Alp Er Tunga Destanı






İran padişahı "Minûçehr"in ölümünü haber alan Turan padişahı Peşeng, İran aleyhine savaş açmak için Türk ulularını topladı: "İranlıların bize yaptıklarını biliyorsunuz. Türkün öç alma zamanı gelmiştir" dedi. Oğlu "Alp Er Tunga"nm içinde öç duyguları kaynadı. Babasına: "Ben arslanlarla çarpışabilecek kişiyim. İrandan öç almalıyım" dedi. Boyu servi gibi, göğsü ve kolları aslan gibi idi. Fil kadar güçlü idi. Dili yırtıcı kılıç gibi idi.


Savaş hazırlıkları yapılırken Türk padişahının öteki oğlu "Alp Arız" saraya gelip babasına: "Baba! Sen Türklerin en büyüğüsün. Minûçehr öldü ama İran ordusunun büyük kahramanları var. İsyan et-meyelim. Edersek ülkemiz yıkılıp gider" dedi. Peşeng, oğluna şöyle cevap verdi: "Alp Er Tunga avda arslan, savaşta savaş filidir. Bahadır bir tim-sahtır. Atalarının öcünü almalıdır. Sen onunla birlik ol. Ovalarda otlar yeşerince ordunuzu "Amul"a yürütün. İranı atlarınıza çiğnetin. Suları kana boyayın".
Baharda Türk ordusu Alp Er Tunganm buyruğunda İran üzerine yürüdü. Dehistana geldi. İki ordu karşılaştı. Türk kahramanlarından Barman İranlılara doğru ilerleyip er diledi. İran ku-mandanı ordusuna baktı. Gençlerden kimse kıyışamadı. Yalnız kumandanın kardeşi Kubâd atıldı. Fakat yaşlıydı. Kardeşi ona dedi ki: "Barman genç, aslan yürekli bir atlıdır. Boyu güneşe kadar uzanmıştır. Sen yaşlısın. Kan, ak saçlarını kızartırsa yiğitlerimiz ürker". Fakat Kubâd din-lemedi: "İnsan av, ölüm onun avcısıdır" diyerek savaşa çıktı. Barman ona: "Başını bana veriyorsun. Biraz daha bekleseydin daha iyiydi. Çünkü zaman zaten senin hayatına kasdetmiştir" dedi. Kubâd: "Ben zaten dünyadan payımı almış bulunuyorum" diye karşılık vererek atını saldırdı. Sabahtan akşama kadar uğraştılar. Sonunda Barman kargı ile Kubâdı devirerek zaferle Alp Er Tunganın yanma döndü. Bunu görünce İran ordusu ilerledi. İki ordu birbirine girdi. Cihanın görmediği bir savaş oldu. Alp Er Tunga üstün geldi. İranlılar dikiş tutturamayıp dağıldılar. İran padişahı iki oğlunu memlekete göndererek kadınları Zâve dağına yollattı.


Türk ve İran orduları iki gün dinlendikten sonra üçüncü gün Alp Er Tunga yeniden saldırdı. İran büyükleri ölü ve yaralı olarak savaş alanını doldurdular. Geceleyin İranlılar bozuldu. Bunu gö-rünce İran padişahı ve başkumandanı Dehistan kalesine sığındılar. Alp Er Tunga kaleyi kuşattı. İran padişahı kaleyi bırakıp giderken ardına düşen Alp Er Tunga onu tutsak etti.
İrana tabî Kabil ülkesinin padişahı olan kahraman "Zâl" İranlıların yardımına geldi. Büyük savaşlar yaparak Türk ordularını bozdu. Bundan öf-kelenen Alp Er Tunga, tutsak bulunan İran padişahını kılıçla öldürdü. Öteki tutsakları da öldürecekti. Fakat kardeşi Alp Arız onu vazgeçirdi. Tutsakları "Sarı"ya göndererek hapsettirdi. Kendisi de Dehistanda "Rey"e gelerek İran tacını giydi. İran ülkesinde padişah oldu. Fakat Sarıdaki tutsakların kaçmasına sebep olduğu için kardeşi Alp Arızı öldürdü.


İran tahtına Zev geçtiği zaman iki ordu yine karşı karşıya gelip beş ay vuruştular. Ortalıkta kıt-lık oldu. Sonunda insanlık bitmesin diye barış yaptılar. İranın şimal ülkeleri Turanın oldu.
Fakat Zev ölünce Alp Er Tunga yine İrana saldırdı. Kardeşi Alp Arızı öldürdüğü için babası kendisine dargındı. Fakat yeni İran padişahı da ölüp İran tahtı yine boş kalınca Turan padişahı Peşeng, oğlu Alp Er Tungaya yine haber yolladı. Ceyhunu geçerek İran tahtına oturmasını bildirdi. İranlılar Türk ordusunun geleceğini duyunca korkup Zâl'e başvurdular. Zâl artık kocadığmı söyleyerek oğlu Rüstemi yolladı. İki ordunun öncüleri arasındaki çarpışmada Rüstem Türkleri yenerek Keykubâdı İran tahtına çıkardı. Asıl ordularm çarpışmasmda ise Rüstem, Alp Er Tunga ile karşı karşıya geldi. Alp Er Tungayı yenecekken Türk bahadırları onu kurtardılar. Rüstem bir hamlede 1160 Türk kahramanını öldürdüğü için Türkler yenildiler. Cey-hunu geçtiler. Alp Er Tunga babasmın yanma döndü. Babasını barışa kandırdılar. Barış yaptılar.


İran tahtına Keykâvus geçtikten sonra Araplar isyan ettiler fakat galip gelen Kebyâvus bir ziyafette sarhoş edilerek bağlandı. Bu haber İranı karmakarışık etti. Alp Er Tunga büyük bir orduyla Arapların üzerine atılarak onları yendi. Türk ordusu İrana yayılarak herkesi tutsak etmeğe başladı. İranlılar yine Zâlden yardım istediler. Zâl, Araplarda tutsak olan Keykâvusu kurtarıp onların ordularım da kendi ordusuna kattıktan sonra Türk-lere yöneldi. Kanlı bir savaşta Turanlıların yarısı öldü. Alp Er Tunga yenilerek kaçtı.


Bir gün İranın yedi ünlü pehlivanı Rüsteme, Turana giderek Alp Er Tungamn avlağında avlanmayı teklif ettiler. Serahs civarındaki bu avlağa gidip yedi gün kaldılar. Alp Er Tunga bunu duyunca ordusuyla geldi. Teke tek dövüşlerde Türk pehlivanları İranlılara üstün geldilerse de işe Rüstem karışınca yedi pehlivan ile birlikte Türk ordusunu dağıttı. Hâttâ az kalsın Alp Er Tunga da tutsak oluyordu.


Keykâvus İranda eğlenceler, aşk oyunları ile uğraşırken Alp Er Tunga Türk atlılarıyla ilerledi. Bu haber Keykâvusa geldi. Oğlu Siyâvuş ile Rüs temi Türklere karşı yolladı. Türk öncülerini ye nerek Belh kalesini aldılar.Bu sırada kötü bir rüya görüp bunu tabir ettiren Alp Er Tunga beylerin fik rini de alarak İranlılarla barış yaptı. Onlara re hineler verdi. Buhara, Semerkand ve Çaç şehirlerini bırakıp "Gang" şehrine çekildi. Fakat bu barışı is temeyen Keykâvus, Rüsteme ve Siyavuşa kızıp
kötü muamele ettiğinden Rüstem kendi ülkesine çekildi Siyâvuş da Alp Er Tungaya sığındı. Türk lerin payitahtı olan Gang şehrine kadar büyük saygı görerek geldi. Kendini çok sevdirdi. Hatta Türk kahramanlarından "Piran'm kızı ile ve biraz sonra da Alp Er Tunga'nm büyük kızı olan güzel "Ferengis" ile evlendi. Piran'ın kızından bir oğlu oldu. Adım Keyhüsrev koydular. Bir müddet sonra, Siyavuşu çekemeyenler Alp Er Tungaya aleyhinde sözler söyleyerek aralarını açtılar. Siyâvuş öldürüldü. Bunun üzerine Rüstem yine ortaya çıktı. İlk çarpışmada Alp Er Tunga'nm oğlu "Sarka"yı öldürdüler. Alp Er Tunga bunun öcünü almak için bizzat yürüdü. Fakat savaşı İranlılar kazanarak onu Çin denizine kadar kaçırdılar. Rüstem Turanlıları nerede bulduysa öldürüp altı yıl Turanda kaldıktan sonra çekilip yurduna geldi.


Alp Er Tunga Turanım yıkıldığını, Türklerin öldürüldüğünü görünce kan ağladı. Oç almaya and içti. Ordu toplayarak İrana girdi. Ekinleri yaktı. İrana hakim oldu. Kıtlık çıkarak İranlılar yedi yıl açlıktan kırıldılar. Bunun önüne geçip İranı kurtarmak için Keyhüsrevi Turandan kaçırdılar. Keykâvus, torunu Keyhüsreve tahtı bıraktı. Keyhüsrev, Alp Er Tungadan öç almak için ordusunu hazırladı. Fakat bu ordu daha Alp Er Tunga ile karşılaşmadan bozuldu. Keyhüsrev yine ordu yolladı. Türklerden Bazur adında birisi büyü yaparak dağ-lara kar yağdırdı. İranlıların elleri tutmaz oldu. Böylelikle İran ordusunu doğradılar. İranlılar yine Rüstemi yolladılar. Harikulade savaşlardan sonra Rüstem Türk ordusunu bozup Türk ordusunda bulunan Çin hakanını da tutsak etti.


Alp Er Tunga bu haberi alınca pek üzüldü. Uluları toplayıp danıştı. Bunlar: "Ne yapalım! Çin, Saklap orduları bozulduysa, Turan ordusuna bir şey olmadı. Anamız bizi ölmek için doğurdu" dediler. Alp Er Tunga hazırlığa başladı. Oğlu "Side" onun maneviyatını yükseltti. Bu savaşa Turan ordusu tarafından, Çin dağlarında oturan "Pülâdvend" adında bir Çin de ordusuyla iştirak etti. İran pehlivanlarını yendisye de sonunda Rüsteme yenildi. Bunun üzerine Turan ve İran orduları çarpıştı. İranlılar kazandı. Alp Er Tunga kaçtı. Bundan sonra Keyhüsrev dünyanın üçte ikisine hakim oldu. Bir gün sarayında şarap içerken Turan sınırından İranlılar gelip Turanlıların kendilerine zarar verdiğini söylediler. Keyhüsrev bu işi hal-letmek için İran kahramanlarından "Bijen"i gön-derdi. Bijen sınırda ve Turan tarafındaki bir ormanda, yanındaki güzel kızlarla eğlenen "Menije"yi gördü. Menije Alp Er Tunga'nm kızıydı. Birbirlerini sevdiler. Menije onu Turana, sarayına götürdü. Alp Er Tunga bunu duyunca çok öfkelendi. Bijeni kuyuya hapsetti. Kızını da kovdu. İran padişahı genç kumandanının gelmediğini görünce yine Rüstemi yolladı. Rüstem tüccar kılığında Türk payitahtına kadar gitti. Bijeni kurtardığı gibi Alp Er Tungamn da sarayını basarak onu kaçırdı, Menijeyi İrana gönderdi. Alp Er Tunga ise yeniden ordu yığarak yürüdü. İran ordusunun arkasında "Bisütun" dağı vardı. Yine Rüstemin sayesinde İranlılar bu savaşı kazandılar.


Alp Er Tunga, Karluğa kadar kaçtı. Beylerine dedi ki: "Ben dünyaya buyruğumu geçiriyordum. Minuçehr zamanında bile İran Turana denk olamamıştı. Fakat bugün İranlılar hayatımı sarayımda bile tehdit ediyorlar. İyi bir öç almayı düşünüyorum. Bin kere bin bir Türk ve Çin ordusuyla yürüyelim". Toplanmağa başladılar. Fakat bizzat Alp Er Tunganm iştirak etmediği ilk savaşı İranlılar kazandılar. İran padişahı asıl Alp Er Tungayı yok etmek istiyordu. Yeniden her yandan ordular toplayarak ilerledi. Alp Er Tunga bin kere bin ordusunun üçte ikisini toplamıştı. "Beykend" şehrinde oturuyordu. Karargahında pars derisinden çadırlar vardı. Kendisi altınlı ve mücevherli bir taht üzerinde idi. Karargahın önünde birçok kahramanların bayrakları dikili idi. İleriye gönderdiği ordunun bozulduğunu duyunca başı döndü. Oç almadan dönmemeye and içti. Oğlu "Kara Han"a ordusunun yarısını vererek Buharaya gönderdi. Oğullarından Side (ki asıl adı Peşeng idi), Cehen, Afrâsiyab, Girdegir ve oğlu "İla"nın oğlu Güheyla bu orduda idiler. Çigil, Taraz, Oğuz, Karluk ve Türkmenler çerisini teşkil ediyordu. İki ordu karşılaşınca ilk önce İran Padişahı Keyhüsrevle Alp Er Tunganın oğlu Side teketek dövüştüler. Side öldü. Alp Er Tunga duyunca saç-larını yoldu. Ertesi gün iki ordu akşama kadar savaşıp ayrıldılar. Daha ertesi gün yine çarpışıldı. Alp Er Tunga kükremiş gibi saldırıyordu. İranın büyük pehlivanlarından birkaçını öldürdü. Key-hüsrevle Alp Er Tunga karşı karşıya geldiler. Fakat Turan pehlivanları onun İran padişahıyla dö-vüşmesini istemeyerek atının dizgininden tutup geri götürdüler. O gece Alp Er Tunga ordusunu alıp Ceyhun'un ötesine geçti. Kara Hanın ordusuyla birleşip Buharaya geldi. Biraz dinlendiler. Sonra payitahtı olan Ganga geldi. Bu şehir cennet gibiydi. Toprağı mis, tuğlaları altındı. Her yerden ordular çağırdı. Bu sırada casusları Keyhüsrev Ceyhunu geçti diye bildirdiler. Keyhüsrev ilk önce Suğda geldi. Bir ay kalıp itaate aldı. Yine ilerledi. Türkler İranlılara su vermiyorlar, ordunun ar-kasında yalnız kalmış İranlı bulurlarsa öldürüyorlardı. Keyhüsrev de önlerine çıkan saray, kale, erkek, kadm ne bulursa yok ediyordu. İki ordu "Gülzariyun" ırmağı kıyısında karşılaştılar. Birbirine girdiler. Alp Er Tunga'nm ordusundan Keyhüsreve korku gelmişti. Ordunun arkasına çe-kilip Tanrıya yalvardı. Derhal bir fırtına kopup tozları Turan ordusuna doğru atmaya başladı. Türkler bozuldular. Fakat Alp Er Tunga kaçmak isteyenleri öldürerek ordusunu durdurdu. Dönüp yine savaştılar. Gece çökünce iki ordu ayrıldı. Alp Er Tunga ertesi günü yine çarpışacaktı. Fakat ken-disine gelen bir haberci oğlu Kara Hanın ordusundan yalnız Kara Hanın sağ kaldığını bildirdi. Bunun üzerine ağırlıklarını bile toplamadan hızla ordusu ile çöle atıldı. Rüstemi vurmak istiyordu. Keyhüsrev bunu Rüsteme bildirdiği gibi kendisi de onun ardına düştü. Alp Er Tunga, Ganga gelip Rüsteme baskın yapmak istediyse de onun tetikte ol-duğunu görerek vazgeçti. Şehre girdi. Bu kalabalık şehrin kalesi o kadar yüksekti ki üstünden kartal bile uçamazdı. İçinde yiyecek boldu. Her köşesinde kaynaklar, havuzlar vardı. Havuzlar bir ok atımı boyunda ve eninde idi. Güzel bahçeleri, saraylarıyla bir cennetti. Alp Er Tunga ordusuyla Ganga kapandı. Çin padişahına da mektup yazıp yardım diledi. Keyhüsrev de ordusuyla gelerek Rüstemle birleşti. Kalenin çevresine hendekler kaz-dırdı. Odunlar yığıp katranla ateş verdiler. Duvarlar yıkıldı. Şehire hücumla girdiler. Herkesi öldürdüler. Alp Er Tunga sarayının altındaki gizli yoldan 200 beyi ile kaçarak kurtuldu. Çin padişahının yanma gitti. Çin hakanı büyük bir ordu hazırlamıştı. Bunu duyan Türkler her taraftan Alp Er Tunga'nm yanına gidiyorlardı. Keyhüsrev Ganga bir kumandan bırakıp Alp Er Tunga'nm üzerine yürüdü. Karşılaştılar Alp Er Tunga ona bir mektup yazarak insanlardan uzak ve kendisinin beğeneceği bir yerde teketek dövüşmeyi teklif etti. Keyhüsrev kabul etmedi. O gün iki ordu akşama kadar çarpıştı. Gece olunca Keyhüsrev ordusunun önüne hendekler kazdırdı. Bir kısım kuvvetlerini Türk ordusunun gerisine gönderdi. Türkler gece baskını yapıp hendeğe düştüler. Arkalarındaki kuvvetler de pusudan çıktı. Türk ordusunu yendiler Alp Er Tunga kalan çerisiyle çöle çekildi. Keyhüsrev Ganga döndü. Çin padişahı da Keyhüsrevden korkarak ona elçi gönderdi. Keyhüsrev, Alp Er Tunga'yı bir daha yanma almamak şartı ile onunla barıştı. Alp Er Tunga bunu işitince perişan bir halde çöle çekildi. Zere denizine geldi. Bu, ucu bucağı olmayan bir denizdi. Orada bir gemici vardı: "Ey padişah! Bu derin denizi geçemezsin. 78 yaşındayım. Bunu bir geminin geçtiğini görmedim" dedi. Alp Er Tunga, "Tutsak olmaktansa ölmek iyidir" diye cevap verdi. Bir gemi yüzdürttü. Binip yelken açtılar. "Gangidiz" şehrine vardılar. Alp Er Tunga orada "Geçmişi düşünmeyelim. Talih yine bana döner" diyerek yatıp uyudu. Keyhüsrev, Alp Er Tunga'nın suyu geçtiğini haber aldı. Hazırlıklar yaparak bir takım ülkeleri aldıktan sonra Zere denizinin kıyısına geldi. Yedi ayda denizi geçtiler. Gangidizi aldılar. Bulduklarını kestilerse de Alp Er Tunga gizlici kaçtı. Keyhüsrev buradan Turanın payitahtı olan Ganga geldi. Alp Er Tunga'yı soruşturdu. Kimse bilmiyordu. Halbuki bu sıralarda o yiyeceksiz, içeceksiz dolaşıyordu. Bir mağarada tek başına yaşıyordu.


"Hûm" adında biri vardı. Mağaradan bir ses işitti yerini buldu. Bu sözlerin Türkçe olmasından yabancının kim olduğunu anladı. Alp Er Tunga kendi kendine talihine yanıyordu. Hûm ona hücum ederek tutsak etti. Fakat Alp Er Tunga yine kaçarak suya atıldı. Keyhüsrev bu işi duydu. Hile ile Alp Er Tunga'yı sudan çıkararak öldürdüler.