Tatung-fu (Çin Sındığı) Savaşı (MÖ 201)
Mete (Mao-tun) döneminde gerçekleşen Tatung-fu Savaşı, Türk askerlik ve strateji dehasının en önemli örneklerindendir. Babası Teoman'ın yerine Hun Devleti'nin başına geçen Mete Han, kısa sürede devlet yönetimi ve askerlik alanlarında gösterdiği başarılarıyla imparatorluğunu güçlendirmiş ve gözünü Çin'e çevirmiştir.
Mete Han, Çin'e karşı askerî bir harekâta girişmeden önce Çin'in kışkırtmalarıyla hareket eden Tunghuları ve Yüeçileri kendi boyunduruğu altına almıştır. Kuzeye ve güneye doğru genişleyerek 26 hanlığı Hun ülkesine katmıştır. Çin sınırına yakın tarlaları ektirerek Çin'i kuşkulandırmadan lazım olan yiyecek ihtiyacını tamamlamıştır. Ordusunu daha da büyüten Mete, ıslık çalan oklar diye bilinen oklarla ordusunu donatmıştır.
Kalabalık Çin ordusuna karşı yapılacak bir harekâtın çok iyi planlanması gerekiyordu. Mete Han'ın planı şöyleydi: Uzun mesafeli, yorucu yürüyüşler yerine; başlangıçta temas kuracak kadar ilerlemek, daha sonra kaçar gibi yaparak geri çekilmek ve düşmanını harekât üssünden uzaklaştırarak kesin sonuçlu bir muharebeyle düşmanı yok etmek. Mete Han'ın asıl ordusu geride, Çin ordusunu çekmek istediği Tatung-fu güneyindeki Sankan-Ho Nehri havzasının arkasındaki dağlarda saklanacak ve diğer küçük bir birlik de Çinlilerle gerçek bir muharebeye girmeden geri çekilecekti. Kış ayları geldiği için Çin İmparatorunun Hunlar üzerine saldırmama olasılığı da vardı. Bu durumu da düşünen Mete Han, ilk olarak Maye şehrine saldıracak ve bu şehrin idaresinde bulunan Han Kralı Tisi'yi kendi yanına çekmeye çalışarak Han Kralı ile Çin İmparatoru Kao-Ti'nin arasını açacaktı. Böylelikle Han Kralına duyacağı öfkeyle Kao-Ti'nin savaştan kaçması muhtemel gözükmüyordu.
Sonbaharın sonuna doğru Tiyanşan Dağları'ndaki yığınağından hareket eden Mete Han'ın ordusu, Çin sınırını aşmıştır. Bir kol; kuzeyden inen yolları gözetmek, Mete'nin harekât üssünü ve asıl ordunun yan ve gerilerini korumak için Tatung'a gitmiştir. Asıl kol da Han Krallığının merkezi Maye şehrini sarmıştır. Han Kralı bu durum üzerine İmparator Kao-Ti'den yardım istemiştir. Fakat bu kadar hızlı bir kuşatma harekâtının olamayacağını düşünen imparator, Mete ile Han Kralının anlaşmış olabileceğinden şüphelenerek yardım etmemiştir. Yalnız kalan Han Kralı, Hunlar ile anlaşmak zorunda kalmış ve ordusunu Mete'nin ordusuna katmıştır. Böylece Mete'nin planlamış olduğu Çin imparatorunu kışkırtma durumu gerçekleşmiştir. Han Kralını Çinliler üzerine salan Mete, krala Çinlilerle kesin bir çarpışmaya girmeden geri çekilme emrini vermiştir.
Sayısı 120 bini aşan birinci ordusunun başında olan İmparator Kao-Ti, Singan-Fu yönünde Han Kralı Tisi'nin ordusunu durdurmuş ve kuzeye doğru kovalamaya başlamıştır. Geri çekilen birlikler, kesin bir muharebeye girmedikleri için yıpranmamış ve Çin ordusu Mete'nin asıl ordusunun olduğu yere doğru çekilmiştir. Çinliler akın kollarını Hansin Geçidi'nde sıkıştırmış, İmparator Kao-Ti bu başarı üzerine Hun ordusunu tamamen dağıtabileceğini düşünerek daha süratli ve hırslı bir şekilde saldırmıştır. Fakat kış şartlarının ağırlaşması ve saldırıdan sonuç alınamaması üzerine askerler umutsuzluğa kapılmışlardır. Kao-Ti, Mete'nin ordusuna iyice yaklaştığını düşünerek Mete'ye elçiler göndermiştir. Mete, asıl ordularını saklamış ve elçileri yanıltmak için yaşlı ve hasta insanları toplayarak onları Hun askerleri gibi tanıtmıştır. Elçiler Kao-Ti'ye verdikleri raporda, Hun ordusunun zayıf ve bitkin olduğunu söylemişlerdir. Kao-Ti, Hunları geriden kuşatmak ve Tatung'a ulaşmak için hareket etmiştir. Bu, Mete'nin planladığı durumdur. Tatung Ovası'na giren 120 bin kişilik Çin ordusu, bir anda çevredeki yamaçlardan gelen 40 bin kişilik Türk askerleriyle karşı karşıya kalmıştır. Mete, askerlerini dört birliğe ayırmış ve her birliğe farklı renkte doru atlar vermiştir. Muharebe tamamlandığında Tatung Ovası'nda koca bir ordu imha edilmiş ve Çin imparatoru kaçarak Peteng Kalesi'ne sığınmıştır. Bu zafer sonunda Çin imparatoru, Mete'nin şartlarını kabul ederek anlaşma yapmak zorunda kalmıştır. Buna göre; Çin prenseslerinden birisi Hunlara gönderilecek ve Çin her yıl vergi verecekti.
Tatung-Fu Muharebesi, Türk askerinin kendisinden sayıca üstün kuvvetlere karşı verdiği savaşlardan sadece biridir. Toplamda 240 bini bulan Çin ordusuna karşı 48 bin Türk askerinin göstermiş olduğu başarı, dünya harp tarihinde Tatung-Fu Muharebesi'nin önemini ve Türk askerî zekasının üstünlüğünü ortaya koymaktadır.
Mete Han
Mete Han Çin ordusu ile karşı karşıya gelmiştir. Etrafı gözetmek için bakanıyla bir tepeye çıkar ve bakar ki Türk ordusu Çin ordusu karşısında bir avuç karınca gibi duruyor.
Bakanı Mete'nin geri çekiliceğini düşünerek Mete'ye sorar:
-Ne düşünüyorsunuz kağanım?
Mete Han bakanına dönerek: -Bunca Çinliyi ben nereye gömeceğim?
Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ
Tarihte iki millet vardır ki, başından binlerce felaket geçmesine rağmen günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Bunlardan birisi Çinliler, diğeri de Türklerdir. Dolayısıyla dünyanın en eski milletlerinden birisi olan Türklerin, elbette ki tarihleri de o nispette köklü ve renklidir. Bilinen beş bin yıllık tarihi boyunca bu şanlı milletin içerisinden binlerce kahraman, büyük devlet ve ilim adamı çıkmıştır. Bunların birçoğu dünya tarihini yakından ilgilendirdiği gibi, tamamı da Türk milletinin geleceğini belirlemede önemli bir faktör olmuştur. İşte bu yazı dizisinde Türk ve dünya tarihine yön veren büyük Türk kahramanları içerisinden bir seçme yaparak, özellikle genç neslimize bunları tanıtmak istiyoruz.
Tarihi bir sıra takip etmemiz gerekince de; elbette ki bunu Mo-tun (Börü Tonga) Yabgu ile başlatmamız lazım. Belki destanı kahramanlarımız üzerinde de durulması gerekir, ancak zaten o destanlar bu kahramanlarımızın şöyle veya böyle hayat hikayeleridir.
Mo-tun (Börü Tonga) Yabgu (2), çoğumuzun Mete olarak bildiği büyük Hun hükümdarıdır. Milattan önce 209 senesinde Hun Devletinin başına geçen, bu kahramanın hükümdar olması da ayrıca bir destan mahiyetindedir. Babası Tuman’ın (belki Tümen)(3), varis olarak yerine üvey kardeşini ataması üzerine emrindeki tümen ile hareket ederek(4), babasını bir sürek avında öldürtmüş ve Türk Devletinin başına geçmiştir.
Devlet teşkilatını ve orduyu yeniden nizama sokan Mo-tun (Börü Tonga), Moğolların atalarından Tunguzların (Tung-hu), kendisinden devamlı toprak istemesi üzerine onları bozguna uğratmış(5) ve arkasından da milattan önce 203’te, yine Asya’nın tarihi bir kavmi olan Yüe-çileri yenmiştir.
Mo-tun (Börü Tonga), Asya’daki siyasi hakimiyetini sağladıktan sonra Çin topraklarına doğru akınlara başladı. Çin Seddi’ni kolayca aştığı gibi, hatta Çin imparatoru Kao-ti’yi (M.Ö. 206-195) sıkıştırmış (M.Ö. 201), imparator yıllık vergi ile bir prenses vermek suretiyle onun elinden kurtulabilmiştir. Çin kaynaklarının bildirdiğine göre, bu durum o kadar aşağılayıcı ve bayağı idi ki, uzun müddet bunun konuşulması ve hatırlanması Çin imparatorluğu tarafından yasaklanmıştı. Kuşatılan Çin imparatoru artık sonunun geldiğini anlayınca, çok güvendiği bir adamını muhtemelen yanında Çin’in en güzel kızları ve prenseslerin resimleriyle Mo-tun (Börü Tonga)’un hatununun yanına yollamıştı. Bu kişi, hatuna “şimdi siz bizim imparatorumuzu çok güç durumda bıraktınız, ama imparator bu kızları kağana göndermek istiyor” deyince; hatunun kıskançlık duygularını kabartmış, o da kuşatmanın kaldırılması için Mo-tun (Börü Tonga)’a telkinlerde bulunmuştur(6).
Mo-tun Yabgu ölmeden evvel (176) Çin’e tehditkâr bir mektup yolladı. Bu mektubunda; Orta Asya ve batıyı birleştirmekle meşgul olduğunu, eli ok-yay tutan kavimleri idaresine alarak onları “Hun” yaptığını söylüyordu. Mo-tun (Börü Tonga) Yabgu, M.Ö. 174 tarihinde öldüğü zaman, Orta Asya’da Türk birliğini sağladıktan başka, birçok yabancı kavmi de kendi hükümranlığı altına almıştı. Devletin sınırları doğuda Kore’ye, batıda Aral Gölü’ne, kuzeyde Yenisey’in yukarı mecralarına, güneyde de Hindistan’ın kuzeyine kadar ulaşmıştı. Böylece Mo-tun, tarihte ilk defa olarak Türk birliğini gerçekleştirmişti.
Mo-tun (Börü Tonga) Yabgu’nun ardından, kısa bir süre sonra Hunlar hızla çökmeye yüz tuttular. Çin siyasetindeki eski güçlerini yitirdikleri için, bu kez Çin’in Türkler üzerindeki politikaları etkili olmaya başladı. Özellikle Türkistan’ın doğu taraflarının elden çıkması askerî, siyasî ve ekonomik açıdan Türklere büyük darbe vurdu. Bu yüzden daha önce Hun birliğine dahil olan pek çok boy ve kavim onlardan ayrılarak Çin ile ittifak yaptılar. M.Ö. 71 yılında kuzeyden bazı Tölös kabileleri(7), batıdan Wu-sunlar ve doğudan da Wu-huanlar aniden Hunlara saldırarak ağır bir hezimete uğrattılar. Ama Mo-tun’un (Börü Tonga) torunları bir vakit geldi, yine dünyanın efendisi oldular.
Bununla birlikte sadece Türk milletinin tarihinde değil, Türklerin dışındaki Orta Asya halkları için de Mo-tun (Börü Tonga) Yabgu mühimdir. Pek çok devletin tarihten silinmesine vesile olmakla beraber, Asya coğrafyasının şekillenmesi de onun sayesindedir. Böylesine değerli bir şahsın unutulması elbette ki beklenemez. Türk milletinin hafızasına yer etmiş bu zat ve onun hizmetleri kulaktan kulağa sözlü olarak geldiği gibi, yazılı olarak da yaşamıştır. Bu yüzden pek tabi ki, bazı ilim adamları tarafından Oğuz ile Mo-tun’un (Börü Tonga) aynı olabileceği görüşü ortaya atılmaktadır. Bilindiği üzere Tengri Kut(8) Mo-tun, M.Ö. 174’te öldüğünde yerine oğlu Kök (çince Ki-ok) tahta çıkmıştı.
Babasına çok benzeyen bu şahıstan sonra Türk devletinin başında M.Ö.160 senesinde de Kök’ün oğlu Kün-içen’i (çince Chüen-ch’en) görmekteyiz. Burada okuyucuların dikkatini Tengri Kut Mo-tun’un (Börü Tonga) gerçek hayattaki oğlu ve torununun adına çekmek istiyoruz. Bizim tespitlerimize göre, bunlardan birisi Kök’tür (Gök Han), diğeri de Kün’dür (Gün Han). Yani Mo-tun Yabgu’dan (Börü Tonga) sonra gelen iki Türk hükümdarının ismi Oğuz Kağan Destanı’ndaki Oğuz’un destanı çocuklarından iki tanesiyle aynıdır. Bu herhalde, Oğuz ile Mo-tun arasındaki benzerlik konusunda göz-ardı edilemeyecek bir ip-ucudur(9). Ayrıca Oğuz Kağan’ın seferleri ile Mo-tun’un (Börü Tonga) siyasi faaliyetlerinde de ortak noktalar vardır.
Şimdilik bilinen ve kabul edilen ilk devletimiz Hunlar ile onların efsanevi kağanı Mo-tun (Börü Tonga) ya da Mete’nin attığı temel, Türk milletinin ve devletinin ebedileşmesinin esasını oluşturur. Bu bakımdan Mo-tun (Börü Tonga) Yabgu’nun Türk tarihinde ayrı bir yeri vardır.
Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ