Osmanlı döneminde Türkçe
işte Türkçenin ırzına geçenler, işte Türkçeyi kurtaranlar:
Osmanlı devleti döneminde Arapça-Farsça ve Türkçe karışımı "Osmanlıca" adlı bir dil kullanılmış ve bu dil Türkçenin ses ve gramer yapısına uymayan Arap alfabesiyle yazılmıştır. Her şeyden önce Türkçe, sesli harf sayısı çok fazla bir dil iken Arapça sesli harf sayısı çok az bir dildir. Ayrıca Türkçe sondan eklemeli bitişken bir dil iken Arapça çekimli bir dildir. Yani iki dil arasında adeta "genetik uyumsuzluk" vardır. Arap alfabesi Arapçaya mükemmel uymasına karşın Türkçeye hiç uymamaktadır. Ancak yüzyıllar boyunca Türkçe Arap alfabesiyle yazılmıştır. çok daha önemlisi Osmanlı döneminde Arap alfabesiyle yazılan dil "Türkçe" değil Arapça Farsça-Türkçe karışımı "Osmanlıca"dır.
işin garip yanı Osmanlı döneminde Türkçe medreselerde yasaklanmış, bilim ve edebiyat dili olarak kullanılmamış, sadece halk arasında yaşamaya devam etmiştir. Özellikle 16. yüzyıldan itibaren "Osmanlıca" denilen yamalı bohça durumundaki "yapay dilin" içindeki Türkçe oranı iyice azaltılmış, Arapça ve Farsça oranı gittikçe arttırılmıştır. Osmanlı aydınları, şairleri, devlet adamları gittikçe daha ağdalı (Arapça ve Farsça ağırlıklı) bir dil kullanmaya başlamışlardır. Türkçe gittikçe küçülmüş, gittikçe zayıflamış, gittikçe unutulmaya terk edilmiştir. Sadece köylerde Türk-Türkmen-alevi halka arasında yaşamıştır.
Osmanlı devleti Türkçeyi dışlamakla kalmamış, Türkleri de dışlamıştır. "etrak-ı bi idrak" (idraksiz Türk) denilen Türkler devlet kademelerinden uzaklaştırılmış, devlet yönetimi dönme-devşirmelere bırakılmıştır. Örneğin kanuni'nin 10 sadrazamından 9'u dönme devşirmedir. dönme devşirmelere teslim edilen devlet bir taraftan Türklüğü diğer taraftan Türkçeyi dışlamıştır.
Devletin dönme-devşirmelere teslim edilmesi, dilin Arapça ve Farsça ağırlıklı olması, Türkçenin dışlanması halk ile devletin arasını açmıştır. Halk gittikçe devletten uzaklaşmıştır. Türk halkı sadece vergi zamanlarında ve savaş dönemlerinde hatırlanır olmuştur. bu nedenle 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı'da (resmi tarihin anlatmadığı) çok sayıda Türk-Türkmen ayaklanması olmuştur.
17. yüzyıldan itibaren gelişen divan edebiyatı halkın hiçbir şey anlamadığı Arapça-Farsça ağırlıklı Osmanlıca ile yapılan bir edebiyattır ve işte bu edebiyat adeta "Türkçenin ırzına geçmiştir". Türkçe konuşan halk bu edebiyattan hiçbir şey anlamamıştır.
Osmanlı devleti döneminde Arapça ve Farsça ağırlıklı Osmanlıca nedeniyle Türkçe çok büyük zarar görmüştür. Sözcük sayısı azalmıştır. Türkçe gittikçe fakirleşmiştir.
işte Atatürk "dil devrimi"yle Türkçeyi her şeyden önce Arapça ve Farsçanın baskısından kurtarmış, yüzyıllardır unutulmaya terk edilmiş Türkçeyi yeniden hatırlatmıştır. Atatürk’ün görevlendirmesiyle dil uzmanları Anadolu’yu baştanbaşa gezerek sözcük taramışlar, halk arasında yaşayan ancak unutulmaya terk edilmiş sözcükleri belirlemişlerdir. Atatürk ayrıca dil kurultayları düzenletmiş, bu kurultaylara yerli ve yabancı uzmanlar katılmış, dil tezi geliştirmiştir. Özetle Atatürk dil devrimi sayesinde Türkçenin yok olmasını önlemiştir.
Atatürk "dil devrimi”nden önce "yazı devrimi”ni (harf devrimi) gerçekleştirmiştir. bu devrimle de Türkçenin yapısına hiç uymayan Arap alfabesi bırakılıp yerine Türkçe kökenli (Göktürk-Etrüsk-Latin kökenli) Latin alfabesi kabul edilmiştir. Atatürk bu yeni alfabeye "yeni Türk alfabesi" demiştir. Gerçekten de "Latin Alfabesi’nin kabulü" diye bir devrim yoktur. Doğrusu "yeni Türk harflerinin kabulüdür". Çünkü bizim Latin alfabesi sandığımız alfabedeki "14 harf" Göktürk-Etrüsk alfabesindeki 14 harfle aynıdır. bu harflerin 8'i hem ses hem şekil olarak aynıdır. Yani, Atatürk, Türkçeyi Türkçenin yapısına uygun bir alfabe ile yazdırmaya başlamıştır. Böylece okuma yazma oranı çok hızlı bir şekilde artmıştır.
Osmanlı döneminde okuma yazma oranı kadınlarda binde 4, erkeklerde yüzde 7'dir. (harf devrimi öncesi rakamlar) bu durumun temel nedeni, Türklerin adeta genetiğine uymayan Arap harfleriyle Osmanlıca okuyup yazmanın çok zor olmasıdır.
1928'de harf devriminin yapılmasından hemen sonra yurdun dört bir yanında açılan millet mektepleri ve halk evlerinde yürütülen alfabe seferberliği ile adeta bir mucize gerçekleşmiş ve 15 yılda okuma yazma oranı kadın erkek toplamda yüzde 20'ye çıkmıştır.
Cumhuriyet düşmanı yobazın "harf devrimi yapıldı bir gecede cahil kaldık!" iddiası ise tamamen palavradır. Çünkü harf devriminden önce toplumdaki okuma yazma oranı yüzde 10 bile değildir. Halkın yüzde 90 zaten hiçbir şey okuyamamaktadır. Yani Osmanlı halkı aslında harf devriminde önce cahildir. İşte Atatürk bu "cehaleti" yok etmek için harf devrimin yapmış ve gerçekten de çok kısa bir sürede toplumun büyük bir bölümü yediden yetmişe okuma yazma öğrenmiş, cehaleti yenmiştir. Bu nedenle doğru ifade "harf devrimi yapıldı bir gecede cehaleti yendik" olmalıdır.
Özetle: "harf devrimi yapıldı bir gecede cahil kaldık" diyenler sanki Osmanlı'da herkes harıl harıl okuma-yazma biliyor, her yer kitap dolu, herkes okuyor izlenimi yaratmaktadırlar. Oysaki gerçekte toplumun yüzde 90'ı okuyup yazamamaktadır. Osmanlıya matbaa 1727'de gelmiş ancak 200 yıl kitap basılmamıştır. 19. yüzyıldan sonra Osmanlıda basılan 30.000 kadar kitabı Atatürk cumhuriyeti bir kaç yılda basmıştır.
"dil devrimi dili fakirleştirdi" iddiası da tamamen bir yobaz uydurmasıdır. çünkü, eğer fakirleştiği iddia edilen dil "Türkçe" ise Türkçeyi fakirleştiren 600 yıl boyunca Türkçeyi unutan, dışlayan, bunun yerine Arapça-Farsça ağırlıklı "Osmanlıca" adlı bir dil kullanan, yani dilin adına bile "Türkçe" değil "Osmanlıca" diyen Osmanlıdır. Osmanlı 600 yıl boyunca adeta Türkçenin ırzına geçerken, aynı dönemin diğer imparatorlukları (İngiltere, Fransa vb) dillerini sürekli geliştirmişlerdir. Israrla dillerinin saflıklarını da korumuşlardır. bu nedenle bugün bir İngiliz vatandaşı Sheakspeare'ı okur ve anlarken, Osmanlı döneminde 17 yüzyılda yaşayan bir Osmanlı vatandaşı, aynı dönemdeki Baki ve Nefi'yi anlayamazdı. Fakat aynı Osmanlı vatandaşı yaşadığı yüzyıldan tam 4 yüzyıl önce 13. yüzyılda yaşamış yunus Emre’yi çok rahat anlayabilirdi. Çünkü Osmanlı döneminde kullanılan dil artık Türkçeliğini kaybetmiştir, ancak yüzyıllar önce yunus emre her şeyiyle Türkçe kullandığı için ne dediği çok kolay anlaşılmaktadır. demek istediğim o ki, bugün Türk çocuğu Osmanlı dönemindeki edebiyatı anlayamıyorsa bunun nedeni Atatürk'ün dil ve yazı devrimi değil, Osmanlının Türkçeyi tamamen unutup dışlamasıdır.
Sonuç olarak:
1. Türkçenin Türkçeliğini bitiren Osmanlı Devleti’nin dönme-devşirme politikası çerçevesinde Türkleri merkezden dışlamasına paralel Türkçeyi de dışlamış olmasıdır. Örneğin medreselerde bile Türkçe yasaktır. Türkçe Osmanlı döneminde sadece halk arsında yaşamış ve her geçen gün daha da fakirleşmiştir.
2. Osmanlı devleti, Türkçeyi Türkçenin yapısına hiç uymayan Arap alfabesiyle yazma garabetini göstermiş, bu nedenle Türk çocukları bir türlü okuma yazma öğrenememişlerdir. Cahil kalmışlardır. Hep dönme devşirmeler aydınlanmıştır. Sonunda devlet de dönme devşirmelere kalmıştır zaten.
3. Osmanlı devleti döneminde Türkçe dışlanmış, Türkçenin içine Arapça ve Farsça boca edilmiş, Türkçe Türkçeliğini yitirdiği için "Osmanlıca" denilen Arapça-Farsça-Türkçe karışımı "yapay bir dil" icat edilmiştir. Bugün "bizim dilimiz" diye yobazın sahip çıktığı şey işte bu "uyduruk dildir". Gerçekte bu bizim dilimiz Türkçenin yerine icat edilmiş bir "ucube" dildir. Bu süreçte Türkçesi olan bazı sözcükler bile dilden atılıp yerine Arapçaları kullanılmıştır. Örneğin et ve ekmem sözcükleri kullanılmayarak bu sözcüklerin yerine Arapça ve Farsça karşılıkları kullanılmıştır.
3. Atatürk, dil devrimi ile Osmanlı devleti döneminde dışlanıp ihmal edildiği için unutulmaya yüz tutmuş Türkçeyi kurtarmıştır. Unutulmuş Türkçe sözcükleri derletip toplatıp kitaplaştırmış, yeni sözcükler türettirmiş, hatta kendisi de 100'e yakın Türkçe sözcük türetmiştir ki bu sözcüklerin tamamı bugün dilimize yerleşmiştir ve kullanılmaktadır.
4. Atatürk yazı devrimi (alfabe devrimi) ile Türkçenin yapısına hiç uymayan Arap alfabesi yerine Türkçenin yapısına uygun Göktürk-Etrüsk-Latin kökenli "yeni Türk alfabesini" kabul etmiştir. Nitekim Latin alfabesindeki 14 harf aslen ön Türk kökenlidir. bu alfabe değişikliği sayesinde Türk çocuğu genetiğine uygun bu alfabe ile güzel Türkçesini çok kolay bir şekilde öğrenmiştir. böylece okuma yazma oranı bir anda patlama göstermiştir.
5. Osmanlı Devleti’nde okuma-yazma oranı kadınlarda binde 4, erkeklerde yüzde 7'dir. Harf devriminden sonra 1928–1938 arasındaki 15 yıl içinde okuma yazma oranı toplamda yüzde 20'ye çıkmıştır. Osmanlı döneminde cahil bırakılan Türk insanı cehaleti yenmeye başlamıştır.
Neresinden bakılırsa bakılsın Atatürk'ün dil ve yazı devrimi bir cumhuriyet mucizesidir.
Bu konudaki belge ve detaylar için bkz. (Sinan Meydan, cumhuriyet tarihi yalanları, 1.cilt)
Mustafa Kemal Atatürk
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve medeni kabiliyeti, Ati’nin yüksek medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapatacağım. Türk Birliğine inanıyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak, dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek.
.
Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapatacağım. Türk Birliğine inanıyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak, dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek.
.
"Bayrak bir milletin bağımsızlık alâmetidir"
Sayfalar
Milletlerin tarihinde bazı devirler vardır ki, muayyen maksatlara erişebilmek için maddî ve mânevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete yöneltmek lâzım gelir. Yakın senelerde milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin mühim neticelerini kavramıştır. Memleketin ve inkılâbın, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır. Aynı cinsten olan kuvvetler, müşterek gaye yolunda birleşmelidir.
1931 Atatürk
.
Mustafa Kemal
Atatürk diyor ki!
AHLAK
Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir. Birtakım kuşbeyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur. Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar. Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür. Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur. Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır. Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur. Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.
.
.
.
.
.
TÜRK
Yüce Tanrı (Benim bir ordum vardır, ona TÜRK adını verdim; onları doğuda yerleştirdim; bir ulusa kızarsam, Türk'leri o ulus üzerine musallat kılarım) diyor. İşte bu, Türkler icin bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü, Tanrı onlara ad vermeyi kendi üzerine almıştır. Onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerinde yerlestirmiş ve onlara "KENDİ ORDUM" demiştir.
(Divan-ı Lügat-it-Türk'ten derlemeler kıtabından)
Hz. Muhammed: Milliyet duygusu ilahidir.
(Divan-ı Lügat-it-Türk'ten derlemeler kıtabından)
Hz. Muhammed: Milliyet duygusu ilahidir.
Dikkatle Okuyalım!
Milletlerin tarihinde bazı devirler vardır ki, muayyen maksatlara erişebilmek için maddî ve mânevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete yöneltmek lâzım gelir. Yakın senelerde milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin mühim neticelerini kavramıştır. Memleketin ve inkılâbın, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır. Aynı cinsten olan kuvvetler, müşterek gaye yolunda birleşmelidir. 1931 Atatürk
Kerbela 16 Türk Devletleri Ekran Koruyucu Sultan III. Selim Sultan Abdülmecid II TÜRK-İNGİLİZ-VE IRAK İLİŞKİLERİ Siyaset ve Devlet İdaresi Mustafa Kemal Atatürk: Türkiye’de Demokrasi Elmalı Tefsiri TÜRK ORDUSU VE TÜRK ASKERİ MİLLİ SAVUNMA ve EMNİYET RSS Feed Sultan II. Mustafa Atatürk’ün Milli Birlik ve Beraberlik Konusundaki Görüşleri Sultan VI. Mehmed Vahdettin Laiklik ve Din Sultan V. Murad ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE (ÇAĞDAŞLAŞMA) Barnabas incili Sultan V. Mehmed Reşad Türk nedir? (Atatürk'ün verdiği cevap) ATATÜRK'ÜN .. Sultan Abdülaziz Han ATATÜRK BİZİMLE HUKUK DEVRİMİ VE ADALET ANLAYIŞI Atatürk'ün Anıları MILLI MÜCADELE YILLARI Sultan IV. Mehmed Atatürk’ün Din Anlayışı Hatay’ın Türkiye’ye Katılmasına Suriye’nin Tepkisi Radyo dinle Atatürk "Türk Dili" Sesli Kuran Sultan III. Mehmed ATATÜRK`ÜN VASİYETNAMESİ KONUŞMALARI Sultan I. Mahmud Gerçek değerler tarih Sultan IV. Murad Sultan II. Mahmud Hz.Muhammed Sultan I. Murad Han Yavuz Sultan Selim Han Sultan Orhan Gazi Sultan III. Osman önizleme Cumhuriyet YILLARI Glaubenslicht REFORMLAR ve ATILIMLAR Atatürk`ün Soyu Destan Sultan II. Osman ASKER ATATÜRK Torajiro Yamada Mustafa Kemal Tokyo Camisi ATATÜRK`ün Hay. ve Hz. Muhammed'in mezarı için ver.. iMAM ALi Fatih Sultan Mehmed Han Sultan I. Abdülhamid İngiliz Casusu Nutuk Atatürk’ün“Bursa Nutku” Sultan Osman Gazi Sultan I. Ahmed Sultan II. Süleyman St.Margrethen Türk Okul Aile Birliği Sevr’i Bilmek Lozan’ı Anlamak Sultan II. Ahmed Türkçe Kuran Sultan Yıldırım Beyezid Han Atatürk `DİN VE İSLÂM DİNİ` Milli Mücedele'de Türk Çocukları ve Bir Destan ATATÜRK ilkeleri Sultan İbrahim Atatürk Kronolojisi Lozan Antlaşması Sultan III. Ahmed HOCALI KATLİAMI Xocalı soyqırımı 26 Şubat 1992 Sultan Mehmed Çelebi Han Göktürk DÜNYA LIDERLERININ SÖYLEDIKLERI ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ ve BAĞIMSIZLIK - Avrupa .. MUSUL KRONOLOJİSİ (1918-1926) Türkiye'de Hak ve Eşitlik Milli Birlik ve Beraberlik .. (Bölücülük) İstiklâl Marşı Atatürk'e Mektuplar Osmanlı İmparatorluğu Tarih Sultan II. Murad Han Atatürk`ün Sözleri Musul Sorunu ve Türkiye İngiltere-Irak İlişkileri Atatürk'ün Almanya Gezisi Atatürk'ün vefatı ve o zamanki gazete haberi WikiLeaks, Atatürk ve Ingiliz gizli belgeleri Türkiye'ye Karşı Faaliyetler .. Atatürk - Mu Kıtası ve özdeyişler Milli kültür ATATÜRK DEVRIMLERI Sultan III. Murad Han Sultan II. Selim Han Sultan IV. Mustafa