Battal Gazi Destanı’nın konusu kısaca Müslüman – Hristiyan
savaşlarıdır. Bir tarafta Bizans kayseri, diğer tarafta İslâm dünyasının
halifesi vardır. Kayser, sık sık ordu hazırlayıp Malatya üzerine
sefer düzenler. Kayserin arkasında her defasında çok güçlü bir ordu
vardır. Ancak Battal Gazi önderliğindeki İslâm ordusuna her defasında
yenilirler.
Destanda anlatılan olaylara bakıldığında VIII. yüzyıldaki Arap -
Bizans mücadeleleri, konuların temelini teşkil eder. Ancak destanda
anlatılan olaylar, VIII. yüzyılın sınırlarını aşmaktadır. IX. yüzyılda
Malatya’da kurulan Müslüman emirliği zamanındaki kahramanlıklar
da işin içerisine dahil edilmiştir. Sahte peygamber Babek konusu da
VIII. yüzyılın sınırlarını aşmamaktadır. Halife Memun ve Mutasım
devrinde (812-842), Azerbaycan’da ortaya çıkan ve İslam âlemini bir
hayli meşgul eden Babek konusunun Battal Gazi Destanı’nda yer
alması ilgi çekisidir. Bu olay, IX. yüzyılda meydana gelmiştir.
Bir başka konu da Haçlı Seferleri’dir. Batı Dünyası çeşitli sebeplerden
dolayı çok sayıda askerden oluşan ordularla 1095 yılında
Anadolu istikametine doğru yola çıkar. Bizans İmparatoru Aleksios I.
Komnenos'un yardımıyla 1096 yılı eylül ayında Boğazlardan geçen
ordular, düzensiz bir şekilde ilerlemeye başlar. Türkler bu düzensiz
kalabalığı İzmit'e ulaşmadan kılıçtan geçirirler. İkinci bir ordu 1097
yılında Anadolu topraklarına girer. Kendilerine ve Türklere büyük
zararlar vererek Anadolu’yu geçerler. Bu geçiş sırasında meydana
gelen hadiselerde meşhur olmuş bazı şahsiyetlerin isimleri, eserin
çeşitli yerlerinde geçmektedir. Battal Gazi Destanı’na bakıldığında
1097’de başlayan ve uzun yıllar süren Haçlı Seferleri’nin izlerini
anımsatan pek çok olay anlatılmıştır.
Battal Gazi Destanı’nda Battal Gazi’nin Hindistan’a ve Kaf Dağı’na
gitmesi ve oralarda pek çok tabiat üstü unsurla mücadelesi anlatılmaktadır.
Bu kısımda anlatılan olayların pek çoğu hayalî gibi görünmektedir.
Son bölümde ise Battal Gazi’nin Anadolu’ya tekrar
gelmesi, Afyon yakınlarına kadar ilerlemesi ve orada şehit olması anlatılmaktadır.
Battal Gazi Destanı’ndaki olayların özeti ise şöyledir: Battal Gazi
Destanı, Allah’a hamd ve senadan sonra Hz. Muhammed dönemindeki
Battal Gazi’nin gelişini haber veren olayla başlar. Rivayete göre,
bir gün Cebrail (a.s.), Peygamber efendimize gelerek, kendisinden iki
yüz yıl sonra bir yiğidin geleceğinden ve Rum diyarını fethedeceğinden
söz eder. Peygamber efendimiz bu haberi ashabına anlatır. Hz.
Muhammed, Battal Gazi’ye verilmek üzere ağzının barını ve mektubunu
sahabelerinden Adülvehhâb’a emanet eder. Destanda bu kısımdan
sonra başta dört halife dönemi olmak üzere İslam tarihinin
önemli olayları kısaca özetlenir. Bu arada Battal Gazi’nin soyu Hz.
Muhammed soyuna dayandırılır ve silsilesi ortaya konulur.
Aradan iki yüz yıl geçer. Hikâye M.S. 8. yüzyıllardaki Malatya’da
başlar. Daha Battal Gazi doğmamıştır. Dönemin Malatya emiri Numan’dır.
Ömer adlı bir oğlu olur. Bu sıralarda Battal Gazi’nin babası
Hüseyin Gazi dağlarda avlanmaktadır. Şam dağlarında avlanırken bir
geyiğin peşine takılır. Geyik Hüseyin Gazi’yi bir mağaraya götürür ve
gözden kaybolur. Mağarada Cafer’e yani Battal Gazi’ye verilmek üzere
Allah tarafından yerleştirilen çok iyi bir at, süngü, Âdem peygamberin
iki bölük saçı, Davud peygamberin zırhı, İshak peygamberin
zırhlı örtüsü, Hz. Hamza’nın bütün silahları vardır. Atın ismi
Aşkar’dır ve bu isim de Allah tarafından verilmiştir. İlk önce Hüseyin
Gazi ata sahip olmak istemiş ancak gaipten gelen sesi duyana kadar
Aşkar, Hüseyin Gazi’ye teslim olmamıştır. Hüseyin Gazi, bu atın ve
silahların kendisi için değil, Cafer için saklandığını anlar ve emanetleri
alıp geri döner.
Yolda bir yerde uyuyup rüyasında Cafer’in kendi oğlu olacağı ve
Rum diyarını fethedeceği müjdelenir. Bir süre sonra Emir Numan
ölür ve yerine oğlu Ömer, Malatya emiri olur. Yine bu sırada hizmetçisi
Tavabil Rumi, Hüseyin Gazi’ye oğlu olduğunu müjdeler. Emir
Ömer çocuğun talihine bakar ve talihinin çok iyi olduğunu görür,
çocuğun ismini Cafer koyar. Cafer yavaş yavaş büyür, ancak diğer
çocuklardan farklıdır. Güzel ve babayiğittir.
Hüseyin Gazi avlanmaya meraklıdır. Bir gün yine avlanmak için
Mamuriyye tarafına gider ve o sıralar şehrin başında Rum kayserinin
eşinin kardeşi Mihriyayil vardır. Mihriyayil, Hüseyin Gazi’yi yakalar
ve şehit eder. Bir gün yarenler Abdüsselam, Ali bin Haşim, Yahya bin
Mansur, Emir Ömer ve Abdülvehhâb otururlarken Hüseyin Gazi’nin
kızıl kana bulanmış atını görürler. Müminlerin habercisi Yahya bin
Münzir, Hüseyin Gazi’nin şehit edildiğini haber verir. Müminler ve
dönemin halifesi Tavamık bin Mad yasa boğulurlar.
Malatya’da Hüseyin Gazi’nin yerine, Cafer küçük olduğu için
başkomutan olarak Abdüsselam’ı dikerler. Bu olay üzerinden on yıl
geçer. Cafer on üç yaşına basmıştır. Güçlü bir delikanlı olur. Dört
kutsal kitabı okumuş, tefsir ve hadis ilimlerini öğrenmiştir. Şehrin
vaizi olur. Ayrıca Gazan adlı silahşordan, silah ve savaş ilmini öğrenir.
Bir gün gezi esnasında arkadaşları Cafer’in ilimde ve silahşorlukta
ne kadar üstün olduğunu görünce babasının mansıbını talep etmesini
teklif ederler. O kadar ısrar ederler ki Cafer’in gönlü bunu istemeye
başlar. Durumu Emir Ömer’e açar. Abdüsselam, babasının
kanını yerde koymaması şartıyla ancak babasının mansıbını alabileceğini
söyler.
Cafer o gece babasının kanını almak için Mihriyayil’i aramaya
gider. Yolda ruhban gibi görünen Şemmas’la tanışır ve bir süre onun
yanında kalır. Daha sonra intikamını almak üzere yola koyulur. Yolda
Mihriyayil’in kardeşi Şamseb’le karşılaşır ve onu öldürür. Daha
sonra Mihriyayil’i ve ün yapmış on dört beyi öldürür. Oradaki
Eflahun adlı köle Müslüman olur. Öldürülen beylerin kellelerini alıp
Malatya’ya döner. Malatya’da Cafer, babasının kanını aldığını ispatlar
ve babasının mansıbını alır.
Bu haberi alan Kayser, oğlu Şemun’u İbriyanus ve Kibriyanus
adlı pehlivanlarla ve kırk bin askerle Malatya üzerine gönderir. Malatya
beyleri Cafer’e bu belayı başlarına açtığı için kızarlar. Cafer, o
gece kale kapıcısı İbrahim’e zorla kapıyı açtırarak savaşmak üzere
tek başına gider. Bu aynı zamanda Cafer’in ilk savaşıdır. Şemun’un
ordusuna karşı gelir ve ulu pehlivanlardan çoğunu öldürür. Bu sırada
Malatya beyleri yanlış yaptıklarını anlarlar ve orduyu toplayıp Cafer’e
yardıma giderler. Müslüman Türk ordusu burada büyük bir zafer
kazanır. Savaşa gelen kayserin oğullarından Rebi tutsak edilir ve
Müslüman olur. Savaşın ardından Hristiyan kılığındaki Şemmas Pir,
gerçek kimliğini ortaya koyar ve asıl isminin Abdülvehhâb olduğunu
söyler. Hz. Muhammed zamanında olan hadiseyi anlatır ve Hz. Muhammed’in
mektubunu Malatya ulularına gösterir. Yine
Abdülvehhâb’a emanet edilen Hz. Muhammed’in ağzının barını Cafer’in
ağzına koyar. Cafer bunu yer yemez bütün ilimleri ve yetmiş iki
türlü dili öğrenir. Savaştan elde edilen ganimetten Halifeye de gönderilir.
Battal Gazi’nin Ahmer ile Cenk Edip Müslüman Etmesi
Hikâyenin ikinci bölümünde, ünlü Bizans pehlivanı Ahmer’in
Cafer tarafından Müslüman edilmesi anlatılır. Daha önceki bölümde
büyük bozguna uğrayan kayserin ordusu, geri döner. Kayser bunun
üzerine daha büyük ordu toplayarak oğlu Şemun’u, Şemmas ve en
önemli pehlivanı Ahmer’le birlikte Malatya üzerine gönderir. Malatya
gazileri haberi alınca onlarda bir ordu toplarlar. Fakat Müslüman
ordusu sayıca kayserin askerinden çok azdır. Bu sebeple bir dağın
eteğine ordugâh kurup çevresini hendekle kazarlar. Aslında bu yer
bundan sonraki savaşların olacağı ana mekânlardan biridir. Savaşta
hendekten dışarı çıkıp içeri girilebilecek bir savunma hattı oluşturulmuş
olur. Savaş esnasında ilk olarak taraflar arasında teke tek
mücadeleler yapılır. -Battal Gazi Destanı’nda bu sahnelerin ayrı bir
önemi vardır.- Bu esnada sinirler iyice gerilir ve savaş stratejileri belirlenir.
Her iki taraf birbirini tanır. Bu cenkleşmelerde Cafer ile
Ahmer karşı karşıya gelirler ve Cafer Ahmer’i yener. Gün akşam olur
ve herkes tarafına çekilir. Cafer, Ahmer’i takip eder ve onu konağında
bulur. İkisi güreş tutarlar ve kim yenerse, yenilen onun dinine girecektir.
Cafer, Ahmer’i yener ve Ahmer Müslüman olup Ahmed-i
Tarran ismini alır. Ahmed-i Tarran ise Cafer’e Battal Gazi ismini verir.
Hikâyede bundan sonra Cafer, Battal Gazi olarak anılırken,
Ahmer de Ahmed-i Tarran olarak anılır. Bir gün sonra Ahmed-i
Tarran savaş meydanında Seyyid Battal ile tekrar karşılıklı cenge girer.
Tekrar yenilince artık tam olarak Müslüman olup, kayserin ordusuna
karşı savaşmaya başlar. Tabi kayserin ordusu sayıca çok
fazladır ve bir ara Müslüman ordusu bunalır. Bu sıra Cafer’in duasıyla
birlikte Allah tarafından bir fırtına çıkar ve kâfir askerinin üstüne
tozu toprağı götürür. Böylece kâfir askeri bozguna uğrar. Hemen
fetihname yazılıp Şam’daki halifeye ganimetlerle birlikte gönderilir.
Kayserin Dört Oğlunun Beş Yüz Bin Asker İle Gelmesi ve
Seyyid Battal Gazi’nin Onları Yenmesi
Üçüncü hikâyede ise kayserin dört oğlunun beş yüz bin askerle
Malatya üzerine gelmeleri ve tekrar Battal Gazi tarafından bozguna
uğratılmaları anlatılır. Aradan kış geçer. Bahar geldiğinde Battal Gazi
bir gün geziye çıkar. Gezi esnasında bir konakta çok güzel bir kız görür
ve âşık olur. Kız Battal Gazi’nin amcası Hasan’ın kızıdır. Ancak
Battal Gazi bir türlü kızı isteyemez. Bunun üzerine kırk gün geçer.
Bir gece Emir Ömer rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Rüyasında,
Hz. Muhammed, Hasan’ın kızını Battal Gazi’ye verir ve Emir
Ömer’den kızı istemesini söyler. Emir Ömer, Hasan’dan kızı ister ve
Battal Gazi böylece Zeynep Banu ile evlenir. Bu arada Mamuriyye
beyi Mihran kayserden asker talep eder. Kayser, dört oğluyla birlikte
beş yüz bin askeri Malatya üzerine gönderir. Malatya gazileri ancak
yirmi bin asker toplayabilirler. Tekrar önceki savaştaki dağın eteğine
gelip kuyular kazarlar. Bu arada savaş meydanına Battal Gazi’nin eşi
Zeynep Banu da gelir. İki taraf da savaş meydanına yerleşir. Üç yüz
kişilik ilk grubu Seyyid ve on silah arkadaşı tek başlarına bozguna
uğratırlar. Daha sonra kâfir askeri dağı kuşatır ama Müslüman askerler
buna da fırsat vermezler. Sonraki günler teke tek vuruşmalarda
Seyyid Battal Gazi ve silah arkadaşları başta İstanbul’un beyi
Tekfur olmak üzere birçok kâfir beyini öldürürler. En son bu hâli gören
kayserin oğlu Şemmas dayanamaz ve meydanda Battal Gazi’ye
karşı yürür. Battal Gazi bunu bağlayıp esir eder. Bu durum karşısında
bütün kâfir askeri hamle kılar. İki ordu birbirine karışır ve kâfir
askeri bozguna uğrar. Bu arada çadırda bağlı olan Şemmas ellerini
çözüp kaçmayı başarır. Battal onu aramaya gider ve tekrar yakalayıp
getirir. Şemmas tekrar kaçmayı başarır ve Battal’ı öldürmek
üzere geldiği çadırda, Zeynep Banu’yu bulup kaçırır. Seyyid durumu
anlayınca tekrar Şemmas’ın peşine düşer ve İstanbul’a kadar gider.
Kayser, Zeynep Banu’yu küçük kızı Mehpeyruz’un yanına koyar.
Mehpeyruz kırk gündür Hz. Muhammed’i rüyasında görmektedir.
Seyyid gelip Zeynep Banu’yu ve Mehpeyruz’u bulur, beraber gizlice
kaçarlar. Bu arada Battal Gazi, Mehpeyruz ile de evlenir. Kayser durumu
haber alınca oğullarını Battal Gazi’nin ardınca gönderir. Yolda
karşılaşırlar. Mehpeyruz, ağabeyleri Şemmas ve Konstantin’i yaralar.
İkiz kardeşi Ramini’yi ise Müslüman yapar. Battal Gazi, Ramini,
Zeynep Banu ve Mehpeyruz, gelen orduyu bozguna uğratırlar. Malatya’ya
gelirler. Yine bir fetihname yazdırılıp Halife’ye gönderilir.
Abdüsselam’ın Rum’a Gidip Esir Olması
Dördüncü bölümde Abdüsselam’ın Rum’a gidip esir olması ve
Battal Gazi tarafından kurtarılması anlatılır. Hikâyenin başından bu
yana Abdüsselam, Battal Gazi’nin başarılarını çekemez ve onu kıskanır.
Başkomutanlığı elinden aldığı için Battal Gazi’yi hiç sevmez.
Battal Gazi’nin bu başarılarından sonra kıskançlığından sinirle çıkar
gider. Tarsus’a varır. Tarsus beyi Muhammed ibn-i Hüseyin,
Abdüsselam’ın arkadaşıdır. Abdüsselam, derdini orada açıp
Seyyid’den dert yanınca, mecliste bulunan Nasr-ı Hubbab, Battal
Gazi’nin hüner gösterdiğini, bu durum karşısında kendisinin de hüner
gösterip mansıbı tekrar geri alabileceğini söyler. Ne yapacağı hususunda
da, şunları sıralar: Harcan’daki kayserin kızını getirmesini,
yahut İstanbul’da Serabil Keşişi öldürmesini veya ab-ı mabudiyyeyi
dökmesini ya da Hz. İsa’dan bu yana yanan kandili söndürmesini
yahut kızıl altından putu getirmesini söyler. Böylece bunlarla halifeden
tekrar eski mansıbını talep edebileceğini belirtir. Abdüsselam, bu
tavsiyeler doğrultusunda elbiselerini değiştirip Rum’a gider. Ancak
kayser bunun geldiğini haber alır ve yakalattırır. Buna bir ham gön
(deri) giydirirler ve güneşin altına asarlar. Deri kurudukça büzülür ve
Abdüsselam’ı dayanılmaz acılar içinde yavaş yavaş öldürmeye başlar.
O vakit İstanbul’da yaşayan Müslümanlardan Müheng-i Hindi durumu
Battal Gazi’ye bildirir. Battal (Gazi) Müheng-i Hindi’nin yardımıyla
Abdüsselam’ı kurtarmaya gider. Kendini bir keşiş kılığına sokar
ve İstanbul’un en ulu ruhbanı Meftul’un yanına varır. Meftul’u
Kudüs’teki yeğeninin kendisi olduğuna inandırır. Bütün ruhbanlar
Battal Gazi’nin vaazları karşısında hayran kalırlar. Hatta Battal Gazi,
Ayasofya’da kayser dâhil bütün Bizans ulularına vaaz ve nasihat
eder. Gece Abdüsselam’ı Müheng ile kurtarmaya gider ve onu oradan
kurtarır. Müheng’in evine gelerek Abdüsselam’ı orada tedavi etmeye
başlar. Gündüz ruhban kılığında İstanbul’da faaliyetlerine devam
eder. Abdüsselam iyice iyileştikten sonra bir gece keşişlerin ulusu
Serabil’in yanına gelir ve Serabil ile birlikte dört yüz ulu keşişi öldürür.
Hz. İsa’dan bu yana yandığı söylenen kandili bozar. Ab-ı
mabudiyyeyi döker. Kızıl altından putu alır. O gece Battal Gazi,
Müheng’in evinden Abdüsselam’ı alıp Malatya yoluna düşer. Yolda
giderken bir yerde yol ikiye ayrılır. Abdüsselam’ın gözleri dolar. Orada
Serabil denen bir beyin Nevruz Banu adında bir kızı vardır ve ona
âşıktır. Battal Gazi, Abdüsselam’ı orada bırakıp kaleye gider ve keşiş
kılığında içeri girer. Battal Gazi, şehrin başında bulunan Tefanuş’u
öldürüp Nevruz Banu’yu kaçırır. Ancak Tefanuş’un oğlu Mihriyanus
on iki bin askerle Battal Gazi’nin arkasına düşer. Battal Gazi,
Mihriyanus’u öldürünce ordusu da bozulur. Abdüsselam, Battal’ın
bu iyilikleri karşısında çok müteşekkir kalır ve Battal’a karşı olan
bütün kini gider. Malatya’ya gelirler ve Nevruz Banu Müslüman olup
Abdüsselam ile evlenir.
Seyyid Battal Gazi’nin Mihran’ı Öldürmesi
Beşinci hikâyede Battal Gazi’nin babasının katillerinden Mihran’ı
öldürmesi anlatılır. Bir gün Tarsus uluları otururken Nasr-ı Hubbab,
Battal Gazi’yi över. Meclisteki Medhor, Battal Gazi’nin daha babasının
kanını almadığını, Mihriyayil’in kardeşi Mihran’ı öldürmediğini
belirtir. Bunun üzerine Muhammed ibn-i Fellah, Battal Gazi’nin intikamını
almak üzere Mihran’ı öldürmek için yola koyulur. Muhammed,
yolda bir manastırın önünden geçer. Manastırdaki Mihriyayil’in
kızı rüyasında Hz. Muhammed’i görmüş ve onu Muhammed ibn-i
Fellah’a vermiştir. Bu arada Battal Gazi, durumdan haberdar olur ve
Muhammed’in peşinden yola çıkar. Muhammed, Mihran’ı kırk silahlı
kölesi ile bulur. Muhammed, kırk köleyi de öldürür ancak yorulmuştur
ve Mihran bunu öldürmek üzereyken BattalGazi) yetişir, Muhammed’i
kurtarıp Mihran’ı öldürür. Manastırda kırk Müslüman
mahpustur. Onları çıkarıp manastırdaki kırk güzel kızla evlendirirler.
Buradan Tarsus’a gelirler. Ancak Tarsus yakınlarında Sinbat adlı bir
kâfir kale kurmuş ve yolları kesmiştir. BattalGazi), Malatya’ya mektup
yazarak yardım ister. Ahmet Tarran, Abdülvehhâb, Tavabil,
Nasr-ı Hubbab ve üç yüz pehlivan yardıma gelirler. Tarsus beyi de üç
yüz kişiyle destek olur. Sinbat’ın ordusunu kırarlar ve Sinbat kaleye
sığınır. Battal Gazi kalenin su yolunu kullanarak kalenin içine girer.
Sinbat’ı ve kırk kişiyi öldürüp kale kapısını açar. Müslüman askerler
içeri girip kaleyi fethederler. Bir gün yine bir yaşlı adam ağlayarak
Battal Gazi’ye gelir. Muhammed ve Said adlı oğullarının kayıp olduğunu
söyler. Seyyid bunun üzerine Aşkar’a binip Rum’a yönelir. Yolda
bir kaleye gelir. Oradaki bir manastırda şenlik vardır ve şenliğe
Şemun da gelecektir. Esir edilen Müslümanlar işkence ile öldürüleceklerdir.
Battal Gazi hemen manastıra yönelir. Manastırın önünde
Şemun ve Gazban çadır kurmuşlardır. Seyyid gizlice manastıra girip
Müslüman esirleri kurtarır. Gazban’ı öldürür ve Şemun’a oğlunun
ava gittiğini söyler. Şemun da ava gider. Hapisten kurtulan yetmiş
Müslüman Şemun’u yakalayıp parça parça ederler. Şemun ve
Gazban’ın öldüğünü gören asker bozulur ve kaçar. Battal Gazi, Muhammed
ve Said’i alarak Malatya’ya gelir. İhtiyar, oğullarını görüp
mutlu olur. Bütün olanlar halifeye mektupla bildirilir.
Kayser-i Rum Vezirinin Kızı Biyza’yı Seyyid Battal Gazi’ye
Göndermesi
Altıncı hikâyede kayserin vezirinin, kızı Beyza’yı Battal Gazi’yi
öldürmek üzere göndermesi anlatılır. Battal’ın oğullarını öldürdüğünü
haber alan kayser çok üzülür. Bunun üzerine kayserin veziri
Akratis, Beyza adlı kızını Battal Gazi’yi) öldürmek üzere Malatya’ya
gönderebileceğini söyler. Kayser bu işi başarırsa Beyza’yı oğluna alacağını
söyler. Bunun üzerine Yahudi tüccar Yemliha ile Beyza’yı bir
sürü hediye ile Battal Gazi’ye gönderirler. Battal Gazi, Beyza’dan
hoşlanır. Beyza bunu fırsat bilerek bir gece Battal Gazi’yi öldürmeye
çalışır ama Battal engel olur. Beyza hemen Müslüman olup aman
diler. Yahudi Yemliha İstanbul’a kaçar. Diğer taraftan bir gün Battal
Gazi, dostlarıyla otururken Abdurrahman adlı kişi içeri girer. Aliyun
adlı kâfirin İstanbul’da deniz kenarına ev yaptırdığını ve eline geçen
Müslümanı öldürüp bahçesindeki ağaçlara kellelerini astırdığını söyler.
Battal Gazi, Şemmas Pir’in yanına uğradıktan sonra bu deniz
kenarındaki köşke gelir. Orada Muhammed bin Fellah ile karşılaşır.
Bu arada Aliyun’un babası Dehyan çıkagelir. Battal Gazi, Dehyan’ı ve
sonra Aliyun’u öldürüp başlarını ağaca asar. Bu arada Tarsus beyleri
yardıma gelirler. Yirmi bin kâfir askerini kırarlar.
Muhammed bin Fellah ve Battal Gazi, Malatya yoluna düşerler.
Yoldayken Muhammed, Mihriyayil’in kızının öldüğünü ve burada bir
kıza âşık olduğunu belirtir. Battal Gazi, bu kızın Yahya ibn-i Efşan
adlı Müslümanın kızı olduğunu anlar ve Muhammed’i kızla evlendirerek
orada bırakır. Kayser, Aliyun ve Dehyan’ın ölümünü haber
alınca korkusundan Battal Gazi’ye mektup yazar. İki şehrin anahtarını
ona gönderir ve haraca razı olur.
Battal Gazi Malatya’da dostlarıyla otururken içeri Kasım ve Mansur
adlı iki genç girer. Mallarını amcalarının gasp ettiğini ve kendilerine
geri vermeye razı olmadığını söylerler. Battal Gazi, İskenderun
kadısına mektup yazarak durumu düzeltmesini söyler. İskenderun
kadısı gerekeni yapar ve gençlere mallarını verir. Bir iki gün sonra bu
iki genç, bir kavgaya karışırlar ve adam öldürmeye teşebbüsten hapse girerler.
Bunlar hapisten kaçarlar ve Kaymuna şehrine gelirler.
Şehrin beyi Kantur, bunları zindana atar. Kasım ve Mansur’u
Kantur’un kızı Hristiyan yapar ve Kantur bunlara önemli mevkiler
verir. Bir gün Kantur, Battal Gazi’den) çok şikâyet eder. Kasım ve
Mansur, Battal Gazi’yi getirebileceklerini söylerler ve bu söz üzerine
Malatya’ya gelirler. Battal Gazi’ye kadının malları kendilerine vermediğini
söylerler. Battal Gazi hazırlanıp yola koyulur. Yolda bir yerde
uyurken bu iki kardeş Battal Gazi’yi öldürmek isterler ancak kıyamazlar
ve Kantur’a haber verirler. Kantur gelip Battal Gazi’yi yakalar,
zindana atıp kaysere mektupla durumu bildirir. Bu sırada Kaytur
Hz. Muhammed’i rüyasında görür ve bütün beyleriyle birlikte Müslüman
olur. Durum bizzat Kaytur tarafından halifeye bildirilir. Bundan
sonra Kaytur Çuy-ı Ferakıb çayının kenarında Abad Kalesi’ni
yapar.
Seyyid Battal Gazi Magrib’e Gidip Firdevs’i Katletmesi
Yedinci hikâyede Battal’ın Mağrib’e gidip Firdevs’i öldürmesi anlatılır.
Bir gün Seyyid evde yemek yerken lokmalar elinden düşer.
Battal Gazi bunun bir şeye işaret olduğunu anlar. Çok geçmeden içeri
Tavabil adlı bir Yahudi girer. Samiyye şehrinden geldiğini ve oranın
Firdevs isimli bir padişahı olduğunu söyler. Firdevs’in kızına âşık olduğunu
belirtir. Ayrıca Samiyye kalesinde yetmiş Müslümanın esir
olduğunu ve Hz. Muhammed sülâlesinden insanların, Hz. Ömer ve
Ebu Bekir soyundan kişilerin mahpus yattığını anlatır. Oradaki bir
yaşlı kişinin kendisine mektup verdiğini ve mektubu Battal Gazi’ye
iletirsen istediği kızı alabileceğini söylediğini anlatır. Eğer sevdiği kızı
alırsa kendi de Müslüman olacağını belirtir. Battal Gazi, Yahudi
Tavabil ile batıya doğru yola koyulur. Deniz kenarına geldiğinde
Aşkar’ı bir arslana emanet eder ve gemiye binerler. Bir adaya gelirler
ve orada Firdevs’in Battal Gazi’yi öldürmek üzere gönderdiği Sincar
adlı pehlivanla karşılaşırlar. Battal Gazi onu öldürür ve Sincar’ın kılığına
girip Samiyye’ye gelirler. Firdevs’e Sincar’ın Battal Gazi’nin kellesiyle
geldiği haberi ulaşır. Firdevs büyük bir törenle Sincar zannettiği
Battal Gazi’yi karşılar. Battal Gazi, Firdevs’in davetlisi olarak saraya
gider ve orada Firdevs’i öldürür. Zindandaki Müslümanları çıkarıp
onları silahla donatır. Firdevs’in meşhur on beyini de öldürür.
Haber duyulunca şehir birbirine karışır, ufak bir mücadeleden sonra
bütün halk Müslüman olur. Battal Gazi, peygamberin soyundan olan
Asım’ı kuyudan çıkarır. Ebu Bekir neslinden Avf’ı ve Ömer neslinden
Ebu Tahir’i de kurtarır. Bu arada Firdevs’in öldüğünü haber alan
Calut isimli oğlu ve Harut adlı damadı ordu toplayıp kale kapısına
dayanırlar. Battal Gazi, gece kâfir ordusunu birbirine kırdırır. Sabah
yabancı kimsenin olmadığını gören Calut sinirlenir ve Battal Gazi’yi
meydana davet eder. Battal Gazi meydana iner ve Calut’u öldürür.
Bu sefer Harut hamle kılar. Bir iki hamle ardından Battal Gazi, kaçar
gibi görünerek at sürer ve Harut Battal Gazi’nin ardınca gider. Battal
Gazi bunu ıssız bir yerde öldürür ve Harut’un kılığına girer. Geri
Harut’un çadırına gelir. Çadırda iken Harut’un kardeşi Talut’u çağırır
ve onu da çadırda öldürür. Gece kaleye gider ve sabah kâfir askeri
durumu öğrenince kaçışmaya başlarlar. Bu sırada Hızır peygamber
bunların önünü kesip Battal’ın dinine neden girmediklerini sorar.
Kâfirler Hz. İsa’nın ölüyü dirilttiğini, eğer Battal Gazi de ölüyü diriltirse
Müslüman olacaklarını söylerler ve durumu Battal Gazi’ye de
anlatırlar. Battal Gazi hemen savaşa son verir ve kırk gün mühlet
ister. Asım hazretleri, Battal Gazi’ye ölüyü diriltme duasını Hızır İlyas
makamında kırk gün oruç tutarak öğrenebileceğini söyler. Battal Gazi
Hızır İlyas makamına gider ve kırk gün oruç tutup ibadet ettikten
sonra İlyas peygamberden ölüyü diriltme duasını öğrenir. Tekrar
Samiyye’ye gelir ve şehrin uluları ve halkı huzurunda Firdevs’in öldürdüğü
bir kız ve oğlanı diriltir. Dirilen iki ölü de Müslümanlığa ikrar
getirirler. Bütün şehir halkı Müslüman olur. Battal Gazi Ebu Bekir
oğlanlarından Abdüllokmın’ı oraya halife diker ve Firdevs’in kızını
Yahudi tacire verir. Yahudi tacir hemen Müslüman olur. Battal Gazi
Asım hazretleri ile Malatya yolunu tutar. Geri denizden gelirler ve
karaya çıkınca Battal Gazi bir nara haykırır. Arslan Aşkar’ı ve yanında
yedi yüz at daha getirir.
Hikâyenin devamında Bahtiyar adlı kâfirin hikâyesine geçilir.
Battal Gazi Malatya yoluna devam ederken yolda bir kaleye rast gelir.
Kalenin Müslümanlara çok eziyet eden acımasız Bahtiyar adlı padişahı
vardır. Battal Gazi kaleye bir çoban kılığında girer ve Bahtiyar’ı
öldürür. Yedi yüz Müslümanın da hücumuyla kale ele geçirilir. Battal
Gazi kaleyi yıkıp harap eder ve içindekileri Müslüman yapar. Bu arada
Battal Gazi’nin Batı’ya gittiğini haber alan Kayser bunu fırsat bilip
hemen Şahseb adlı meşhur pehlivanı, Sercayil ile yüz bin askerle
Malatya üzerine gönderir. Malatya gazileri durumu haber alınca tekrar
Malatya dışındaki Feth-i Cebel isimli dağın eteğine gelip kuyular
eşerler ve kuyuların arkasına sığınırlar. Ancak savaş başlayınca
Müslümanlar çok bunalırlar. Ahmed Tarran, Abdülvehhâb, Cude Gazi
gibi on dört seçme pehlivanı esir ederler. Emir Ömer halifeye hemen
mektup gönderir. Eba Müslim’in torunlarından Ali bin Mızrab
on iki bin Harezmli yiğitle yetişir. Ancak savaşta Ali de çok ağır yaralanır
ve bacağı kopar. Kâfir askeri tam Malatya’ya girecekken Battal
Gazi yolda yetişir. Ölüyü diriltme duası ile Ali’nin kopan bacağını iyileştirir.
Battal Gazi’nin gelişiyle savaş Müslümanların lehine gelişir.
Battal Gazi Şahseb’i öldürür ve kâfir askeri bozulur. Savaş ganimetinden
beşte bir çıkarıp Asım, Tahir ve Avk ile halifeye gönderirler.
Daha sonra bu üç kişi Kâbe’ye geçip oraya yerleşirler.
Seyyid Battal’ın Rum’a Gitmesi ve Esir Olması
Sekizinci hikâyede Battal’ın Battal Gazi’nin Rum’da esir olup
kurtulması anlatılır. Ordunun bozulduğu ve Şahseb’in öldüğü haberini
alan kayser korkar. Mücayil adlı vezir bütün yolların bağlanmasını
ve Battal Gazi’nin böylece yakalanabileceğini söyler. Bu durumu
haber alan Battal hemen yola koyulur. Battal’ın arkasından Musa,
Cude Gazi, Ahmed Tarran, Abdülvehhâb, Nasr-ı Hubbab, Eflahun,
Abdüsselam, Muhammed, Nezir, Ali bin Haşim, Yahya, Kasım ve
Mansur gelirler. Battal Gazi bunların gelişine memnun olmaz ve
kendisinin tek başına daha iyi mücadele edeceğini söyler. Arkadaşları
Rabia hazretlerinin kendilerini buraya getirdiğini söylerler. Daha
sonra aynı şekilde Tavabil de çıkagelir. Battal Gazi arkadaşlarını alır
yola koyulur. Bakar ki bütün yollar tutulmuş. Oradan Mıştıran kalesine
gelirler. Kalenin padişahı kâfir Kelb bin Sabbah’tır. Battal Gazi
savaştan önce bir göle gusül almaya girer. Aşkar’ı ve elbiselerini gölün
kıyısına bırakır. Bu arada Kelb’in baş komutanı oraya gelir. Battal’ı
Battal Gazi’yiöldürmek isterler ancak Battal Gazi kurtulur. Battal
Gazi’nin atını elbiselerini alıp ve arkadaşlarını esir edip kaleye giderler.
Battal Gazi suda sabaha kadar yüzer. Bir manastırın önünde
sudan çıkıp, manastırda karnını doyurur ve oradaki bir mağaraya
sığınır. Daha sonra manastıra Kelb’in oğlu ve Şemun, Battal’ı Gazi’yi
aramak üzere gelir. Battalaskerleri öldürüp Kelb’in oğlunu Müslüman
yapar ve manastırdaki Hayz rahible birlikte bütün rahipleri öldürür.
Daha sonra Mıştıran’a yönelirler. Mıştıran’a gelince Kelb’in
oğlu babasına olanları anlatır. Fakat Battal Gazi kendisini rahip kılığına
sokar ve öyle vaazlar eder ki, kimse Kelb’in oğluna inanmaz.
Battal’ı şehrin manastırına alırlar. Bu arada Kelb, oğlunun ısrarına
dayanamayarak, durumu kontrol etmeleri için manastıra adamlar
gönderir. Adamlar Hayz rahibin ve öbür keşişlerin öldürüldüğünü
anlatınca Battal Gazi’yi şehrin içinde yakalarlar. Kayser’e mektup
yazarlar. Ancak gece Kelb rüyasında Hz. Muhammed’i görür ve bütün
şehriyle beraber Müslüman olur. Kelb ismini Abuzer olarak değiştirir.
Kayser Battal Gazi’nin esir olduğu haberini alınca Kilbad’ı yüz bin
askerle Malatya üzerine gönderir. Battal durumu haber alıp Kilbad’a
iki gün içinde yetişir. Bir gece Kilbad’ın çadırına gizlice girer ama
Kilbad’ın çok genç olduğunu görünce belki Müslüman olur diye dokunmaz.
Yanına bir mektup bırakıp gider. Ancak Kilbad Müslüman
olmaz ve savaş başlar. Tam kâfir askeri bozulacakken yüz bin kâfir
askeri Süheyl bin Sinbat, Tefanuş komutasında gelirler. Müslüman
askeri gayretle kâfir askerini tam bozacakken bu sefer Konstantin
yüz bin askerle çıka gelir. Battal Gazi’nin ölmediği ve Kelb’in Müslüman
olduğu haberini alan Arakıl kayser iki yüz bin askerle desteğe
yetişir. Kayser Müslüman askerin azlığını görünce beylerine bu askeri yenemedikleri
için çok kızar. Battal Gazi meydana girip Kilbad’ı
büyük hünerle öldürür. Kâfir askeri bunun üzerine hücuma geçer.
Battal kayserin tahtına yönelir. Elindeki süngüyü kayserin tahtına
savurur. Kayser kendini tahtından aşağı atıp kaçmaya başlar. Bu
durumu gören kâfir askeri bozulur. Ganimetin beşte birini Abuzer ile
halifeye gönderirler. Halife de Malatya gazilerine hediyeler gönderir.
Seyyid Battal Gazi’nin Saka Suretine Girip Kayseri Katletmesi
Dokuzuncu bölümde kayserin en büyük seferi ve bu seferde Battal
Gazi’nin verdiği mücadeleler ve kayseri öldürmesi anlatılır. Bir
gün Battalarkadaşlarıyla otururken bir yaşlı kişi gelir ve Harcın’dan
geldiğini, kölesini zindana attıklarını ve onu görmeye gittiğinde Cude
Gazi’nin oğlu Musa’yla karşılaştığını söyler. Musa’nın kendisine Malatya’ya
gidip Battal Gazi’ye durumu haber vermesini istediğini belirtir.
Battal Gazi hemen Aşkar’a binip Harcın’a gider. Ancak kaleye girecek
yol bulamaz. Ayrıca kale çok iyi muhafaza edilmektedir. Günlerce
çare arar, bulamaz. Bir gün Çin padişahı, oğluna Tariyun’un
kızını almak ister. Bu sebeple nişan takmak için gelirler. Battal Gazi
bunlara saldırır, kimini öldürür, kimi canını zor kurtarır. Tariyun
hemen oğlu Kasura ile ordu gönderir. Battal Gazi orduyu bertaraf
edip Kasura’yı dağa çıkarır. Tariyun hemen dağa komutanı Mahiyar
ile binlerce kişilik ordu gönderir. Battal Gazi bunları da kılıçtan geçirir.
Bu sefer Tariyun kendisi binlerce asker ile dağa çıkar. Battal’ı
namaz kılarken yakalarlar. Hemen kaysere mektup yazıp Battal Gazi’nin
yakalandığını bildirirler. Battal Gazi’yi zindana atarlar. Musa,
Battal Gazi’yi görünce üzülür. Battal Gazi üzülmemesini, her işte
hikmetler olduğunu söyler. Aradan bir hafta geçer. Tariyun’un kızı
Battal Gazi’yi Hristiyan etmek için sık sık yanına gelmeye başlar. Ancak
ne etse Battal Gazi’yi döndüremez. En sonunda Battalgaipten bir
sofra yemek indirir ve kız bu olay karşısında hayrete düşer ve ah vah
ederek oradan ayrılır. Bu arada duvar yarılır ve gaipten taşçı kazması
Battal Gazi’ye verilir. Battal bununla prangalarını kırar, zindanın duvarını
kazıp dışarı çıkar. Gülendam’ın odasına gelir. Bu arada Gülendam
da peygamberimizi rüyasında görmektedir. Rüyasında Hz.
Muhammed Gülendam’ı Battal Gazi’ye verir. Kız uyandığında Battal
Gazi’yi karşısında bulur. Hemen zindancıyı çağırıp olan bitenden
kimseye bahsetmemesini söyler. Zindancı da rüyasında Hz. Muhammed’i
görmüş ve Müslüman olmuştur. Gece yarısı gelip bütün
esirleri dışarı çıkarırlar. Esirler Battal Gazi ile Gülendam’a nikâh yaparlar.
Battal Gazi Musa’yı ve dokuz yaşlı esiri Malatya’ya gönderir ve
olan bitenlerden kimseye bahsetmemeleri için tembihler. Kendi Gülendam’ın
yanında kalır.
Gülendam babasıyla otururken kayserden mektup gelir. Kayser,
mektupta Battal Gazi’yi şehrin ortasında hemen yakmasını emreder.
Gülendam bunu duyunca babasına Battal Gazi’nin sağ olmadığını
söyler. O sırada zindancı içeri girer ve esirlerin kaçtığı yolunda feryat
eder. Zindanda bir kâfir esir ölüsü vardır. Gülendam bunun Battal
Gazi olduğunu söyler. Tariyun ölü cesedi ateşte yakar ve küllerini
kaysere gönderir. Kayser bu külleri yüzüne gözüne sürer. Bu haber
Malatya’da da duyulur. Battal Gazi’nin arkadaşları, halife ve bütün
Müslümanlar yasa boğulurlar. Zeynep hatun üzüntüsünden ödü patlayıp
ölür. Bu arada kayser Battal Gazi’den kurtulduğunu zannederek
bütün askerini İstanbul’da toplar. Bütün kâfir memleketlere haber
salar. Kayserin bu hazırlığından halifenin haberi olur. Her iki taraf
da savaş hazırlığına başlar. Her iki taraf da kendilerine bağlı ve
yakın yerlerin hepsine mektuplar yazıp asker toplarlar. Bu sırada
Tariyun da askerini toplayıp kaysere katılmak üzere yola koyulur.
Gülendam hamiledir. Battal Gazi Gülendam’ı babasının yanında bırakıp
kayserin ordusuna doğru yola koyulur. Kalun iklimine gelir ve
Şemun’un sayısız askerle orada konakladığını görür. Kayser sürekli
asker toplamaktadır. Asker yere göğe sığmaz olur. Yüz kere yüz bin
asker toplanır. Battal Gazi Kudüs’e gelince kendini ve atını siyaha
boyayıp Hintli kılığına girer. Tariyun’un oğlu Kasura’nın yanına gider.
Oradan kaçıp İstanbul’a gelir ve kayserin ordusunda saka suretinde
dolaşmaya başlar. Her gece meşhur beylerden 5-6 tanesini öldürür.
Kayser dahi bu durumdan âciz kalır. Bunun üzerine herkes
tanıdığına kefil olsun denilir. Herkes birbirine kefil olur ancak Battal
Gazi açıkta kalır. İncil’den ayetler okur ve kaysere dil döker. Kayser
bundan etkilenip Battal Gazi’ye kefil olur. Battal yine geceleri kayserin
beylerini öldürmeye devam eder. Kayser baktı olacak gibi değil,
hemen orduya hareket emri verir.
Kayserin hareket ettiğini haber alan halife de bir buçuk yıldır
topladığı askerle yola çıkar. Battal Gazi kayserin ordusunda sürekli
beyleri öldürmeye ordunun huzurunu bozup zayıflatmaya devam
eder. Bu arada kaysere Müslüman ordusunun öncü kuvvetinin görüldüğü
haber verilir. Kayser askerlerin bir bölümünü oraya gönderir.
Müslüman ordusundan haber getirecek adam aranır. Battal Gazi
hemen bunu yapabileceğini söyler. Sonra gece geri gelip Kapus’u kaçırır.
Konstantine gelip Kapus’un Müslümanları bulduğunu ve acele
yardıma gelmesi gerektiğini bildirir. Gece vakti Kapus’un ordusuyla
Konstantin’in ordusunu karşı karşıya getirir ve onları birbirine kırdırır.
Konstantin’i de kaçırır. Bu şekilde oyunlarla Battal Gazi Kapus’u,
Şemun’u, Tariyun ve oğlunu kaçırıp bunları Şemmas’ın yanındaki bir
su kuyusuna hapseder. Yine benzer bir oyunla kayserin veziri
Akratis’in ordusuyla Tariyun’un ordusunu birbirine kırdırır. Ölen
kâfirin haddi hesabı belli değildir. Akratis, bunları Battal Gazi’nin
yaptığını anlar ama o da bunları yapan kişinin Battal Gazi değil de
Hintli bir zenci olduğunu zanneder. Battal Gazi kayserin ordusuna
epeyce zarar verir ve Malatya’ya gelir. Malatya’da herkes uzaktan onu
Battal Gazi’ye benzetir fakat yakına gelince onun siyah olduğunu görüp
şüphede kalırlar. Battal Gazi herkese kendini cinni olarak tanıtır.
Müslüman öncü birlikleri Akratis’le karşılaşır. Akratis çok
Müslümanı şehit eyler. Battal Gazi en sonunda meydana inerek onlarca
kâfir beyini öldürür. Her gün dağdan siyah cinni şeklinde iner
akşam olunca tekrar geri çıkar. Gece vakti Akratis’in ordusunu birbirine
kırdırır. Bu haberleri alan kayser bir ara aklını yitirir. Hekim
ararlar, bu arada oraya gelen Battal Gazi hekim kılığında kaysere ilaç
sürer. İlaç kayserin saçını sakalını döküp yüzüne bakılmaz hâle getirir.
Müslüman orduları tekrar Feth-i Cebel dağının eteğinde konaklarlar.
Kâfir ve Müslüman orduları karşı karşıya gelirler. Her iki taraftan
da kırılanın haddi hesabı belli değildir. Ne zaman ki Battal
Gazi dağdan iner durumu hemen Müslümaların lehine çevirir. Bu
savaşlar sırasında halife de yetişip Müslüman ordusuna katılır. Halifenin
geldiği akşam Battal Gazi gizlice kayserin çadırına gider.
Ahmed Tarran ve Mumlan Gazi’yi oradan kurtarır. Onlara Müslüman
ordusuna müjde vermelerini Battal Gazi’nin ölmediğini söylemelerini
ister. Battal tekrar kayserin çadırına gelip kaysere ot koklatıp bayıltır
ve onu dağa çıkarır. Sıkıca bağlar ve sonra onu uyandırır. Kaysere
kendisinin İsa Mesih olduğunu ve Battal Gazi’nin ölmediğini, Battal
Gazi’nin ancak onun elinden öleceğini söyler. Tekrar ot koklatıp bayıltır
ve çadırında yattığı yere koyar. Sabah kayser uyanır ve rüya
gördüğünü zanneder. Beylerine Battal Gazi’yi ancak kendisinin öldürebileceğini,
bunu İsa Mesih’in kendisine söylediğini belirtir. Battal
Gazi o gün gerçek kimliğiyle meydana girip kayseri ister. Beyler ilk
önce meydana kayseri salmazlar. Ama meydana kim girdiyse ölür.
Kayser, Battal Gazi’yi ancak kendisinin öldürebileceğine inanarak en
sonunda meydana girer. Battal Gazi, kayseri de öldürür. Kâfir ordusu
dehşete düşer. Müslümanlar sevinirler. Bu arada morali bozuk ve
zayıf düşen kâfir askeri birden hücum ederler. Müslümanlar kâfir
askerini bozup savaşı kazanırlar. Battal Gazi Şemmas Pir’in manastırındaki
kuyudan Konstantin, Şemun, Tariyun, Kalun ve Kapus’u çıkarıp
getirir. Battal Gazi bunları öldürmek ister. Ancak halifenin yanında
Ukbe isimli gizli din tutan bir kadı vardır. O engel olup sabaha
kadar mühlet ister. Bunları alıp çadırına gider ve kendisinin
Hristiyan olduğunu ve haracı kabul edip barış yapmalarını, kayserin
intikamını kendinin alacağını söyler. Sabah olunca barış sağlanır,
halife Konstantin’i kayser yapar ve her yıl haraca bağlayıp Müslümanlara
kötülük yapmaması hususunda söz alır. Bundan sonra halife
birkaç gün Malatya’da kaldıktan sonra bütün padişahlar ve beyler
memleketlerine hareket ederler.
Fitne Ukbe Kadı Melunun Hikâyesi
Onuncu bölümde halifenin kadısı Ukbe’nin yaptığı fitneler anlatılır.
Emir Ömer bir gün halifenin adına ziyafet verir. Ziyafet sırasında
Ukbe, bir lokmayı Battal Gazi’ye bir lokmayı Tevabil’e, bir lokmayı da
Ebu Ömer oğlanlarından Abdurrahman’a verir. Lokmalar zehirlidir.
Birkaç gün geçtikten sonra halife Battal Gazi’yle vedalaşıp Bağdat’a
döner. Battal Gazi ve arkadaşlarına verilen zehir yavaş yavaş tesir
eden zehirlerdendir. Aradan günler geçer. Bir gün Tevabil titrer ve
rengi değişip ölür. Peşinden aynı şekilde Abdürrahman zehirlenip
ölür. Birkaç gün sonra da Battal Gazi titremeye başlar. Her tarafı şişer.
Saçı ve sakalı dökülür. Hemen halifeye panzehir göndermesi için
durum bildirilir. Halife panzehir gönderir. Ukbe, panzehiri götüren
postacıyı buldurup şehit ettirir. Ukbe hemen Konstantin’e mektup
yazıp durumu bildirir. Konstantin haberi casuslarına doğrulatınca
yanında hazır bulunan yüz bin askere hemen emir verip acele Malatya
üzerine yürürler.
Battal Gazi gün geçtikçe ağırlaşır. Muhammed bin Fellah bir
ağaç altında Battal Gazi için ağlarken Rabia hazretleri gelip Muhammed’i
alıp Battal’ın yanına gelir. Battal Gazi’nin ağzına bir damla
panzehir koyar. O an Battal Gazi’nin gözleri açılır. Şişeyi içince kusarak
bütün zehri vücudundan dışarı atar. Şişenin dibinde kalanı yüzüne
sürer. Hemen saçı sakalı yerine gelir.
Bu ara kayserin geldiğini haber alan Malatya şehrinde ortalık
karışmıştır. Battal Gazi arkadaşlarıyla kayserin ordusunu karşılayıp
hücum ederler ve kâfir askerini bozguna uğratırlar. Konstantin kaçarak
canını zor kurtarır.
Battal Gazi tamamen iyileşince Tariyun’a mektup yazıp Gülendam’ı
hemen göndermesini ister. Tariyun korkusundan hemen kızını
çeyiziyle birlikte gönderir.
Ukbe, Battal Gazi’nin ölmediğini görünce halifeye ve Mumlan-ı
Gazi’ye zehir verir. Halife vefat eder ve yerine oğlu Müslim geçer.
Bu arada Abdülvehhâb, Cuy-ı Ferakib kenarında bir makam yaptırmıştır.
Herkes bir hediye verir. Battal Gazi’nin bir şeyi olmadığı için
ava çıkar. Avda iken kayserin Çin padişahının oğlu için gönderdiği
kız kardeşini görür. Kızın adı Hümayun Dilefruz’dur. Battal Gazi kızı
çeyiziyle alır. Kız birkaç kez kurtulup kaçtıysa da Battal Gazi tekrar
yakalar ve kızı halifeye gönderir. Halife Dilefruz’u çok beğenir ve devamlı
onunla beraber olur. Kayser kız kardeşinin halifeye götürüldüğünü
duyunca çok üzülür. Ukbe, halifeye mektup yazarak kardeşini
kaçıracağını söyler ve halife avdayken Dilefruz’u kaçırtıp İstanbul’a
gönderir. Daha sonra Ukbe, halifeye Battal Gazi’nin Dilefruz’u
Abdülvehhâb için kaçırdığını söyler. Halife bu duruma çok sinirlenir
ve Abdülvehhâb ile Battal Gazi’yi idam ettirmek için Bağdat’a çağırır.
Battal Gazi halifeden kırk gün mühlet ister. Bu mühletin sonunda
Dilefruz’u İstanbul’dan alıp getirir. Yolda Ukbe’nin kaysere gönderdiği
mektupları casuslardan yakalar. Battal Gazi Abdülvehhâb asılmak
üzereyken yetişir. Ukbe’nin gizli Hristiyan olduğunu evindeki gizli
tapınağı bularak kanıtlar. Halife bu duruma çok üzülür ve Battal Gazi’den
özürler diler. Ukbe’yi Battal Gazi’ye verir. Ukbe, Battal Gazi’ye
kendisini kayserin satın alacağını ve kendisini öldürmemesini söyler.
Kayser çok mal gönderir ve Ukbe’yi satın alır. Yolda giderlerken Ukbe’yi
tekrar yakalar. Kayser Ukbe’yi tekrar satın alır ve Ukbe İstanbul’a
gelir. Kayser Ukbe’yi İstanbul kadısı yapar. Ukbe kadı olunca
öküze keçi, keçiye tavuk denilmesini ve fiyatının da ona göre ayarlanmasını
emreder. İstanbul halkı bundan çok eziyetler görür.
Bir gün Battal Gazi otururken İstanbul’daki dostu Müheng içeri
girer ve olanları anlatıp Ukbe’den şikâyet eder. Battal Gazi, Aşkar’a
binip İstanbul’a gider. Pazarda dururken bir genç, öküz satmaktadır.
Ukbe’nin adamları gence bu keçiyi kaça satarsın derler. Genç, hayvanın
keçi olmadığını öküz olduğunu söyler. Ukbe’nin adamları gence
iyi bir sopa atıp bir daha böyle söylememesini emrederler. Adamlar
gidince Battal Gazi öküzün kaç lira olduğunu sorar. Genç, böyle
söylememesini yoksa başının belaya gireceğini belirtir. Battal Gazi
öküzü satın alır. Bir zaman sonra Ukbe’nin adamları gelir ve öküzü
keçi fiyatına Battal Gazi’den alırlar. Battal Gazi öküzün kuyruğunun
kendisine verilmesi şartıyla kabul eder ve öküzün kuyruğunu alarak
keçi fiyatına öküzü verir. Daha sonra bu öküz kuyruğunu yüzüp her
tarafına çivi çakarak onu çiviyle döşer. Daha sonra Ukbe’nin evine
kadın kılığında girerek onu falakaya yatırır ve her vuruşunda “Bu
keçi kuyruğu mudur yoksa öküz kuyruğu mudur?” diye sorar. Ukbe’yi
iyice döver. Kayser Ukbe’yi kullanılmayan eski bir hamamına
saklar ve orada tedavi ettirir. Battal Gazi sonunda orayı da bulur ve
doktor kılığında Ukbe’nin yanına girip tekrar o çivili kuyrukla aynı
soruyu sorarak onu döver. Her tarafı yara bere içinde kalır. Kayser
Ukbe için bir meydan ortasında çadır kurdurur, etrafını askerle doldurup
orada tedavi ettirmeye başlar. Battal Gazi ne yaparsa yapsın
Ukbe’nin yanına sokulamaz. En sonunda deli bir ata binen askeri
görür. Askerle atı üzerine sohbete başlar. Frenk askeri atının en iyisi
olduğunu iddia eder. Battal Gazi de inanmamış gibi görünerek bunu
kanıtlamasını ister. Elindeki kuyruğu gösterip bunu Ukbe’ye göstermesini
ve “Keçi mi öküz mü kuyruğu” olduğunu sormasını ve kuyruğu
çadıra atıp kaçmasını ister. Asker denileni yapar ve çadıra gidip
kuyruğu sallayıp aynı soruyu Ukbe’ye sorar ve kuyruğu Ukbe’nin
önüne atıp geri dönüp kaçar. Ukbe şoka girmiştir. Şoktan çıkınca
Battal Gazi’yi bırakmamaları için feryat eder. Bütün askerler Frenk
askerinin peşine düşerler. Battal Gazi rahatça çadıra girip Ukbe’nin
derisini yüzer. Deriye ot doldururlar ve kırk yıl Malatya kalesinde asılı
kalır.
Seyyid Battal Gazi’nin Hindistan’a Gidip Devi Katletmesi
On birinci hikâyede Battal Gazi Hindistan’a gider. Bir gün Battal
Gazi’nin oğulları mektepten mezun olurlar ve hocalarına hediye götürmek
isterler. Battal Gazi sırtındaki cübbesini çıkarıp verir. Çünkü
başka malı yoktur. Gülendam Battal Gazi’ye böyle uygun olmayacağını
söyler. Battal Gazi de Emir Ömer’in kızını almaya karar verir.
Gidip ister. Ancak Emir Ömer işi yokuşa sürüp karısının aklıyla Battal
Gazi’den Hindistan’daki ak fille birlikte çok mal mülk ister. Battal
Gazi bunu kabul eder ve Hindistan yoluna koyulur. Hızır peygamberin
de yardımıyla hemen Hindistan’a gelir. Orada Tantaniyye şehrine
varır. Şehrin padişahı Mihraseb Battal Gazi’yi davet etmek üzere bir
kulunu gönderir. Battal Gazi kafir olduğu gerekçesiyle daveti kabul
etmez ve orada kavga olur. Bütün şehrin askeri Battal Gazi’ye hücum
ederler. Battal Gazi çok yara alır ve bir viraneye sığınır.
Mihraseb’in veziri gece rüyasında peygamberimizi görüp Müslüman
olur ve gelip Battal Gazi’yi alıp saraya götürür. Ona hizmet eder.
Behnam daha sonra Battal Gazi’yi Mihraseb’in huzuruna çıkarır.
Mihraseb konuşan putunu Battal Gazi’ye gösterir. Putun içinden
şeytan konuşmaktadır. Battal Gazi Kur’an okuyunca put yüzüstü
yere düşüp parçalanır ve kelime-i şahadet getirir. Mihraseb bunu
görünce İslamın hak din olduğunu anlar. Battal Gazi’ye döner ve bir
devin kızını kaçırdığını eğer getirirse bütün memleketiyle Müslüman
olacağını söyler. Seyyid Behnam ile birlikte yola koyulur. Yolda kırk
karış boylu Ancaf zengi ve kardeşi Azraf zengi vardır. Onları yenerek
Müslüman eyler. Yedi gün yoldan sonra bir kaleye gelirler. O kalede
esir olan Kıravan şahının kızı Battal Gazi’yi karşılayarak devin yerini
gösterir. Battal Gazi tahtı kaldırıp devin gittiği yere gitmek ister ama
bir deniz kenarına gelir. Nasıl geçeceğini düşünürken Yunus peygamberi
içinde taşıyan balık gelip Battal Gazi’yi alır ve deniz içinde
devin olduğu yere getirir. Battal Gazi devi öldürüp bütün kızları kurtarır
ve geri gelir. Bütün memleket padişahları gelip kızlarını görürler
ve Müslüman olurlar. Battal Gazi, Mihraseb’e ak fili sorar. Mihraseb
o filin Heylan sulatnının elinde olduğunu haber verir. Yedi gün yol
gittikten sonra bir meydanda Mısır sultanının ve Heylan sultanının
savaştığını görür. Mısır sultanı tam yenilecekken Battal Gazi’nin yardımıyla
kurtulur. Ak fil Heylan’ın altındadır. Ak fil Battal Gazi’yi görünce
Heylan’ı ayağının altında ezip Battal Gazi’ye gelip muti olur.
Battal Gazi ak fili ve Emir Ömer’in istediği malların hepsini alıp Malatya’ya
gelir. Ancak Battal Gazi Hindistan’da iken kayser gelip şehri
harap etmiştir. Emir Ömer’in kızını da kaçırmışlardır.
Battal Gazi Aşkar’a binip Rum’a yönelir. Ladikiyye’ye gelir. Orada
nişanlısının vezirin oğlu Behmen’e verilmek üzere düğünün yapıldığını
görür. Bu sırada Ukbe’nin oğlu Velid, Battal Gazi’yi tanır ve
ayağına düşüp Müslüman olduğunu söyler. Battal Gazi vezirin oğlunu
öldürüp nişanlısını kurtarır ve Velid ile Malatya’ya gelir. Düğün
yapılıp Emir Ömer’in kızını Battal Gazi’ye verirler. Ak fili halifeye
gönderirler.
Seyyid Battal Gazi’nin Ketayun ile Macerası
On ikinci bölümde Battal Gazi’nin Ketayun ile macerası anlatılır.
Bir gün Velid, Battal’ın (Battal Gazi’nin) evine gelir ve Battal Gazi’nin
karısı Fatıma’yı saçlarını tararken görüp âşık olur. Bir gün Battal
Gazi ile bağa giderler. Velid, bağın anahtarını unuttuğunu söyleyerek
Battal Gazi’nin evine Fatıma’yı kaçırmaya gelir. Fatıma buna teslim
olmayıp bir uçurumdan düşerek ölür. Velid, İstanbul’a kaçar. Battal
Gazi ardınca takip eder. Bir manastıra gelir, ancak içerde Velid vardır
ve bunu tanır. Battal Gazi içeri girip Velid’i öldürmeye çalıştıysa
da Velid kaçmayı başarır. Battal Gazi kaç kez yakaladıysa da Velid
her seferinde kurtulur. Battal Gazi yolda giderken bir yiğitle cenk
eyler. Yiğidi alıp yere vurduğunda bunun bir kız olduğunu görür. Kız
meşhur Ketayun’dur. Kendisini yenen bir yiğit bugüne kadar çıkmamıştır
ve ilk yenenle evlenecektir. İsmi Adn-ı Banu’dur. O gün meydana
toplanırlar. Kız kendini isteyen bütün erkekleri helak eder. Battal
Gazi tekrar onu yener ve Bedrun şaha verir. Hamiran durumu
öğrenir ve düğün hazırlıkları yapılır. Bedrun şah ve Adn-ı Banu Müslüman
olur. Gerdek gecesi Adn Battal Gazi’yi ağlarken görür. Battal’ın
eşleri ölmüştür ve üzgündür. Adn ona Mehpeyruz’un kızkardeşi
Ketayun’dan bahseder ve o kadar anlatır ki Battal Gazi görmeden
âşık olur. Ancak Ketayun, Battal Gazi’nin korkusundan denizin ortasında
bir kulede oturur. Battal Gazi, Ketayun’un yardımıyla onu kaçırır.
Ancak Velid Hamiran’a gidip durumu haber verir. Hamiran askerle
yolları keser. Battal Gazi kaleye sığınıp askerle devamlı vuruşur.
Ancak bir gün Ketayun Battal Gazi’yi ilaçla uyutur. Battal Gazi’yi
tutup esir ederler. Battal Gazi bir ara bağlarını kırıp elli altmış
kâfiri tepeler. Ancak tekrar yakalanıp Sülukıyye’de büyük bir ağaca
bağlanır. Kıravan şahı oğlu ve askerleri Battal Gazi’nin başını beklerler.
Uyuduklarında Allah tarafından bir yılan gelip onların yemek
kaplarına kusar. Askerler ve Kıravan şahının oğlu yemeği yiyince zehirlenip
ölürler. Ketayun sinirlenip Battal Gazi’ye kılıç çalar. Kılıç
yanlışlıkla Battal Gazi’nin elindeki bağları keser. Battal Gazi birçok
beyi öldürür ancak kâfirler üstüne çullanıp bunu tekrar yakalarlar.
Kayser gelip Battal Gazi’yi Erces dağındaki kuyuya, cehennem çukuruna
attırır. Battal Gazi kuyuda şah-maran ile karşılaşır ve bir canavar
vesilesiyle kurtulur. Battal Gazi’yi hâli Adn ve Bedrun tarafından
Malatya’ya bildirilir. Bu arada Battal Gazi’nin öldüğünü duyan Fağfur-ı
Çin Ketayun’u kendine vermesi şartıyla iki yüz bin askerle Malatya’ya
yürür. Ketayun bu işten hoşlanmaz ve Battal Gazi’ye yaptıklarından
dolayı pişman olur. Gece gündüz ağlamaya başlar ve kuyunun
başında bekler.
Kayser bütün askerini toplayıp Malatya tarafına yürür. Malatya’da
savaş başlar. Adn ve Bedrun orada şehit olurlar. Müslüman
askeri çok bunalır. Halife yardıma yetişir. Bu arada Battal Gazi,
Ketayun’u alıp Malatya’ya yönelir. Malatya’da Müslümanlar zor durumdadır.
Birçok ulu gaziler esir edilmiştir. En sonunda Halife baş
açıp Allah’a yalvarmaya başladığında Battal Gazi yetişir. Savaşı hemen
Müslümanların lehine çevirir. Gece gizlice kayserin ordusuna
girip esir arkadaşlarını kurtarır. Hile ile Kıravan şahı ve Şemun’u alıp
ağaca sıkıca bağlar. Gece kayseri ve kırk adı belli beyini alıp şehrin
önüne darağaçları yaptırıp bunları asar. Kâfir askeri bunu görünce
bozulup yenilir. Kayser ölünce yerine Esatur’u kayser yaparlar. Battal
Gazi, Esatur ile barışıp onu haraca bağlar.
Seyyid Battal Hazretleri’nin İstanbul`a Gitmesi
On üçüncü bölümde Battal Gazi’nin İstanbul’a gitmesi konu edilir.
Bir gün halife ava çıkar ve o esnada ağacın dibinde burnu kulağı
kesik bir adam yatar. Halifeyi görünce Esatur’dan şikâyet eder ve
Halife için getireceği mallara Esatur’un el koyduğunu ve kendisini bu
hâle koyduğunu anlatır. Halife bunu duyunca dokuz yüz bin asker
toplayıp İstanbul üzerine yürür. Kayser de bunun üzerine dokuz yüz
bin asker toplar. İki ordu Cebel dağında karşı karşıya geliler. Karşılıklı
vuruşmalardan sonra Esatur meydana girer. Battal Gazi tam
Esatur’u öldüreceği sırada Esatur kaçar ve iki ordu birbirine girer.
Esatur hemen yedek at ile kaçar. Kâfir ordusu bozguna uğrar.
İslam ordusu hazırlık görüp İstanbul’a yönelir. Esatur mal ile
asker toplar. Ancak askerle Battal Gazi’yi durduramayacaklarını anlayınca
büyücü ifritleri çağırırlar. Büyücü Harus’a mektup yazarlar.
Harus ordusuyla çıkagelir. Harus, Battal Gazi’yi tek başına yenemeyeceğini,
bu sebeple Zülkarneyn’in mezarında bulunan Güzende
cazuyu çağıracağını söyler. Büyücüler ilk olarak İslam askerlerini zor
durumda bırakırlarsa da Battal Gazi çeşitli dualar okuyarak onların
büyülerini yok eder ve Hızır’ın verdiği oklarla büyücüleri öldürür.
Kayserin ordusu tekrar yenilir. Kayser kaleye sığınır. Barış ister. Battal
Gazi, Esatur’dan bir gön yeri ister. Esatur kabul eder. Battal Gazi
bir hayvanı yüzüp derisini ince kıyım kesip şehrin yarısını alır. Oraları
yıkıp mescit ve Müslüman mezarlığı yaparlar. Esir olan Şemmas
Pir çıkarılır. Ancak hemen vefat eder. Müslüman mezarlığına gömülür.
Esatur haracı kabul eder. Halife Malatya’ya döner ve yedi gün
kaldıktan sonra Bağdat’a hareket eder.
Abdülvehhâb Gazi’nin Rum’a Gidip İslam’dan Çıkması
On dördüncü bölümde Abdülvehhâb Gazi’nin Rum’a gitmesi ve
İslam’dan çıkması konu edilir. Muharrem ayında Mutasım halife vefat
edip yerine Mümin halife geçince Malatya’nın uluları halifeyi ziyaret
etmeye giderler. Şehrin başına Abdülvehhâb’ı dikerler. Battal Gazi,
oğulları Beşir ve Nezir’i Abdülvehhâb’a emanet eder. Ancak bir
gün Beşir ve Nezir kaybolur. Abdülvehhâb onları aramak için Rum’a
gider. Ancak Rum’da da birçok ulu kişinin kızı oğlu kayıp olmuştur
ve bunu Battal Gazi’den bilirler. En son kayserin veziri Akranus’un
kızı kaybolur. Bunun üzerine kayser üç yüz bin askerle
Mamuriyye’ye gelir. Abdülvehhâb Rum’a gelmiştir. Namaz kılarken
Esatur’un beyleri onu yakalayıp hapse atarlar. Abdülvehhâb’ı öldürmezler
ama din değiştirmesi için çok uğraşırlar. Esatur’un kızı
Hurmenk Abdülvehhâb’ı baştan çıkarır ve Abdülvehhâb dil ile
Hristiyanlığa geçer. Battal Gazi Malatya’ya gelir. Oğullarını bulamayınca
durumu öğrenip Rum’a doğru yola çıkar. İstanbul’a gelip kayserin
sarayına Çin elçisi kılığında girer ve Abdülvehhâb’ın ağzına bir
yumruk atar. Ancak daha sonra Battal Gazi kaçmayı başarsa da
Falıkrat tarafından yakalanır. Falıkrat hemen kaysere haber verir.
Esatur yola çıkar. Battal Gazi hile ile elini çözüp Falıkrat’ın yerine
geçer ve Falıkrat’ı da kendi yerine geçirir. Kayser Falıkrat’ı Battal Gazi
zannedip odun getirtip ateşte yaktırır.
Battal Gazi oğullarını aramaya devam eder. Bu sırada oğullarını
devlerin kaçırdığını öğrenir. Yolda Güzende cazunun karısının olduğu
yere gelir ve büyücü kadını da öldürür. Ancak dağdan gürültülü
ses gelir. Güzende cazunun oğlu, Battal Gazi’ye annesini, babasını
nasıl öldürdüyse oğullarını da kendisinin öldürdüğünü söyler. Battal
Gazi dağa tırmanır ve Zülkarneyn’in kızlarını kapattığı makama gelir.
Daha önce evlenmek için teyzelerinin aklına uyup annelerini zehirleyen
kızlarını Zülkarneyn buraya hapsetmiş ve veziri Arastatalis buraya
Battal Gazi’nin geleceğini haber vermiştir. Bunun üzerine
Zülkarneyn Battal Gazi’ye hitaben mektup yazar. Battal Gazi mektubu
okuduktan sonra makamın içinde birçok esir kız görür. Kayserin
kızı da oradadır. Battal Gazi ifritiin odasına girer. İfrit kızları şişe
bağlamış pişirmektedir. Battal Gazi orada ifriti öldürüp kızları kurtarır.
İstanbul’a doğru yola koyulurlar. Bu arada Battal Gazi, İstanbul’da
Abdülvehhâb’ı görüp onu tekrar İslam dinine çevirir.
Kayser Malatya’ya varmış ve kâfir askeri ile Müslümanlar saflar
bağlayıp durmuşlardır. Battal Gazi Malatya’ya yetişir. Kayser, Battal
Gazi’yi ateşte yaktığını zannetmektedir. Battal Gazi’yi görünce şok
olur. Kızının Müslüman olduğunu öğrenince içi yanar ve o gün cenk
olmaz. Battal Gazi her zaman olduğu gibi savaşı Müslümanların lehine
çevirir. En sonunda kâfir askeri bozulur ve Esatur yedek atla
İstanbul’a doğru kaçar. Bir manastıra gelir ancak Battal Gazi onu
manastırda yakalar, Malatya’ya getirir. Battal Gazi, Müslüman olmasını
teklif eder. Esatur, oğlu Tekfur’u bulup getirirse Müslüman olacağını
söyler ve bu teklifi yazılı olarak da Battal Gazi’ye sunar.
Seyyid Battal Gazi’nin Kaf Dağı’na Gitmesi
On beşinci bölümde Battal Gazi, Kaf dağına oğullarını ve Tekfur’u
kurtarmaya gider. Esatur, Battal ile birlikte Sinbat kalesine gelip
deniz kenarına erişir. Esatur en iyi gemicisi Kantar’ı Battal Gazi’ye
vererek gönderir. Altı ay denizde gezerler ama iz bulamazlar. Bir
gün bir ulu dağ görünür. Gemiyi oraya getirirler. Akşam olunca dağdan
bir ateş görünür. Battal Gazi oraya gider. Kırk zenci ifrit oturmuşlardır.
Seylan şehrinin padişahı Asced’in Dilefruz adlı kızını kaçırmaya
gelmişlerdir. İfritlerin başı kızı kaçırıp gelir. Battal Gazi bunları
uykuda basıp öldürür ve kızı tekrar sarayına iletir. Kendisi bir
çeşme kenarında uyur. Uyandığında çevresinde, Hz. Muhammed’i
rüyasında görüp yanına gelen dervişleri görür. Onların makamına
gidip yiyip içerler. Yedi günden sonra gitmek isteyince dervişler izin
vermez ve Hz. Muhammed’in burada kırk gün kalmasını söylediğini
ilettiler. Bunun üzerine Battal Gazi, harçlık olması için kolundaki bir
cevheri satmak üzere dervişlere verir. Dilefruz Battal Gazi’yi bulunca,
Battal Gazi’ye ve dervişlere mücevherler hediye eder. Dervişler bu
cevherleri satıp harçlık etmek isteyince kuyumcu bunları Asced’e şikâyet
eder. Asced bunları, kendi hazinesini soymaları gerekçesiyle
tutuklatır. Tam ortalık karıştığında Dilefruz gelip babasına olanı biteni
anlatır. Asced Müslüman olup kızını Battal Gazi’ye verir. On gemi
ve on bin asker hazır edip yola koyulurlar.
Battal Gazi bir adaya çıkar. Adada zengi ifritleri yendikten sonra
denizden bir sandığın geldiğini görür. Sandıkta bir çocuk vardır. Çocuk
Müslüman olduğunu, babası ölünce Yahudi amcasının gelip
şehri aldığını söyler. Battal Gazi gidip şehri teslim alıp çocuğu tekrar
oraya sultan yapar ve Kaf dağına doğru yola devam eder. Yedi gün
sonra Asced, bundan sonra insan olmadığını ve başka varlıkların
memleketi olduğunu söyler. Bir ak dağa varırlar. Yol bulup Asced
askerini dağa çıkarıp konaklar. Çevrelerini canavar kılıklı garip varlıklar
sarar. Asced iyice korkmuştur. Bu arada Battal Gazi rüyasında
Hz. Ali’yi görür. Hz. Ali uyanınca suyun yüzünden gelen elmayı yemesini
söyler. Battal Gazi uyanınca suyun yüzünden gelen elmayı
yer ve bu diyarın yetmiş iki dilini öğrenir. Asced’in yanına çıkar. Bakar
ki canavarlar ulumaktalar. Onların diliyle konuşur ve padişahlarını
öldürüp derisini yüzüp onun kılığına girer. Oradan da on gemi ve
on bin asker alır. Oradan Kıl Buraklar’ın diyarına giderler. Battal Gazi
onların padişahı Unuk’u da öldürüp derisini yüzüp onun kılığına
girip on gemi ve on bin asker alır. Toplam otuz bin askerle Kaf dağına
varır. Deniz bittiği yere gelirler. Battal Gazi orada dolaşırken beş bin
yaşında Zülkarneyn zamanından kalan pirlerle karşılaşır. Onların
birisini Hilal cazuya elçi gönderir. Ancak Hilal cazu onu öldürür. Battal
Gazi getirdiği canavarlara savaş mahalline geldiklerini ve savaşmalarını
emreder. Yedi gün katı savaş olur. En sonunda Hilal cazu
Battal Gazi ile karşılaşır. Battal Gazi, Hızır’ın oklarından ona fırlatır
ve elini deler, kılıçla kolunu koparır. Hilal cazu şehre kaçar. Battal
Gazi, Hızır’ın yardımıyla şehre girer ve Hilal cazuyu bulup oğullarını
sorar. Hilal cazu oğullarını perilerin aldığını söyler. Battal Gazi, Hilal
cazuyu öldürüp tahtın altında mahpus olan Tekfur’u kurtarır. Oradaki
bütün cazular kaçıp dağılırlar. Battal Gazi orada Zülkarneyn
makamını ziyaret eder.
Bir süre sonra Tamus-ı Peri çıka gelir. Battal Gazi’ye teşekkürlerini
sunar ve oğullarının kendi damadı olduğunu ve yüz bin perinin
padişahı olduklarını söyler. Hızır gelerek Battal Gazi’ye acele etmesini
çünkü İslam’ın üzerine düşman geldiğini haber verir. Battal, hemen
İstanbul’a gelip Esatur’un yanına çıkar. Esatur hastadır. Oğlu
Tekfur’u görüp Müslüman olur ve çok geçmeden ölür. Battal Gazi
Tekfur’u kayser yapıp oğlu Beşir’i onun yanına bırakır.
Seyyid Battal Gazi’nin Babek Melunı Katletmesi
On altıncı hikâyede Babek adlı sahte peygamber anlatılmaktadır.
Battal Gazi bir gün pınarın başında otururken Bağdat tarafından bir
kervan gelir. Kervanın ulusu Mümin halifenin vefat ettiğini yerine
Mutasım’ın halife olduğunu ancak yalancı bir peygamberin türediğini,
bu kişiye ok batmadığını ve kılıç kesmediğini söyler. Domuz etine
ve şaraba helal dediğini, ne derse olduğunu, yerden hazine çıkardığını,
kızı babaya, kardeşi kardeşe helal ettiğini belirtir. Acem vilayetini
zaptettiğini anlatır. İsmi Babek olan bu yalancı peygamberin babası
Bağdat’ta hırsızmış. Bağdat’tan sürülerek bir köye sığınır ve çobanlık
yapar. Köyün ileri gelenlerinin cariyesiyle zina yapar. Babek o zinadan
doğan çocuktur.
Babek otururken bir gün yanına yaşlı adam suretinde Cebrail olduğunu
söyleyen şeytan gelir. Babek’i peygamber olduğuna inandırır.
Şeytanın yardımıyla Babek’e silah işlemez ve ateş yakmaz. Şeytan
ona hazine yeri söyler. Babek hazineyi çıkarıp, o malla etrafına asker
toplar. Birçok İslam diyarı dinden çıkıp Babek’e tabi olur. Babek
Bağdat’ı kuşatır. Battal Gazi Bağdat’a gelir. Bağdat’ta Babek ile cenge
başlar. Babek’e ne yaptıysa öldüremez. Ok batmaz, kılıç kesmez.
Battal Gazi bu durum karşısında âciz kalır. Bu arada Allah’ın yardımıyla
Battal Gazi’ye de ok batmaz kılıç kesmez olur. Bir türlü yenişemezler.
Halife beş yüz bin askerle yardıma yetişir. Ancak ne yaptıysa
Babek’i öldüremez. Âciz kalıp dağa çıkar ve abdest alır. Bu arada
uykusu gelir ve rüyasında Hz. Muhammed’i görür, Hz. Muhammed
Battal Gazi’ye silahların üzerine söyleyeceği duayı yazmasını
ister, çünkü silahların önünde şeytanın durduğunu belirtir. Battal
Gazi aynen öyle yapar. Babek şeytanın gelmediğini fark edince kaçar.
Bir köyde sarp bir kale yaptırmıştır, oraya sığınır. Battal Gazi kaleye
tırmanıp kaleyi fetheder. Babek buradan da kaçar. Her nerede yakalanmak
üzere olsa Babek kaçar. Battal Gazi en son bir ağaca sıkıştırdığında
şeytan Babek’i kaçırır.
Babek tekrar bir köye gelir. Şeytanın yardımıyla hazine bulup
seksen bin asker toplar. Battal Gazi tekrar bunu bulur. Babek’in ordusunu
bertaraf eder. Babek hemen kaçar. Battal Gazi ardınca takip
eder. Battal Gazi bir gün namazdayken Babek onu yakalar. Ne kadar
kılıç çaldıysa işlemez. Âciz kalıp tekrar dağın arasında kaybolur. Battal
Gazi, Babek’in ardınca denize kadar gelir. Babek’in gemisine biner.
Burada Battal Gazi’yi tutup kılıçla öldüremeyince geminin lengerine
bağlayıp denize atarlar. Bu ara tufan eser ve gemi parçalanır.
Tufandan Babek ve Satha kurtulur. Çin vilayetine gelirler. Çin padişahının
yanına gidip ona hazine gösterir ve oranın halkını kendine
bağlar.
Battal Gazi’yi denizin dibinde kızıl yüzlü bir adam kucaklayıp,
denizaltı âlemine götürür. Orada tahtü’s-sera denilen yere varırlar.
Yiyip içtikten sonra Babek’ten söz açılır. Oradakiler Babek’in Dipçin
denilen şehre gittiğini ve şehrin padişahı Vakkas’ı kendine bağladığını
söyler. Battal Gazi, Dipçin şehrine gelir. Yüzlerce askerle cenk
eder. Ağır yaralar alır. Tam bunaldığı anda Tamus-ı Peri ordusuyla
gelir ve kâfir askerini bozguna uğratır. Babek tekrar kaçar. İstanbul’un
naibi Nistur, Babek’i İstanbul’a getirtir ve Tekfur ile Battal
Gazi’nin oğlu Beşir’i öldürüp Rum’un başına geçer. Malatya’yı basıp
Battal Gazi’nin kırk yakın arkadaşını şehit eder. Battal Gazi Malatya’ya
gelir. Babek’in ordusunu tekrar bozguna uğratır. Babek bu sefer
yakındaki Süheyl’in kalesine sığınır. Battal Gazi, gece kaleye gizlice
girip Babek’i yakalar, Süheyl Müslüman olur. Battal Gazi, Babek’i
ne kadar dine davet etse de olmaz. En son Battal Gazi, Babek’i Bağdat’ta
ateşte yakarak öldürür.
Seyyid Battal Gazi’nin Raıd Cazu İle Macerası
On yedinci hikâyede Battal Gazi’nin Raıd cazu ile macerası anlatılır.
Bir gün halifenin kızı Safiyye Banu kaybolur. Halifenin karısı
Saide Banu bahçede feryat ederek ağlar. Bahçede iki yeşil kuş aralarında
konuşurlarken halifenin kızını Raıd cazunun kaçırdığını söylerler.
Saide Banu durumu halifeye anlatır. Halife Battal Gazi’ye bildirir.
Battal Gazi, halifenin kızını bulmak için yedi deniz ötedeki Aynü’l-
Kıtır’a gider.
Battal Gazi üç gün yol gider. Muazzam bir şehre gelir. Orada put
yapan bir kâfiri öldürür. Halk Battal Gazi’nin üstüne yürür. Şehrin
maliki Tefanuş gelip halkı dağıtıp Battal Gazi’nin ayağına düşer. Battal
Gazi, Raıd cazunun halifenin kızını çaldığını anlatır. Tefanuş
kendi kızının da kaybolduğunu ve kızını getirirse Müslüman olacağını
söyler. Battal Gazi tekrar yola koyulur. Bir gemiye biner. Gemi batar,
fakat Aşkar yüzme bildiğinden onunla başka bir gemiye ulaşmayı
başarırlar.
Gemide Arakıl kayserin oğlu Kanatar da vardır. Bir süre sonra
karaya çıkarlar. Çıktıkları yere Raıd cazu gelir. Kanatar’ı tutup iki
parça eder. Büyü ile dört yüz kişiyi ateşe yakar. Battal Gazi bir ok
atıp Raıd cazunun gözüne saplar. Raıd cazu hemen yok olur. Geride
kalan yüz kişi Battal Gazi’nin karşısında Müslüman olurlar. Tam bir
ay giderler. Sindebar şehrine gelirler. Orada Kamer şah vardır ve
onun kızını da Raıd cazu kaçırmıştır. Kamer şah da kızını getirirse
putperestlikten döneceğini söyler. Battal Gazi, Kamer şahla ava çıkar.
Bir geyiğin peşine takılır. Epeyce takip eder. Bu sırada bir göle
girip yıkanır, ancak atı ve elbiseleri yok olur. Hemen Hızır peygamber
gelir ve Battal Gazi’yi Âdem peygamberin makamına iletir. Battal Gazi
orada iken Tamus-ı Peri çıkagelir ve onun yardımıyla Raıd
cazunun makamına gider. Yanına kılıç, yay ve ok getirtir. Okların
üzerine dualar yazar. Bu dualı oklarla Raıd cazuyu öldürür. Battal
Gazi kızları kurtarır. Kamer şaha ve Tefanuş’a kızlarını verir. Onlar
da Müslüman olurlar. Battal Gazi, Mısır’a da uğrayıp Karun’a da kızını
verir.
Seyyid'in Havaricler ile Cenk Etmesi ve Reisleri Hakem
Melunı Katletmesi
On sekizinci bölüm, hikâyeler içinde en kısa bölümdür. Burada
Hariciler anlatılır. Eba Müslim Gazi Horasan’da Haricileri kırmış ancak
Yezidi soyundan Hakem adlı bir kişi kalmıştır. Bu kişi otuz bin
asker toplayıp Hayber’de Anter lainle görüşür. Anter lain de yirmi bin
asker alır. Gece baskınıyla Bağdat’ı ve halifeyi basarlar. Halife kaçar,
şehir tarumar olur. Sekizinci gün şehir tam düşmek üzereyken Battal
Gazi yetişir. Hakem’i esir ederler ve Tamus-ı Peri’nin yardımıyla
da kâfir ordusunu dağıtırlar. Hakem ve Anter’i baş aşağı asıp diri diri
derilerini yüzüp öldürürler. Battal Gazi Tamus’a izin verir, onlar makamlarına
geri dönerler.
Bu arada Malatya’da Emir Ömer ve Dilefruz vefat eder. Halifenin
kızını Battal Gazi’ye verirler. Battal Gazi Malatya’yı oğullarına emanet
eder. Bu arada Esatur’un Kanatos adlı oğlu gelir ve Rum’un kayserliğini
ister. Her yıl haraç vermeyi kabul eder. Bu arada kısa bir zaman
sonra halifenin kızı da vefat eder. Battal Gazi hac vaktinde Mekke’ye
gider. Hac yapıp oradan Medine’ye geçer ve artık orada ikamet eder.
Seyyid Battal Gazi’nin Şehit Olması
Ancak bir süre sonra Osman adlı bir yiğit gelip Kanatos’un altı
yüz bin asker toplayıp Malatya’ya yürüdüğünü anlatır. Battal Gazi
yaşlanmıştır. Hz. Muhammed’in emriyle tekrar yola koyulur. Bu arada
Müslümanlar da asker toplanmış, Bağdat’a halifeye haber vermişlerdir.
Halife Mutasım ölmüş, yerine oğlu Bahtiyar geçmiştir. Ordular
karşı karşıya gelir. Bu savaşlar esnasında Abdülvehhâb şehit olur.
Kâfir askeri İslam ordularını kırıp dağa sürer. Battal Gazi geldiğinde
İslam ordusunun kırılıp iyice yorulduğunu görür. Battal Gazi hemen
savaşa girip durumu Müslümanların lehine çevirir. Bu arada halife
ve peşinden Tanus-ı Peri yetişir. Kâfir askerini bozarlar ve Kanatos
kayser kaçar. Battal Gazi, savaştan sonra bütün dostlarından helâllik
alıp kayserin peşine düşer. Kayser kaleye sığınmıştır ve yaptığına
pişman olmuştur. Battal Gazi, üç gün şiddetli cenk eder. Orada delikli
taş bulup İshak peygamberin zinciriyle kale burçlarını yıkar. Öğleye
doğru yorulunca biraz uyumaya karar verir. Ancak uzaktan tozlar
belirmiştir. Bu arada kayserin kızı Battal Gazi’ye âşık olmuştur.
Bu tozları görünce Battal Gazi’yi öldürürler diye taşın üstüne durumu
anlatan bir not yazıp taşı Battal Gazi’ye atar. Taş Battal Gazi’nin
göğsüne dokunur ve takdir-i ilahi Battal Gazi vefat eder. Kız kaleden
çıkıp Battal Gazi’yi uyarmak için geldiğinde Battal Gazi’nin öldüğünü
anlar. O da hançeriyle kendini öldürüp Battal Gazi’nin üzerine düşer.
O aralık bir tufan kopup yağmur yağar ve her ikisinin üstü toprakla
örtülür. Kayser gece İstanbul’a kaçar. Meğer gelen tozlar Battal Gazi’nin
oğullarına aitmiş. Ali ve Nezir gelip ararlar ama bulamazlar. Ali
ve Nezir rüyalarında babalarının şehit olduğunu görürler. Bütün İslam
âlemi yasa boğulur. Bütün zengin, fakir ve gaziler Seyyid Battal
Gazi’nin yas ve matemini tutarlar. Halifeye de postacı gönderirler.
Halife çok yas ve matem tutar. Üç gün üç gece feryat eder. Sonra bütün
İslam diyarına mektuplar gönderip Seyyid Battal Gazi’nin şehit
olduğunu bildirirler. Bütün İslam diyarında olan müminler Seyyid
Battal Gazi’nin yasını tutarlar. Her iklimde ruhu için hatimler okutulur.
Ayetler ve naatlar ederler. Fakir ve dervişler, zengin ve yoksul
dualar ederler. Bütün hizmetlerini yerine getirirler. İşte Seyyid Battal
Gazi’nin gazaları burada tamam olur. Bütün gazilerin ruhları için ve
Allah tealinin rıza-ı şerifi için Fatiha.