Koruyucu, sefkatli, iyiliksever
Eski dönem, Tanrıçalarından ( Halen, Altay ve tüm Kuzey Türkleri arasında çocukları sevip,
koruduğuna inanılır)
UMDI: Arzu, beklenti
UMDU: Ümit, ümitli
UMUCA: Umutlu bekleyis
UMUÇ: Rica, yakarıs, beklenti
UMUG: 1- Ümit, destek, dayanak 2- Sığınma, iltica
UMUNÇ: Rica, beklenti
UMUR: Umar, ümitli
UMUS: Beklenti
UMUT: Umus, ümit, beklenti
UNAT: Doğru, yerinde, uygun, olgun, yeterli
UNGAN: (Ungan) 1- Bağlı, bağımlı 2- Bahtiyar, doğru yolda olan
UR: 1- Uğur, baht, mutluluk 2- Vur, vurmak, darbe
URAGUT: Disi, üretken, tohum, tohumluk
URAK: Orak, doğrayıcı, biçici
URAN: 1- Savas narası, nara 2- Vuran, vurma eyleminde bulunan, döven 3- parola
URAS: 1-Kut, baht, mutluluk 2- Ates bakıslı
URAZ: Uras, kut, baht
URAZLI: Mutlu, bahtiyar
URKU: Uğur, baht, talih
URPAK: (Urpağ) 1- Evlat, usak 2- Kibar, nazik
URUK: 1- Boy, ok, ulus 2- Vuruk, vurgun
URUL: 1- Tür, cins 2- Örs
URULU: Cins, soylu
URUM: 1- Seref, onur, haysiyet 2- Meleke, beceri, yatkınlık
URUMDAY: Panzehir ve tedavi için kullanılan bir tas
URUN: 1- Orun, seref, itibar 2- Miktar, adet
URUNÇA: 1- Serefli, onurlu 2- Emanet, rehin
URUNGU: 1- Seref, onur, haysiyet, onurlu davranıs 2- Eğitim ve talim kılıcı
URUS: 1- Orus, uras, uraz) 2- Urus, kırıs, savas
URUS: Vurus, döğüs, kırıs, savas
URUSKAN: Savasçı, cengaver
URUT: 1- Asama, merhale 2- Amaç, maksat, hedef
URUZ: 1- Uraz, uras 2-Vurus, dövüs
US: Öz, töz, yeti, anlayıs gücü, akıl, zeka, uzluk
USAN: Uslu, akıllı, usta, uzman
USBOL: birl. Us/Bol ..Dahi, üstün zekalı
USLU: Akıllı, uzman, üstad
USLUM: Becerikli, mahir
USLUY: Deneyimli, tecrübeli
USUK: Uslu, akıllı, zeki
USUN: 1- Uzun, uzman, derin, engin, deneyimli 2- Gerçek, sahih
USAK: Çocuk, genç, taze, ufaklık
UTA: 1- Tedavi, onarım, tamir, iyilestirme 2- Zafer, galibiyet
UTACI: Doktor, eczacı, iyilestirici
UTAMAN: 1- Utkan, galip, muzaffer 2- Eczacı, doktor 3- Edepli, mahçup, sıkılgan
UTAN: 1- Galip, muzaffer 2- Utanma, ar, mahçubiyet
UTANGAN: Utangaç, mahçup, kendi kendini sıkan
UTAR: 1- Yener, utkan, galip 2- iyilestirici 3- Kovalayan, takip eden
UTAS. 1- Yardım, imdat 2- Galibiyet, zafer, utku 3- Takip, kovalamaca
UTGUÇU: Galip, muzaffer
UTKU: Zafer, galibiyet, yenme, üstün gelme, güçlüklerden sonra ulasılan mutlu son
UTLU: 1- Galip, muzaffer 2- Sıkılgan, mahçup
UTUGLU: Galip, muzaffer
UTUS: Yenme, galibiyet, zafer
UVUT: Utanma duygusu, edep, ar
UYAN: 1- Dikkat, itina, dikkatlilik, tedbir 2- iman, inanç
UYANIK: Dikkatli, tedbirli
UYAR: Uyumlu, uygun
UYAV: Uyanık, fatin, ferasetli
UYDAÇI: Mürsid, yol gösteren, öğretmen
UYGAN: 1- Uyumlu, geçimli, uysal 2- Bağlı, tabi, muti
UYGAR: (Uygur) çağdas, uyumlu, uygun, uyarlı, medeni
UYGU: Ahenk, uyum
UYGUL: Uyumlu
UYGUN: 1- Yakısıklı, güzel, elverisli 2- Geçimli, dirlikçi, imtizaçlı
UYGUR: (uygar)
Türk boyları içinde, bu günkü anlamda bir kentlesmeye ilk baslayan Türk boyu. Kağıdı,
akapunkturu, matbaayı, tekstil sanayiini ve daha birçok bulusu gerçeklestiren Türk boyu
UYGUT: Uyumlu, ahenkli, uygar
UYGUTALP: birl. Uygut/Alp
UYLAS: 1- Uyum, geçim, dirlik, düzen 2- Fikir, düsünce, tefekkür
UYLASI: Uyum, geçim, barıs
UYSAL: uyumlu, efendi,yumusak baslı, halim, selim
UYTUN: Kutlu, mübarek
UYUM: Uygunluk, denklik, ahenk, armoni
UZ: Us, öz, erk, yetme, beceri, basarı, açılma, uzama, genisleme, açılım, yayılım
UZA: 1- uzay, genislik, uzunluk, yaygınlık 2- Eski, eskiye dayalı, kadim, mazi 3- Geçis, geçit
UZAK. 1- Uzman, usta, sanatkar 2- Güçlü, egemen, basarılı
UZAM: Uzmanlasmıs, ustalasmıs, usta
UZAN: Uzman, usta, akıllı, bilgili, sanatçı, pir
UZAY: Feza, gök bosluğu, uzamıs, genislemis, genis
UZDU: Ezeli, çok eski, kadim
UZEL: birl. Uz/El Usta, maharetli, becerikli, sanat erbabı
UZELLi: Usta, maharetli, elinden is gelen
UZLUK: ihtisas, uzmanlık
UZMA: Kalifiye, uzman, pir
UZMAN: Usta, pir, otorite
UZUG: Uyanık, dikkatli, müteyakkız
UZUN: (Usun) 1- Uzman, pir, becerikli, is bitirici 2- yaygın, genis 3- kalıcı, daimi
ü harfi ile baslayan isimler
ÜÇ:Üç sayısı. (Türklerin, dokuz, kırk gibi, uğurlu saydığı sayılardan)
ÜGE: (Üyge) Ünlü, meshur
ÜGiT: Öğüt, nasihat, propaganda, ajitasyon
ÜĞDÜL: Bahsis, ihsan
ÜKELGE: Armağan, bahsis
ÜLEGÜ: Bölüm, kısım, pay
ÜLESÜR: Bölüsüm, paylasım, paylasımcı
ÜLGEN: 1- Ulu, kebir 2- iri, büyük, heybetli, genis
Eski dönem Tanrılarından ( Türk mitolojisinde iyilik Tanrısı)
ÜLGi: Örnek, numune
ÜLGÜDÜR: Örnek, numune
ÜLGÜT: Örnek, numune
ÜLKE: Bölüm, parça, toprak, diyar, memleket, vatan, yurt
ÜLKEM: Ülke, memleket sevgisi
ÜLKEN: (Ülgen)
ÜLKER: 1- yıldızlar topluluğu, yıldız kümesi 2- Yedi kardesler de denen bir yıldız grubu 3-
Kadife,peskir,gibi dokumaların üzerindeki, ince tüy, hav
ÜLKER ÇERiĞ: Savas hilesi, savas taktiği
ÜLKÜ: 1- ideal, hedef, olacağına inanılan..”Olan, değil, olması gereken..” 2- Prensip, adet, düstur
Ülesme, bölüsme, pay, pay ortaklığı
ÜLKÜCÜ: Ülkü sahibi, olması gerekeni düsünen
ÜLKÜDAS: Aynı ülküyü benimseyen ve aynı ülküyü paylasan kimse
ÜLKÜM: Ülkü sevgisi
ÜLÜGLÜ: Talihli, kısmetli,bahtı açık
ÜLÜK: (ülüg) Kısmet, nasip, pay
ÜLÜKBULMUS: birl. Ülük/Bulmus
Uygur kağanlarının unvanlarından
ÜLÜS: 1- Bölüs, bölüm, bölünen, pay 2- Konuk payı, komsu payı, ailenin ihtiyaçları dısında, konu-komsu
için ayrılan ve saklanan pay
ÜMĐT: Umut ÜN: 1- Ses, seda 2- Söhret, nam
ÜNAL: 1- Ün/Al 2- inal (Han soyundan gelen, soylu ve imtiyazlı bey)
ÜNALDI: birl. Ün/Aldı Ünlü, meshur
ÜNDEV: Namlı, meshur
ÜNLÜ: 1- Meshur, namlı, tanınmıs 2- Gür sesli, sesini duyuran
ÜREGEN: Bereketli, münbit
ÜREGiR: Bolluk, bereket, üretkenlik
ÜREK: Yürek, kalp
ÜREKLÜ: Cesur, yiğit
ÜRENTUYUN: birl. Üren/Tuyun
Eski dönem, Yakut Tanrı adlarından
ÜRGAN: Kıvılcım, serare
ÜRGÜÇ: Körük, demirci körüğü
ÜRK: Dehset, korku, çekince
ÜRKMEZ: Cesur, korkusuz
ÜRKÜT: Ürkütücü, dehset verici
ÜRÜK: Süregen, daimi
ÜRÜN: Döl, verim, ekin, üremis, üretilmis olan
ÜRÜNDÜK: Verimli, seçkin, güzide
ÜRÜNDÜL: Seçkin, güzide
ÜRÜNG: 1- Maneviyat, manevi güç, 2- Temiz, pak
ÜSTE: Galip, faik
ÜSTEK: Üstün, galip, faik
ÜSTÜN: Üstte olan, galip, faik, muzaffer
ÜSTÜNGÜ: Üstün gelme, üste çıkma, mertebe atlama, derece
ÜTGÜR: Hızlı, seri, çabuk
ÜYEN: 1- ilkeli, özüne bağlı 2- iyilik sever, temiz yürekli
ÜYGE: iyi, yararlı, zararsız
ÜYGEN: iyilik dolu, temiz kalpli
ÜYGENARIK: birl. Üygen/Arık
Altay, Tuva, Sogay destanlarında adı geçen bir Tanrıça
ÜZBE: Üzgün, kızgın, dargın, darlanmıs, mahzun, sıkıntılı
ÜZLÜNÇÜĞ: Olağanüstü, fevkalade
ÜZÜT: Can, ruh, öz, tin
V harfi ile baslayan isimler
VAR:(Bar) Olus, ortaya çıkıs, doğus
VARAK: Menzil, varılacak yer
VARAN: 1- Varlıklı, zengin 2- Sonuca ulasan, eren
VARGI: 1- Varılan yer, sonuç 2- mal, mülk
VARIM: 1- Servet, mal, mülk 2- Evlilik çağına gelmis kız
VARIMLU: Evlilik çağına girmis kız
VARIS: Menzil, varılacak yer
VARISLI: Menzil
VARLIG: (Varlık) 1- Mevcudiyet, var olma hali 2- Varlık, servet, zenginlik, bütünlük 3- Evren, kainat
VAROL: birl. Var/Ol Uzun ömür dileği
VERDi: Cömert, eli açık, bağıslayıcı, ihsanda bulunan
VERGi: (Bergi, birgü) 1- Huy, tabiat, yaratılıs, aitlik, özellik 2- Haraç, nüsum, verilen, ödenen nesne
VERiM: Veris, verme, bolluk, bereket
VURGUN: 1- Vurulmus, asık 2- Baskın, ırgalama, yağmalama
VURUS: Savas, döğüs, kırıs
y harfi ile baslayan isimler
YABA:(Yapa, yapu) 1- Yapı, olusum 2- Alet, edevat
YABAGU: Yabgu, genel vali
YABALAK: (Yablak) Dayanıklı, metin, mütehammil
YABAN: 1- Yabancı, yabani, vahsi 2- Yapan, yapıcı
YABAY: Yapay, yapan, yapıcı, yapılmıs
YABGU: 1- Üst düzey yönetici, genel vali 2- Merkeze bağlı, özerk, bölge yöneticisi
Göktürkler döneminde kullanılan unvanlardan
YABIR: 1- Yapıcı, pozitif kisilikli, aktif, çalıskan 2- Güresçi, dövüsçü
YABIT: Yapı, yapıt, eser, mamulat
YAD: Yabancı, el, değisik, farklı
YADA: 1- Yabancı, yabancılık 2- Büyü, sihir, büyü yapmada kullanılan bir tas
YADAÇI: 1-Yaya, piyade 2-yada tasını kullanan
YADEL: birl. Yad/Er Gurbet, yabancı memleket
YADU: Yadçı, yad edici
YAGLA: Talan, yağma
YAĞADUR: Yağıs, yağmur, bolluk, bereket
YAĞAN: (Yagan, yakan) 1- Ucu atesli ok 2- Yağmur 3- Gökten inen nur 4- Yakın, yar, canan
YAĞDIKAR: birl. Yağdı/Kar (kar yağarken doğan)
YAĞDIBASAN: birl. Yağdı/Basan Düsmana baskın yapan, düsmanı yok eden
YAĞISAVAN: birl. Yağı/Savan Düsmanı püskürten, düsmanı kovan, kovalayan
YAĞISIYAN: birl. Yağı/Sıyan (defeden,kovan)
YAĞIS: (Yakız- Yavuz) Kara, yanarak kararmıs, karaya çalan mec. Cesur, gözü pek, siddetli, yaman,yiğit
YAĞMA: Ganimet, ganimet paylasımı, bolluk
YAĞMUR: Yağmur yağısı
YAĞMURCA: 1- Sessiz ve kısa süren yağmur 2- Bir geyik türü
YAĞRIK: Yakarıs, dilek, niyaz
YAĞRIKÇI: 1- Yakarıcı, duacı 2- Faydalı, yararlı, ise yarayan
YAĞUK: (Yavuk) Sevilen, yakınlık duyulan, gönül yakınlığı
YAKA: 1- Sınır, sınır bölgesi 2- Kıyı, sahil
YAKACIK: Dağ eteği
YAKAK: Ucu atesli ok
YAKAN: 1- Yakıcı, yok edici 2- yağan
YAKARCA: Yakan, sıcaklığı artıran
YAKARI: Dua, temenni, yakarıs, dilek
YAKI: 1- ilaç, em 2- Yakıcı, yakan
YAKIT: Yakılan, enerji, ısı kaynağı
YAKSI: Yakısıklı, güzel, çekici, yakıcı, uygun, yakısan, doğru, iyi
YAKSILIK: iyilik, güzellik, uygunluk
YAKTU: Isık, mesale, aydınlık
YAKURA: Yakın, yakınlık duygusu
YAKUSUK: Yakısıklı, güzel, uygun, uyumlu
YAKUT: Yakıt, enerji, yakılan
YAKUZ: (Yağız)
YALABIR: Parlak, parıldayan
YALABUK: Parlak, parlayan, ısık saçan
YALAP: Parlak, ısıltı, ısık saçan
Eski dönem, Tanrı ad ve sıfatlarından
YALAV: Alev, yalaz
YALAVAÇ: (Yalvaç)
YALAZ: 1- Yalın, çıplak, aleni 2- Yalın, parlak, ısıklı, alev
YALÇIN: Dik, sarp, yukarıda, ulasılmaz
YALDIR: 1- Parlak, parlayan 2- Yıldır, yıldıran,caydırıcı, ürkütücü
YALDIRAN: 1- Yıldırıcı, caydırıcı, ürkütücü 2- Parlak, parlaklık veren
YALDIRIM: Yıldırım
YALDIZ: Yıldız, ısık saçan parlaklık, parlayan, ısıyan
YALDRUK: (Yaldırık) Parlak, parlatılmıs
YALGIN: Serap, yanıltıcı, görüntü
YALIM: 1- Ates, kıvılcım 2- Kılıcın keskin tarafı, ince ağzı 3- Yüksek kayalık
YALIN: 1- Alev, parlaklık 2- Çıplak, net, açıkta olan, açık 3- Kınsız, kılıfsız kılıç
4- Tek basına, yalnız, korumasız
YALINCA: Yalnız, tek basına
YALINÇAK: Fakir, çıplak, garip, korumasız, sahipsiz
YALMA: Yağmurluk, pelerin
YALMAN: 1- Kılıcın keskin ağzı, kılıcın uç kısmı 2- Eğimli, dik tepe
YALTUK: Yalınlık, yalın olma hali
YALUNMUS: Yalın, çıplak, saf, arınmıs
YALUY: Büyü, tılsım, sihir
YALVAÇ: Elçi, resul, nebi, peygamber
YAM: 1- Ulak atı 2- At gibi, ata benzeyen 3- Çöl, kıymık
YAMAÇ: 1- Bayır, dik yokus, dağ ya da tepenin herhangi bir yanı 2- karsı, karsısı, öteki taraf
YAMAN: 1- Müthis, dehsetli, etki ve beceri bakımından olağanüstü 2- kötü, fena, üzücü
YAMÇI: 1- Ulak, postacı 2- Ulak atı, postacı atı 3- Yağmurluk 4- Kalın, kolsuz yelek, kuzu
derisiyle kaplı giysi
YAMI: 1- Ulak atı 2- Çöp, kıymık 3- itibar, nüfuz
YAMTAR: 1- Yaman, güçlü, kuvvetli 2- Yağmurluk 3- Obur, istahlı
YAMUN: Denetleyici, murakıp, müfettis
YANAÇI: (Yanaç) Canip, candan
YANAĞ: (Yanak) Yanak, kısım, yan
YANAR: 1- Isıltı, ısık 2- Atesli, sıcak kanlı, heyecanlı
YANASIK: 1- Ev kızı 2- Evlatlık alınmıs, kız çocuğu
YANBAS: Sadık, bağlı, yakın, yanında,yanı basında, vefakar
YANÇ: (Yanıç) Hilal, yarım ay biçiminde
YANÇI: At zırhı
YANÇUK: (Yancık) At zırhı, at örtüsü
YANDAS: Yanında duran, destekleyen, taraftar
YANDIK: Heybetli, gösterisli, azametli
YANDU: inançlı, inanmıs, imanlı
YANGAK: 1- Yanak 2- yanık, sevdalı
YANGAL: Isı, hararet, ates, ateslilik
YANGIR: Hazin söz, dokunaklı söz, hazin konusma
YANI: Cilve, isve, can yakıcılık
YANIK: Sevdalı, asık, istekli
YANIT: 1- Ödül, mükafat 2- Karısık
YANK: (Yang) Metod, tarz, usul
YANKU: (Yankı) Aksi seda, eko
YANKUÇi: Mübasir, mahkeme memuru
YANTIR: Sehla, sehla gözlü
YANTUK: Gösterisli, azametli
YANTUT: Bedel, tazminat
YANUÇ: ince, zayıf, narin
YANUK: 1- Esmer tenli, kara 2- Tutkun, asık, sevdalı
YANULMAS: Yanılmaz, deneyimli ve bilgili otorite
YANUT: 1- Yanıt, karsılık 2- Ödül, mükafat
YAPA: 1- Yaba, yapma, çaba, enerji 2- Bütün, hep, bütünlük 3- Vefa
YAPAGI: Yapağı
YAPAN: 1- Yapıcı 2- Yaban, vahsi
YAPAR: Yapıcı, üretken, olumlu
YAPARLI: Olumlu, yapıcı
YAPI: Mamul, yapılmıs
YAPINÇ: (Yapınçak) Yapılmıs, mamul, üretilmis
YAPRAK: (Yapurgak) Ağaç ve çiçek yaprağı
YAPSIK: Memnuniyet, nese, meftunluk
YAPSIN: Yapıcı, olumlu, becerikli
YAPURGAK: (Yaprak)
YAR: (Yarı) 1- Uçurum, dik bayır 2- Tanzim, tertip, organizasyon
YARAGU: Yarar, fayda, faydalı, yararlı
YARAĞ: (Yara, yarag) 1- yarar, fayda, faydalı, yararlı 2- Silah, zırh, kalkan
YARASUK: Uyumlu, ahenkli, barıssever
YARASUR: Uygun, münasip, layık
YARATGAN: Yaratan, yaratıcı
YARATU: Yaratma, tertipleme, düzenleme
YARATUN: Yaratıcı, tertipli, düzenli, örgütlü
YARATUR: Yaptırır, yaptırımcı, buyurucu, örgütleyici
YARAY: Usta, ehil, beceri sahibi
YARAYLI: uygun, münasip, yararlı
YARÇI: Ortak, serik, hissedar
YARDAK: Yardımcı, asistan, muavin, refik
YARGAN: 1- yararlı, faydalı, güvenilir, yakın 2- Koruyucu, muhafazakar 3- Mahkeme,
yüksek mahkeme
YARGI: Hukuk, hüküm, mahkeme, adalet
YARGICI: (yarguçu, yagıçı, yargıç) Yargıç hakim, yargı mercii
YARGIÇ: Yargıcı, hakim
YARGIÇU: Yargıç
YARGIN: (yarkın) 1- Gün ısığı 2- Simsek, çakın 3- Canan, arkadas, dost 4- Güler yüzlü
YARGUÇi: yargıcı, yargıç, hakim
YARIM: 1- Yapıcı, yaparlı 2- yarıs, müsabaka 3- Bölüm, bölünmüs
YARIP: Yarı, yarım, bölük, bölünmüs
YARIS: 1- Bölüs, bölüm 2- Müsabaka, karsılıklı, ileriye atılma
YARIZ: Yarıcı, seri, çabuk, hızlı
YARLIG: 1- Bağıslama, acıma 2- Ferman, buyruk
YARLIGAÇ: inayet, yardım, bağıs, merhamet
YARLIGAMAS: Acımasız, acımaz, bağıslamaz
YARLIGAMIS: Bağıslayıcı, merhametli, rahman
YARLIGAN: Rahman, bağıslayıcı
YARLIGAR: Bağıslayıcı
YARLIGASUN: Bağıslayıcı, rahman
YARLIK: 1- Esirgeme, bağıslama 2- Buyruk, ferman
YARLUĞ: irade, istem, buyruk
YARLUK: Muhtaç, yoksul
YARLUKA: Bağıs, lütuf, koruma
YARMAKAN: (Yarmayan) Armağan, hediye
YARP: (yarıp) Durgun, sabit
YARPAN: (Yarban, yarıban) Sabit, sakin, kendi halinde
YARSI: Hissedar, ortak
YARTIM: 1- Kısım, bölük, fırka 2- yardım, inayet, destek
YARUK: 1- Isık, ziya, nur 2- Zırh, koruyucu
YASA: (Yasağ, yasak) Yasa, kanun, nizam, kural, kaide, yasak
YASAÇU: (Yasacı) 1- Parlamenter, Yasa yapan, yasa koyucu 2- Yasaya bağlı, yasal
YASAĞ: yasak, yasa
YASAL: 1- Disiplin, sıra, saf, ordunun yürüyüs düzeni 2- Yasalara uygun, nizami
YASAN: 1- Tertip, düzen, tasarı, plan 2- isaret, alamet, karar
YASAR: (Yasur) yasaya uyan, yasayı uygulayan
YASATAN: Yasalara saygılı
YASATUR: birl. Yasa/Tur Yasaya bağlı, yasayı uygulayan
YASAVUL: Yasayı korumak ve uygulamakla görevli memur. Zabıta, polis
YASGUÇ: Nikap, gizlilik
YASUN: (Yisun, isun) Doğa, tabiat
YASUT: (yasıt) Onur, seref, haysiyet
YASVUL: (Yasavul) 1- Polis, bekçi 2- Mübasir
YAS: Yasam, ömür, dirilik, aydınlık, tazelik, ısımak, gelisim, yesil, yesillik, gençlik
YASAGU: Ömür, yasam, canlılık
YASAM: Hayat, ömür, dirlik
YASAR: Ömür, yasam, hayatta kalıs.
YASIL: 1- Yesil renk mec.Tazelik, gençlik, zindelik 2- Yesillik, çimenlik
YASIN: 1- Gizlilik, gizem 2- Simsek, çakın
YASIT: 1- Genç, körpe, taze 2- Es, denk, esit
YASLAK: Giz, sır, esrar, gizli kalması gereken
YASRU: Giz, gizlilik, gizem
YASUK: 1- Isık, ısın, sua 2- Askın, asık, asmıs
YASURGAN: Ketum, sıkı ağızlı, sır vermez
YATAĞAN: (yatağan, yatakan) 1- Kama türünde, iki tarafı da kesen bir bıçak 2- Tembel, miskin 3-
Borcunu ödemeyen, üstüne yatan (Uygurlarda)
YATI: Yatık, meleke, beceri, el yatkınlığı
YATKIN: Yatık, yatan, uygun, uygunluk
YATMAN: Muti, efendi, uyumlu, itaatkar
YATUK: 1- Yatkın, becerili, meleke sahibi 2- Tembel, ağır kanlı
YAVÇIN: (Yatçın) Konuk, yatıya gelen konuk
YAVGA: Soy, sop, nesil
YAVNIK: Sevinç, nese
YAVRĐ: Zayıf, güçten düsmüs
YAVRU: Zayıf, bakıma muhtaç, ilgi ve bakım bekleyen
YAVUK: Yakın, yakında duran, yakınlık duyulan, sevgili
YAVUZ: (Yağız) Kara. Mec. Sert, siddetli, dehsetli, gözü kara, yaman
YAY: 1- Yaz mevsimi 2- Silah, ok atmaya yarayan, gergin ip, gerginlik
YAYAK: yaya, piyade
YAYGARU: Bahar, ilkbahar, yaza doğru giden zaman
YAYGIN: Yayık, yayılmıs
YAYGIR: (Yaykır) Uzay, sema, yıldızlar alemi
YAYIK: 1- Yaygın, genis, genislemis 2- Tufan, deprem 3- Altay destanlarında adı geçen, Tanrı
Bayülken’in oğullarından
YAYIN: Serap, feyezan
YAYKIRU: Sema, feza, uzay
YAYLA: Yaz yeri, yazlık. Bahar, yaz aylarını geçirmek için çıkılan, yüksek dağlık bölge
YAYLAERi: birl. Yayla/Eri Yaylada yada yaylaya çıkarken doğan çocuklar için kullanılan adlardan
YAYLAK: Yayla, yazlık, sayfiye
YAYLIM: Yayılım, yayılma yeri, otlak, mera
YAYMUT: birl. Yay/Mut Yaz sevinci
YAYUÇI: Yayıcı, dağıtıcı, haber yollayan
YAYUK: 1- Yayvan, yayık, uçsuz bucaksız, genis 2- Deprem, yer sarsıntısı
YAZAL: Takı, süs, ziynet, mücevher
YAZDIÇ: Anıt, kitabe
YAZGAN: Yazan, yazıcı, yazgıyı tayin eden
Eski dönem Tanrı ad ve sıfatlarından
YAZGI: 1- Yazı, kader, mukadderat, alın yazısı 2- Tanrısal, ilahi
YAZGULU: Talihli, bahtı açık
YAZIÇU: Yazıcı, katip
YAZIM: Yazgı, mukadderat
YAZIN: 1- Yaz vakti, bahar vakti 2- Kader, alın yazısı
YAZINÇ: Kader, alın yazısı, yazgı
YAZIR: 1- Çok ülkeler gezmis, görmüs 2- Çok ülke fethetmis, fatih 3- yazar, yazıcı, katip
YALIKSUZ: Günahsız
YEDEN: 1- Yedeği olan, yedeğine alan, tedbirli 2- Yetkin, yeterli, usta
YEĞ: (Yek, yeke) 1- Yüksek, ala, eftal, iyi, daha iyi 2- Soylu, asil, seçkin, güzide, mümtaz
YEĞEN: 1- Yeğ, üstün tutulan, yeğin, yeğlenmis 2- Kardes çocuğu (Babası ya da anası
ölmüs, ya da uzakta olup da yakın akrabaları tarafından yetistirilen çocuklar için kullanılan adlardan) 3-
Güveyi, damat
YEĞiN: 1- Üstün, faik 2- Bereketli 3- Çok güçlü, hızlı, siddetli
YEĞiNEK: 1- Yığınak, küme 2- Üstün, faik, daha iyice
YEĞNi: 1- hafif 2- Alçak gönüllü, mütevazı
YEĞREK: (Yekrek) Etfal, evla, iyi, üstün
YEKREK: Evla, iyi, üstün, daha iyi
YEKSEK: Tedbirli, ihtiyatkar
YEKÜL: (Yeğül) Yeğni, faik, üstün, muzaffer
YEL: Rüzgar, esi
YELÇi: Yel gibi, hızlı
YELEÇ: Havadar, yel alan
YELEGEN: Hızlı, süratli, yel gibi
YELEĞiN: Yel alan yer, rüzgarlı yer
YELEK: 1- yel gibi, hızlı 2- Okun arkasına takılan tüy, denge tüyü 3- Kolsuz ve yakasız üst giyeceği
YELEKiN: (Yeleğin) Rüzgarlı, yel esen yer, yel alan yer
YELEN: 1- Arzu, istek, dilek 2- Fırtına
YELES: Yel esintisi, havadar, rüzgarlı
YELESER: birl. Yel/Eser Esintili, havadar, yel esen..
YELESEY: birl. Yel/Esey Yel esintisi
YELiM: Hareket, eylem, devinim
YELĐN: 1- Yel uğrağı, yel alan yer 2- Yel değisi, yel teması
YELiS: Havalı, havadar, rüzgarlı
YELiZ: birl. Yel/iz Havadar, rüzgarlı, havalı
YELKiM: Havadar, havası güzel yer
YELKiN: 1- Konuk 2- Hızlı, yol gibi
YELME: Öncü, yol gösteren, mihmandar
YEN: 1- Yenmek, alt etmek 2- Deri 3- Yeni, yenilik, orijinal
YENCiLEK: Hafif, yeğin, narin, ince
YENDÜN: Tercih, seçim, referans
YENGi: 1- Yeni, orijinal 2- Zafer, utku
YENiN: Galip, muzaffer, utkan
YENiS: Galebe, galibiyet, utku
YENTÜR: Kalender
YENÜL: Mütevazı, alçak gönüllü
YEPREM: Aktif, faal, becerikli, çalıskan
YERÇi: Baskan, yol gösteren, mürsit.
YERÇiLiG: izci, takipçi
YERGiN: Mahzun, hüzünlü, bitkin, yere bakan, boynu bükük
YERiNÜR: Durağan, üsengeç, müskülpesent
YERÜNMES: Hamarat, çalıskan, vurdumduymaz
YESUGA: (Yesuge, yasagay) Yasa, yasak, yasaya bağlı, yasadan yana
YESUKEN: (Yasuga, yasag, yasa) Yasa, yasak, yasalı, yasaya bağlı
YESiL: (Yasil) 1- Tazelik, taze, körpe 2- Çimen, çimenlik
YESiM: Eski dönemlerde, Türklerce kutsanmıs, değerli tas
YET: (yeti, yete) Kudret, kuvvet, güç, yeterlilik, yetenek, beceri, maharet
YETEK: Gaye, emel
YETEN: Yeterli, yetkin, usta
YETER: Yeterli, yetkin, uzman, usta
YETGiN: (Yetkin) Çok çocuklu ailelerin, doğan çocuklarının sonuncu olması
dileği ile verilen adlardan
YETi: 1- yetenek, kabiliyet 2- Yetkin, kamil, olgun, becerikli, mükemmel
2- Etki, etkileyici 3- Yitik, kayıp, harcanmıs, zayi olmus
YETiSGiN: (yetiskin) Yetismis, olgun, kamil, mükemmel, yetenekli
YETiZ: Hazır, amade, yeterli, olgunluğa ermis
YETKi: Sorumluluk, maharet, is bitirme gücü
YETKiN: 1- yetiskin, ehil, uzman, yeterli 2- Etkileyici, çekici, mükemmel
YETMEN: Olgun, geliskin, uzman, yeterli, yetenekli
YEYGÜ: Armağan, bahsis, ihsan
YEYiN: Galip, kavi, üstte olan
YEYNi: Ehven, iyi
YEYREK: Makbul, kabul gören, beğeni toplayan
YEYTEM: Eski, kadim
YIBAR: 1- Koku, parfüm 2- Kokulu mum
YIĞ: Yığılı, toplu, birikim
YIĞAÇ: 1- Ağaç 2- Erkeklik organı 3-Yığıcı, toplayıcı
YIĞAN: (Yıkan) 1- Yığıcı 2- Yıkıcı
YIĞIN: Birikim, kitle, yığılı olma hali, yığılmıs, istifli
YIĞINAK: Toplum, kitle
YIĞINCA: Genel, teamül, sosyal kural, toplumun benimseyip uyguladığı kurallar
YIĞLINÇ: (Yığlınçı) iffetli, edepli, namuslu
YIĞNAK: Yığın, yığınak, toplum, cemaat
YIĞRIK: Mahçup, utangaç
YIKIN: (yığın) Afet, yıkım , zarar
YIKINÇ: Yıkmıs, yıkıcı
YIKMIS: Yıkıcı, devirici, güçlü
YILDIKU: Yıldız, yıldız kümesi
YILDIR: Yıldırıcı, ürkütücü, heybetli, dehsetli, siddetli, gözü kara, korkusuz
YILDIRAN: Ürkütücü, korkutucu, heybetli, gösterisli
YILDIRGAN: Yıldıran, ürküten, korkutan, sasalı, gösterisli
YILDIRIM: (Yaldırım) 1- Berk, yüksek voltajlı elektrik 2- Göz kamastırıcı, ısık, asırı parlaklık
YILDIZ: Yaldız, parlak ısık, parlayan, ısıyan
YILDURU: Berrak, net, temiz, billur
YILGI: Yılma, dehset, ürküntü
YILGIN: Yılmıs, ürkek, bezgin
YILIĞ: Yılgın, yılmıs, yılık
YILKI: 1- At, at yavrusu 2- At sürüsü
YILMA: 1- Yılmaz, azimli, dayanıklı, cesur, korkusuz 2- Dik yokus, dağ yamacı
YILMASIN: Yılmaz, korkusuz
YILMAZ: Gözü pek, korkusuz, batur, dayanıklı, azimli
YIRAGU: Yırcı, çalgıcı, enstrüman çalan, müzisyen
YIRAK: Irak, uzak, mesafeli
YIRI: Sol, sol taraf, tek taraf, tek taraflı
YIRIM: 1- Solak 2- Yarım 3- yurt, toprak
YIS: (Yas, yasıl) Orman, yesillik içindeki bölge
YISIK: 1- Tulga, demir örgülü tulga 2- ısık
YiBEK: Atesli, hararetli, heyecanlı
YiGE: Dayanıklı, kavi, metin
YiĞENEK: 1- Toplum, kitle, cemaat 2- Yeğen, yeğencik
YiĞiN: Daha iyi, sıkı, dayanıklı, üstün, tercih edilir
YiĞiT: 1- Yeğ, yiğ, iyi, daha iyi, sıkı, sağlam, güçlü, batur, cesur 2- Delikanlı, cıvan, genç 3- Koca, es
YiLUN: (Yulun) iri, heybetli, gösterisli, cesim
YiNÇKE: ince, zarif, narin
YiNÇKELÜ: Nazik, anlayıslı, kibar
YiNÇÜ: 1- ince, zarif 2- inci
YiNDEK: Daimi, ebedi, sürekli, kalıcı
YiR: Yer, toprak, arazi, arz, yeryüzü, dünya
YiRÇi: Kılavuz, izci, rehber, yer bilen, yer bildiren
YiRDES: Yurttas, hemsehri, aynı toprağı paylasan
YiRDiNÇÜ: (Yirtinçü) Evren, kainat
YiRGA: Mesut, mutlu, mutluluk dolu
YiRTiNÇÜ: Evren, kainat
YiSUN: (yasun, yosun) Doğa, tabiat, yesillik
YiTER: Varis, mirasyedi
YiTiK: 1- Yetik, olgun 2- Keskin 3- Kayıp
YiTiRMiS: Yitik, kayıp, kaybetmis, yoksul
YiTÜT: Meziyet, maharet, beceri
YiZEK: Askeri kılavuz, öncü
YOĞANAK: Yığınak, kütle
YOĞÇI: Yuğcu, yuğ yapan, yokluk çeken, yas tutan, yasçı
YOĞUN: Kalın, gür, iri, sık, sıkı, cüsseli, fazla, fazlalasmıs, katılasmıs
YOKUS: Yukarı, yukarı doğru çıkan, dik yol, bayır
YOL: Üzerinden gidilen...mec. 1- Kut, mut, baht, yazgı, kader 2- Örf, adet, töre, gelenek
teamül, ilke, tarz, gidisat
YOLA: 1- Örf, adet, usul, erkan 2- Mesale, kandil
YOLAÇ: Yol gösterici, mihmandar, rehber, önder, öncü
YOLAÇAN: birl. Yol/Açan Önder, öncü
YOLAK: birl. Yol/ak 1- Dürüst, namuslu, temiz 2- Çığır, yenilik, gidisat 3-Kısa yol, kestirme yol
YOLALDI: birl. Yol/Aldı 1- ilerleme kaydeden, gelisen, uzman, profesyonel 2- Terbiyeli, yola gelmis,
geleneklerine bağlı
YOLBAK: (Yolbaka, yolbakan) Konuksever, misafirperver
YOLBiLiR: birl. Yol/Bilir Görgülü, bilgili, usul erkan sahibi
YOLÇU: 1- Önder, baskan, sef, lider 2- Peygamber, nebi 3- Gelenekçi, muhafazakar 4- Yolcu, yola
çıkmıs,
yolunda giden
YOLDAM: 1- Uysal, yola gelen, yolunda giden 2- Usul, metot, tarz
YOLDAS: Aynı yolun yolcusu, aynı yolu paylasan, aynı yola gönül vermis, aynı yola bas koymus,aynı, töre
ya da prensipler üzerinde, fikir ve gönül birliği eden, çok yakınlasmıs dost, dava arkadası
YOLERi: birl. Yol/Eri 1- Töreye bağlı, edep erkan sahibi, bilgili, deneyimli
YOLKULU: birl. Yol/Kulu mec. Töreye ve kurallara bağlı
YOLLUK: (Yolluğ) 1- Kutlu, mübarek 2- Olgun, ergin 3- Halas bulmus, huzura kavusmus,
mesut,bahtiyar
YOLOĞLU: birl. Yol/Oğlu 1- Fedai, serdengeçti 2- Adak, adanmıs, kurban 3- Bağlı, kendini töreye
bağlamıs
YOLUM: Usul, kaide, prensip
YONAT: Tam, eksiksiz, kusursuz
YONCA: Sulu yerlerde yetisen bir bitki türü
YORÇU: 1- Askeri kılavuz, öncü, yol gösteren 2- Yorumcu, yorumlayan, elestirmen
YORDAM: 1- Alıskanlık, eğilim, usul, meleke, beceri 2- Jest, eda, isve, naz
YORGA: (Yurga) Rahvan giden at
YORNUK: istirahat, istirahatgah, dinlenme yeri
YOVAS: (Yavas) Çelebi, efendi, ağırbaslı, halim
YÖNDEM: (Yöntem) Usul, tarz, teamül, töreye uygun biçimde olan
YÖNET: 1- Biçim, tarz, yöntem 2- uygun, uyumlu, uysal, geçimli
YÖNTEM: (Yöndem)
YÖNTEN: Uslup, tarz, biçim
YÖRGENÇ: Dağ dönemeci, dağ yolu
YÖRTEM: Usul, biçim, tarz
YÖYEN: Mevsim, sezon
YUĞAK: Bir su kusu
YUĞKA: ince
YUĞRUS: (Yukrus, Yukruç) Eskiden, halktan biri olmasına rağmen, gösterdiği performans ve
yararlılıklardan sonra, bey mertebesinde değerlendirilerek, devletin üst düzey kademelerinde görev alan
kisi.
YULA: 1- Su kaynağı, yerden fıskıran su, göze 2- Isıldak, ısık veren, mesale, kandil
YULU: Adalet
YULYU: (Yulu, yuluk, Yulug) 1- Yardımcı, yardımsever, fedakar, adil 2- haraç, cizye, vergi 3- tras,traslı,
bakımlı 4- Yağma, yağmacı
YULUĞBiRiM: birl. Yuluğ/Birim
Uygurlar döneminde alınan mahsul vergisi
YULUK: 1- Traslı, matrus, bakımlı 2- Yağmacı
YULUM: 1- Fedakar, yardımsever 2- Yolcu, yoluna bağlı, töresine bağlı
YULUN: Yolcu, yola giden
YUM: Mutluluk, nese, ferahlık, rahatlık
YUMLU: Mutlu, kutlu, mübarek, huzurlu
YUMRU: 1- Yumulu, yumuk, yumruk 2- iri, heybetli, gösterisli
YUMUK: Gül, goncagül
YUMUS: (Yumuç) 1- Söz, öğüt, nasihat 2- Emir, ferman, buyruk 3- Müjde, müjdeli haber 4-
Yumuk,yumulmus, yumruk
YUMUTGAN: Yapıcı, birlestirici, pozitif kisilik
YUNAK: Üzerinde çamasır dövülen ve yıkanan, büyük tas parçası
YUNMUS: Yıkanmıs, temiz, titiz, arık
YUNT: 1- Çadır, oba, ev, yurt, vatan 2- Terbiyesi tamamlanmamıs, yarı yabani at 3- Uygarlık,medeniyet
YURÇI: 1- Becerikli, mahir 2- Yirçi, yer gösteren, rehber
YURGA: Rahvan giden at.
YURT: 1- Vatan, kutsanmıs toprak 2- Kaynak, asıl, kök 3- Uygarlık, medeniyet 4- Çadır, oba, ev
YURTLAK: Yurt, vatan, sonradan yurt edinilmis yer, yurtlastırılmıs yer.
YUTLUK: Kayıp, zarar
YUTUM: Yudum, damla, tike, parça
YUVANÇ: Teselli
YÜCE: Yüksek, ulu, alicenap, hasmetli
YÜCEL: Yücelik, ululuk, hasmet.
YÜĞNEK: Alçak gönüllü, mütevazı.
YÜĞNÜK: Salih, temiz
YÜĞRÜK: Yürük.
YÜĞÜNT: Selam
YÜKNÜ: Secde, secdede olan
YÜKSEL: Yükseklik, ululuk, büyüklük
YÜKSELEN: Ulu, kisi.
YÜKSELiS: Büyüklük, ululuk, ikbal
YÜKÜN: Bas eğme, saygı durusu, tazim.
YÜKÜNÇ: Eğilme, reverans
YÜKÜNGEN: Eğilen, reverans yapan, saygılı
YÜKÜNTÜR: Bas eğdirir, diz çöktürür.
YÜKÜNÜK: Eğilme, reverans
YÜKÜNÜR: ibadet eden
YÜLEK: Okun arkasındaki, denge tüyü.
YÜNKÜL: Hafif, narin
YÜRE: Daire, helezon, çember
YÜREĞiR: Yürekli, cesur
YÜREKLi: Cesur, korkusuz.
YÜRiK: Yasam, hayat,, ömür, geçim.
YÜRÜM: Yasam, hayat, ömür
YÜZAK: birl. Yüz/Ak Masum, günahsız.
YÜZAKI: birl. Yüz/Akı Masumiyet, temizlik, namus, namusluluk, basarı, beceri
YÜZLÜG: (Yüzlüg, yüzlük) Soylu, dürüst, namuslu.

Mustafa Kemal

Mustafa Kemal

Atatürk diyor ki!



AHLAK

Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir. Birtakım kuşbeyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur. Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar. Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür. Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur. Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır. Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur. Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.
.
.
.

TÜRK

Yüce Tanrı (Benim bir ordum vardır, ona TÜRK adını verdim; onları doğuda yerleştirdim; bir ulusa kızarsam, Türk'leri o ulus üzerine musallat kılarım) diyor. İşte bu, Türkler icin bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü, Tanrı onlara ad vermeyi kendi üzerine almıştır. Onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerinde yerlestirmiş ve onlara "KENDİ ORDUM" demiştir.

(Divan-ı Lügat-it-Türk'ten derlemeler kıtabından)

Hz. Muhammed: Milliyet duygusu ilahidir.

Dikkatle Okuyalım!

Milletlerin tarihinde bazı devirler vardır ki, muayyen maksatlara erişebilmek için maddî ve mânevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete yöneltmek lâzım gelir. Yakın senelerde milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin mühim neticelerini kavramıştır. Memleketin ve inkılâbın, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır. Aynı cinsten olan kuvvetler, müşterek gaye yolunda birleşmelidir. 1931 Atatürk

Kerbela 16 Türk Devletleri Ekran Koruyucu Sultan III. Selim Sultan Abdülmecid II TÜRK-İNGİLİZ-VE IRAK İLİŞKİLERİ Siyaset ve Devlet İdaresi Mustafa Kemal Atatürk: Türkiye’de Demokrasi Elmalı Tefsiri TÜRK ORDUSU VE TÜRK ASKERİ MİLLİ SAVUNMA ve EMNİYET RSS Feed Sultan II. Mustafa Atatürk’ün Milli Birlik ve Beraberlik Konusundaki Görüşleri Sultan VI. Mehmed Vahdettin Laiklik ve Din Sultan V. Murad ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE (ÇAĞDAŞLAŞMA) Barnabas incili Sultan V. Mehmed Reşad Türk nedir? (Atatürk'ün verdiği cevap) ATATÜRK'ÜN .. Sultan Abdülaziz Han ATATÜRK BİZİMLE HUKUK DEVRİMİ VE ADALET ANLAYIŞI Atatürk'ün Anıları MILLI MÜCADELE YILLARI Sultan IV. Mehmed Atatürk’ün Din Anlayışı Hatay’ın Türkiye’ye Katılmasına Suriye’nin Tepkisi Radyo dinle Atatürk "Türk Dili" Sesli Kuran Sultan III. Mehmed ATATÜRK`ÜN VASİYETNAMESİ KONUŞMALARI Sultan I. Mahmud Gerçek değerler tarih Sultan IV. Murad Sultan II. Mahmud Hz.Muhammed Sultan I. Murad Han Yavuz Sultan Selim Han Sultan Orhan Gazi Sultan III. Osman önizleme Cumhuriyet YILLARI Glaubenslicht REFORMLAR ve ATILIMLAR Atatürk`ün Soyu Destan Sultan II. Osman ASKER ATATÜRK Torajiro Yamada Mustafa Kemal Tokyo Camisi ATATÜRK`ün Hay. ve Hz. Muhammed'in mezarı için ver.. iMAM ALi Fatih Sultan Mehmed Han Sultan I. Abdülhamid İngiliz Casusu Nutuk Atatürk’ün“Bursa Nutku” Sultan Osman Gazi Sultan I. Ahmed Sultan II. Süleyman St.Margrethen Türk Okul Aile Birliği Sevr’i Bilmek Lozan’ı Anlamak Sultan II. Ahmed Türkçe Kuran Sultan Yıldırım Beyezid Han Atatürk `DİN VE İSLÂM DİNİ` Milli Mücedele'de Türk Çocukları ve Bir Destan ATATÜRK ilkeleri Sultan İbrahim Atatürk Kronolojisi Lozan Antlaşması Sultan III. Ahmed HOCALI KATLİAMI Xocalı soyqırımı 26 Şubat 1992 Sultan Mehmed Çelebi Han Göktürk DÜNYA LIDERLERININ SÖYLEDIKLERI ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ ve BAĞIMSIZLIK - Avrupa .. MUSUL KRONOLOJİSİ (1918-1926) Türkiye'de Hak ve Eşitlik Milli Birlik ve Beraberlik .. (Bölücülük) İstiklâl Marşı Atatürk'e Mektuplar Osmanlı İmparatorluğu Tarih Sultan II. Murad Han Atatürk`ün Sözleri Musul Sorunu ve Türkiye İngiltere-Irak İlişkileri Atatürk'ün Almanya Gezisi Atatürk'ün vefatı ve o zamanki gazete haberi WikiLeaks, Atatürk ve Ingiliz gizli belgeleri Türkiye'ye Karşı Faaliyetler .. Atatürk - Mu Kıtası ve özdeyişler Milli kültür ATATÜRK DEVRIMLERI Sultan III. Murad Han Sultan II. Selim Han Sultan IV. Mustafa
Copyright © 2007VatanTürk Uyakoğlu Ömer All rights reserved.
.